Birdevrim & Yılmaz 2015

El biçimli kapı tokmakları, toplumsal cinsiyet kimliklerinin inşasının bir parçası oldukları gibi, yaratılan kimliklerin çoğaltılması için de araç niteliği taşıyor.

 

El desenli ve hayvan motifli kapı tokmaklarını ve kapı tokmaklarının o yerele has tarihsel ve cinsiyetçi anlatılarda kendini tekrar eden tarafını, antropoloji eğitimim için Mardin’e gittiğimde yakından gördüm. Aslında 2009 yılında seramik eğitimim sırasında bir hocam kapı tokmaklarıyla ilgili çalışmalar yaptığından bahsetmiş ve kapı tokmaklarına olan ilgimin temellerini önceden atmıştı. Mardin’e vardığım gibi, gelişigüzel dolaşırken dahi tanımadığım insanlardan (yetişkinler ve çocuklar) tokmaklarla ilgili kulaktan dolma bir sürü bilgi duydum: “Evde birisi yoksa tokmağa ip bağlanır; bekar ‘kız’ varsa tokmakta yüzük olurmuş; eve gelen erkekse kalın ses çıkaran tokmağı kadınsa ince ses çıkaran tokmağı kullanırmış.” Bu genel aktarım sizi de benim gibi düşüncelere sevk edebilir. Ben, bu metnin ana konusu olan kapı tokmaklarını toplumsal cinsiyet düzeni ekseninde düşünüyorum.

Burada dikkat çekmek istediğim nokta, toplumsal cinsiyet rollerinin belirgin bir görsel ve simgesel öğesi olarak iş gören kapı tokmaklarının bu cinsiyetçi işlevlerinin üzerinde bugüne kadar durulmamış olması. Dolayısıyla, sürekli olarak kapı tokmaklarına dair onaylanmış bilgiyi (kapı tokmağının, gelenin sesini duyurmak için kullandığı bir araç olmasını) tokmağın tek özelliğiymiş gibi vurgulayan anlayışa karşı olarak oluşturmaya çalışıyorum. Mardin’deki kapı tokmaklarından hareketle şunu söylemem yerinde olacak: Anadolu’nun farklı coğrafyalarında bulunan ve birbirine benzeyen -el biçimli ve hayvan figürlü- kapı tokmakları, toplumsal cinsiyet düzenini, haberleşme ve sosyalleşme değerlerini ortaya koyan sembolik temalara haiz. Kapı tokmakları ile ilgili pek çok çalışma, her ne kadar dönemin toplumsal cinsiyet rollerini görmezden gelip bunu sorunsallaştırmasa da, tokmaklarda kadının konumu ile ilgili ipucu veren görseller aşikar. Tabii bunu düşünürken, kapı tokmaklarının henüz işlevselliklerini yitirmediği dönemin ataerkiyle yoğrulmuş yaşam biçimini göz önüne almak gerek. Kapı tokmakları ile ilgili onaylanmış bilgi, aynı zamanda dönemin mevcut kültürel kodlarını içerir ve bize toplumsal cinsiyet rolleri hakkında bilgi verir.

Kapı tokmaklarının analizini kültürel kuramlarla yapmak, kapı tokmaklarının kullanım değeri ve anlamının değişip dönüşmesi, kaynak yetersizliği gibi sebeplerden ötürü zor. Her ne kadar günümüzde, kapı tokmakları ile ilgili kaynaklar oldukça yetersiz, ansiklopedi gibi klasik kaynaklar da bu konuda garip bir biçimde sessiz (Barber, 1910: 5) olsa da, ben bu yazıda tokmaklara ve tokmakların konumlanmasına meseleyi feminizmle ilişkilendirecek şekilde yeniden bakmaya çalışacağım.

