Kadınlar Birlikte Güçlü, bugün Kadıköy’de “Kadın Cinayetlerini Acilen Önleyin!” demek için bir araya geldi. Başlayan kampanya ile ilgili yaptıkları çağrıyı ve eylem sırasında okudukları öldürülen kadınların hikayelerini sizlerle paylaşıyoruz.
Bugün burada, “Kadın Cinayetlerini Acilen Önleyin!” diyeceğimiz kampanyayı başlatmak için bir araya geldik.
Çünkü bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok!
O zaman hep birlikte sesimizi yükseltelim:
Erkek şiddetini durdur – kadın cinayetlerini önle!
İstanbul Sözleşmesi’ni uygula – kadın cinayetlerini önle!
Toplumsal cinsiyet eşitliğini tanı – kadın cinayetlerini önle!
6284’ü uygula – kadın cinayetlerini önle!
Yeterli sığınak aç – kadın cinayetlerini önle!
Şiddeti izleme, müdahale et – kadın cinayetlerini önle!
Cezasızlığa son ver – kadın cinayetlerini önle!
Ekonomik haklarımızı güvence altına al – kadın cinayetlerini önle!
Kadınlara yönelik sosyal politikaları aileyle sınırlandırma – kadın cinayetlerini önle!
Tam da bunları söylemek için çağrı yaptığımız sırada, Nadira Kadirova; Ankara’da, AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölü bulundu. Vekilin silahı ile intihar ettiğini okuduk haberlerde. Adli tıp raporu bir günde çıktı ve cenaze hemen Özbekistan’a gönderildi. Ailesi ve arkadaşları Kadirova’nın patronunun cinsel tacizine maruz kaldığını belirttiler, ama Emniyet’te dinleyen olmadı. Yetmedi, 19 yaşındaki Melike Demirci kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Daha dün Ceren Damar’ın katili “iyi hal indirimi alırım” düşüncesiyle hocasının kendisiyle ilişki istediği iftirasını attı, çünkü bunun mahkemelerde işe yaradığını biliyordu. Nitekim aynı gün İzmir’de bir mahkeme boşanmaya çalıştığı kocası tarafından bıçaklanan ve “beni öldürmek için yaptı” diyen bir kadına, mahkeme “Seni öldürmek istediyse bıçak neden derine girmedi?” diye sormaya cüret etti. Sonra da adamı tahliye etti.
Nasıl ki kadın cinayetleri bugün veya dün başlamadıysa, kadınların şiddete isyanı da yeni değil. Tarihimiz, kadınların şiddetten uzak hayatlar kurabilmek, kendi ayakları üzerinde durabilmek, bunu yaparken birbirleriyle dayanışmak için verdikleri mücadelenin tarihi. Bu mücadeleyi bugün, bu ülkede verirken başvuracak mekanizma bulamıyor, karakollarda ilgisizlikle karşılaşıyor, sığınaklarda şiddet uygulayan kocalarla barıştırılmaya çalışılıyor, “boşanmayın” sözleri duyuyoruz. Öyle ki, pek çoğumuz, sosyal medyada sesini duyurmazsa aldığı ölüm tehditleri, maruz kaldığı sürekli şiddet, yetkililer tarafından dikkate alınmaz halde. Kadınların öldürülmeden önce sesini duymak, cinayete varmadan erkek şiddetine engel olmak ise mümkün! Yeter ki buna dair bir toplumsal ve siyasi irade, buna yönelik politikalar olsun. Bugüne kadar hiçbir kazanımımız bize altın tepsiyle sunulmadı; hepsinin ardında on yılların kadın mücadelesi var. Kazanımlarımızın güvencesi de yine biziz, biliyoruz. Şiddet uygulayan erkekleri koruyup kollayan zihniyetin değişmesi yine hep birlikte ses çıkarırsak; hayatlarımıza sahip çıkarsak mümkün. Hepimizin yapabileceği bir şeyler var!
Kampanyamızı başlatırken bugün, burada 100 kadının hikâyesini paylaşıyoruz. Unutulmamalı ki bu 100 kadın, ne yazık ki her yıl öldürülen belki binlerce kadından çok azı ve bu kadınlara yaşatılanlar asla istisnai değil. Bazılarının ismi tanıdık, bazılarının değil; yaşları, nerede yaşadıkları, çalışıp çalışmadıkları, ne iş yaptıkları, anadilleri, hayat tarzları, cinsiyet kimlikleri değişiyor. Ama yine de burada adı geçen/geçmeyen kadınların hikâyeleri birbirine son derece benziyor ve hepsinin en büyük ortak noktası erkeklerin onları öldürmeyi kendilerinde hak görmesi ve cinayetlerin “geliyorum” demesi, yani pek çok aşamada bu cinayetlerin önlenebilecek olması.
Kampanya boyunca farklı şekillerde bu cinayetlerin ve cinayete varana dek erkek şiddetinin nasıl önlenebileceğini anlatmaya çalışacağız. İddia ediyoruz: İstanbul Sözleşmesi ve 6284 etkin bir şekilde uygulanırsa, yeterli sığınak, kadın danışma/dayanışma merkezi ve tecavüz kriz merkezi açılırsa, toplumsal cinsiyet eşitliği tanınır ve politika metinlerinden çıkarmaktan vazgeçilirse, kadınların ekonomik hakları güvence altına alınır ve sosyal politikalar aileye bağlı olmaktan çıkarılırsa, toplumda da şiddeti “karı-koca arasına karışılmaz” diyerek yok saymak yerine müdahale etme yaklaşımı yaygınlık kazanırsa kadın cinayetleri önlenir.
Bu yüzden buradan yerel ve merkezi politikaları belirleyenlere ve uygulayanlara, emniyet müdürlüklerine, savcılara, hâkimlere, görevi can güvenliğini korumak olan polislere, adli tıp çalışanlarına, kadınları şiddet dolu evliliklerin içine ‘geri gönderen’ ailelere, bunu duyan akrabalara, yan komşulara, sokaktan geçenlere, yani herkese sesleniyoruz: Kadın cinayetlerini – acil önle!
Ve kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için de çareyi kadın dayanışmasında buluyoruz: Yaşasın kadın dayanışması!
İstanbul Sözleşmesini uygula #KadınCinayetleriniAcilÖnle pic.twitter.com/BbZe8WmQ3o
— Kadınlar Birlikte (@KBGuclu) September 28, 2019
Ayşe İnce!
Mehmet İnce serbest bırakılmasaydı Ayşe İnce öldürülmeyebilirdi! #KadınCinayetleriniACİLÖNLE pic.twitter.com/bVdovx60Xf— Kadınlar Birlikte (@KBGuclu) September 28, 2019
Biz kadınlar bugün erkekler tarafından öldürülen 100 kadının hikayesini paylaşıyoruz. Rakamların ardındaki hayatlarımıza birlikte sahip çıkmak için birlikteyiz ve iktidara sesleniyoruz #KadınCinayetleriniACİLÖNLE pic.twitter.com/ld2udvOm4h
— Kadınlar Birlikte (@KBGuclu) September 28, 2019
- Çağla Arin, 29 Mart 2008’de, Şanlıurfa’da Hüseyin Zengin tarafından öldürüldü. 22 yaşındaki Çağla, Hüseyin’in arkadaşlık teklifini reddettiği ve mesajlarına cevap vermediği için 47 yerinden bıçaklandı. Çağla daha önce Yenişehir Polis Merkezi’ne gidip Hüseyin Yıldız’ın sürekli tacizlerinden şikâyetçi olmuştu. Ancak Cumhuriyet Savcısı’nın talimatı ile Hüseyin Yıldız aynı gün serbest bırakılmıştı. Çağla’nın şikâyeti ciddiye alınmış olsaydı öldürülmeyebilirdi. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için bu gece ve 25 Kasım’a kadar her gece saat 20.00’de kadın cinayetlerine karşı 5 dakika bulunduğumuz her yerde ses çıkarıyoruz, çünkü sessizlik her gün canımıza mal oluyor.
- Şengül Özek ve ablası Nuray Atay, Ankara’da polis memuru Bircan Tanyeli tarafından karakolun önünde tabancayla öldürüldü. Tanyeli, Şengül Özek’in eski sevgilisiydi ve kendisini rahatsız ettiği için onu daha önce çalıştığı karakola şikâyet etmişti. Önlem alınsa bu cinayet engellenebilirdi.
