Senem Kıvrık üç aylık uzaklaştırma kararı çıkartmıştı ve boşanmak için girişimde bulunmuştu. Senem boşanmak istediği ve uzaklaştırma kararına rağmen devlet tarafından korunmadığı için evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

SENEM İÇİN

Senem. Bu yazının ilk sözcüğü onun adı olmalı. 26 Ağustos 2024 sabahı, Muğla merkezde, şehrin göbeğinde, çalıştığı yere giderken boşanmak istediği erkek tarafından öldürüldü. Kadına yönelik şiddete karşıt eylemlerimizde adını sayıp, “BURADA!” diye bağıracağımız bir kadın daha. Senem’i tanımıyorum. Onu ilk kez yeşil bir tabutta gördüm. Tam da kadınlar na’şını cenaze aracından sırtlamışken. Haberi aldığımda Gökova’dan Muğla merkeze gittim. 27 Ağustos’ta cenazesine katıldım; akrabaları, arkadaşları, kadın derneklerinden kadınlar, feministler ve esnafla kısa görüşmeler yaptım; Menteşe Kadın Platformu’nun[1] basın açıklamasına ve kadınların protesto yürüyüşüne katıldım; ana akım ve yerel basını taradım. Bir kadın cinayetinin bir günlük tarihine tanıklık ettim, naçizane yazmaya çalışacağım. Adından çok daha fazlası yankılansın diye. Bu yankının içinde biz onunla yoldaş olabiliriz belki. Çünkü Senem BURADA.

Keşke Senem’i sadece Senem olarak yazabilsem. Çoktan çağrışım fırtınasının içine girdim. İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanyası sırasında erkekler tarafından öldürülmüş kadınların yaşam öykülerini (bir eylem sırasında okumak için) yazıyorduk. 100 kadın belirlemiştik, bana Ayşe Paşalı düşmüştü, yazarken çok sarsılmıştım. Yazmak benim için en kolay işti ama bir gerçeği, bir acıyı, bir öfkeyi tutup ta yazarken yaralandım. Tuttuğum her yerden kesildim. Bir ezberi sürümeden nasıl yazılabilirdi? Manşetlerden, spotlardan devşirilmiş sözcükler, basının erkek dilini çevirmeler, şiddeti travma tetiklemeden ve örtmeden anlatma çabası… Erkek dilini susturmakla eşitliğin dilini çoğaltmak aynı anda olabilecek miydi? Politik bir cinayet nasıl anlatılmalıydı? Duyguları sömürmeden politikleştirebilmek mümkün müydü? Ayşe Paşalı da bugün benim için tekrar BURADA. Senem’i sadece Senem olarak yazabilmek pek mümkün değil. Çalıştığı kırtasiyede bazen kasaya geçtiği zaman müşterilerle neler konuşurdu? Kulağımda sadece cenazeden kalan ağıttan öte bir dil var: “Ben şimdi her gün kimi arayıp, kiminle konuşacağım?”, “Hepimize eli değdi, hepimize yardım etti”, “Canım kızım, seni çok seviyorum, evlatlarına çok iyi bakacağım, onları iyi insan olarak yetiştireceğim”, “Can parçam.” O gün bir şehrin merkezinin nasıl kabardığını, nasıl dalgalandığını ve nasıl ağladığını gördüm. Etrafta rastladığım, temas ettiğim, uzaktan gördüğüm herkes bu olayı kendi dilinde anlamaya, öfkesini konuşmaya, üzüntüsünü ifade etmeye, gelecekte ne olacağına dair telkinde bulunmaya sadece acının verdiği yönde koyuluyordu. Münferit bir aile dramından çok toplumsal bir olgu içinde savrulmanın resmiydi Muğla. “Kadın cinayetleri politiktir” sloganının bire bir yaşanmasıydı şahit olduğum şey. “Vah vah” yerine “yeter artık, bıktık, bu kaçıncı kaybımız” diyen bir toplumdu karşımdaki. Birkaç erkekten “erkekliğimizden utanır olduk” lafını işittim. Kadın+ hareketinin güçlü olduğu bir kent merkezinde, bilinçli diyebileceğimiz bir topluluğun içinde bir kadın cinayetinin ilk günlerini deneyimledim. Bu topluluk her şeyden önce sessizce cenazeyi kadınlara teslim edebilmişti. Basın açıklaması ve yürüyüş müdahalesiz gerçekleşebilmişti.