Alav, 2014

Anadolu’nun eski mimari yapı kültüründe kapı tokmakları oldukça yaygın bir uygulama. Bu konuda yapılmış bazı araştırmalara göre, kapı tokmaklarının Osmanlı döneminde yaygın bir sanat dalı olarak kullanılması 15. yüzyıla kadar gidiyor. Bilinen kapı tokmaklarının en eski örneği ise, Cizre Ulu Camisi’nin 14. yüzyıl olarak tarihlenen ejder biçimli kapı tokmağı. Kapı tokmaklarının yaygın kullanımı yayılırken, tokmaklarda kullanılan desenlerin zamanla değiştiği göze çarpıyor. Bu değişikliğin asıl sebebinin ise İslam’ın baskın gelmesi olabilir; çünkü hayvan figürlerinin yerini zamanla daha sade ve halka figürler, özellikle de el biçimi alıyor (Alav, 1910: 96). Daha da önemlisi, kadın elinin ne şekilde konumlandırıldığı özelde başka bir çalışma gerektirse de, el biçimli tokmakların aslında Müslüman ülkelerde ortaya çıktığı ve “Fatma’nın eli”ni simgelediği düşünülüyor. Buna bağlı olarak el biçimli kapı tokmağı, evde Müslüman birinin yaşadığını gösteriyor.

Fakat el biçimli tokmaklara geçmeden önce kısaca hayvan motifli tokmaklardan bahsedeyim. Bunlar aslan başı, ejder, kuş, horoz, yılan gibi hayvan motifleri kullanılarak oluşturuluyor ve gücü simgeliyorlar (Alav, 2014: 16). Sıklıkla karşımıza çıkan hayvan figürlü tokmaklar iki farklı şekilde yorumlanabilir. Bunlardan ilkine göre, figürler erkek gücüyle doğrudan ilişkili: “Hayvanlara bağımlı olan topraklarda kadınlar genellikle yaratıcı gücün kaynağı olarak resmedilmez” (Adams, 2017: 90). Yani, erkekler “güçlü” oldukları için hayvanlara karşılık gelir ve kapı tokmaklarındaki hayvan figürleri ise bunun bir göstergesi olarak okunabilir. İkinci bakış açısına göreyse bu figürler erkeği değil kadını simgeliyor olabilir. Buna göre, üretkenlik, kadınların tek ve asli görevidir ve hayvansı doğurganlıkları, kadınların “gelişimini tamamlayamamış” ve erkeklerden geri kalmış olduğunu gösterir. Bu yüzden de kadınlar, hayvanlarla iyi geçinmekle kalmaz, onlarla aynı konumdadır: “Kibele’nin yoldaşı bir aslandı, Dionysos rahibeleri vahşi hayvan yavrularını emzirirlerdi, Gorgon Medusa’nın kendisi yarı yarıya yılandı, Havva’nın yılanla olan dostluğunu bilmeyen yoktu. 19. yüzyıl imgelemiyse, kadının ‘gerçek doğası’nı maymun olarak tanımlamaktaydı” (Berktay, 2015: 137).

Alav, 2014

Kapı tokmağında kadın eli biçiminin tercih edilmesinin sebebinin, ilk çağlardan beri insan elinin (ki buradaki el kadın eli) bereket ve kazanç sembolü olmasıyla ilgili olduğu sanılıyor (Alav, 2014: 1). El şeklindeki tokmakların kapıya vuran kısmında iyiliği, bolluğu, sonsuz hayatı simgeleyen nar meyvesi bulunur. Kişinin içeridekilerle ilk teması bu bereket sembolünü tutan ele dokunarak başlar. Kapı halkalarının bir kurdele ile sıkı sıkı bağlanması evde kimsenin olmadığını, gevşek bağlanması evdeki kişinin yakın zamanda döneceğini, sadece bir halka bağlandığı takdirde evde insan olduğunu gösterir (Birdevrim & Yılmaz: 2015). Bunun ötesinde, el biçimli kapı tokmakları, kadınların ev içi ve sosyal konumlarına dair içeriklere sahip. Toplumsal cinsiyet kimliklerinin inşasının bir parçası oldukları gibi, yaratılan kimliklerin çoğaltılması için de araç niteliği taşıyor.

