Kanser gibi ciddi hastalıklar ilişkiyi vurduğunda varolan cinsiyet eşitsizlikleri şok edici biçimde gün yüzüne çıkıyor.
Poppy Noor
Christie Sanchez 12 yaşındayken dünyanın en iyi üvey babasına sahipti. Karizmatik ve zekiydi. Onu yeni müzikle tanıştırdı ve her hafta sonu yürüyüşe çıkarırdı. Sonra annesi hastalandı.
Sanchez’in annesi Sandra, iki yıl boyunca dördüncü evre meme kanseriyle savaştı. Hastalığı o kadar ileriydi ki teşhisin konduğu günlerde memeleri, lenf düğümleri ve her iki yumurtalığı da alındı.
Sanchez’in üvey babası Tom ilk başta iyimserdi. Eşiyle doktor görüşmelerine gitti, yemek pişirdi ve çocuklara baktı. Ancak ailenin geçimini sağlayan kişi olan Sandra, bir hafta içinde işe geri döndü, ikinci haftadan itibaren de tekrar yemek pişiriyor ve evi temizliyordu.
Altı ayın sonunda üvey babasının tutumu tamamen değişmişti. “Sanki, kemoterapi başlayıp onun sağlığının kötüye gittiğini görünce ‘Ah kahretsin!’ der gibi işin içinden sıyrıldı, ortalıktan kayboldu.”
Christie, bu can yakan deneyimini şubat ayında Twitter’da viral olan bir ileti ile paylaştı. Birçok tweet’i ateşleyen bir paylaşım şöyleydi: “Kız kardeşim dördüncü evre kanser geçirdi ve eski kocası, temizlik işlerinde üstüne düşeni yapmadığından şikayet ediyordu. Yaşadığım sürece bunu asla unutmayacağım.”
300.000’den fazla kez paylaşılan yazı, altında bir cevap dalgasını ortaya çıkardı. Biri şöyle yazmıştı: “Annem dördüncü evrede kanserdi, babam ve erkek kardeşim annem ölene dek her gün ona temizlik yaptırdı! :)” Bir başkası “Annem bakımevindeydi ve kocası dışarda, kardeşimin okul sonrası spor programlarında bekar annelerin ve yeni bir spor otomobilin peşindeydi. Tam bir pislik,” diyordu.
Bunların az rastlanır nitelikte korkunç hikayeler olduğunu düşünüyorsanız, bazı rahatlatıcı hikayeler de var: çoğu insan -cinsiyetlerinden bağımsız olarak- hastalandıklarında eşlerini terk etmiyor. 2015 yılında yapılan, sağlık ve emeklilik üzerine yürütülen ve 2701 evliliğin izlenmesine dayalı bir çalışmaya ilişkin makalede, evlilik sırasında eşlerden biri hasta olduğunda evliliklerin sadece yüzde 6’sının boşanma ile sonuçlandığı belirtiliyordu.
Ancak aynı çalışma, eğer eşlerden biri gidiyorsa bu eşin genellikle erkek olduğunu gösterdi. 2009’da yapılan bir çalışmaya göre, beyin kanseri hastalarında ayrılma veya boşanmada en güçlü belirleyen, hasta olan kişinin kadın olup olmamasıdır. Yine aynı çalışma, erkeklerin, beyin kanseri olması durumunda eşlerini terk etme eğiliminin yedi kat daha fazla olduğunu gösteriyordu.
Christie’nin hikayesinde bu durum, üvey babanın enerjik, sevgi dolu bir adamdan sorumsuz, özensiz bir yeniyetmeye dönüşmesini izlemek anlamına geliyordu. Odasına geçer ve karısı eve girer girmez bilgisayarının başına oturur ve kemoterapiden dönen eşinin yemek pişirip temizlik yapmasını izler. “Annem bizlere ‘bu konuda gerçekten yardımınıza ihtiyacım var’ demek istiyordu. Elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık, ama biz sadece çocuktuk,” diyor Christie.