Yerel medyanın katil erkek savunması

Senem 40 yaşındaydı, 21 yıllık evliydi. 5 yaşında bir kızı ve 18 yaşında bir oğlu var. 15 yıldır, şehrin merkezinde aynı kırtasiyede çalışıyordu ve bu nedenle tanınan biriydi. Bir ay (kimilerine göre üç ay) önce evli olduğu erkek burnunu kırınca şiddet görünür oldu. Ailesi, çalışma arkadaşları süresi bilinmeyen sistematik bir erkek şiddetini böylece öğrendi. 15 gün önce Muğla Belediyesi’ne bağlı ambulans şoförlüğü işinden, alkollü araç kullanması nedeniyle çıkarılan katil Muhittin Kıvrık, Senem’i ve ailesini öldürülmekle tehdit ediyordu. Ağır fiziksel şiddet vardı ve en yakın tanıklar komşulardı. Senem üç aylık uzaklaştırma kararı çıkartmıştı ve boşanmak için girişimde bulunmuştu. Senem boşanmak istediği ve uzaklaştırma kararına rağmen devlet tarafından korunmadığı için evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Haberi önce yerel basın duyurdu. Muğla Haber Bülteni Senem’in kaçarak evlendiğini manşet yaptı[2]. Oysa Senem üniversite sınavını kazanmış ancak lise yıllarında sevgili olduğu Muhittin Kıvrık tarafından ikna edilerek kaçırılmıştı. Bu bilgiyi Muğla’nın değerli feminist aktivistlerinden, daha önceden tanışma fırsatı bulduğum, Emek Benim Derneği Başkanı Nahide Uçar’dan öğrendiğimde medyanın nasıl yalan haber yaptığını ve erkeği aklama yarışına girdiğini fark ettim. Katil erkek savunması medya ile başlamıştı bile. Çarpıtma, magazinleştirme, kadının yaşam tarzı üzerinden cinayeti gerekçelendirme, ağır tahrik unsurları için senaryolar üretme çabası… Muğla Postası ise haberi ilk “Ambulans Şoförü Dehşeti” başlığında duyurdu[3]. Münferit bir cinnet vakası gibi gösterme, meselenin politikliğini örtme hamlesi. Oysa katil öldürmeyi planlamış, internette buna dair aramalar yapmış ve birden fazla bıçak darbesiyle cinayet işlemişti. Ancak Muğla Postası devam haberlerinde, muhabirleri Buse Nil Tokur’un sayesinde dilini düzeltti ve Senem’in tabutunu kadınların taşıdığını manşetten verdi[4]. (Buse ve gazetenin ekibiyle cenaze sırasında tanıştım ve gün boyu zaman zaman bilgi alışverişinde bulunduk ve onların ofisinde dinlenme şansı buldum. Medya diline karşı eleştirilerimizi paylaştık, dertleştik ve kadın hakları üzerine tartıştık.) Bir başka yerel basın Hamle Gazetesi’nin haberciliği; geniş ve tekrarlı yayım yapması, kadınlara ve derneklere yer vermesi ve dil açısından olumluydu.[5] Cumhuriyet Gazetesi ise yerel basından topladığı eril dili yansıtarak Senem’in kaçarak evlendiğini yineledi ve tutuklanan katilin ifadesinde geçen hiçbir zaman doğrulanmayacak muhtemel bir iftirayı yayımladı.[6] Avukatla görüşüp tavsiye aldığı aşikâr. Daha önceki kadın cinayeti davalarında (Pınar Gültekin, Ceren Damar, Şule Çet vb.) rastladığımız savunmanın öldürülen kadın üzerine uydurduğu senaryoların davaların seyrini etkilediğini gördük. Bu senaryolar basın eliyle başlatılıyor, savunma avukatının taktikleriyle sürüyor. Ancak Senem’in davasında bu mümkün olmayacak çünkü çok geniş bir tanık listesi çıkacak. Senem için senaryo üretmelerine izin vermeyeceğiz!