- Dilek Balsak kocası İhsan Balsak tarafından 2. kattan atılıp yaranlamış ve bunun üzerine koruma istemişti. Ama kocasının tehditleri yüzünden isteği iptal ettirdi. Daha sonra İhsan Balsak kendisini aldattığı iddiasıyla Dilek’i tüfekle öldürdü. 4,5 ay kaçtıktan sonra yakalandığında üzerinde çelik yelekle bulunan katil, “Beni aldatmak neymiş gördü” dedi. “Aldattı” diye kadınlar erkekleri öldürmezken, bu erkeklerin öldürmesi için toplumda meşru gerekçe sayılıyor. Eşitliği toplumsallaştıracak politikalar olsa bu cinayet önlenebilirdi.
- Mehtap Bülbül Kocaeli’nde, 19 Ocak 2013’te, boşandığı kocası Volkan Civelek tarafından öldürüldü. Mehtap ve ailesi, eski koca tarafından tehdit edildikleri için hem uzaklaştırma hem koruma kararı almışlardı. Uzaklaştırma kararının bittiği gün Volkan Civelek Mehtap’ı kaçırdı, iki gün sonra da öldürdü. Ama onu hastaneye götürdüğü için ceza indirimi aldı. Öncesinde etkili kovuşturma olsa bu cinayet engellenebilirdi.
- Seda, Avcılar Meis sitesi yakınlarında dövülerek öldürüldü. Trans olması gerekçe gösterilerek katil Ramazan Soybozkurt’a haksız tahrik ve iyi hal indirimi verildi. Öncesinde sitede yaşayan Seda transfobik saldırılar ve evlerinin mühürlenmesi sonucunda ayrılmak zorunda kalmıştı. Transfobi en üst düzeyde yetkililer tarafından, devlet tarafından desteklenmese Seda öldürülmeyebilirdi.
- Hayriye Özbek’in bedeni, 17 Mart 2017’de parçalanmış halde Balıkesir’de bir dere yatağında bulundu. 5 ay önce kocası Rahim Özbek tarafından demir çubukla darp edilerek öldürülmüştü. Koca Rahim Özbek, domatesle yapılmasını istediği yemeği salça ile yapan Hayriye’ye sinirlenerek onu öldürdüğünü söyledi. Bu gece ve 25 Kasım’a kadar her gece saat 20.00’de kadın cinayetlerine karşı 5 dakika bulunduğumuz her yerde ses çıkarıyoruz, çünkü erkekler yemeğin salçayla yapılması gibi bahanelerle her gün daha çok kadını öldürüyor.
- Yuliya Bukreyeva, arkadaşları ve sevgilisiyle tatil yapmak için geldiği Antalya’da, 6 Mayıs 2008’de, 4. kattaki otel odasının balkonundan sevgilisi tarafından itilerek öldürüldü. Sevgilisi Maxim Goreefsky ifadesinde “Diskodaydım” diyerek olay intihar gibi göstermeye çalıştı. Kamera kayıtlarından odada olduğu anlaşıldı ve tutuklandı. Pek çok kadın cinayetinin üzeri ‘intihar’ diye örtülmeye çalışılıyor ve örtülüyor da. Tekrar etmemesi için erkek adalet değil, gerçek adalet!
- Ayşe İnce, ayrılmak istediği kocası Mehmet İnce tarafından çocuğunun önünde öldürüldü. Ayşe, ölüm tehdidi aldığı Mehmet İnce’den şikâyetçi olmuş; ancak katil, Ayşe’nin öldürülmesinden 1 hafta önce savcılık tarafından serbest bırakılmıştı. Ailesi, “Kızımı o adam değil, o gün karşısına çıktığında ifadesini alıp serbest bırakan savcı öldürdü” dedi. Mehmet İnce serbest bırakılmasaydı, Ayşe İnce öldürülmeyebilirdi.
- Jesca Nankabirwa ailesini geçindirebilmek için İstanbul’da bir tekstil fabrikasında çalışan Ugandalı göçmen bir kadındı. Enver Durmuş tarafından camdan atılarak öldürüldükten bir hafta sonra arkadaşları tarafından Yenibosna’da bir hastane morgunda bulundu. Önce “attım öldürdüm” diyen katil sonra ifadesini değiştirerek Jesca’nın intihar ettiğini iddia etti. “Siyah bir kadın öldürmenin” cezası olmayacağını, üstünün kolay örtüleceğini düşünüyordu; kadınların dava takibi sayesinde müebbet aldı. Göçmen kadınlar için insan onuruna yakışır çalışma koşulları sağlansa, kölelik sınırında çalıştırılmasalar, ırkçılık bu denli meşrulaştırılmasa Jesca ve onun gibi nice kadın öldürülmeyebilirdi.
- Emine Bulut 18 Ağustos 2019’da Kırıkkale’de eski kocası Fedai Varan tarafından bir lokantada öldürüldü. Varan “velayet konusunda sinirlenip, yanında taşıdığı bıçakla vurduğunu” söyledi, Whatsapp durumunu “Kahpeyi öldürdüm, sıra sende Ali!” yaptı. “Ölmek istemiyorum” sözleri hepimizin kulağında çınlayan Emine Bulut, aslında cinayetten yarım saat önce karakola gitmiş, Varan da daha önce eşine hakaretten yargılanmış, dava düşmüştü. Tüm bu süreçte İstanbul Sözleşmesi uygulansa, etkili korunsa bu cinayet önlenebilirdi.
- Aylin Yayla 1 yıldır ayrı yaşadığı kocası Turan Yayla tarafından Denizli’de evinin önünde öldürdü. Daha önce kocasından sürekli tehdit geldiği için savcılığa başvurmuş ve Kasım ayında koruma kararı aldırmıştı, ama kocasından aldığı tehditler nedeniyle koruma kararını kaldırmak zorunda kaldı. Takibi yapılsa ve etkili korunsa bu cinayet önlenebilirdi.
- Oya Can, beyaz tayt ve aynı renkte tişört giydiği gerekçesiyle kendisini aldattığını düşündüğü için Halil İbrahim Uçan tarafından öldürüldüğünde 17 yaşındaydı. Oya’nın beyaz taht giymesi “haksız tahrik” gerekçesi sayıldı. Halbuki idam konuşmak yerine, bu ve benzeri gerekçelerle cezalar kuşa çevrilmese, erkeklik indirimleri verilmese, yasada olduğu şekliyle cezalar uygulansa bu cinayet önlenebilirdi.
- Hanime Aslan İstanbul’da, 11 Mart 2014’te, İstanbul Adalet Sarayı çıkışında koruma polisi ile birlikte oğlu Dursun Zehir tarafından öldürüldü. Dursun Zehir babası, yani Hanime Aslan’ın boşandığı kocası Hızır Zehir tarafından cinayete azmettirilmişti. Kocasından yıllarca şiddet gören Hanime, boşandıktan sonra da ölüm tehditleri aldığı için birçok dava açmıştı. 4 yıl önce de büyük oğlu Savaş Zehir annesini öldürmeye gelmiş, anneannesini yaralamıştı. Tüm bu süreçte azmettirici Hızır Zehir tutuklansa, Hanime Aslan öldürülmeyebilirdi.
- Pınar İkiz ayrı yaşadığı kocası Abbas Şahin tarafından boşanma davası devam ederken öldürüldü. Sürekli şiddet gördüğü için daha önce suç duyurusunda bulunmuş, 4 defa hastanelik olmuş, 2014’te koruma kararı aldırmıştı. Katilin savunması ise yine “beni aldattı” üzerine kuruluydu. Koruma kararı altındayken öldürülen Pınar İkiz, tekrar şiddet göreceği korkusu olmadan İstanbul Sözleşmesi’ndeki tedbirler alınarak korunsaydı ölmeyebilirdi.
- Cindy Ankara’da seks işçiliğiyle geçinirken, yazılımcı Murat Olgun Güven tarafından öldürüldü. Web sitesini yaptırdığı ve zaman zaman evine gelen Güven, 23 Mayıs 2009’da Cindy’e geldiğinde, kamera görüntüsünde çıkmasın diye kabloları kesti ve onu bıçaklayıp öldürdü. Evdeki nakit para ve cep telefonlarını alarak hırsızlık süsü vermeye çalıştı. O güne kadar kendisini reddetmiş olan Cindy’nin ailesi de, ölümünden sonra mal varlığını sahiplendi. Trans cinayetleri politiktir.
