Daha önce eve yalnız kapatılan kadınlar, şimdi kendilerini eve kapatan ile tüm gün boyunca birlikte olabilir ve bu nedenle hiçbir desteğe başvuramıyor, kimseden yardım isteyemiyor olabilirler.
Gelince ağzımı burnumu kıracakmış… Beni? Benim kocam? Döver… Ama diyor ki beni sevdiği için, bana taptığı için yapıyormuş… Ben çocuk gibiymişim, onun beni koruması gerekiyormuş… Ya ondan nasıl korunacağım?
Yalnız Kadın
Dario Fo, Franca Rame
Sokağa çıkamayan bizlerin artık 3. haftamızda ne yapacağımızı şaşırmamız bana eve kapatılan kadınların durumunu hatırlattı. Karantina sürecinin ilk zamanlarında risk grubunda olan annemle babamın dışarı çıkmamaları, çıksalar da markete vs. gitmemeleri için ne yapacağımı şaşırdım. Onları kısıtlamam, üzerlerinde baskı kurmam hoşlarına gitmedi tabii. Sonrasında 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan vatandaşlara sokağa çıkma yasağı gelince neyse ki olay benden çıktı. Son günlerde 20 yaş altına da sokağa çıkma yasağı çıkınca gençlerin sosyal medyadaki isyanlarına şahit olmaya başladık.
Türkiye gibi yönetimin askeri vesayet tarafından sıkça ele geçirildiği ülkeler, sokağa çıkma yasağı dediğimiz şeye çok da uzak değil aslında —ki bunlar yer yer bölgesel bir şekilde uygulanan bir heyula gibi varlığını sürdürmüştür hep. Fakat Mor Çatı’da şiddete maruz kalan kadınlarla iletişim kuran biri olarak, benim aklıma hemen eve kapatılan kadınların gelmesi ya da kadınların “kapatıldığı” gerçeğini hatırlamam tesadüf değil tabii ki. Çünkü Mor Çatı’yı arayanlar arasında hiçbir şekilde sokağa çıkamayan, hatta üzerine kapı kilitlenen kadınlar var. ”Benim bütün dünyam pencereden görebildiğim kadardı,” diyen, dışarı çıkıp yalnız başına vakit geçiremeyen, çocuklarını özgürce dolaştıramayan kadınlar… Dışarı çıkabilen kimi kadınlarsa sadece köşedeki markete kadar yalnız gidebilen, örneğin hastaneye gidecekse asla yalnız gönderilmeyen kadınlar. Yangın çıksa veya deprem olsa kadının, çocukların evden çıkamaması o kapıyı kilitleyenin aklına bile gelmiyor ama benim ilk düşündüğüm şey bu oluyor. Peki eve kapatılan kadınların dışarı çıkması durumunda oluşacak risk nedir? Koronavirüsten önce de olan, sadece kadınlara karantina hayatı yaşatan virüs ise kuşkusuz sadece “kadının sahibi”, “evin reisi” olan erkeğin zihniyetinde yer alıyor.
Sorumluluk sahibi olup #EvindeKal’an insanlar sık sık görüntülü görüşmeler yapıyor. Sürekli online platformlarda eş, dost, ahbap bir araya geliyor, hasbıhal ediyor. İtalya’dan İspanya’dan muhteşem moral videoları görüyoruz. Bir site içerisinde insanlar (hepsi kendi balkonunda ama hep birlikte) spor yapıyor. Balkonlarda birlikte aryalar, şarkılar söyleniyor. Tüm bu birliktelikler insanların yalnız olmadıklarını, bir arada bunu da aşabileceklerini hissetmesini sağlıyor. Psikolojik olarak dayanışan insanlar karantina günlerinin en baş düşmanı stresle başa çıkıyor, virüsle yaşarken yaratıcılıklarını konuşturarak var olduklarını hissediyorlar. Yani bu durumdayken bile tüm ailesiyle bağları koparılmış, arkadaşlarıyla görüşmesi yasaklanmış, yeni arkadaş edinmesi engellenmiş yani hiç kimseyle görüşemeyen kadınlardan daha sosyaliz. Telefon görüşmeleri dinlenen, telefonları sürekli kontrol edilen, ailesiyle bile konuştuğu için şiddete maruz kalan kadınlar geliyor aklıma. Sosyal mesafemiz varken bile o kadar sosyaliz ki, kadınların tecrit edilmiş hayatlarının nasıl olabileceğini anlamaktan hâlâ çok uzağız belki de.
Pek çoğumuzun içinde bulunduğu bu karantina koşulları bana birbirimizi daha iyi anlamamızı sağlayabilir diye düşündürdü. Belki de uzun zamandır eve hapsedilen kadınların var olduğunu aslında biliyorduk. Diğer yandan daha önce eve yalnız kapatılan bu kadınlar, şimdi kendilerini eve kapatan ile tüm gün boyunca birlikte olabilir ve bu nedenle hiçbir desteğe başvuramıyor, kimseden yardım isteyemiyor olabilirler. Hem eve kapatılmanın, sosyal izolasyon dediğimiz şeyin hem de birlikte karantinaya girdiğimiz kişilerle evde yalnız kalmanın nasıl bir sıkışmışlık hissi yarattığını az çok yaşıyoruz hepimiz. Kadınların kapatıldığı, yalnızlaştırıldığı, kimsesizleştirildiği ve sessizleştirildiği bir dünyada yaşarken kendimizi güvende hissetmemiz çok zorlaşıyor. Kadınlar olarak özgür ve bağımsız olmamızın hoş karşılanmayacağı, belli sınırlar içerisinde davranmamız gerektiği çocukluğumuzdan itibaren öğretiliyor. Hepimizin farklı biçimlerde ve zamanlarda kısıtlandığı hayatlarımız, potansiyelimizi, hayallerimizi ve ideallerimizi gerçekleştirmemizi engelliyor. Kimi zaman da can güvenliğimiz ortadan kalkıyor. Yalnız olmadığımızı, birlikte üstesinden gelebileceğimizi bilmekse çok iyi geliyor. Birbirimizi anlamak o kadar önemli ki; bu bile başlı başına moralimizi yüksek tutmaya yetiyor.