Hindistan’ın efsanevi Haydutlar Kraliçesi Phoolan Devi, 26 Temmuz 2001 tarihinde, Parlamento’dan bir kilometre uzaklıktaki evine giderken, maskeli üç saldırgan tarafından vurularak can verdi.
Phoolan Devi hayatı filmlere konu olmuş bir kadındı. Kendi anlatımından yazıya dökülen otobiyografisinde, “Doğduğumda bir köpekten daha değersizdim, şimdi bir kraliçe oldum” diyordu. 10 Ağustos 1963’te sosyoekonomik olarak en alt kasttan, okuma yazması olmayan, çok yoksul bir çiftçinin kızı olarak dünyaya geldi. On bir yaşındayken kendisinden yirmi yaş büyük biri ile evlendirildi. Kocasının tecavüzüne uğradı ve şiddet gördü.
Yirmi yaşları civarında bir haydut çetesi tarafından kaçırıldı; çete reisinin istismarına uğradı. (Kimi kaynaklara göre, onurunu korumak ve intikam almak için kendi iradesiyle dağa çıkıp eşkiyaya katılmıştı.) Daha sonra çete reisini öldürerek, reisin yerini alan kendi kastından Vikram’la sevgili oldular. Birlikte ilk işlerinden biri Devi’nin eski kocasının köyünü basmak oldu. İkisi bir arada, tren yollarını kestiler, üst kasttan ailelerin evlerini bastılar. Vikram eski çete üyesi iki haydut tarafından öldürülünce, Devi bağlanıp kaçırılarak ücra bir köy olan Behmai’de günlerce toplu tecavüz ve istismara terkedildi. Köyde çıplak gezdirilerek teşhir edildi.
Devi eski çete arkadaşlarının yardımı ile buradan kaçmayı başardı. Artık aklında sadece intikam ve öfke vardı. Bir müddet sonra çetenin reisi oldu. 1981 yılında Behmai köyüne geri döndü. Omuzunda silahıyla köy halkına seslenerek Vikram’ı öldürüp kendisini yakalayan iki haydudu ve tecavüzcüleri vermelerini, yoksa hepsini öldüreceğini söyledi. Onları bulamayınca dere boyuna götürüp, dizleri üzerine çöktürdüğü üst kasttan yirmi iki kişiyi öldürdü. (Devi bu eyleme fiilen katıldığını asla kabul etmemiştir.)
Phoolan Devi’nin başına ödüller konuldu, artık her yerde aranıyordu. Ancak alt kasttan köylüler onu seviyor ve koruyorlardı. İçgüdüsel bir adalet duygusuyla zenginlerden çaldığını yoksullara dağıttığı için bölgedeki perişan halkın kahramanı ve umudu olmuştu. Dört yıl dağlarda, çetesi ile birlikte kanun kaçağı olarak yaşadı.
O tarihte iktidarda olan İndira Gandhi hükümeti barışçıl bir çözüm için Devi’yi bir yıl süren, gizli görüşme ve pazarlıklar sonucu teslim olmaya ikna etti. Devi’nin teslim şartlarına göre; kendisi de adamları da asılmayacak, kimseye kelepçe takılmayacak, adamları sekiz yıldan fazla tutuklu kalmayacak, erkek kardeşine bir iş verilecek, gasp edilen toprakları, keçi ve ineğiyle birlikte babasına iade edilecekti.
Hindistan’ın dillere destan Haydutlar Kraliçesi, 12 Şubat 1983’te on iki adamıyla güvenlik görevlilerine teslim olacağını açıkladı. O zamana kadar poliste bir fotoğrafı bile olmayan Devi’nin nasıl biri olduğu müthiş bir merak konusuydu. Onu görmek için toplanan sekiz bin kişi, kırmızı bir şala bürünmüş olan ufak tefek, çıkık elmacık kemikli ve çekik gözlü genç kadını büyük bir coşkuyla karşıladı. Phoolan, çok değer verdiği Mahatma Gandhi’nin ve Hindu inancında kudret ve cesaret tanrıçası sayılan Durga’nın portreleri önünde tüfeğini, ucu kıvrık hançerini ve fişekliğini yetkililere teslim etti.
Devi otuzun üzerinde suç isnadıyla tutuklanmıştı, ancak hiç mahkeme önüne çıkarılmadı ve on bir yıl hapiste yattı. Diğer çete üyeleri sekiz yılda serbest kalmışlardı. Sonunda 1994 yılında hakkındaki suçlamalar düşürüldü ve affedilerek cezaevinden çıktı. Affından iki yıl sonra aşağı kast ve azınlıklardan destek gören Samajwadi Partisi’ne katıldı. 1996 yılında Parlamentoya seçildi.
2000 Haziranı’nda ABD’de, BM’nin kadınlar için düzenlenen özel oturumuna katıldı. “Burada kadınlarla ilgili tartışmalara katılmaktan ve görüş alışverişinde bulunmaktan memnunum” diyordu. “Ama sadece lafla olmaz, eylem yapmak lazım.” Phoolan Devi kurşunlanarak öldürüldüğünde sadece 38 yaşındaydı. Devi’nin öldürülmesi halkta büyük tepki yarattı; öfkeli kalabalık, milletvekillerini koruyamadığı için parti yetkililerini kınadı, resmi araçlara saldırdı. Sokakları dolduran binlerce insan kendilerinden biri olan kraliçeleri için gözyaşı döktü.