Pixy Liao’nun Your Gaze Belongs to Me isimli fotoğraf serisi özgürleştirme fikrini somut hale getiriyor.
Tiffany Tso
Ne zaman sevgilimle poz verdiğimi hayal etsem, Yoko Ono ve John Lennon’ın 1981’de Rolling Stone isimli magazin dergisindeki kapak resmini düşünürüm: Partnerim çıplak, kırılgan ve bedeniyle bedenimi özenle kucaklayıp, sevgi dolu bir şekilde yüzümü tutup yanağımı öperken, tamamen giyinik ve sırt üstü yatan Asyalı bir kadın olarak ben. Romantik dinamiğimizin daha iddialı bir tasviri için, tasma takılan itaatkârların rugan stilettolarını öptüğü Asyalı dominatriksleri (baskın kadınları) gösteren fotoğrafları düşünün. Batı medyasında gördüğümüz Asyalı kadın imajının ciddi ölçüde bizi fetişleştiren veya güçsüzleştiren beyaz bir erkek bakışıyla yapılmış klişelere dayandığını düşünürsek, bunlar aslında popüler kültür ve sanatta şimdiye dek bana hitap eden görüntülerdi. Ta ki Pixy Liao’nun New York’taki Fotografiska’da Your Gaze Belongs to Me başlıklı ilk tek kişilik sergisini görene kadar.
Bu işin önemli bir kısmını Çin’den ABD’ye göç eden Pixy’nin, kendisinden beş yaş küçük Japon erkek arkadaşı Moro ile olan oluşturulmuş ya da yakalanmış anlarından oluşan uzun vadeli bir proje olan ‟Experimental Relationship” oluşturuyor. Yürütülmekte olan bu proje, (Çin ve Japonya’nın endişe verici tarihi de dikkate alınarak) aşk, seks, iktidar ve ulus temalarını kurcalayarak, heteroseksüel ilişkilerdeki toplumsal cinsiyet normlarını araştırıyor ve bunlara meydan okuyor.
Güç kaymasını bir görüntüye dönüştürme eyleminde, Pixy’nin giyinik kucağına yüzü görünmeyecek biçimde yatmış, önlük giyen çıplak popolu bir Moro görüyoruz. Sadece Pixy, bizimle, yani tanıkla doğrudan göz teması kuruyor. Bu fotoğraf, Psyche Revived by Cupid’s Kiss (2019), sanatçının bir yandan güçlü BDSM çağrışımlarını harekete geçirirken Doğu Asyalı kadınların ilişkilerinde ve kolektif hayal gücümüzde oynayabilecekleri rollere dair varsayımlarımıza meydan okuyan görüntüleri nasıl yarattığının sadece bir örneği. Erkek arkadaşım olmak için erkek olmak zorunda değilsin’de (You don’t have to be a boy to be my boyfriend, 2010) Moro, Pixy’nin çiçekli elbisesini giymiş bir barakanın yanında yalınayak duruyor. Tükürük’te (Spit, 2014), Pixy, Moro’nun ağzına kristal tükürük damlası gibi görünen bir şey tükürüyor. Bu görüntüler, itaatkâr partnerleriyle zorla kadınlaştırma (sissification-BDSM’de cinsiyet rollerinin tersine çevrilmesi itaatkar erkeğin kadın rolüne girmesi) veya aşağılama oyununa katılan dominatriksleri çağrıştırıyor.
Fotoğraflarda oldukça net olsa da Pixy ve sevgilisinin görüntüleri mahremiyet hissettiriyor – hem Çin hem de Amerikan toplumunda, hem yaşamda hem de sanatta baskın olan heteropatriyarkal toplumsal cinsiyet normlarını reddeden bir mahremiyet.
Sanatçıya göre işleri, toplumsal cinsiyet rollerinin sekteye uğraması olasılığını sunuyor. Üstelik Pixy’nin sanat eserini bir BDSM (bağlama, disiplin, hakimiyet, boyun eğme ve sadomazoşizm) merceğinden düşünürken, aynı zamanda bu rollerin nasıl inşa edildiği, onları ortadan kaldırmaya nereden başlayabileceğimiz ve Asyalı erkek ve kadınların cinsel klişeleri ortadan kaldırarak nasıl özgürleşeceği ile ilgili de bir fikir edinebiliyoruz.
