Sevgili Femihat,
8 Mart’ın arifesinde yazıyorum sana. Geliyor yılın en güzel günü 🙂 Ben çok uzatmadan konuya gireyim.
Feministim ve bir kadın örgütünde çalışıyorum. İşimi çok seviyorum, sadece iş olarak da görmüyorum zaten gönüllü olarak da yaptığım, mücadele verdiğim bir alan.
Ben nasıl anlatsam bilemedim. Feminist arkadaşlarımla paylaşamıyorum, belki beni yadırgarlar diye. Bir feminist evlenmeyi düşününce feministliği mi azalıyor, sevgili Femihat? Partnerimi seviyorum, kadın bakış açısına sahip, ilerleyen yıllarda onunla bir evlilik düşünüyorum. Çünkü beraber yaşamamız ailelerimiz tarafından kabul edilmeyecek. Bu sorun olmasa bile evliliği düşünemez miyim? Anlaşamazsak, ilişkimiz eşit olmaktan çıkarsa boşanırız. Ama ben feminist arkadaşlarıma evlenmeyi düşündüğümü söyleyemiyorum. Sanki bir feminist kesinlikle evlenemez. Evlenirse feministlikten düştün gibi davranacaklarından korkuyorum.
Sen bana destek ol Femihat, ne yapayım ben? Evlenirsem tam cadı sayılmayacak mıyım, feministliğim mi azalacak? Aslında kendimi biliyorum ben, feministim ve sonuna kadar da öyle olacağım, mücadeleye devam edeceğim. Ama işte insanın aklını bazen karıştırıyorlar.
Rumuz: Cadı
Sevgili Cadı,
Çok sevindim bana yazmana, bu konuyu dertleşmek istemene! Elbette her konu tekrar tekrar düşünülmeli, feminizmin en güzel yanlarından biri de bu değil mi zaten? Ama bazen biz bile bazı konuları tabulaştırabiliyor, sanki dünya yüzünde söylenecek her şey tüketilmiş gibi, fark etmeden, istemeden de olsa tartışma olasılığını ortadan kaldırabiliyoruz. Oysaki madem özel hayat politik, ayağımıza takılan her taşa bakacağız elbet, inceleyeceğiz, tartışacağız, taşlarını saçan adem evladını tespit edip ortalığı pirüpak yapıp yolumuza devam edeceğiz. Hem her tartışma, yeni bir dünya hayaline doğru atılan başka bir adım olma ihtimalini taşıdığı için bile kıymetli, değil mi?
Dolayısıyla ne bu soruyu sorduğun için ne de evlilik ihtimalini değerlendirdiğin için kendini suçlu hissetme lütfen. Hepimiz hayatlarımızda sürekli benzer sorgulamaları yapıyoruz, bazen bize çok feministçe gelmeyen seçimler de yapabiliyoruz. Ama feminizm, zabıtaların elinde hassas kantarlarıyla kimlik kontrolü yaptığı bir hayal ülkesi değil ki, iyi ki de değil. Her birimizin gepgerçek haliyle, kendi renklerimizle, kendi sorularımızla, sorunlarımızla var olduğumuz ve bu şekilde var olabildiğimiz sürece de birbirimize değme olasılığımızın olduğu bir dünya ve bu yüzden de bu kadar kıymetli. Öbür türlü kırmızı ojelerimize burun büken bıyıklı politikalardan ne farkımız kalır ☺
O yüzden bence burada esas mevzu bu soruyu sorarsan feminizmde başına neler geleceği değil, olmamalı da. Ama bu mevzuda gerçek ve gerçekten düşünülmesi gereken bir soru var bence: Bu adımı atarsan senin başına neler gelebilir? Oturup evlilik ve aile patriyarkanın kurucu unsurlarından biri diye hepimizin az çok aşina olduğu teorik mevzuları tekrar ısıtıp başında boza pişirmeye niyetim yok, eminim zaten biliyorsun. Pek çoğumuz da zaten bunları bildiğimiz, sorsalar saatlerce konuşabileceğimiz hâlde kendi özgür ayaklarımızla gidip evlendik. Pek çok farklı gerekçe ile (aile zoru, resmiyet ihtiyacı, çocuk doğurma gibi gibi) bu yola girdik ve tek bir iç rahatlatma metodu ile: Madem bütün bunları biliyorum, benim evliliğim böyle olmayacak. Ancak ne yazık ki sadece biliyor olmamız yolumuzdaki çakılları temizlemeye yeterli değil ve olmadı, çünkü onları daha net görebiliyor olmamız onları ortadan kaldırmaya yetmiyor, biz tek tek uğraşıp temizlemezsek onlar orada durmaya devam ediyorlar. Ev içi emek sömürüsünün doktorasını yapmış olmak, akşam bulaşıkları kim yıkayacak kavgası yapmaya engel olamıyor bu hayatta. Cinsel özgürlüğün doruklarında da yaşamış olsan nikah defteri ile eş zamanlı o kırmızı kurdele gelip buluyor seni bir anda. Ve bir dolu yağmuru gibi aniden sökün ediveriyor, akrabalar, tabaklar, dolmalar ve tüm haşmetiyle patriyarkal şüreka, işte o anda aradığın feminayı nereye koyduğunu bulmak biraz zor olabiliyor. Üstüne üstlük sıkıldım bu hayattan yeter artık boşanayım gari demek de kurtaramayabiliyor insanı, hazır bu kadar avucuna almış, kolayca bırakırlar mı sandın hiç?! Evlenme patriyarka çekilişinde birinci çinko ise boşanma tombalanın ta kendisi öyle diyeyim sana ☺
İçini karartmadım diye umuyorum sevgili Cadı, “ama aşkkk” dediğini duyar gibiyim, elbette aşkı da aynı evde yaşamak güzel olabilir ama pek çok başka götürüsü olduğunu da göze alarak, mor hayaller pembeye dönmeden önce ☺ Ve tabii aile evinden kaçışın tek adresi başka bir evin damı değil ve gelecek hayallerimizde mordan pembeye gökkuşağının tüm renkleri ve sadece ev damları değil göz alabildiğine kırlar, ormanlar ve denizleri olabilir ve olsa keşke. Yine de madem bu olasılığı değerlendiriyorsun hayatının bu noktasında, bence önemli olan yeni hayatında patriyarkanın yeri olmayacağına kendi kendini ve tüm dünyayı ikna etmeye çalışmak yerine bu illetten öyle kolay kurtulunamayacağını kabul edip mücadeleye artık yeni ve zorlu bir kulvarda devam edeceğini bilerek başlamak. Böyle düşünmenin senin ve hepimizin hayatında fark yaratabileceğini ve hayal kırıklığına uğramadan güçlenebileceğimizi zannediyor ve umuyorum.
Yine de olmazsa hep beraber oturur birer bira açarız artık, sonuçta hangimiz bir ümitle ya olursa demedik hep bile bile her şeyin patriyarka olduğunu!
Sevgiyle öperim mor yanaklarından!