Judith Sylvia Cohen 20 Temmuz 1939’da Chicago’da doğdu. Daha sonraları sanatçı olarak Judy Chicago ismini kullandı. Feminist sanat anlayışının çok az konuşulduğu bir dönemde bu sanat pratiğini başlatan öncü isimlerden biri olarak kabul edilmektedir.
1960’lı yılların sonlarından itibaren, feminist hareket ve siyasi aktivizm sanat alanında da etkili olmuştur. Linda Nochlin feminist sanat tarihi yazınının temel metinlerinden biri sayılan 1971 tarihli Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok? isimli makalesinde büyük erkek sanatçı mitine meydan okurken sanat tarihinde kadın sanatçılara ayrılan yerin ne kadar az olduğunu dile getirir. Benzer bir şekilde Judy Chicago henüz öğrencilik yıllarında sanat dünyasının kadınlara karşı düşmanca tutumunun farkına varır. Pek çok röportajında çoğu kadının sanatçı olarak ciddiye alınmadığını, erkekler tarafından domine edilen sanat dünyasında kadın sanatçıların kendilerine yer bulmakta zorlandığını ifade eder. Örneğin okuldaki hocalarının çalıştığı konuları ve ürettiği biyomorfik işleri pek beğenmediğini anlatır. O dönem yükselişte olan kadın hareketi Judy Chicago’nun hislerine tercüman olur ve baskın sanat anlayışına uymaya çalışmaktansa kendi iç sesini takip ederek özgün sanat pratiğini oluşturmaya çalışır. İlk başlarda minimal sanat alanında çalışan Judy Chicago zamanla bu pratikten uzaklaşır ve sanat dünyasındaki fallus merkezciliğe karşı çıkmak için çeşitli vulva desenleri üretmeye başlar.
Feminizmin ilk on yıllık döneminde, feminist sanat kuramının araştırma alanlarından biri çağdaş sanatta ifadesini bulacak bir kadın duyarlılığının ve estetiğinin mümkün olup olmadığıdır. Bu sebeple Judy Chicago sanat pratiğinde kadınlıkla ilgili deneyimleri ve genel olarak kadın bedenine odaklanmayı tercih eder. Kadın sanatçıların bir araya gelip deneyim paylaşmasını ve ortak üretimlerde bulunmasını, bahsi geçen kadın estetiğinin açığa çıkması için esas kabul eder. 1970’ten itibaren Fresno State College’da Miriam Schapiro ile düzenlediği Feminist Sanat Programı bu açıdan önemli bir deneyimdir. Öncelikli hedefi sanat dünyasındaki ayrımcılıkların etkisini azaltmak olan bu program, klasik hoca-öğrenci hiyerarşisini kıran bir alan sağlayarak kadın sanatçıların kendi seslerini duyabilmelerini ve potansiyellerini daha iyi kullanabilmelerini sağlar. Şüphesiz ki o dönem için sadece kadınlara açık bir atölye oluşturmak oldukça iddialı bir harekettir.
Bu atölyelerin sonucunda 1972 senesinde Kadın Evi (Womanhouse) isimli sergi kurulur. İki aylık bir sürede on bin ziyaretçiyi ağırlayan bu sergi, içinde sadece kadınların olduğu, öğretmenlerin ve öğrencilerin bir arada yer aldığı bir sanat ve performans organizasyonudur. Her sanatçı kendisine ayrılan bir odada projesini özgürce gerçekleştirir ve sergileme imkânı bulur. Judy Chicago ve Miriam Schapiro’nun öncülüğünde gerçekleşen bu proje, kadınlık deneyimini merkeze alan ve çağdaş sanatta yepyeni bir tavrı ortaya koyan bir sergidir.
Geriye dönüp baktığımızda Judy Chicago’nun en önemli işi, feminist sanat üretiminin simgesel ürünlerinden biri sayılan Yemek Daveti (The Dinner Party) isimli yerleştirme işidir. 1974-1979 yılları arasında beş yıllık bir araştırma ve pek çok kadının iş birliğiyle gerçekleşen, bir oda büyüklüğündeki bu gösterişli iş, şimdiye kadar altı ülkede ve on altı farklı mekânda en az bir milyon ziyaretçinin beğenisine sunuldu.
Yemek Daveti isimli eser her birinde on üç oturma yeri olan üçgen formunda birleştirilmiş üç masadan oluşur. Vulva benzeri şekillerde yapılmış seramik tabakların her biri tarihe katkıda bulunmuş fakat gölgede bırakılmış önemli bir kadın figüre ayrılmıştır. Ayrıca pek çok tarihi kadın figürün ismi de yere işlenmiştir. Bir başka deyişle Yemek Daveti, her türlü toplumsal alanda varlık gösteren kadınların tarihi mücadelesine dikkat çeker. Yemek Daveti, vajina şeklindeki tabaklar aracılığıyla kadın bedeni ve cinselliğini yücelten ilk çağdaş sanat işlerinden biridir. Skandal etkisi yaratan bu eser, birçok erkek sanat eleştirmeni tarafından değersiz, garip hatta pornografik bulunmuştur.
Kaynaklar
Ahu Antmen (ed.), Sanat/Cinsiyet: Sanat tarihi ve feminist eleştiri, İstanbul, İletişim Yayınları, 2008.
Judy Chicago, The Dinner Party: Restoring woman to history, New York, Penguin, 1996.
Netflix belgeseli: Johanna Demetrakas, Feminists: what they were thinking, 2018.
Esra Sağlık, 1970 sonrası görsel sanatta kadınlığa dair izlekler, Sanatatak: http://www.sanatatak.com/view/1970-sonrasi-gorsel-sanatta-kadinlika-dair-izlekler
Gabriele Schor, Feminist Avant-Garde: art of the 1970s, Munich, Prestel, 2016.