Pixy ilişkisini şöyle anlatıyor: “Çin’de büyümüş bir kadın olarak, eskiden sadece benden yaşlı ve olgun, koruyucum ve akıl hocam olabilecek birini sevebileceğimi düşünürdüm. Sonra şimdiki erkek arkadaşım Moro ile tanıştım. Benden beş yaş küçük olduğu için, tüm ilişki kavramının tamamen değiştiğini hissettim. Daha fazla otorite ve güce sahip olan taraf bendim.”
Bu fotoğraflarda anlatılanlar, özellikle heteroseksüellik bağlamında toplumsal cinsiyet normlarını altüst ettiği için, birçok kişiye kural dışı ve tuhaf geliyor. Tüm BDSM’ler gibi, toplumsal cinsiyet oyunu da, toplumun geleneksel erkeklik ve kadınlık ideallerine derin bağlılığı nedeniyle norm dışı ve tabu olarak kabul ediliyor.
Pixy bir röportajda, Moro ile fotoğrafçılık okulundayken tanıştığını ve onu sınıf ödevleri için fotoğraflarında bir “aksesuar” olarak kullanmaya başladığını söylüyor. Pixy, “Bazen ondan bir ölü taklidi yapmasını ya da çıplak bir şekilde bir bavula sığmasını isterdim” diyor. “Sınıf arkadaşlarımın çektiğim fotoğrafları görünce bana ilk söylediği şey fotoğraflar hakkında değil, ‘Erkek arkadaşına nasıl böyle davranırsın’ oldu.Tepkilere şaşırdım, çünkü bu bizim için çok doğaldı. Erkek arkadaşımdan benim için poz vermesini istedim, o da verdi. Onlar sadece fotoğraf.”
Muhtemelen Pixy’nin sınıf arkadaşları, Asyalı bir kadın ve erkek arasında, kadının sanatçı, erkeğin ise ilham perisi (ya da aksesuar) olduğu sağlıklı ilişki dinamiğini anlamakta zorlanıyorlar. Pixy’nin yaratıcı dünyasında, erkeği nesneleştiren onun bakışı ama kültürel olarak biz bu düzenleme ile nadiren karşılaşıyoruz.
Popüler Batı medyası ve kültüründe Asyalılar genellikle alay edilecek, ele geçirilecek ve tüketilecek yabancı bedenler şeklinde sınırlı ve yüzeysel bir şekilde tasvir ediliyor. İtaatkâr ve boyun eğen ‟Lotus Çiçeği”, porselen mükemmelliğinde bir eş veya ‟Altın Kalpli Fahişe” gibi arketipler, Asyalı kadınların ekranda, sahnede ve gazete ve kitap sayfalarındaki rollerine hükmediyor ve bunun izleri 19. yüzyıla kadar sürülebiliyor. Bu prototipler günümüzde hâlâ öne çıkmakta ve hem devlet tarafından, hem özel hayatımızda bize nasıl davranıldığını, hem de ana akım medyada nasıl yer aldığımızı belirliyor. Polis tarafından düzenlenen çok sayıda gizli operasyonda, tüm Asyalı göçmen seks işçileri ve masözler, kurtarılması gereken seks ticareti mağdurları olarak görülüyor. Asyalı kadınları fetişleştiren beyaz erkekler, genellikle Asyalı kadınları arzuladıklarını çünkü Asyalı kadınların beyaz kadınlara kıyasla daha yumuşak başlı ve daha az iddialı olduğunu düşünüyorlar.