Belediyenin sorumlulukları

Katil 15 gün önce işten çıkarılsa da bir belediye çalışanıydı. Kurumsal bağ ve sorumluluk var. Muğla Belediye Başkanı Ahmet Aras cenazeye katılmamıştı (Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal katıldı) ancak 16.15’te bu konuda bir basın toplantısı yapacağını duyunca ben de katılmak için belediyeye gittim. Aras’ın kadınlar adına söz almasını yadırgamıştım ama ona sormak istediğim sorular vardı. Olay günü kadınlara yönelik şiddete karşıt, taziye de içeren bir bildiri yayınlamıştı sosyal medyadan ve daha önce Bodrum Kadın Dayanışması ile nasıl işbirlikleri kurduğunu ve Avrupa Yerel Yaşamda Kadın-Erkek Eşitliği şartı belgesini yeni imzaladıklarını biliyordum. Cinsiyet eşitsizliğine karşı bir tutum görünüyordu. Ancak cenazeye katılmaması, yapacağı basın toplantısını, bir “kavşak” toplantısı için, gazeteciler belediyede beklerken ertelemesini demokrasinin bir gereği olarak eleştiriyorum[7]. Kavşak meselesi kadın meselesinden önce gelmişti maalesef. Aras, yereldeki defni ve yası tam karşılayamamışken cenazenin olduğu akşam ana akım medyaya çıkıp demeç verdi ve “kadına şiddet uygulayan personelin işine son vereceğini” duyurdu. Bu ilk bakışta doğru bir yaptırım ve caydırma gibi görünse de tartışmalı bir konu. Şiddet içeren bir evin ekonomik kaynaklarının kesilmesi söz konusu duruma ne yapar? Kadını tam korumaya almadan, erkeği denetim altında tutmadan işten çıkarmak bir çözüm mü? Ev içi şiddeti “önleme”de nasıl bir sosyal politika ve yol izlemeliyiz? Bunu hep birlikte düşünmeli ve konuşmalıyız.

“Kepenkleri neden kapatmıyorsunuz?”

Cenazede pek çok kişi kendini suçluyordu, “keşke şunu yapsaydım, keşke bunu yapsaydım, koruyamadık”. Senem’in çalıştığı kırtasiyenin müdürü (erkek); “Sorunlarını çok yüzeysel biliyordum, son üç aydır. Senem anlatmıyordu. Öğrenince işe geliş gidişlerinde eşlik etmeyi teklif ettik ama kabul etmedi” dedi. Akrabalardan öğrendiğim kadarıyla Senem aynı şekilde dayısının bu teklifini de geri çevirmişti. Senem ev içi şiddete maruz kaldığını uzun yıllar gizlemişti, şiddet artana kadar. Muhtemelen evli olduğu erkeğin bu çevresel koruma tekliflerine sıcak bakmayacağını ve şiddetin tırmanacağını düşünüyordu. Sinem muhtemelen utanç hissettiği için çevresinden saklamıştı. Ancak henüz bir kadın derneğine başvurmamış olsa da tedbir kararı aldıracak kadar bilinçliydi ve boşanmaya karar vermişti.

Cenaze henüz kalkmadan kalabalığın içinden bir erkek, kadın cinayetlerine isyan etti. Esnafın kepenk kapatmamasını eleştirdi. Kalabalıkta fısıldaşmalar arttı. Erkeğin konuşması örgütlü kadınlar tarafından hoş karşılanmadı. Gerçekten de Senem bir esnaf eşrafıydı ve kepenk kapatmak ya da çalıştığı kırtasiyenin o gün kapanması (kapanmadı) tepkiyi gösterebilirdi. Benim bu toplulukta gördüğüm kadın cinayetlerine karşı (potansiyel) bilinç de tescillenmiş olurdu.

Cenazeden sonra basın açıklamasına kadar beklemek için Nahide’nin yanına gittim. Zahire Pazarı’nda Emek Benim Kadın Derneği’nin yeni bir mekânı vardı artık ve orada birkaç kadın birlikte dinlendik ve konuşmaya devam ettik. Bir şeyler yemeğe çalıştık ama iştahımız yoktu. Mekânın içinde, duvarda, Muğla’da öldürülmüş kadınları gösteren bir ağaç düzenlemesi asılmıştı. O ağaca baktım. Senem’in fotoğrafının en sona eklendiğini gördüğümde, gün boyu tuttuğum gözyaşlarımı da saldım. Nahide ile konuşmak bana iyi geldi ama neler hissettiğimi tam anlayamıyordum. Haber yazma görevi içine saklanmıştım. Dik durmaya çalışıyordum. Senem’in tabutu başında nöbete durduğum sırada birkaç kez başımı dikleştirdiğimi hatırlıyorum. Ve taziye sırasında annesine sarılıp “Mücadelesi bize miras” deyişimi. Annesi beni duymuştu. Şimdi hissettiğim şeyi biraz tarif edebiliyorum. Çevremdeki herkes tarafından kırılmış, incinmiş gibi bir histi. Çenem ağırlaşmıştı. Nahide ile birlikte olduğum anlarda, Zahire Pazarı’nın avlusundaki o çok sevdiğim söğüde ve derneğin mekânın duvarındaki ağaca bakıp bu iki ağaç arasındaki bağı düşündüm. Zahire Pazarı’ndaki iki ağaç da üzerinde “can”ı ve yaşam hakkını simgeleştiriyordu.