O sırada Christie, erkek kardeşi ve annesi söze dökülmemiş bir karar aldılar, kanser gidene kadar onsuz güçlü bir şekilde devam edeceklerdi. “Sanki derin bir keder gibi. Onun bir şey yapmasını bekliyordum ama o noktada ortada görünmedi. Hepimizi hayal kırıklığına uğrattı,” diyor Christie.
•••
Ev işleriyle ilgili cinsiyete dayalı beklentilerin son birkaç on yılda değişmiş olması gerekir. Kadınlar iş hayatında neredeyse eşit temsile sahip, ABD’de hanelerin yüzde 41’inde geçimi sağlayanlar kadınlar. Evde kalan babalar her zamankinden daha fazla. Yine de, aslında ortaya çıkıyor ki bir kadın hastalandığında, erkekler sadece belirli ev işlerini yapmak konusunda sorumlu hissetmemekle kalmıyor, aynı zamanda verimli ve uygun bir bakım sağlama anlayışına da sahip değiller.
Alabama Üniversitesi’nden sosyolog Mieke Thomeer, bir eşin hastalanması durumunda cinsiyetin çiftleri nasıl etkilediğini araştırdığı çalışmasında birçok çiftin, hastalandıklarında eşlerine destek vermeleri gerektiğini kabul ettiklerini görmüş. Ancak, kadın ve erkeklerin, bakımdan ne anladıkları konusunda farklı görüşleri olduğunu söylüyor.
Erkekler eşlerinin hastalanmasını neredeyse mekanik bir şekilde görme eğilimindeler: çözülmesi gereken bir sorun olarak görüyorlar. Hastalıktan kaynaklanan açık ve acil fiziksel bakım görevlerini ayırt edebiliyorlar, ancak duygusal bakım veya ev işi gibi diğer bakım ihtiyaçları dikkate alınmadan bırakılıyor.
Bu, çoğu zaman kadınların bu işleri yapmaya devam ettiği anlamına gelir -ve yapmadıkları zaman problemler ortaya çıkabilir. 2018’de, Almanya’daki bir grup araştırmacı ulusal düzeyde temsili bir örneklemde, kadınların yapabiliyor oldukları sürece, hastalanmadan önce eğer ilişkinin dinamikleri öyleyse, eskiden beri yapageldikleri her ev işini yapmaya devam ettiklerini gösterdi. Thomeer, “Özellikle daha hafif hastalık durumlarında, kadın eş gerçekten bu işi yapamayacak kadar ağır hasta olmadıkça, verili durumun devam edeceği beklentisi var,” diyor.
Bunun öteki yönü, kadın hastalandığında ve partneri tarafından yoğun bakım ihtiyacı olduğunda ilişki iyi yürüme eğiliminde. Ancak, bakımın gerekli olmadığı durumlarda, erkekler bir kadının belirtilerini küçümseme, onu büyük ölçüde ‘kendi kendine halleder’ diye görme, yardım etmek yerine yardım istemesini bekleme eğiliminde.
Dana Hurd önleyici iki taraflı mastektomiden sonra eve döndüğünde, eşi bunun iyi bir fikir olup olmadığını düşünmeden veya ona yardım etmek yerine, Hurd’tan yapageldiği her şeyi yapmasını bekliyordu.
Ameliyattan sonraki aylarda göğsünde kaya gibi sert doku genişleticiler vardı – Kola kutuları gibiydiler. “Ne zaman bir süveter giymek ya da bir paltonun fermuarını çekmek zorunda kalsam, bu şiddetli bir acı demekti,” diyor. Ama yine de yürüyebiliyordu. Böylece, buzlu bir kışın ortasında, ameliyattan sadece beş hafta sonra eşi ondan her gün 20 kiloluk köpeği yürütmesini beklemeye başladı: “Köpek beni öne doğru çekse ölebilecek olmamın bir önemi yoktu,” diyor Hurd.
