Siteyi ilk açtığımızda elimizde kendi yazdığımız ve yakın çevremizdeki kadınlardan aldığımız birkaç yazı ile her güne bir içerikle büyük bir emek ürünü olan tarihimizden kısmı vardı. Feminizmlerimizin ve ilgilerimizin çeşitliliğini yansıtacak bir seçkiyle başladık.
Çatlak Zemin Hoşbulduk metninde de yazdığımız üzere bizler bu yolculuğa üretmek ve paylaşmak istediğimiz yazılar için bir adres oluşturma arzusuyla çıktık. Bir süredir feminist sözümüzün mail gruplarında, küçük grup toplantılarında sıkışık kaldığını hissediyorduk. Feminist sözü çoğaltacak bir alan açma olasılığı üzerimizdeki ataleti atmamıza yardımcı oldu ve Çatlak Zemin oraya çıktı.
Çatlak Zemin’de 10 -15 kadın beraber düşünmeye, ortaklaşılmış bir el yordamı ile ilerlemeye çalışıyoruz. Şimdi başlayalı bir yıl olmuşken geriye dönüp bakmak, feminist bir online yayın üretmenin arkasında olmak bizler için ne demekti diye düşünmek istedik.
İlk yazılarımızı birbirimizi dürtüp zaman zaman zorlayarak yazdık ya da etrafımızdaki kadınlara haber saldık. Siteyi ilk açtığımızda elimizde kendi yazdığımız ve yakın çevremizdeki kadınlardan aldığımız birkaç yazı ile her güne bir içerikle büyük bir emek ürünü olan tarihimizden kısmı vardı. Feminizmlerimizin ve ilgilerimizin çeşitliliğini yansıtacak bir seçkiyle başladık. Sonrasında yazı toplama işine ilk başladığımız gibi devam ettik, üzerine tanıdığımız/tanımadığımız kadınlar bizlere mail ile ulaşıp yazılarını paylaştılar. Gönüllü çevirmenlik yapabileceğini bildiren mailler bizi hem mutlu hem de motive etti. Türkçe olmayan kaynaklarda okuduğumuz ve önemli bulduğumuz, sevdiğimiz yazıları çevirdik. Herkes okusun istedik. Birlikte güçlendiğimiz coşkulu bir 8 Mart’ın ardından, beraber okumanın beraber konuşma arzusu, konuşmanın ise yazma arzusu yaratacağı umudu ve yönlendirmesi ile 1 Nisan 2017’de bir buluşma yaptık. 14 Ekim’deki ikinci buluşmamızda ise feminist pencereden bu kez laiklik konusuna birlikte bakacağız.
Bu noktada işin mutfağından bahsetmekte fayda var. Gelen yazılar için feminist düşünceye katkı yapmaları gibi bir ön kabul ile başlamıştık. Editör ekibimiz yazı seçen değil, Çatlak Zemin formatına uyan yazıları redakte eden bir konumda oldular. Kimi zaman ise yazılara ufak öneriler yaptılar. E-mail kutumuza düşen yazıların değerlendirilmesinden başlayarak siteye girişine, sosyal medya paylaşımlarına kadar gönüllü, kolektif bir süreç işliyor. İş bölümü elbette var ancak sabit değil. Profesyonel çalışanımız yok ve yazarlara geri bildirim, öneri yaptıktan sonra yazılara son halini verirken mutabakatı esas alıyoruz. Kısacası “feminist” tutumu sadece içerikle sınırlı tutmayıp, iş yapma “yöntem”ini de önemsiyor, gözetiyoruz. Bizim için “feminist yayıncılık” bunu ifade ediyor.
Özellikle de gelen yazılara ve okunma oranlarına baktığımızda bazı eğilimler göze çarpıyor. Bunlardan ilki erkeklere duyulan öfkeyi ifade etme ihtiyacı. Heteroseksüel feminist kadınların bir yandan hayatı feminist örgütleme mücadelesi verirken bir yandan erkeklerle cinsel/ duygusal ilişkiler kuruyor olmalarının önlerine serdiği dertler sık sık ifade ediliyor. Mesele cinsel/ duygusal ilişkiler ile sınırlı değil. Karma örgütlerde politika yapan feminist kadınlar da benzer bir dert ile paylaşma ihtiyacı duyuyor. Hal böyle olunca bu derdi dökmek de bu dertlerin dile döküldüğünü okumak da bir ihtiyaç haline dönüşüyor ve böylelikle bizim en çok okunan yazılarımız da ortaya çıkıyor.
Tarihimizden köşesine gelince… Bazen bir tek günü hazırlamanın saatler, günler alabildiğini deneyimledik. Zaman zaman araştırmalarımızı ortaklaştırıp paslaştık. Sonuçta tarihimize gösterilen ilgi oldukça yoğun ve bulaşıcı; biz de bundan gayet memnunuz.
Yola çıktıktan bir süre sonra Halet-i Ruhiye köşesi bir ihtiyaç olarak karşımıza çıktı. Zor bir yıl geçirdik, bir süredir zor yıllar geçiriyoruz. Olayları konuşmak, durum analizleri yapmak bazen kesmiyor. Tüm olan biten içerisinde nasıl hissettiğimizi/hissettirildiğimizi görmezden gelmek yerine duygularımızdaki ortaklıklara bakmak istedik, bu noktada Halet-i Ruhiye’ye gelen yazılar nefes oldu.
Her toplantımızda –evet belli aralıklarda toplantılar yapıyoruz– tartıştığımız bir başka konu feminist politikaya dair yazıların eksikliği oldu. Belki de bunun en önemli nedenlerinden biri feminist tartışmalar yapacak alanların bir süredir olmamasının bir sonucu olarak bilgi eşitleme ve fikir üretme alanlarımızın kaybolmuş olması. Mevcut durum böyle bir kısırlığı da beraberinde getiriyor.
Bir de Femihat var tabii. Femihat ülke gündeminden yorgun düşmüştü ama iyi bir tatil sonrası toparlanarak aramıza dönmek üzere.
Yeni yıldan neler mi bekliyoruz? Daha çok feminizm! Daha çok beraber feminist tartışma yapmayı, yorumlarda daha çok buluşmayı, birbiriyle konuşacak yazıları, bizi bambaşka yazılar yazmaya ateşleyecek yazıları.