Twitter kampanyaları ile gündem yapılan yasa tekliflerinden haberimiz olmayacak, kadın cinayetleri, nefret suçları ve ayrımcılık her zamankinden daha çok saklı gizli kalacak.
Bugün TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşan sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler ile Türkiye’de başta Facebook, Twitter, Instagram gibi milyonlarca insanın kullandığı sosyal ağlar olmak üzere, dijital platformları ilgilendiren düzenlemeler getiriyor.
TBMM’de kabul edilen düzenlemelere göre 2020 sonuna doğru sosyal ağlara yönelik yaptırımlar uygulanırsa, bugün toplumsal hareketlerin ses çıkarma, haksızlığı görünür kılma, toplumsal tepki oluşturma ve bir nevi ülke siyasetine katılma platformları haline gelmiş dijital platformlar bu işlevini kaybedebilir, sınırlanabilir, hatta tamamen kullanıma kapanabilir.
Bir kadın öldürüldüğünde, mecliste bir yasa teklifi görüşülürken bir milletvekilinin verdiği önerge ile çocuk istismarcılarına af getirme çabalarında nerdeyse ilk olarak Twitter’dan haberdar oluyoruz demek yanlış olmaz.
Aşağıda sosyal ağlara ne gibi kısıtlamalar getireceğinden bahsedeceğim düzenlemelerin geçtiğimiz yıllarda kabul edildiğini ve Twitter gibi dijital platformların çok sınırlı kullanılabildiğini, erişimin fiilen yasaklandığını varsayalım. Bu varsayımda yakın geçmişte, böyle bir tabloda nelerle karşılaşabilirdik?
- 2016 yılında, bir yasa teklifi görüşmeleri sırasında, gece yarısını geçe, bir milletvekilinin verdiği değişiklik önergesi ile cinsel istismar hükümlülerinin, istismar ettikleri çocuklarla evlenmeleri halinde af kapsamında serbest kalacağından, Twitter’da paylaşılan önerge metni ile haberdar olmuştuk. Tüm Türkiye günlerce #çocukistismarınahayır etiketini gündemde tutmuş, eylemler organize edilmiş, önerge geri çektirilmiş ve yasalaşması engellenmişti. Bugün bu yasa yürürlükte olabilirdi.
- Özgecan Aslan, Pınar Gültekin, Emine Bulut kadın cinayetlerinden de muhtemelen haberimiz sınırlı düzeyde olurdu. Haberimiz olması bir tarafa, bu olaylar, kamuoyunda günlerce hatta aylarca tartışma konusu yapılamaz, süreçlerden kimse bir şey öğrenmez, katiller adaletli cezalarla karşılaşmaz, kadına şiddet ülke gündemi meşguliyetlerinden sayılmazdı.
- 2016’da, cinsel şiddete karşı kampanya kapsamında dünyaca ünlü starların, Harvey Weinstein’in cinsel saldırılarını ifşa etmeleri ile yükselen küresel #metoo hareketi Türkiye’den takip edilmez, milyonlarca kadının güçlendiği hikayeler Türkiye’de hiç duyulmazdı.
- Kadınların haklarını sınırlandırma, fiilen kullanılamaz hale getirme yasaları ve gündemleri olan kürtaj hakkına yönelik söylemlere, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarına milyonlarca kadının bir toplumsal hareketin parçası olarak veya bağımsız, bireysel olarak cevap verdiği bir platform mevcut olamazdı.
Bu liste uzar gider. Çünkü, Türkiye’de son yıllarda ana akım medyanın tarafgirliği, erişil(e)mez olması, tek yönlülüğü, sessizliği nedeniyle medyanın haber alma ve verme alanı olmaktan çıkması, başta Twitter olmak üzere sosyal ağları, haber takibinin yapıldığı, kamusal gündemlere karşı mobilizasyon kampanyalarının organize edilebildiği, böylece öncelikle konunun geniş kitleler nezdinde görünür kılındığı, etki gücü ve tepki ile gündeme taraf olabilmenin sağlandığı yegâne alanlar haline getirdi.
Bugün mecliste kabul edilen düzenlemeler ile, Twitter gibi sosyal ağların erişilebilirliği ortadan kalkabilir.
Yasa neyi düzenliyor?
Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı açıklamasında, Twitter, Netflix gibi sosyal ağların Türkiye’de temsilcilik ofisi açmamaları ve gerekli düzenlemelere uymamaları halinde kapatılacaklarını ifade ediyordu. Netflix’in sosyal ağ sağlayıcı olmadığı üzerine Twitter’da gayri ciddi bir çok tartışma yapıldıysa da, yasa teklifi “sosyal ağ” tanımı yaparak, Netflix gibi günlük erişimi 1 milyondan fazla olan tüm ağları sosyal ağ olarak tanımladı.
Sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi verileri oluşturmalarına, görüntülemelerine ve paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin yanı sıra, günlük erişimi 1 milyondan fazla olan tüm ağlar sosyal ağ olarak tanımlandı. Twitter, Facebook, Instagram, Netflix…
Düzenleme ile, bu şirketlere Türkiye’de temsilci belirleme yükümlülüğü getiriliyor. Bu şirketlerin Türkiye’de temsilci belirleme yükümlülüğünün bir anlamı var; Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun içerik kısıtlama, içerik kaldırma, yasaklama kararları söz konusu olduğunda bu temsilcilere tebligat yapılabilmesi, bu temsilciler aracılığıyla kullanıcı verilerinin talep edilebilmesi, belirli içeriklerin denetlenmesi, kontrol edilmesi gibi talimatların uygulanması amaçlanıyor.
Uzun süredir Bilgi Teknolojileri Kurumu aracılığı ile bu şirketlerin Türkiye’de temsilcilik açması ve tebligat adresi göstermeleri talep ediliyordu. Bu kanunla yasal zorunluluk haline getirilmek isteniyordu.
Yasanın bu amaçlarının, bu dijital platformları kullanan milyonlarca kullanıcıyı “soğutma”, sessizleştirme, dolayısıyla sansür sonucuna neden olması son derece büyük bir olasılık. Basına yansıyan tartışmalar da, devlet ile bu şirketler arasındaki gerilim de bu noktada başlıyor. Aşk 101 adlı dizide eşcinsel bir karaktere sansür uygulayan Netflix, kendi marka değerini de gözeterek, bu sansür uygulamalarının devam etmesini istemiyor. Mahir Ünal verdiği bir röportajda, Twitter’ın Almanya hükümeti veri istediğinde veriyi temin ettiğini ancak Türkiye’ye veri vermediğini iletiyor.
Devletin, Twitter’a Türkiye’de temsilcilik ofisi açmasını zorlamasının tarihi ise yeni değil. 2014 yılında da benzer bir konu Twitter’ı Türkiye’de ofis açmayarak vergi kaçakçısı şirket olarak suçlaması ile gündeme gelmişti. Twitter yaptığı açıklamada, hangi ülkelerde ofis açacaklarına dair kararın belirli kriterleri olduğunu, Türkiye devleti ile yaptıkları görüşmelerde konunun şirketlerin vergi yükümlülükleri ile ilgili gündemler olmadığı, Türkiye mahkemelerinde alınan içerik kaldırma kararlarının uygulanması konusunda Twitter’ın hassas olması gerektiği yönünde talepleri olduğuna dair açıklamaları vardı.
Sosyal ağlar Türkiye’de ofis açmazsa?
Twitter’ın (baştan itibaren en çok tartışma konusu yapılan şirket olduğu için Twitter üzerinden örnekliyorum) ve diğer sosyal ağların Türkiye’de ofis açmaması halinde, bu sosyal ağların internet trafiği bant genişliğinin yüzde doksan beş oranında daraltılması mümkün olabilecek. Bu da bu platformun fiilen kullanılamaması anlamına geliyor.
Bu süreçte şirketler ile hükümet arasında nasıl bir anlaşma olacağı, anlaşma olup olmayacağı henüz belirsiz. Belirli olan tek şey, bu teklifin yasalaşmasıyla bu düzenlemeden etkilenecek olan, medyaya erişimden, siyaset yapmaktan, düşüncelerini ifade edebilme platformundan yasaklanan milyonlarca insan olacak.
Twitter kampanyaları ile gündem yapılan yasa tekliflerinden haberimiz olmayacak, kadın cinayetleri, nefret suçları ve ayrımcılık her zamankinden daha çok saklı gizli kalacak. Joykiller olmak istemem ama konu Cumhurbaşkanı açıklamaları sonrası muhalefet partilerinin verdiği sarkastik, şakalı cevaplardan daha ciddi. Yasa teklifinin bugün TBMM’de onaylanması ile artık tek seçenek Anayasa Mahkemesi.