Basın açıklaması ve yürüyüş

Menteşe Kadın Platformu, saat 18.30’da, siyasal bir mekân olan Sınırsızlık Meydanı’nda bir basın açıklaması yaptı. Menteşe Belediyesi çalışanları önceden gelip ses sistemini ve çadırı kurdu. Açıklamaya kadın dernekleri, feministler, yerel halk ve basın katıldı. Pankartlar ve dövizler meydana dizildi. (Basın açıklaması tam metni altta ektedir.) Açıklamanın ardından planlanmadığını anladığım bir yürüyüş yapıldı. Yürüyüşe o an karar verilmişti. Bir grup kadın ve feministler olarak, sloganlarla Muğla Adalet Sarayı’na kadar yürüdük. Yürüyüşümüz sırasında ters yönden gelen bebek arabalı bir kadın da yönünü değiştirip bize katıldı. Sanırım bu anı hiç unutmayacağım.

Şimdi sözü kadın derneklerinden kadınlara bırakıyorum. Senem’in davasının takipçisi olacağız. Böyle bir tarihi tekrar yazmamak için. Senem BURADA!

Dilek Bulut (Karya Kadın Derneği Başkanı): Senem defalarca şiddet gördü, uzaklaştırma kararı vardı. Katil uzaklaştırma kararını defalarca ihlal etti. Eğer tedbir hapsi uygulansaydı, eğer elektronik kelepçe takılsaydı Senem yaşıyor olabilirdi. 6284 sayılı yasada ısrar ediyorsak, İstanbul Sözleşmesi’ni geri alma mücadelesi veriyorsak artık bu meydanlarda toplanıp öldürülen kadınların ardından öfke ve isyan dolu basın açıklamaları yapmak zorunda kalmamak içindir. 6284 etkin uygulansın, koruma önleme tedbir kararları ile kadınların şiddete uğramaları ve öldürülmeleri son bulsun istiyoruz. Her gün beş kadının vahşi yöntemlerle öldürüldüğü bu ülkede 6284 sayılı yasanın uygulanması yaşamsaldır.

Alev Öztürk (Muğla Barosu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kadın Hakları Komisyonu Başkanı): Son bir haftada en az altı kadın erkekler tarafından öldürüldü, ülkede bir cins kırım yaşanıyor. Ne yazık ki bu vahşetin son mağdurlarından biri Muğla’da Senem Kıvrık oldu. Öldürülen kadınların büyük çoğunluğu 6284 sayılı yasa kapsamında aldığı koruma kararlarına rağmen öldürüldü. Senem de katilden kendini koruyabilmek için tedbir kararı almıştı ancak aldığı bu karar Senem’i de koruyamadı. Çünkü birincil görevi vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak olan devleti yöneten siyasal iktidar kadınlara yönelik erkek şiddeti ile mücadelede en etkin sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede, hukuksuz olarak imza çekmiş ve kadınları şiddetten açıkça korumayacağını ilan etmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesiyle birlikte 6284 sayılı yasaya saldırılar başlamış, yasayı uygulayıcı pozisyonunda olanlar yasayı etkin uygulama gayreti göstermek yerine uygulamada zorluk ve isteksizlik iradesi göstermiş ve göstermektedir. Kadına yönelik şiddetle mücadele eden ve bu tür dosyalarda mağdur kadın vekilliği yapan avukatlar olarak mağdur kadını korumak için 6284 sayılı yasa kapsamında koruma kararları almak ve yargıdaki cinsiyetçi bakış açısına karşı çıkmak için çok büyük mücadeleler veriyor, sonrasında aldığımız koruma kararlarının uygulanmasını sağlamak için ayrıca bir mücadele vermek zorunda kalıyoruz. İktidarın kadına yönelik şiddetle etkin mücadele etmemesi, yargıda kadınlara karşı işlenen suçlarda sistematik olarak uyguladığı cezasızlık politikası ve uygulanan indirim hükümleri, yasaların etkin uygulamaması katilleri cesaretlendirmekte, kadınlar her geçen gün daha da artan bir şiddete maruz kalmaktadır. Eğer 6284 sayılı yasa etkin uygulansa ve koruma kararlarına rağmen sistemden aldığı cesaretle koruma kararlarını ihlal etmekten çekinmeyen ve şiddetine devam eden katile elektronik kelepçe takılmış olsaydı Senem bugün hayatta olacaktı. Ama kadınların mücadelesi bitmeyecek, bu gerici, ataerkil düzene son verene kadar insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgürlükleri için, eşitlik için mücadele etmeye devam edecekler.