Birçok durumda, kadınlar isteyerek böyle işleri yapıyorlar. Meme kanseri olan kadınlar üzerinde yapılan araştırmalar, bakıcılarına yük oldukları için suçluluk hissettiklerini ve telafi etmek için aşırı çabaladıklarını gösteriyor. Kendilerine bakım sağlayanlara duygusal destek de verirken, ne tür yardımları kabul etmeye istekli olduklarına ve ne tür ev işlerini yapmaya devam edeceklerine dair sınırlar belirliyorlar.
Ancak bu işbölümü ile ilgili sorun, uzun vadede pratik olmaması: Thoneer “Gerçek şu ki, durum kötüleşmeye devam edecek, böyle bir tutum buna son vermeyecek” diyor. Bunun yerine, erkeklerin, eşleri hastalandığında bu tür işleri nasıl yapacaklarını öğrenerek kendileri üstlenmeleri gerekir ve kadınların da bu işlerin bir kısmını devretmeyi öğrenmeleri gerekir.
Aksi takdirde, hasta eş eskisinden daha az hizmet üretebildiğinde, kocası huysuzlanmaya başlayabilir.
Hurd’ın eşinin darbesi onunla seks yapamadığında geldi. Mastektomisinden sonra ona yeterince sevgi göstermediği gerekçesiyle öfke nöbetleri geçirmeye başladı. Onu aldatmakla suçlamaya başladı; ihtiyaçlarını ihmal ettiği için onu azarladı; hatta, ona “ev arkadaşı gibi davrandığını” ileri sürdüğü bir noktada sağlık sigortasını kesti. Hurd, ağrı kesiciler almaya ve onunla cinsel ilişkiye girmeye başladığında, kendisini şişme bebek gibi hissettiğini, ancak başka bir seçeneği olduğunu hissetmediğini söylüyor.
Thomeer, “Eğer eş [kadının bu şeyleri yapmasına] alışırsa, bu ‘gerçekten istediğim bu değil’ demesine ve evliliği sonlandırmasına yol açabilir,” diyor.
•••
Meredith Zapa için bu nokta, annesi ciddi bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldıktan beş hafta sonra geldi. Uzun süredir erkek arkadaşı olan Andy, yoğun bakım ünitesindeki annesi tüplere bağlıyken onu terk etti (her iki isim de değiştirildi).
“Bu kadar hasta biriyle uğraşmak için çok genç olduğunu söyledi. 50 yaşındaydı,” diyor telefonda Meredith.
Annesini bir kısa mesajla terk ettiğinde Meredith haberi vermek zorunda kaldı. Metni şaşkınlıkla okuduğunu hatırlıyor –çünkü en azından Andy sadece birkaç hafta önce böbrek taşları nedeniyle hasta olmuş ve Meredith ona annesi gibi bakmıştı– sürekli yatağının başındaydı, ona yiyecek getirdi ve doktorlarıyla görüştü.
Ancak Meredith’in annesi hastalandığında Andy, doktorlarla görüşmesini Meredith’den istedi. Birincil bakıcı olarak kayıtlı olmasına rağmen, Andy’nin bunun kendi rolü olduğunu gerçekte anlamadığını söyledi: “Bunu yapmanın onun işi olmadığını gösterdi,” diyor Meredith.
Meredith için gittikçe daha belirgin hale gelen şey, erkeklerin ve kadınların bakım söz konusu olduğunda kabul etmeye istekli olduğu toplumsal cinsiyetlendirilmiş beklentileriydi. “Annem asla ağabeyimi bir şey yapmasını istemek için aramazdı -onu rahatsız etmek istemiyordu, bu konuda iyi olmadığını söylerdi– oysa ikimiz de yetişkindik,” diyor.