- Seher Haşimoğlu, Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde bir köyde kocası Veysi Haşimoğlu’ndan şiddet görüyor ve öldürülmekten korkuyordu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına sığınma başvurusu yaptı, sığınağa yerleştirildi. Kocası ve yakınlarının telkiniyle köye geri dönen Seher, Veysi Haşimoğlu tarafından 9 Aralık 2008’de vurularak öldürüldü. Katil ifadesinde eşinin sığınma evine girdiğini öğrendiklerini ve sığınma evini bulduklarını, akrabalarının gidip onu sorduklarını anlattı. Cinayet kararını aile bireyleriyle birlikte aldıklarını ve namusunu temizlediğini söyleyen katil kocaya “aldatma” iddiası yüzünden tahrik indirimi uygulandı. Var olan yasaya uyulsa, sığınağın gizliliği ihlal edilmese Seher öldürülmeyebilirdi.
- Çiğdem Çelendir boşanmakta olduğu ve ayrı yaşadığı kocası Soytürk Çelendir tarafından polis korumasındayken vurularak öldürüldü. Çiğdem’in annesi ve kardeşini de yaralayan katil cinayetten sonra evin balkonuna çıkarak çevreye ateş açtı ve oturup sigara içti. Birçok gazete cinayeti “öfkeli koca” ibaresiyle servis etti. Toplumu doğru bilgilendirmekle görevli basın, cinayetlerin esas gerekçesi olan erkek egemenliğini, eşitsizliği yıllarca görünmez kılıp bu şiddeti “öfke” ile açıklamasa cinayetler sıradan hale gelmezdi. Soruyoruz: Kadınlar niçin “öfkeyle” öldürmüyor, öldürse bile can havliyle öldürüyor?
- Violet Nantaba ve ikiz kardeşi Beatrice Babiry, Uganda’ya dönüş paralarını biriktirmek için seks işçiliği yapan iki göçmen kadındı. Kenan Rafiyev, anlaşmaları bittikten sonra Beatrice’in boğazını sıkarak tecavüz etti. Bağırması üzerine de parası ve telefonunu aldı. Yan odadan Violet Nantaba duyup gelince arkadaşı Sunay Hasanov’a “sustur şunu” dedi. Hasanov da Violet’i vantilatör kablosuyla boğarak öldürdü.
- Canan Tanış boşanmak istediği kocası tarafından, 15 Eylül 2013’te, 16 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Canan’ın “evlilik içinde sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi” haksız tahrik gerekçesi sayıldı. “Aldatmak” cinayette ceza indirimi sağlamasa bunca cinayet gerçekleşmeyebilirdi.
- Diyar Japarzade Bengitay, 2012 yılının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kocası Fevzi Bengitay’ın kardeşi Ömer Bengitay tarafından bir tıp merkezinde öldürüldü. Fevzi Bengitay da öncesinde iki evlilik daha yapmış, ilk eşini bıçaklayarak öldürmüş ve 10 yıl hapis yatmıştı. Daha önce Uydukent karakoluna giden Diyar’ın şikâyeti işleme alınmadı, çocuğu “karakolda bizimle ilgilenmediler” dedi. Kolluk görevini yapsa, Diyar öldürülmeyebilirdi.
- Medine Kızmaz, Midyat’ta, kocası Tahir Kızmaz ve kardeşi Ramazan Şayık tarafından öldürüldü. Cesedi 4 Kasım 2007’de inşaat işçileri tarafından bir derede bulundu, kimliği belirlenemediği için kimsesizler mezarlığına gömüldü. Kocası, Hizbullah üyesi olmaktan cezaevinde olduğu sırada, Medine boşanmak istediğini söylemiş ve bu süreçte ailesinin yanına taşınmıştı.
- Eda Yıldırım, Ankara’da yaşayan bir trans kadındı ve bıçaklanarak öldürüldü. Başı kesilmiş bedeni Bursa’daki bir çöp konteynerinde bulundu. Eda’nın 22 Şubat’ta öldürüldüğü ortaya çıktı. Katil zanlısı olarak Bursa’da çalışan, Eda Yıldırım’la ilişkiye girdiğine dair DNA örneği bulunan Sadi Öznar tutuklandı. Katil Öznar, uzun zamandır tanıştıklarını, cinsel ilişki yaşadıktan sonra onu oteline bıraktığını söyledi. Ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandı ve delil yetersizliğinden beraat etti. Trans cinayetlerindeki bu cezasızlık döngüsü yeni cinayetleri azmettiriyor.
- Münire Yılmaz, 4 Mart 2008’de, İzmir’de Eyüp Çırak tarafından öldürüldü. Münire, 11 yıldan bu yana birlikte yaşadığı Eyüp Çırak’ın kıskançlıklarına ve şiddetine dayanamayıp öldürülmesinden bir ay önce annesinin evine yerleşmişti. Eyüp Çırak, Münire’yi takip etti ve sırtından bıçakladı, sonra da ölmesi için başında bekledi. Bu da diğer pek çok kadın cinayeti gibi “namus” meselesi olarak adlandırıldı. Ama biz biliyoruz: Namus değil, erkek şiddeti!
- Tuğçe Akkurt, 17 Ocak 2008’de, İstanbul’da kocası Vedat Ayata tarafından öldürüldü. Henüz yedi yaşındayken babası annesini öldürmüştü. 17 yaşındayken imam nikâhıyla evlendi. Evin geçimini Tuğçe sağlarken kocası çalışmıyordu. Vedat Ayata onu boğarak öldürdüğünde Tuğçe 17 yaşındaydı ve iki buçuk aylık hamileydi.
- Münevver Karabulut’un cesedi 4 Mart 2009’da İstanbul Etiler’de bir gitar kutusunun içinde, çöp konteynırında bulundu. Katilin Münevver’in erkek arkadaşı Cem Garipoğlu olduğu belirlendi ama aynı gece Garipoğlu kayıplara karıştı. Cem Garipoğlu’nun anne ve babası oğullarına yardım etmişlerdi yine de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Karabulut ailesi hakkında “kızlarına sahip çıksalardı” dedi. Bir türlü bulunmayan Garipoğlu, ancak 197 gün sonra emniyete teslim oldu. Kadınları korumakla yükümlü yetkililer, katiller yerine mağdurları suçlamaya devam ettikçe; faili cezalandırmak yerine kadınlara ‘o saatte orada işin neydi’ dedikçe cinayetler normalleştiriliyor ve artıyor.
- Dilafruz Ashuralieva, annesinin sevgilisi Ayhan Arslan tarafından Antalya’da öldürüldü. Dilafruz’un annesi daha önce polis merkezine giderek şiddet nedeniyle sevgilisinden şikâyetçi olmuş ve Arslan hakkında uzaklaştırma kararı çıkartmıştı. Ama yine de eve gelen katil, Dilafruz’u ve annesini bıçakladı. Benzin döküp yakacakken, annesinin katile “tamam, seninle yaşayacağım, yapma” demesi üzerine vazgeçti. Katil Ayhan Arslan ifadesinde sevgilisiyle konuşmak için gittiğini, hakarete uğrayınca sinirlenip cinayeti işlediğini söyledi, ancak Dilafruz’un annesi mahkemede olay günü kapıyı açar açmaz içeri girerek kendisini bıçaklamaya başladığını, daha sonra çığlıklara gelen 14 yaşındaki kızı Dilafruz’u defalarca bıçakladığını anlattı. Tedbir kararları etkin uygulansa Dilafruz yaşıyor olacaktı.
- Gülsüm Ata ve 23 yaşındaki kızı Sibel Aygül, 1 Haziran 2012’de, Ankara Keçiören’de 3 yıl önce şiddet nedeniyle boşandığı ve barışma isteğini kabul etmediği eski kocası tarafından baltayla öldürüldü. Katil Kadir Aygül tarafından defalarca tehdit edilen Gülsüm Ata, savcılığa başvurarak polis korumasına alınmış, Gülsüm’ün oturduğu apartmana kamera sistemi kurulmuştu. Yani göstere göstere gelen, önlenmesi mümkün olan bu cinayet engellenemedi.
- Nuriye Yaşar, sokak ortasında, ayrılmak istediği kocası Alaaddin Yaşar tarafından tabancayla vurularak öldürüldü. Nuriye, Sinop’ta erkek şiddetine hedef olurken aynı gün Türkiye’de 3 kadın daha, sudan bahanelerle Zonguldak, Hakkâri ve Antalya’da, erkekler tarafından öldürüldü.