Kadın eli biçimli kapı tokmaklarında sağ ve sol elde yüzük olması, yüzüğün durumunda farklılıklar olması, kadının medeni halini simgeliyor. Örneğin, “[e]l formundaki tokmaklarda kimi elde yüzüğün hiç olmaması, kimi elde orta parmakta veya yüzük parmağında yüzüğün olması ev sahibinin bekar, evli ya da dul oluşunu” simgeliyor (Birdevrim & Yılmaz: 2015). Eve gelen konuğun, tanıdıksa kapıdaki halkayı, yabancıysa kapı tokmağını vurduğu, böylece ev sahibinin, evdeki durumunu gelene göre ayarladığı düşünülüyor. Yani el biçimli kapı tokmaklarının işlevsel olarak kadını doğrudan medeni hali üzerinden konumlandırdığını görüyoruz (Resim 1, 2, 3). Bu bilgi özellikle tokmakların bulunduğu bölgelerde sözlü olarak sıklıkla karşımıza çıkıyor. Buna karşın, evdeki erkeğin medeni haline dair mesajlar veren herhangi bir el biçimli tokmağa ve anlatıya rastlanmıyor. Kadının medeni hali ile ilgili çoğunlukla sözlü mesajlar veren tokmakların toplumsal anlatılarından bahsetmek mümkünken, neden erkeğin medeni haline dair mesaj verici bir ipucuna rastlanmaz?

Kapı tokmaklarının özel alana ve çoğunlukla kadının yaşamına dair ipuçları vermesi, incelediğim tüm kaynaklarda yer alan bir sav. Kapıların varlığı ve bu kapıların kapalı ya da açık olması; kime, nasıl ve ne zaman açılacağı gibi sorular önemli. “Kamusal alan ve özel alan arasındaki ayrıma bizim kültürümüzde karşılık gelen mahrem/namahrem ayrımı belki de kamusal/özel alan ayrımından daha da belirgin biçimde kültürün cinsleri nasıl ayrı ayrı yerlere koyduğunu … gösteren daha temelli bir araştırmayı içinde barındırmaktadır” (İlyasoğlu, 2013: 120). Tokmaklar da, özelde mahrem/namahrem gibi keskin ayrımların olduğu düşünce yapısının önemli parçalarından biri. İlyasoğlu’nun vurguladığı gibi, özel/kamusal alan birbirinden keskin sınırlarla ayrılmaz; geçişlidir ve süreklilik söz konusudur. Bu nedenle, kapı ve kapı tokmakları ikili karşıtlık bağlamında analiz edildiğinde, “mahremin” doğrudan kadını, “namahremin”se doğrudan erkeği temsil ediyor olması, ataerkil tutumu eleştirel bir şekilde sorgulamaya olanak sağlar.

Estetik şekillerde yapılan kapı tokmakları, takıldıkları yerde hareketli olacak şekilde imal edilirlerdi. Kaldırılıp bırakıldıklarında veya elle tutulup kabaraya vurulduklarında tok bir ses çıkararak ev sahibini haberdar ederlerdi. Her ne kadar Anadolu’da veya Müslüman toplumlarda erkek eli tokmaklara ilişkin görsel kanıt bulunmasa da bazı kaynaklar, kadın ve erkek için farklı olarak tasarlanmış ve iki ayrı ses çıkaran el biçimli kapı tokmaklarının varlığından bahseder. Osmanlı’daki kapı tokmaklarıyla ilgili bilgilere göre, bu eski evlerin kapılarında genelde biri büyük biri küçük olmak üzere iki tane tokmak kullanılıyordu: “Büyük olanı erkek geldiği zaman vurur, küçük olanı ise kadın geldiği zaman vururdu” (İHA, 2016). Bu durum, kapı tokmaklarının boyutu aynı olduğunda da görülür; kapının hareketli ve sabit kısmının ayırt edici bir şekilde kullanılması gibi. Kapının hareket eden tarafında olan tokmağı erkeklerin, sabit olan tarafındakini ise kadınların kullandığına dair bilgiler mevcut (Resim 4). Erkeklerin ve kadınların birbirinden farklı kullanımına ayrılmış, kalın ve ince sesler çıkaran tokmaklar, gelenekler doğrultusunda bezenmiştir (Alav, 2014: 8). Bu durumun bir sonucu da, “kapıyı erkek çalmışsa erkek, kadın çalmışsa kadının açmış” olduğu bilgisidir (İHA, 2016).