Asyalı karakterler bir nebze olsun fail olduğunda beyaz erkekler için (fiziksel ve ruhsal) tehdit olarak görülüyorlar-kurnaz ve cinsel açıdan sapkın “Dragon Lady”; bir başka yaygın Asya arketipi, Lotus Çiçeği’nin ayna görüntüsü. Gerçekten de ABD’de göçmen kısıtlamasına dair en eski yasalardan biri olan 1875 tarihli “Page Act”de Çinli ve diğer Asyalı kadınlar, ABD’ye “iffetsiz ve ahlaksız amaçlar”la ve beyaz erkeklere cinsel hastalık bulaştırmak için gelen fahişeler olarak tanımlanıyor. Buna karşın Pixy’nin eserleri kurnaz, güçlü ve baştan çıkarıcı Asyalı kadınları yüceltiyor.
Pixy sergisinin bir odasında, “Evil Women Cult” adlı devam eden başka bir projenin parçaları olan Çin tarihinin tek imparatoriçesi Wu Zetian için bir sunak ve kadın hakimiyetinin diğer sembolleri bulunuyor. Pixy, güç ve kontrol sahibi olmak isteyen kadınların kötü gösterildiğinin farkında, ancak çalışmaları “kötü kadını” nasıl anladığımızı yeniden tanımlamaya ve bu kadınların saygınlığını azaltmak yerine onlara değer vermeye çalışıyor. Pixy, onların güçlü yönlerinden ders çıkarabileceğimize inanıyor.
Pixy, “Dominatrikslere hayranım ama itiraf etmeliyim ki, onlardan biri olmaya çok uzağım. Bizim ilişkimiz daha akışkan,” diyor. “Eğer geleneksel aile yapısına göre, bir kocanın rolü para kazanmak ve ailenin geçimini dışarda çalışarak sağlamaksa, benim rolüm bu geleneksel koca rolüne daha çok benziyor olabilir.” Şangay’da büyüyen Pixy, profesyonel bir işte çalışmak yerine ev işlerini yapmayı tercih eden ‟ev erkeği” modeli ile birlikte olmasının kişisel yolculuğunun son derece ataerkil olan geleneksel Çin kültürüyle uyumlu olması gerekmediğine dair ona umut verdiğini söylüyor.
Your Gaze Belongs to Me büyük rahatsızlığa neden olabilir. Hatta Asyalı bir kadının erkek arkadaşına itaatkâr ya da oyuncağıymış gibi davrandığı görseller, özellikle de Asyalı erkeklerin Batı medyasında nasıl sık sık iğdiş edildiğini ve aseksüelleştirildiğini düşündüğümüzde, bazı sergi izleyicileri için erkekliğe hakaret gibi de gelebilir. Ancak “Experimental Relationship” (Deneysel İlişki) serisi, foto muhabirliği veya gerçek hayattan alınan anlar değil.
Pixy, gücün neden bir erkeklik özelliği olarak kabul edildiğini de sorguluyor ve bu konu ile ilgili şunları söylüyor: “Ben bütün erkeklerin güçlü olduğunu veya güçlü olması gerektiğini düşünmüyorum. Ayrıca bütün erkeklerden güçlü ve daha güçlü olmalarını istemek adil de değil. Ben onları daha yumuşak olduklarında seviyorum. Bence koruyucu olmanın bir mahsuru yok. Doğrusunu söylemek gerekirse bu bana mutluluk veriyor. Hem de erkeklere güven veriyor.”
Pixy, “Benim işim, bir kadın olarak görmediklerimi görmek veya görmeyi umarak kendimi keşfetmektir. Eminim ki böyle düşünen sadece ben değilim. Belki benim gençliğimdeki gibi … kendilerinin tuhaf olduğunu zanneden bazı insanlar vardır,” diyerek dünyaya dair sıra dışı görüşünü de belirtiyor.“‘İşte bu benim düşündüğüm şeye benziyor, yalnız değilim!’ diye düşünecekler. Yalnız değiliz.” diye ekliyor.
Pixy Liao’nun Your Gaze Belongs To Me isimli fotoğraf serisi 20 Mart 2022’ye kadar Stockholm, Fotografiska’da sergilenecek.
Çeviren: Merve Çeltikci
Bu yazının orijinali 21 Şubat 2022’de Gal-dem’de yayınlanmıştır.