- Hashatun Danışmaz, 8 Ocak 2008’de, Trabzon’da kocası Hasan Danışmaz tarafından altı çocuğuyla birlikte öldürüldü. Hasan Danışmaz, ailesini katlettikten sonra köyün muhtarına bir çay fabrikasından 12 bin TL alacağı olduğunu söyleyip parasının derdine düştü. Hasan Danışmaz, daha önce de bir akrabasını bıçaklayarak öldürmüş ve şartlı tahliyeyle serbest bırakılmıştı.
- Hande Kader öldürüldükten sonra cesedi yakılarak ormana atılan 23 yaşındaki trans bir seks işçisiydi. Daha önceden de bıçaklanıp dövülmüş ama hayatta kalabilmişti. Arabasına bindiği son müşterisi tarafından katledildi. İstanbul Sözleşmesi’nde, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet insan hakkı ihlali olarak tanımlanırken, bu sözleşmenin uygulanması ve güvenli çalışma koşullarının oluşturulmasıyla bu cinayetler engellenebilirdi.
- Emel Çalış, 7 Ocak 2008’de, Ankara’da, eski sevgilisi Bülent Altındal tarafından sokak ortasında öldürüldü. 4 yaşındaki yeğenini kreşten alıp evine doğru yürürken Altındal yolunu kesti. Evlenme teklifini reddettiği için sinirlenen Altındal, cebinden çıkardığı tabancayla Emel Çalış’ı, yeğeninin gözleri önünde vurarak öldürdü.
- Beyhan Yavuz, 4 Ocak 2008’de, Midyat’ta, eski sevgilisi Mehmet Özel tarafından abisinin evinde öldürüldü. Özel, barışma teklifini kabul etmediği için Beyhan Yavuz’u öldürdükten sonra, abi Aydın Yavuz ve onun dört aylık hamile eşi Asya Yavuz’u da katletti. Beyhan Yavuz ve ailesi korunamadı ama Mehmet Özel “koruma altında, çelik yelek giydirilip” adliyeye sevk edildi.
- Fatma Babatlı, 10 Kasım 2008’de, Diyarbakır’da kocası Süleyman Babatlı tarafından sokak ortasında öldürüldü. Evlendiği günden beri sürekli şiddet görüyordu. Diyarbakır Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne gitti. Avukat bulundu ve boşanma davası açıldı. Uzaklaştırma kararına ve Fatma’nın suç duyurusunda bulunmasına rağmen hiçbir şey değişmedi. Koruma kararına rağmen Fatma Babatlı’yı koruyan kimse olmadı. Etkili korunsa, savcı şikâyetini kovuştursa, polis onu karakoldan eve göndermese Fatma öldürülmeyebilirdi.
- Pınar Özdemir, İzmir’de kocası Mehmet Özdemir tarafından öldürüldü. Evlendikten sonra Mehmet Özdemir’in altı ayrı suçtan sabıkası olduğunu ve bu suçların arasında kadına taciz de olduğunu öğrenen Pınar Özdemir boşanmak istedi. Kocasının tehditleri hakkında suç duyurusunda bulundu ve karakola gitti ama 16 bıçak darbesiyle öldürüldü. Mehmet Özdemir tahrik indirimi almak için aldatıldığını söyledi. “Nasılsa namus indirimi alırım, birkaç yıl yatar afla çıkarım” zihniyeti son bulsa, kocanın sabıkası varken suç duyurusu ciddiye alınsa öldürülmeyebilirdi.
- Serpil Aydoğdu, kocası Salih Aydoğdu tarafından boşanmak isterken çocukları önünde bıçaklanarak öldürüldü. Serpil Aydoğdu’yu “Oğlun yaralandı eve gel” diyerek eve getiren Salih Aydoğdu, bıçakladıktan sonra da komşularına “Kestim, öldürdüm. Gidin alın,” dedi. Serpil Aydoğdu, annesine “Ne olursa olsun boşanacağım, yeni adresimi ona vermeyeceğim,” demişti.
- Pippa Bacca, 31 Mart 2008’de, Gebze’de tanımadığı bir erkek tarafından, barış mesajı iletmek üzere otostop çektiği sırada, tecavüz edilip boğularak öldürüldü. “Hafifletici sebepler” gerekçe gösterilerek katil Murat Karataş’ın cezası azaltılmıştı ancak gelen tepkiler üzerine ağırlaştırılmış müebbet kararı verildi. Davaya kadın örgütleri dâhil olmak istemiş ancak bu talep reddedilmişti. Sokaklar kadınlar için güvenli hale getirilse Pippa Bacca öldürülmeyebilirdi.
- Türkan Balcı, 4 Eylül 2008’de, imam nikâhlı kocası tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. Katil “kıskançlık” nedeniyle cinayeti işlediğini belirtti. Kadın cinayetlerini “namus, aşırı sevgi, kıskançlık” bahaneleriyle meşrulaştıran yargı ve iktidar: Sizler kadın cinayetlerini önlemek için göstereceğiniz çabayı, kadın katillerinin cinayet motivasyonlarını “anlamaya” harcadıkça, biz daha çok öldürülüyoruz. Biz kadınlar, bir kişi daha eksilmek istemiyoruz!
- Demet Eygi, 6 Kasım 2009’da, ayrılmak istediği sevgilisi Hüseyin Ayyıldız tarafından Adana’da oturduğu apartmanın önünde bıçaklanarak öldürüldü. Hüseyin Ayyıldız 10 bıçak darbesi ile Demet Eygi’yi öldürdükten sonra, birçok kadın katili gibi “iyi hal” indirimi aldı.
- Pınar Yücel 18 yaşındayken, 26 Ağustos 2008’de Manavgat’ta, kendisini seks işçiliğine zorlayan Suat A. tarafından sokakta bıçaklanarak öldürüldü. Suat A. arabadaki ablası ve arkadaşlarıyla kaçtı.
- Emine Nuyan boşanmak istediği kocası tarafından 20 Ağustos 2019’da sokak ortasında öldürüldü. Kocasının “buraya gel de boşanalım” teklifine inanan Emine, kaldığı sığınma evinden kocasıyla buluşmaya gitti. Ama cinayet planlıydı. Buluşma noktasına yakın bir yerde pusuya yatan koca Emine’yi vurarak öldürdü. Koca sığınaktayken ona ulaşamıyor olsaydı, öldürülmeyecekti.
- Sefaniye Altın, 24 Nisan 2009’da, Bursa’nın Nilüfer ilçesinde, boşandığı kocası polis memuru Mehmet Narin tarafından bir otobüs durağında 5 kurşunla öldürüldü. Gazeteler, duruşma haberlerini tamamen katilin ifadelerine dayandırdı. Buna bağlı olarak, psikiyatri servisi çalışanı olan Sefaniye’yi kocasını delirtmekle ve adım adım cinayete sürüklemekle, kızları Zeynep’i “öksüz bırakmakla” suçladı. Hakim haksız tahrik indirimi vererek katilin cezasını düşürdü.
- Havva Erdoğan, Diyarbakır’ın Sergen köyünde 14 yaşında kuzenlerinin cinsel saldırısına uğradı. Birkaç gün sonra suçlarını gizlemek için Havva’yı asarak öldürüp intihar süsü vermek istediler. Havva’nın babasının amcaoğlu Abdurrahman Erdoğan cinayete azmettirmekten, oğulları da cinsel saldırı ve cinayetten yargılandı. Abdurrahman Erdoğan’a önce 36 yıl hapis cezası verildi fakat Yargıtay kararı bozdu. Havva’nın anne ve babasının isyanını dinleyen olmadı, Abdurrahman Erdoğan beraat ettirildi. Çocukları ise 10 yıl ve 6 yıl 8 ay hapis cezaları aldılar.
- Ferdane Çöl, koruma kararına rağmen boşanmak üzere olduğu kocası Sedat Çöl tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Öldürülmeden önce, 13 Mayıs 2010’da hazırlanan iddianamede savcının Sedat Çöl için hapis cezası talep etmesine rağmen tutukluluk kararı verilmemiş, şiddet ve tehditler artarak devam etmişti. Ferdane, öldürüldüğünde mahkeme kararıyla koruma altındaydı; ancak tebliğde bulunulan polis memurları koruma kararını uygulamadılar. Hâkim Sedat Çöl’ü tutuklasa, polis memurları koruma kararını uygulasa Ferdane Çöl öldürülmeyebilirdi.