Bu “aile mitleri” -örneğin kadınların belirli rollerde daha iyi olduğu; ya da erkeklerin onları iyi yapmak için gerekli olan yetilerden aciz oldukları (“kiri göremez!”)- genellikle bir ilişki içindeki eşit olmayan işbölümünü haklı çıkarmak için kullanılır ve böylece eşitsiz işbölümü devam eder. Ancak Thomeer’in belirttiği gibi, göze batan bir sorun var:
“İnsanlar, ‘ailemiz için gerekli olanı yapıyoruz fakat eşitsiz oluyor’ diyorlar, ancak yine, tam da tüm aileler için çok benzer biçimde eşitsiz oluyor.”
Meredith’in annesine göre bakım kadınların işiydi, öyle ki bunu açıkça söyledi. Andy’nin annesi de aynı şekilde onu şımarttı ve Andy’nin bakım verecek bir rol üstlenemeyecek kadar genç olduğu konusunda aynı fikirdeydi.
Thomeer, “Kadınlar her zaman yaptıklarını, [biri hasta olduğunda] biraz daha fazla yaptıklarında takdir yüksek olsa bile, araştırmamız tutarlı olarak bu işin kadınlar tarafından yapıldığında çok daha az takdir edildiğini gösteriyor,” diyor.
Öte yandan, erkekler bakım rollerinde daha çok takdir edilirler ve verdikleri emeğin çok fazla olduğuna karar verince daha kolay kaytarırlar. Aile üyeleri ne yaptıklarını fark eder ve onlara katılırlar.
Erkeklerin kadınların bakım emeğinden çok büyük fayda sağladığı araştırmalarda ortaya çıkıyor. Erkekler dul kalmaktan dolayı daha fazla acı çekmeye eğilimlidir, çünkü evlilikten kadınlardan daha fazla çıkar sağlıyorlar. Erkeklerin eşleri öldüğünde, yoğun olarak başka bir ilişki araması daha olası iken kadınların evlilikten kaçınma olasılığı daha yüksektir. Neden? Thomeer, “Çünkü bunun daha fazla bakım demek olduğunu biliyorlar” diyor.
Kadınlar, bakım vermek gerektiğine o kadar inanarak sosyalleşiyorlar ki başka bir seçeneğe sahip olabilmeyi bırakın, kendilerine zaman ayırabileceklerini düşünemiyorlar. Heteroseksüel, gey ve lezbiyen çiftlerle yapılan bir çalışmaya göre, bir kadın, gün boyunca hasta olan karısına bakarken ağlamayı metroda geçireceği zamana bırakıyordu. Tersi örnekte ise, çalışmaya katılan kocalardan birinin karısı kör olmaktayken bile yapabileceği her işi ondan istemeye devam etmesiydi.
Daha iyisini bilmiyorlarsa bu erkekleri suçlamaya devam edelim mi? Onlar için de zor değil mi? “Tabii, zor -ama bir bebeğe sahip olmak ne kadar zorsa,” diyor Meredith, “[İnsanlar] kadınların bu şeyleri yapmak için bazı üstün yetenekleri olduğunu düşünüyor, ama bizim üstün yeteneklerimiz yok, sadece yapıyoruz.” Andy’nin gönderdiği kısa mesaja atıfta bulunurken gözyaşı döküyor. “Meredith çok şey verdi ve Andy çok kolay gitti”.
Meredith’in annesi nihayet geçen ay hastaneden çıktı ama Andy’den hala haber alamadılar.
Andy bu yazıyı okuyor olsaydı, Meredith ona ne söylerdi?
“Sadece [erkeklerin] kendilerine verdikleri sevgi ve bakımı başkalarına aynı miktarda vermelerini istiyorum,” diyor Meredith.
Çeviren: Hanife Aliefendioğlu
Bu yazının orijinali 30 Mart 2020 tarihinde The Guardian sitesinde yayınlandı.
şimdi bütün bunları öğrenilmiş iş bölümüyle açıklamak mümkün mü? koşullara göre yeniden öğrenilemiyor mu? burada bir hıyarlık, örtülü ergenlik, gelişmemiş insanlık, merhamet ve empati azlığı yok mu? çok iyi niyetli bir açıklama olmuş bence.