Alav, 2014

Kapı kanadı üzerinde rastlanan çift tokmaklardan büyük olanını eve gelen beyler, küçük olanını hanımlar kullanırmış. Bunun anlamı örneğin evde, avluda, başı açık hanımlar topluca sohbet ediyorlarsa, çalınan büyük tokmak sesi dışardan gelenin bir erkek olduğunu içerdekilere belli edermiş. İçerde oturan beylere bir uyarı da küçük tokmak sesiyle olurmuş, çünkü küçük tokmak, bir hanımın eve geldiğini fısıldarmış. Küçük tokmağın sesi, kapı açılana dek beylerin toparlanmalarını sağlıyormuş. Tokmaklar arası iki kanada bağlı ip veya bezler ev sahibinin dışarda olduğunu belirtir, diğer bir değişle “Evde yokum,” mesajını iletirmiş. Tek tokmakta bağlı aşağı sarkan ip, “Kapıyı çalabilirsiniz evdeyim,” demek oluyormuş (Türk Demircilik Sanatı, 2013).

Kapı sözcüğü, Hint-Avrupa dillerinin ortak köklerinden biri olan ve örtmek, kapamak, kuşatmak anlamlarına gelen kap kökanlamından gelmektedir. Hint-Avrupa dillerinde kapı anlamına gelen sözcüklerin kökeninde geçmek, bir yere gitmek anlamı saklıdır ve kapı, geçit niteliği taşır (Şavk, 2014: 8). Kadının mahremiyetle eş anlamlı olduğu ataerkil yapıda ise, kapıyı çalanın toplumsal cinsiyetini daha tokmağa vururken anlamak hayati önemde; kapı tokmaklarıysa bunu hem görsel (kadınlar ve erkekler farklı biçimli tokmaklar) hem işitsel olarak (kalın ve ince ses çıkaran tokmaklar) ayırt ediyor olmasıyla dikkat çekiyor.

Alav, 2014

Kapı tokmaklarının gerek şekillerinde gerekse çıkardığı sesin kendisinde toplumsal cinsiyetin sembolik olarak ifadesi/ifadeleri var. Örneğin, Ali Ergur Porte’deki Hayalet: Müziğin Sosyolojisi Üzerine Denemeler (2002) adlı kitabında, majörlerin daha sert yapıda olmasını erkek, minörlerin ise daha naif olmasını kadın olarak yorumlarken müziğin kendi içinde dahi cinsellik olgusunun var olduğundan bahseder. Benzer biçimde, kapı tokmakları ve çıkardıkları seslerin gelen kişinin kadın ya da erkek olduğunu sertlik ve naiflik üzerinden belli etmesi, bize kapı tokmaklarının da cinsel etiketlerle kullanıldığını gösterir (Ergur, 2002).

Mahrem ve namahrem ayrımının sosyal yaşamda ataerkil anlatımdaki gibi keskin olarak ayrışmaması, feminist teorisyenlerin yanı sıra bazı mimarlar tarafından da eleştiriliyor. Örneğin Uğur Tanyeli, İstanbul’da Mekan Mahremiyetinin İhlali ve Teşhiri: Gerilimli Bir Tarihçe ve 41 Fotoğraf (2013) adlı kitabında, mahremiyetin dinamik, değişken ve karmaşık yapısına dikkat çeker ve mahremiyetin tanımından ötürü dışlayıcı olduğunu söyler. Tanyeli’ye göre bu, kimin özel yaşam alan[lar]ına sokul[maya]acağını belirler (Tanyeli, 2013: 70). Bu bağlamda, kadınlar açısından kapı (hatta evde tül ve hava kararmaya başladığında ışıkların yanmasıyla çekilen güneşlik olarak adlandırılan perde ve balkon kullanımı) sosyo-kültürel olarak Anadolu’da önemli bir ögedir. Kapı tokmaklarına dönecek olursak, tokmakları kadının konumu yani medeni hali açısından incelediğimizde, kadın eli biçimli tokmaklar bize bilgi verirken, aynı zamanda mahremiyet hakkında verilen bilgilerin statik olmadığını da düşündürür. Tanyeli, Osmanlı dönemi söz konusu olduğunda geleneksel anlamıyla mahremiyetin, “sadece dışa kapalılıkla ve görünürlüğü kısıtlamakla tanımlı statik bir olgu” olarak kabul edilmemesi gerektiğine vurgu yapar ve mahremiyete ilişkin örüntü ve tanımların nasıl dönüştüğünü ve çoğullaştığını anlamak üzere, konuya “farklılaşma terimi çerçevesinde” yaklaşmayı önerir (Tanyeli, 2013: 70).