- Sarai Sierra fotoğraf çekmek için geldiği İstanbul’da, geldiğinin ikinci günü, 21 Ocak 2013’te Sirkeci Garı’nda tanımadığı bir adam tarafından öldürüldü. Katil Ziya Tasalı, Sirkeci Garı’nda fotoğraf çeken Sarai’yi önce öpmeye çalıştı. Sarai’nin direnmesi üzerine ona tüm gücüyle vuran Ziya Tasalı, Sarai’yi ittiği dehlizde yaralı olarak bırakarak ölmesini bekledi ve öldüğünde gidip cesedini saklamaya çalıştı. Ardından yurtdışına kaçtı.
- Çağla Joker 20 Nisan 2014’te kendisiyle birlikte olmak için evine gelen bir erkek tarafından öldürüldü. Katil ifadesinde “Çağla’nın trans olduğunu evine gittiğinde anladığını ve bunun üzerine Çağla’yı ve ev arkadaşını vurduğunu” söylemiş, 17 yaşında olduğu için yaş indirimi almıştı. Çağla’nın katledilmesinin ardından açıklama yapan arkadaşları, polislerin Çağla’nın cenazesine dahi dokunmadıklarını, Çağla’yı ceset torbasına kendilerinin koyup taşıdıklarını anlattı. Trans cinayetlerinde çeşitli bahanelerle ceza indirimleri uygulanıp katiller cesaretlendirilmese Çağla ve öldürülen sayısız trans kadın da aramızda olabilirdi.
- Gurbet Damar, Dicle Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Antrenörlük Eğitimi Bölümü’nde 4. sınıf öğrencisi, görme engelli bir milli atletti. Okulun tesislerindeki soyunma odasında, tabancayla vurulmuş olarak ölü bulundu. Öldüğü sırada yanında eski erkek arkadaşı vardı. Bir kadının ölümünün daha “cinayet mi intihar mı belirlenemiyor” diyerek üstü kapatıldı.
- Tuba Erkol, kocasının şiddetinden şikâyetçi olarak uzaklaştırma kararı çıkarttı. Bu karara rağmen, uzlaşma bahanesiyle Tuba’yla buluştu ve çocuklarının önünde 20 yerinden bıçaklayıp öldürdü. Katil, basının “Pişman mısın?” sorusuna “Namus için pişman mı olunur?” yanıtını verdi. Uzaklaştırma kararı uygulansa ve “namus” meşru cinayet gerekçesi sayılmasa bu cinayet önlenebilirdi.
- Maritsa Küçük 85 yaşındayken Samatya’da yalnız yaşadığı evinde darp edilerek ve bıçaklanarak öldürüldü. Katilin Maritsa’nın üzerindeki ziynet eşyalarını da aldığı belirlendi. Cinayetle ilgili yargılanan Murat Nazaryan mahkemede sessiz kaldı. Bu aynı bölgede yaşlı Ermeni kadınlara ne ilk ne de son saldırıydı. Tek bir kişinin üzerine yıkılarak, aslında daha planlı bir dizi nefret suçunun üzeri örtülmüş oldu. Bu ve benzeri saldırılar etkili soruşturulsa Maritsa Küçük ölmeyebilirdi.
- Ferhinas Polat, 27 Mayıs 2014’te, Erzurum’da, kocası Cengiz Polat tarafından av tüfeği ile vurularak öldürüldü. Cinayetten 6 gün önce şiddet gördüğü için Karaçoban İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne başvurmuş ve koruma talep etmişti. Savcılık koruma vermek yerine sığınağa göndermek istedi. Ancak küçük yaşlarda 5 çocuğu olduğu için sığınağa gitmek istemedi ve kocası Cengiz Polat’a 6 ay evden uzaklaştırma cezası verildi. Cengiz Polat, uzaklaştırma kararını ihlal ederek eve gitti ve Ferhinas’ı öldürdü. Sığınaklar, kadınların 5 çocuğuyla birlikte gitmekte sakınca görmeyecekleri yerler olsaydı, Ferhinas geçici olarak sığınağa giderek güvende olabilirdi. Veya uzaklaştırma kararı verilen kocaya karşı daha etkin bir koruma sağlansa bu cinayet önlenebilirdi.
- Ceren Damar, Araştırma Görevlisi olduğu Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, öğrenci olan Hasan İsmail Hikmet tarafından bıçaklanıp silahla vurularak öldürüldü. Katil, Ceren Damar tarafından iki kez kopya çekerken yakalanmış ve tutanak tutulmuştu. Tutanağa itiraz etmek için Ceren Damar’ın odasına giden Hasan İsmail Hikmet, yanında bıçak ve özel harekâtçı babasının silahını götürdü. Ceren’in yardım istemesini engelledi. Katilin, eski kız arkadaşını da fotoğraflarıyla şantaj yaparak tehdit ve taciz ettiği, bu yüzden yargılandığı davanın 2015’ten beri sonuçlanmadığı ortaya çıktı. Asistanlar böylesine güvencesiz çalışmasa, kadın asistanlara şiddet meşrulaştırılmasa, önceki dava sürüncemede bırakılmasa bu cinayet olmayabilirdi.
- Gülnur Yılmaz, 26 Haziran 2019’da, Balıkesir’de babası Mustafa Ali Yılmaz tarafından öldürüldü. Katil baba, annesi ile birlikte yaşayan ve tıpta uzmanlık sınavına hazırlanan kızı Gülnur Yılmaz’ın arabasına, yerlerini öğrenmek için GPS cihazı yerleştirdi. Cinayet günü de kızını takip ediyordu. Babası Gülnur’a otomobille arkadan çarparak kaza yaptırdı. Aracı bariyere çarpan ve aracından inen Gülnur, annesinin yerini söylemediği için babası tarafından 11 el ateş edilerek katledildi.
- Naime Kaçakoğlu, kocasından şiddet gördüğü için sığınma evinde kalırken 11 Aralık 2018’de kocası Engin Kaçakoğlu tarafından silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Gördüğü şiddetten ötürü Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne başvurmuş, cinayetten 6 ay önce sığınma evine yerleştirilmişti. Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne ailesini görmek için gelen Naime, yanındaki sığınma evi görevlisi ile birlikte çıkışta kocasının saldırısına uğradı. Naime, yeterli koruma, gizlilik ve tedbir olmadığı için öldürüldü.
- Musttrariy, 19 Mart 2017’de, Fatih’te internetten seks işçiliği yapmak üzere anlaştığı Necati F. tarafından boğularak öldürüldü. Göçmen olan seks işçilerinin koşullarının güvensizliği erkek şiddetine ve cinayete zemin hazırlıyor.
- Helin Palandöken, 2017 yılında eski erkek arkadaşı Mustafa Yetgin tarafından başından pompalı tüfekle vurularak öldürüldüğünde 17 yaşındaydı. Helin 18 Eylül’de attığı bir tweette “Gizli bir sapığım var, sokağa çıkmaya korkuyorum” diye yazmıştı.
- Gamze Kuru kendisini tehdit ettiği için eski kocası Yakup Mensur hakkında, işyeri ve evine yaklaşmaması için uzaklaştırma kararı çıkartmıştı. Yakup Mensur kararın kendisine tebliğ edildiği gün Gamze Kuru’nun yanına giderek onu öldürdü. Kağıt üstünde kalan, kontrol edilemeyen, uygulanamayan, takip edilemeyen kararlar yerine etkin koruma için gerekli mekanizmalar oluşturulsaydı Gamze Kuru ölmeyebilirdi.
- Dilay Gül, 13 Ekim 2015’te, üniversitede aynı sınıfta okuduğu Uğur Aydemir tarafından katledildi. Dilay Gül, okuldan yurda dönerken telefonda erkek arkadaşıyla konuşuyordu. Bu sırada bir süredir kendisini taciz eden Uğur Aydemir yolda karşısına çıktı. Telefondaki kişinin erkek arkadaşı olup olmadığını sordu ve “erkek arkadaşım” yanıtını alınca Dilay’a bıçakla saldırıp boğazını keserek öldürdü. Her üniversitede kadınların taciz ve şiddet durumunda rahatça başvurabilecekleri erişilebilir mekanizmalar, birimler olsa, Dilay yaşadığı taciz ve şiddetten kurtulabilir, öldürülmeyebilirdi.