Muğla Barosu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Hakları Komisyonu olarak Senem’in davasına müdahil olacak, katilin hak ettiği cezayı alması gerçek adaletin sağlanması adına davanın takipçisi olacağız.

Ekin Çetinkaya (TKP Kadın Dayanışma Komiteleri – Muğla): Senem Kıvrık, bu ülkede koruma kararı olmasına rağmen öldürülen binlerce kadından biridir. Evet bu cinayetin bir görünen faili var; ama bir de kadınları şiddete karşı çaresiz, korumasız bırakanlar var. Bunların başında da AKP iktidarı, devlet kurumları ve sermayedarlar geliyor. Her gün kadın cinayetleri işlenmesine rağmen önlem alınmıyor. Tarikat ve cemaatler palazlandırılarak, geleneksel baskılar arttırılarak kadınların şiddete uğraması normalleştiriliyor. Yine sermaye sınıfı ucuz işgücüne ihtiyaç duyuyor, bunun için de kadınların şiddetle terbiye edilip kötü koşullara razı edilmeleri işlerine geliyor. Bizim vergilerimizle doldurulan hazine, bizim yaşamamız için değil sermayenin bekası için harcanıyor. Yargı katledilen kadınların katillerinden değil, kadınlardan hesap soran kararlara imza atıyor; çünkü kadını elinin kiri olarak gören zihniyetin hakim olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Biz tam da bunlara karşı Kadın Dayanışma Komiteleri olarak mahallelerde, kampüslerde, işyerlerimizde yan yana gelmeye, mücadelemizi büyütmeye söz veriyoruz. Şundan eminiz: Bir gün Senem’i ve on binlercemizi çaresizliğe, yoksulluğa, şiddete mahkum eden ve hayattan koparan bu düzeni başlarına yıkacağız. Bu karanlığı mutlaka söküp atacağız. Hakkımız olan eşitlikçi, laik ve sömürüsüz günlere mutlaka kavuşacağız. Muğlalı kadınlara da buradan çağrımız olsun: Şiddete, sömürüye, baskıya karşı mutlaka bizimle iletişime geçsinler, birlikte mücadele edelim.

Menteşe Kadın Platformu Basın Bildirisi (27 Ağustos 2024 – Muğla)

MUĞLA’DA KADINLAR VAHŞİCE KATLEDİLİYOR!

Sevgili basın emekçileri, sevgili kadınlar;

Bugün burada ne yazık ki ilimizde yaşanan bir kadın cinayetine daha tanık olmanın öfkesiyle toplandık. 26 Ağustos 2024 Pazartesi günü saat 08.30 sıralarında Menteşe ilçesi Orhaniye Mahallesi Zihni Derin Caddesi üzerinde bir kadın daha boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından hayattan koparıldı. Senem Kıvrık vahşice karnından bıçaklandı. Kanlar içinde kalan Senem yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Senem’i hayattan koparan Muhittin Kıvrık ise bölgede bulunan dağlık alana kaçtı. Senem daha önce fail tarafından şiddete uğramış, bu nedenle uzaklaştırma kararı aldırmış ve şehir değiştirmişti.

Ataerkil zihniyet bir kez daha bağıra bağıra gelen bir kadın cinayetine sessiz kaldı, gereken tedbirler yine alınmadı ve Senem artık aramızda değil. Kadınlar değil katiller korunmaya devam ediyor. 

Kadınların yakılarak, bıçaklanarak, boğularak vahşice katledildiği orta çağ zihniyeti Pınar’da, Hanife ‘de, Güleda’da, Emine’de daha yüzlercesinde ve bugün de Senem’de tüm vahşetini çağımıza taşıyor.