Alav, 2014

Söz konusu tokmaklar işlevi açısından her ne kadar sanatsal ve estetik bir öge olarak “düz” bir görüngüye sahipmiş gibi incelense de, görsel metinler tokmaklarda bulunan desenlerde toplumsal cinsiyet rollerinin kültürel kodları, kadının medeni hali ile vücut buluyor. Tarihsel değer kazanırken neredeyse tüm işlevselliğini kaybetmiş olan kapı tokmakları, dönemin toplumsal cinsiyet rolleri hakkında derin bilgiler veriyor. Bu bilgiye ulaşmak, el şeklindeki tokmaklarda daha da kolay. Nitekim, kapı zilinin kullanılmaya başlanmasıyla, kapı tokmakları ses çıkarma özelliklerini kaybetmedikleri halde bir süs unsuru haline gelip (Alav, 2014: 7) belki de döneme ait tokmakların cinsiyetçi üretim ve işlevselliğinin sorgulanmasının önüne geçmiş.

Bu noktada, kapı tokmaklarından bahsederken tarihi yapılarla ilgili toplumsal belleğin önemini vurgulamak gerek. Tokmakların hala var olduğu bölgelerde yaşayan ya da bu şehirlere türlü nedenlerle yolu düşen ve feminist bilince sahip olan herkes, bunların tarihi yapıların toplumsal bellekte tezahür eden ataerkil anlatıları olduğunu fark edecektir. Bana bu yazıyı yazdıransa, üniversite eğitimim sırasında bulunduğum şehirde mimarlık tarihinde tokmaklarla ilgili eril tarihsel anlatıların kendilerini bıkmadan usanmadan tekrar etmesi kadar, yaşam deneyimlerimin düşüncelerime ve yazılarıma rehberlik etmesi.

Kaynakça

Adams, C. (2017). Etin Cinsel Politikası, (çev.) M. E. Boyacıoğlu & G. Tezcan. İstanbul: Ayrıntı Yayınları

Alav, A. (2014). Geleneksel Isparta Evlerinde Kapı Tokmakları (Yüksek Lisans Tezi). Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi.

AtLee Barber, E. (1910). Bulletin of the Pennsylvania Museum. Philadelphia: Philadelphia Museum of Art.

Aydan, B., & Yılmaz, M. (2015). “Anadolu’nun Efsanevi Kapı Tokmakları”. İsmek El Sanatları Dergisi 6, http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=789

Berktay, F. (2015). Tarihin Cinsiyeti. İstanbul: Metis Yayınları

Ergur, A. (2002). Porte’deki Hayalet: Müziğin Sosyolojisi Üzerine Denemeler. İstanbul: Bağlam Yayıncılık

Giddens, A. (2014). Mahremiyetin Dönüşümü. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Lefebre, H. (2016). Modern Dünyada Gündelik Hayat. İstanbul: Metis Yayınları.

İlyasoğlu, A. (2013). Örtülü Kimlik. İstanbul: Metis.

İHA. (2016). Osmanlı’dan Günümüze Kalan Kapı Tokmakları Yaşatılıyor, http://www.iha.com.tr/haber-osmanlidan-gunumuze-kalan-kapi-tokmaklari-yasatiliyor       -541067/

Şavk, S. (2014). Kapılar, Mahremiyet ve Kamusallık: Erken Modern Dönemde İstanbul’un Mekânsal Yapısı (XVII-XVIII. Yüzyıllar) (Doktora Tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Tanyeli, U. (2013). İstanbul’da Mekan Mahremiyeti’nin İhlali ve Teşhiri, Gerilimli Bir Tarihçe ve 41 Fotoğraf. İstanbul: Metis Yayınları.

Türk Demircilik Sanatı. (2013). Kapılar ve Tokmaklar. http://turkdemirsanati.blogcu.com/kapil     ar-ve-tokmaklar/13407314

Taylor, V., & Winquist, C. (2001) Encyclopedia of Postmodernism. London and New York: Routledge.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.