- Güldünya Tören 2004 yılında abisi tarafından planlı bir biçimde katledildi. Amcasının oğlunun tecavüzüne uğramış ve hamile kalmıştı. İlk önce kuma olarak tecavüzcüye verilmek istendi, ama Güldünya bunu reddedince amcasının yanına İstanbul’a gönderildi. Abisi ilk defa öldürmeye teşebbüs ettiğinde camdan atlayarak canını kurtardı ve polise gitti. Amcası ve abisi öldürmeme sözü verince de güvendiği birinin yanına gitti. Fakat doğumdan sonra abisi tarafından önce sokakta, ölmeyince de hastanede vuruldu. Bu cinayet her adımında defalarca engellenebilirdi.
- Defne, 16 Haziran 2019’da, Afyonkarahisar’da, evine gelen bir erkek tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. Katil, Defne’nin bilgisayarlarını ve telefonlarını alırken, cansız bedenini de banyoya kilitleyerek kaçtı. Transfobi pek çok kadının güvencesiz koşullarda yaşaması, çalışmasına yol açmasa bu cinayetler önlenebilirdi.
- Kadriye Polat, Şahin Karakaya tarafından, 17 yaşında öldürüldü. Şahin Karakaya, Kadriye’yi onunla evlenmek istemediği için, ailesiyle birlikte yaşadığı eve ateş açıp başından vurarak öldürdü. “Erkeklik gururu”, “çok aşık olmak” kadın cinayetlerine bir gerekçe olarak mahkemelerde hoş görülmese, Kadriye ölmeyebilirdi.
- Şule Çet, patronu Çağatay Aksu ve arkadaşı Berk Akand tarafından, 29 Mayıs 2018’de Ankara’da bir plazanın 22. katından atılarak öldürüldü. Şule’nin ölümünden önce Aksu ile Akand’ın tecavüzüne uğradığı, aynı gece katillerin yurt dışına kaçmaya çalıştığı ortaya çıktı. Üstü “intihar” denilerek örtülmeye ve hızlıca kapatılmaya çalışılan dosya kadınların takibiyle gündem oldu. Buna rağmen gece geç saatte orada bulunması ve içki içmiş olması katiller yerine Şule’nin yargılanmasına yetti. Çağatay Aksu ve Berk Akand hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenen davanın bir sonraki duruşması 16 Ekim’de görülecek; Şule Çet için adalet istiyoruz!
- Dilek Saner, 30 Mayıs 2008’de, Adana’da, pencereden odasına giren eski kocası Hüseyin Karaşahin tarafından evinde bıçaklanarak öldürüldü. Dilek, sürekli şiddet gördüğü için, cinayetten dört ay önce boşanmış ve iki çocuğuyla ailesinin yanına taşınmıştı. Sürekli tehdit edilince savcılığa gitti. Ama devlet Dilek’i ya koruyamadı ya da korumadı.
- İpek Tekin, aldattığı gerekçesiyle aile meclisinin aldığı kararla kocası Kadri Tekin tarafından 19 yaşındayken öldürüldü. Öldürülmeden bir önceki ay evden kaçmıştı. İpek, ailesi tarafından bu evliliğe mecbur edilmese öldürülmeyebilirdi.
- Ayşe Yılbaş, 22 Şubat 2008 yılında, Cerrahpaşa Nöroloji Servisinde çalışırken boşanma sürecinde olduğu kocası Kıdemli Çavuş Hüseyin Güneş Özmen tarafından 12 kurşun ile öldürüldü. Ayşe Yılbaş’ın katili ve katilin avukatları ‘haksız tahrik’, ‘aşkından öldürdü’, ‘çocuğu için yaptı’ dedi. Ayşe Yılbaş davasında her ne kadar indirimsiz ceza verilmiş olsa da, gerekli ve etkili tedbirlerle gerçek anlamda korunsaydı Ayşe hayatta olabilir, öldürülmeyebilirdi.
- Cemile Şentürk 18 Şubat 2017’de kocası Vural Şentürk tarafından öldürüldü. Kocasının başka bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrendikten sonra kimseye söylememesi için on gün boyunca işkenceye maruz bırakılmıştı. Afyonkarahisar’dan Antalya’daki kardeşinin yanına kaçan Cemile Şentürk, tartıştığı kocasını karakola şikâyet ettikten yarım saat sonra kocası tarafından vurularak öldürüldü. Cemile Şentürk karakolda şikâyetçi olduğunda ciddiye alınıp gerekli işlemler yapılsa öldürülmeyecekti.
- Hatice Çıvkınoğlu, 29 Nisan 2013’te, Sanayi Mahallesi’nde bir pide salonunun terasında eski sevgilisi Ziyaettin Kaya tarafından tabancayla öldürüldü. Hatice Çıvkınoğlu cinayetten 3 ay önce evine gelip kapısını yumruklayarak kendisini ölümle tehdit eden Kaya hakkında şikâyette bulunmuş ancak Kaya emniyette ifadesi alınarak serbest bırakılmıştı. Oysaki polis, 6284 Sayılı Kanun kapsamında Hatice Çıvkınoğlu için tedbir kararı verebilir, Hatice’yi koruyup cinayeti önleyebilirdi.
- Emani Al-Rahman, Sakarya’da karşı komşusu Birol Karacal ve Cemal Bay tarafından evinde tecavüz edilerek karnındaki ve 10 aylık bebeği ile birlikte öldürüldü. Cemal Bay, Emani’nin kocası ile Birol Karacal arasında 3 gün önce kavgaya varan bir husumet olduğunu ve bu nedenle Birol’un kendisine gelerek Emani’ye tecavüzü ve cinayeti tasarladığını, kendisinin de kabul ettiğini söyledi. Birol Karacal bundan önce yine bir cinsel saldırı suçundan 2,5 yıl hapis yatmıştı. Suriyelilere nefret bu denli körüklenmese, nefretin kadın bedeni üzerinden ifadesi bu kadar meşru olmasa, Birol Karacal önceki suçundan caydırıcı bir ceza almış olsa Emani öldürülmeyebilirdi.
- Gönül Çakı, 15 Mart 2016’da, Trabzon’da polis kocası Veli Çakı tarafından çocuklarıyla birlikte öldürüldü. Twitter hesabında taramalı tüfeğin bulunduğu bir kapak fotoğrafı olan Veli Çakı’nın işlediği bu cinayet, basında “koca cinneti” olarak geçti.
- Gülnaziye Köseoğlu şiddet uygulayan kocası Nazlım Köseoğlu’ndan boşanmak için mahkemeye başvurmuştu. Ancak kocanın taciz ve şiddeti devam etti, sonunda uzaklaştırma cezası verildi. Ancak, 17 Aralık 2016’da, Gülnaziye’nin evine merdivenle giren Nazlım Köseoğlu, Gülnaziye’yi ve annesi Fatma Köse’yi önce bıçakladı, ardından av tüfeğiyle öldürdü. Uzaklaştırma kararı etkin uygulansaydı bu cinayet önlenebilirdi.
- Seher Polat, öldürülmeden 10 ay önce kocası Özgür Polat’tan ayrı yaşamaya başlamıştı. Boşanma davası sürerken mal paylaşımı davasının duruşmasına katıldı. Duruşma bitiminde Özgür Polat, eşinin ailesiyle yaşadığı evin önüne gidip beklemeye başladı. Sonra aralarında çıkan tartışma sırasında yanında getirdiği tabancayı çıkartarak Seher’i çocuklarının gözü önünde vurdu ve kaçtı. 4 yaşındaki kız “Babam annemi vurdu” diyerek eve koştu. Katil koca gerekçe olarak Seher’in başkasının otomobilinden indiğini söyledi. Bu doğru bile değildi. Seher katledildiğinde, koruma kararı biteli bir hafta olmuştu.
- Esra Ateş, 25 Ağustos 2019’da, İstanbul Beyoğlu’nda bir erkek tarafından evinin önünde boğazı kesilerek öldürüldü. Katil gözaltına alınarak yağma ve cinayet suçundan tutuklandı. Katil erkek ifadesinde “kadın mı erkek mi anlamadım, ilişki sırasında onun erkek olduğunu anladım” dedi. Bu transfobik cinayet, İstanbul Sözleşmesi’nin etkili uygulanmasıyla önlenebilirdi.
- Hayret Çamlı, 65 yaşındayken 50 yıllık kocası 73 yaşındaki Mehmet Çamlı tarafından dövülerek öldürüldü. Erkek şiddeti cinayetle başlamıyor. Dayak evliliğe içkin olarak görülmese sonu pek çok cinayete varmayabilirdi.
