Bir utanç nişanem olan bu kitabi bilmiyorum kaç sene önce (20 seneyi geçmiştir) okuduğum lisenin kütüphanesinden yürütmüştüm. 16-17 yaşındaydım muhtemelen ve ilk birkaç sayfasından öteye ilerleyememiştim. O zamandan beri kütüphanemde duruyordu.
Daha sonraları bu metine referans veren bir sürü başka metinle karşılaştıkça ve onları okudukça elim daha da gitmez oldu niyeyse. Halbuki tersi olmalıydı. Bende de böyle işliyor mekanizma.
90 yılı aşkın bir zaman önce yazılmış bu metnin güncelliği ve geçerliliği çok ama çok şaşırttı beni. Kadınların kültür, sanat ve edebiyat alanında kendilerini var etmesi elbette artık 90 yıl öncesine göre daha kolay ama hâlâ sisteme -yani patriyarka- dair bu kitabın zamanından beri değişmeyen ne çok şey olduğunu bir kez daha fark ettim.
Zaman makinesine atlayıp, Süfrajetlerin oy mücadelesinin hemen ertesi yıllara 1929’a gitmiş, şu an, bu 2021 yılındaki kazanımlarımızın mücadelesinin nasıl başladığına tanık olmuş, Virginia Woolf’un yürümesine izin verilmeyen o çimenlikte onunla yürüyüp, onun zihninde dolaşabilmiş, onun bilincinde gezinmiş gibiyim. Virginia Woolf beni elimden tutup erbilmişlerin domine ettiği kütüphaneleri gezdirirken, erkek yazarların kadınlar üzerine yazdığı raflar dolusu kitapları da gösteriyor ve sanki bana “Bak nelerle uğraşıyoruz” diyor. Ah dedim ben de, hâlâ nelerle uğraşıyoruz bir görsen!
Kendine Ait Bir Oda’nın hâlâ ne kadar heyecan verici bir metin olduğunu daha fazla anlatmama gerek yok sanırım. Benim gibi gizli okumamışlar varsa bir an evvel okusun.