İlimizde yaşanan bu son vahşet dahil hiçbir kadın cinayeti münferit bir olay değildir. Kadına yönelen şiddet her geçen gün artarak devam etmektedir. Kadına yönelen şiddetin temelinde sağ muhafazakâr iktidarların; baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadın kazanımlarını zayıflatmaya, kadınları eve mahkum etmeye ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük politikaları yatmaktadır. Erkekler de bu kadın düşmanı politikalara sırtını dayayarak her türlü şiddeti çekinmeden uygulamaktadır. Erkek şiddetinin sorumlusu devlet politikaları ile erkek egemenliğinden faydalanan bütün erkeklerdir.

Dünyada ve ülkemizde sağ muhafazakâr iktidarlar, savaş ve şiddet politikalarıyla kadın kimliğine ve emeğine dönük saldırılarını sürdürüyor. Evde, işte, okulda, sokakta erkek şiddetine her gün daha fazla maruz bırakılıyoruz. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. Gerici politikaların izlediği siyaset toplumsal cinsiyet karşıtlığını yaygınlaştırıyor. Patriarkal düzen, vahşetini kadın bedeni, kadın kimliği üzerinden fütursuzca büyütmeye devam ediyor.

Erkek egemen siyasetin politikaları kapitalizmin milliyetçi ve tekçi ideolojilerin saldırılarına hizmet ederken eşitsizlikleri yeniden üretiyor ve erkek devlet şiddetini meşrulaştırıyor.

İstanbul Sözleşmesi iktidar tarafından bir gecede feshedildi. AKP bu yolla erkek şiddetini ve erkek egemen zihniyeti değiştirme yükümlülüğünü almayacağını açıktan duyurmuş oldu. Şimdi de 6284 sayılı yasayı tartışmaya açarak eril yargının nicedir süren cezasızlık politikalarını meşrulaştırıyor. Erkek şiddeti cezasız bırakılırken kendi hayatlarını savunan kadınlar oldukça ağır cezalarla karşı karşıya kalıyor.     

Haklarımız ve hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz. Sözleşme yeniden yürürlüğe girene, gereği yerine getirilene ve 6284 sayılı yasa etkin bir biçimde uygulanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadın düşmanlığında ortaklaşan, “yalnız yaşayan kadınları sahiplendirmekten” bahseden, çocuk istismarını meşrulaştıran ve ülkemizi ortaçağ karanlığına gömmeye çalışan bu gerici ve ataerkil zihniyeti, kadınlar eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükselterek, dayanışma ve iradeyle değiştirecektir.

Biz kadınlar buradayız, vardık, var olacağız. Hayatlarımıza da haklarımıza da emeğimize de sahip çıkacağız.

Elif’e, Sinem’e, Kıymet’e, Gülizar’a, Sedef’e, Serpil’e, Aynur’a, Hanife’ye, Senem’e; hiçbir kız kardeşimize yapılana sessiz kalmayacağız.

Sokakları da meydanları da yaşamlarımızı da terk etmiyoruz!

*Katledilen kadınlar isyanımızdır!

*Erkek adalet değil gerçek adalet!

*Erkek vuruyor, devlet koruyor!

*Yaşasın kadın dayanışmamız!

*Kimsenin namusu olmayacağız!

*Hayatı durdurma, şiddeti durdur!

*Susma haykır, yaşamak haktır!

 

[1] Platformun bileşenleri: Karya Kadın Derneği; Emek Benim Kadın Derneği; Muğla Feminist Hareket, Muğla Sol Parti, TİP, DEM, CHP, HYKP kadın kolları/komiteleri; Eğitim Sen; SES; Muğla Tabip Odası; Belediye İş; BES; bağımsız feministler ve bağımsız kadınlar.

[2] https://www.instagram.com/p/C_K2SLyopXK/

[3] https://www.instagram.com/p/C_Ino_DtziQ/

[4] https://www.muglapostasi.com.tr/senemin-tabutunu-kadinlar-tasidi

[5] https://www.hamlegazetesi.com.tr/haberleri/senem-kivrik

[6] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/senem-kivrik-cinayetinde-korkunc-ayrintilar-katil-erkegin-internetten-2242090

[7] Basın toplantısı ertesi gün yapıldı, ben katılamadım. https://www.instagram.com/p/C_OIUDPN6Vk/

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.