- Ayşe Paşalı, tecavüz ve şiddet şikâyetiyle pek çok kere savcılığa başvurmasına rağmen Ankara’da, Aralık 2010’da, eski kocası İstikbal Yetkin tarafından öldürüldü. Davada iki kızı tanıklık yaptı. Katil, “namus cinayeti” stratejisiyle savunuldu. Dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı, “Cinayet münferit” dedi. Ayşe’nin şikâyetlerine gerektiği gibi muamele edilse öldürülmeyebilirdi.
- Filiz Kaplan, 28 Haziran 2019’da eski kocası tarafından Mersin’de sabah işe giderken evinin önünde silahla vurularak öldürüldü. Filiz Kaplan tehdit aldığı eski eşi hakkında koruma kararı talebinde bulunmuştu. Ancak karar çıkmadan öldürüldü. Filiz Kaplan’ın yakınları koruma kararı öldükten sonra mı verilecek diyerek tepki gösterdiler. Filiz Kaplan, devlet tarafında koruma altına alınsa ve düzgünce uygulansaydı ölmeyebilirdi.
- Saja Jamel Mansur, bir süredir 4 çocuğuyla kocası Haydar Fadıl Haşim’den ayrı yaşıyordu. Kocası çocuklarını görme bahanesiyle eve gitti. Aralarında yaşanan tartışma sırasında, daha önce Irak’ta yaşarlarken polis memurluğu yaptığı öğrenilen Haydar Fadıl Haşim, Saja Jamel’i göğsünden 3 kez bıçaklayıp boğazını kesti. Saja Jamel Mansur, öldürüldüğü günden 1 hafta önce, kocasının kendisini ölümle tehdit ettiğini söyleyerek uzaklaştırma kararı aldırmıştı.
- Özgecan Aslan, bindiği minibüste tecavüze yeltenen şoföre direnince, şoför tarafından önce dövüldü, sonra tırnak diplerindeki DNA kalıntılarını yok etmek amacıyla elleri kesildi, son olarak da yakılarak katledildi. Yani cinayet DNA’sına kadar planlıydı. Herhangi bir toplu taşıma aracına binmek, araçta tek başına kalmak kadınlar için güvenli hale getirilmedikçe erkek şiddeti de, kadın cinayetleri de önlenemez.
- Kebire Atamaz, Elazığ’da kendisini öldürmekle tehdit ettiği için defalarca şikâyette bulunduğu patronu tarafından öldürüldü. Emniyetin, hakkında şikâyette bulunulan Ömer Cankara’nın tehdit mesajlarını yolladığı telefon hattını kullandığının kesin olmadığı gerekçesiyle, kadına koruma vermeyi reddettiği ortaya çıktı. Emniyet Kebire Atamaz’ın beyanlarını esas alsaydı Kebire göz göre göre öldürülmeyebilirdi.
- Ayşe Erçin, Samsun’da kocası Gökhan Erçin tarafından başından tabancayla vurularak öldürdü. Ayrılıp yeniden barıştığı katil koca, “Hala bana surat yapıyor. Keşke böyle olmasaydı. Elveda” yazan bir not bırakıp intihar etti. “Surat yapma”nın cinayet gerekçesi sayılabildiği bir eşitsizlik dünyası olmasa Ayşe hayatta olabilirdi.
- Ebru Torun, Kasım 2013’te, İstanbul’da kocasının kardeşi Servet Bilik tarafından öldürüldü. Davada tanık olarak dinlenen babası Ayhan Torun, kızının sürekli kocasının ve kocasının ailesinin şiddetine maruz kaldığını söyledi. Ebru Torun ve onun gibi pek çok kadının aileleri ve toplum bu sistematik şiddete göz yummasa öldürülmeyebilirlerdi.
- Yasemin Varıcı araya giren aile bireyleri barıştırmaya çalıştığı için 3 ayrı defa boşanma davası açmak zorunda kaldı. Boşanmaya çalıştığı kocasından sürekli ölüm tehditleri alıyordu. Koruma kararı çıkarttı. Polis “Biz eşinle konuştuk, seni rahatsız etmeyecek. Evine gir” dedi. Yasemin, bu sözlerden birkaç saat sonra evinin önünde bıçaklanarak öldürüldü. Polisler arabuluculuğa soyunmasa, kocasına değil Yasemin’in sözlerine güvense, can güvenliğini korusa Yasemin ölmeyebilirdi.
- Değer Deniz, 2015’in Mayıs ayında, Beyoğlu Sıraselviler’deki evinde elleri bağlanmış şekilde boğularak ve tecavüz edilerek öldürüldü. Müzisyen olan Değer Deniz’in katili, evin penceresinden içeri girerek işlediği bu cinayeti “erkekliğime hakaret etti” diyerek savundu. Erkeklik indirimleriyle cinayetlerin önü açılmasa Değer Deniz ölmeyebilirdi.
- Filiz Aktaş, 6 Ekim 2011 sabahı, evinden muhasebeci olarak çalıştığı tekstil atölyesine gitmek üzere çıktığı sırada 2010 yılında boşandığı Hayri Özel tarafından vurularak öldürüldü. Hayri Özel’e verilen cezayı Yargıtay’ın 3 kez bozmasına rağmen Hayri yine de “iyi hal indirimi” aldı. Dördüncü yargılamada ise mahkeme başkanının muhalefet şerhine rağmen cezasında indirim uygulandı.
- Ayşe Şahin ve 15 yaşındaki kızı Nurdan Şahin, 15 Şubat 2018’de Oktay Şahin tarafından Denizli’de pompalı tüfekle öldürüldü. Ayşe Şahin 1 yıldır ayrı yaşadığı ve boşanma davası açtığı kocası tarafından tehdit ediliyordu. Aldırdığı koruma kararının süresi 8 Şubat’ta dolmuştu ve cinayetten iki gün önce koruma kararı için yeniden başvurmuştu. Kadınların şiddetten korunması için var olan 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’ne göre karakoldan da talep edilebilen, hızlıca çıkarılması gereken koruma kararı henüz çıkamadan Ayşe Şahin işlettiği bakkala gelen katil Oktay Şahin tarafından kızıyla birlikte öldürüldü.
- Yıldız Güçlü, yaklaşık bir yıl önce boşandığı kocasından olan çocuğunu görmek için yeni kocası Asef Güçlü ile birlikte okula gitti. Eski koca okula geldi ve aralarında tartışma çıktı. Yıldız ile kocası arabaya binip uzaklaşmak isterken eski koca yanında getirdiği tabancayla ateş etti. Ağır yaralanan Yıldız 10 gün sonra öldü.
- Cemile Ertürkoğlu, Özgecan Aslan’ın kuzeniydi. Boşanmak istediği kocası tarafından hediye verme bahanesiyle eve çağırılıp işkenceyle boğazı kesilerek öldürüldü. Katil kocanın cinayetten iki gün sonra polise giderek kayıp ihbarında bulunduğu, yani gayet planlı bir şekilde hareket ettiği ortaya çıktı.
- Öznur Bozan, İstanbul Maltepe’de kocası Ozan Bozan tarafından öldürüldü. Sesleri duyan komşular geldiğinde Öznur’u can çekişirken buldular. Kocası Ozan Bozan’ın hırsızlık, yaralama ve uyuşturucu kullanmaktan sabıkası olduğu gibi, Öznur Bozan’ı da 6 ay önce yaralamıştı. Kavga sebebinin ise Ozan Bozan’ın uyuşturucu parası istemesi olduğu ifade edildi.
- Duygu Kadakal, 14 Nisan 2017’de, Ümraniye’de bir otel lobisinde eski kocası Hakan Kadakal tarafından defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Hakan Kadakal Duygu’yu otele kadar takip etmiş, “çocuklarımız var, bir şey yapmayacağım dışarı gel” demişti; ancak Duygu kabul etmeyince çıkardığı bıçakla onu öldürdü. Basında katil kocanın “cinnet geçirdiği” yazılırken, savcı ise haksız tahrik indirimi istedi.
- Fatma Hülya Yıldız, 9 Ağustos 2019’da Ankara’da kocası Mehmet Nevzat Yıldız tarafından başına poşet geçirilip boğazı kesilerek öldürüldü. Fatma Hülya Yıldız, cinayetten kısa bir süre önce kendisine şiddet uyguladığı için Mehmet Nevzat Yıldız hakkında şikâyette bulunmuş, koruma kararı aldırmış ve boşanma davası açmıştı. İstanbul Sözleşmesi uygulanmış ve etkin bir koruma sağlanmış olsaydı Fatma Hülya Yıldız şimdi aramızda olabilirdi.
- Rengiye Mersinli, yıllarca koca şiddetine maruz kaldıktan sonra kadın örgütlerinin desteğiyle boşanma davası açıp ailesinin yanına yerleşmişti. Koruma kararı çıkarıldı. Çocuklarını görme bahanesiyle Rengiye’nin evine gelen koca, belinden çıkardığı tabancasıyla kapı eşiğinde ona 8 kurşun sıkıp kaçtı. “Çocukları görme” bahanesi pek çok kadının hayatına mal oluyor. Bunun kadınlar için güvenli yolları bulunmadıkça erkek şiddeti önlenemeyecek.
- Özlem Sarıyıldız Çiğli’de boşanma aşamasında olduğu emekli polis memuru kocası Erdoğan Sarıyıldız tarafından arkasından vurularak öldürüldü. Kadınları korumakla yükümlü polis memurları ve emekli polislerin ellerindeki silahları kadınlara şiddet uygulamak ve öldürmek için kullanması kabul edilemez. Soruyoruz: Kendileri her an kadın katili olabilecek polisler mi “şiddete uğruyorum” diye karakola gelen kadınlara etkin koruma sağlayacak?
- Didar Hayta, voleybol hakemliği yapıyordu. 4 Temmuz 2009’da, Mersin’de, sokakta tartıştığı Voleybol Federasyonu Mersin İl Hakem Kurul sekreteri olan 61 yaşındaki Kamil Kaşamaklı tarafından zorla eve götürüldü ve burada vurularak öldürüldü. Kamil Kaşamaklı hakkında 2006 yılında bir kadın hakemi taciz ettiği gerekçesiyle görevden alınma raporu yazıldığı, ancak ‘yeterli delil olmadığı’ gerekçesiyle görevine devam ettiği ortaya çıktı. Didar Hayta sokakta zorla götürülürken “karışmayan” görgü tanıkları, katil Kamil Kaşamaklı’nın terk edilmeyi hazmedemediği için cinayeti işlediğini belirttiler. Federasyon tacizci bir erkeğin görevine devam etmesine göz yummasa ve tanıklar “gönül ilişkisine karışılmaz” diyerek şiddete sessiz kalmayıp müdahale etselerdi Didar öldürülmeyebilirdi.
- Şerife Uysal, Ödemiş’te Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışıyordu. 2013 yılında Süleyman Bayındır’dan kendisine şiddet uyguladığı gerekçesiyle şikâyetçi oldu. Bir buluşmalarına av tüfeğiyle gelen Bayındır Şerife Uysal’ı vurarak öldürdü. Tüfekten çıkan saçmalar Şerife’nin başına isabet etti.
- Esen Yaman, 8 Eylül 2016’da, İzmir’de Serkan Güzelkabaağaç tarafından silahla öldürüldü. Yaralama suçundan cezaevine giren ve izinli olarak çıktıktan sonra firari konumuna düşen Güzelkabaağaç, Esen Yaman’ı başka bir erkeğin arabasından indiğini gördüğü için ‘kıskançlıktan’ öldürdüğünü söyledi. Ancak Esen’in yakınları, katilin Esen’le bir ilişkisi olmadığını ve onu azmettiren kişinin, çeşitli suçlardan aynı cezaevinde bulunan eski kocası Şevket Bayrak olduğunu belirtti. Eski koca, 3 ay önce arayıp Esen’i tehdit etmişti.
- Tülay Erdoğan, 2014’ün Mart ayında kocası Halit Erdoğan tarafından Gaziantep’teki evinde öldürüldü. Tülay 3 ay önce kocasını şikâyet etmiş, mahkeme de 6 ay evden uzaklaştırma cezası vermişti. Tülay gerçekten korunsa, bu cinayet önlenebilirdi.
- Türkan Tankut 16 Mart 2017’de boşandığı kocası tarafından öldürüldü. Türkan cinayet öncesinde de adam tarafından tehdit ediliyordu. Karşılıklı tehdit, hakaret, taciz ve şiddette bulunmaları halinde hapis cezasını öngören önleyici tedbir kararı vardı. Fail yakalandığında kendini “namus temizliyorum” diyerek aklamaya çalıştı. Yargı erkeklerin namus, kıskançlık, aşk bahanelerini ceza indirimi sebebi olarak görmese, katilleri cesaretlendirmese Türkan hayatta olabilirdi.
- Dudu Çeştepe Zonguldak’ta eski kocası Murat Basançelebi tarafından öldürüldü. Basançelebi “Beni aldattığını söyledikten sonra ormana götürüp boğazını kestim,” dedi. Aldatmak cinayet için meşru gerekçe olarak pompalanmasa bu cinayet gerçekleşmeyebilirdi.
- Döndü Şengül, kızına cinsel istismarda bulunan kocası Şükrü Şengül’ü şikâyet etti. Şikâyetin ardından serbest kalan Şükrü Şengül cinayetten 2 gün önce eşini “şikâyetinden vazgeçmezsen seni öldürürüm” diye tehdit etti. Kocasının serbest kalması üzerine Döndü Şengül, “Silahı var, beni öldürecek, tutuklayın” diyerek itirazda bulundu ancak talebi kabul edilmedi ve iki gün sonra Şükrü Şengül tarafından sokak ortasında üç kurşunla vurularak öldürüldü. Savcılık ve mahkemeler sesini duysa bugün hayatta olacaktı.
- Kezban İncebacak, “yoğurdu sen mi bitirdin” diye sorduğu için kocası Ali İncebacak tarafından önce sürahiyle dövüldü, sonra bıçaklanarak öldürüldü. Kezban daha önce de kocasından şikâyetçi olmuş, Ali İncebacak uyguladığı şiddetten dolayı Ocak 2008’de cezaevine girmişti. Ama Kezban’ın şikâyetinden vazgeçmesi üzerine Haziran ayında tahliye edildi. Bir süre sonra da Kezban’ı öldürdü. Geliyorum diyen bu cinayet, önlenebilirdi.
- Zübeyde Yıldız “Kocam beni öldürecek,” diyerek karakola başvurmuştu. Sonuç alamayınca 4 çocuğunu alıp kaçtı. Ölüm tehdidi aldığı için savcılıktan koruma istedi. Devlet korumadı. Bunun üzerine, izini kaybettirmek için sık sık ev değiştirdi. 1 Ağustos 2019’da, çalıştığı konfeksiyon atölyesinde diğer işçilerin gözleri önünde, 5 yıl önce boşandığı Zeki Kahraman tarafından defalarca bıçaklanıp boğazı kesilerek öldürüldü. Talep ettiği koruma sağlansa, cinayet izlenmeyip müdahale edilse öldürülmeyebilirdi.
- Birsen Mıngır, 3 Eylül 2019’da, Afyonkarahisar’da hükümlü bulunduğu cezaevinden firar eden kocası Ali Mıngır tarafından Konya’nın Meram ilçesinde katledildi. Kocası, Birsen’in kapısına dayandı. Kapı açılmayınca da mutfak penceresinden evi ateşe verdi. Birsen Mıngır yangından kurtulmak için evden çıkmak zorunda kaldı ve Ali Mıngır tarafından tüfekle vurularak öldürüldü. Hastaneye kaldırılan Birsen Mıngır kurtarılamazken, katil kocası ortadan kayboldu. Bu gece ve 25 Kasım’a kadar her gece saat 20.00’de kadın cinayetlerine karşı 5 dakika bulunduğumuz her yerde ses çıkarıyoruz, çünkü sessizlik her gün canımıza mal oluyor.
- Müzeyyen Boylu Diyarbakır’da çalışan bir avukattı. 19 Mayıs 2019’da boşanma aşamasında olduğu kocası Mesut Issı tarafından 12 kurşunla öldürüldü. 1,5 yıllık bir boşanma sürecinde olan Müzeyyen Boylu daha önce çocuklarının zorla alıkonulduğunu belirterek geçici velayet almıştı. Ayrıca tehdit, hakaret ve yaralamadan suç duyurusunda bulunmuştu. Müzeyyen’e şiddetten dolayı verilen tedbir kararları 15 ve 30 günü geçmedi. Kocası onu çocuklarının okul etkinliğinde bir araya geldikleri sırada, “sevdiği için boşanmak istemediğini” söyledikten 13 gün sonra öldürdü. Daha etkili ve uzun süreli tedbir kararları ve hızlı işletilen bir boşanma sürece Müzeyyen’in öldürülmesine engel olabilirdi.