Maria Luiza, Adalia, Ligia, Thereza, Helo, Ester… işte dizinin en güzel şeyi bu kadınlar ve her birinin kendilerini ve birbirlerini güçlendiren hikayesi.

*Bu yazı sözü geçen diziyle ilgili sürpriz gelişmeler (spoiler) içerir.

Coisa Mais Linda – Most Beautiful Thing henüz birinci sezonu çekilmiş 7 bölümlük Brezilya yapımı kadınların dayanışma hikayesini anlatan muhteşem bir dizi. 1959 Brezilyası ve kadınların toplumsal rolleri, birbirlerini güçlendirme hikayesi saklı. Dizinin künyesi, konusu, kamera açıları vb. diye şeyler yazmayı yeğleyemedim. Dizinin en güzel şeyi olan kadınlardan ve onların hikayelerinden ve dayanışmalarından arta kalırsa biraz teknik de yazabilirim 🙂 Dizinin erkekleri ise bildiğimiz hala hayatlarımızda olan babalar, kocalar, sevgililer, patronlar, onlar zaten her yerde bu yazıda yer alamayacaklar.

Maria Luiza, Adalia, Ligia, Thereza, Helo, Ester… işte dizinin en güzel şeyi bu kadınlar ve her birinin kendilerini ve birbirlerini güçlendiren hikayesi:

Dizi bir adada patlayan havai fişekler, ay ışığı, okyanusa mavi elbiseli heykel bırakan bir kadın ve şu sözlerle başlar: “Bir kadında güzellikten fazlası olmalı. Biraz hüzün. Biraz gözyaşı. Biraz hasret duymalı. Kırık bir kalbin atışı olmalı. Kadın olmanın verdiği hüzünden gelen bir güzellik olmalı.”

Maria Luiza, Sao Paulo’da yaşayan varlıklı bir ailenin kızı, sadakatli bir eş ve annedir. Eşi Pedro daha liberal bir kent olan Rio’ya restoran açmak için gitmiştir. Maria Luiza da Pedro işleri yoluna koyar koymaz oğluyla yanına gidecektir. Sao Paulo’dan, ailesinden ayrılmak, çocuğundan bir süre uzak kalmak Maria Luiza’ya zor gelse de oğluna “seninle okyanusta yüzeceğiz” sözünü verir. Rio’da kocası ve oğluyla yeniden aile olabileceğinin hayalini kurar. Yeni bir yaşam, sadakatli eş ve anne olarak. Bir akşam eşinden gelen telefonda “üzgünüm” sözü çıkar ve Maria Luiza sabah Rio’ya gider. Vardığında evde kimse yoktur ve restoran yapmak için tutulan mekan tam bir izbeliktir. Pedro tüm parayı da alıp ortalıktan kaybolmuştur. Maria Luiza eve döner ve Pedro’ya gelen aşk mektuplarını görür. İçmeye başlar, çığlık çığlığa ağlar, tüm mektupları ve fotoğrafları ve ona ait giysileri müzik eşliğinde yakmaya başlar. Arka fonda müzik, önde yanan aitliklerin alevinden çıkan ışık Maria Luiza’nın çığlıkları tam bir ritüel halinde akıp giderken, ateş büyür ve kapı açılır. Üst katta temizlik yapan Adalia’dır gelen ve çıkan alevleri söndürür. Her taraf dumanlar içinde, Maria Luiza zor nefes almaktayken onu alır ve yukarı çıkarır. Adalia çalıştığı evde ona çorba yapar, Maria Luiza’nın elini tutar ve “Yarın her şey çok güzel olacak,” der.

Maria Luiza çocukluk arkadaşı Ligia ile buluşur ve kocasının onu aldatıp, tüm parayı da alıp terk ettiğini söyler. Ligia, kocasının öldüğünü söylemesi gerektiğini öğütler. Eee ne de olsa bir erkeği toplum içinde küçük düşürmekten ve ailenin itibarını zedelemektense “öldü” demek hayatın akışına ve kocalığına daha uygun. Ligia bunu önerirken kendinden bildiği bir yerden söyler. Kocası ticaretle uğraşan zengin bir adam ve siyasetle de uğraşan önemli biridir. Ligia kocanın itibar sınırlarında mutlu bir evliliğin güzel, bakımlı eşi ve kocası bu kadar en’i bir arada bulunduran Ligia’ya ne kadar aşık olduğunu her fırsatta söyler. Ligia iş ve politik ortam toplantılarının da gözdesidir. Öyle ki bazı toplantı yemeklerinde üst düzey erkeklerin tacize varan sözlerine maruz kalır. Üst düzey için taciz ol(a)mayacağına göre, kocasının erkeklik teli titrese de atılan kahkahalar, yapılan kariyer planları arasında olsa olsa iltifattır. Kadehler dolmaya, şen kahkahalar eşliğinde her şey güzel ve üst düzey(li) olmaya devam eder. Ligia’nın bilinmeyen ki bilinse ayıp olacak bir güzelliği daha vardır: Sesi. Burada biraz ayıplardan da bahsetmek lazım: Kadın çalışamaz. Kadın kendini ifade edemez. Kadının bir babası veya kocası varken yalnız olması kabul edilemez. Hele hele “şarkıcı” olması hatta şarkı söylemesi meşrebe sığmaz. Erkeğin keyfini kaçıramaz, kendisi keyif alamaz. 59’ların Brezilyasından bahsediyorken bir yandan ne kadar tanıdık ve güncel ayıplar.

Ligia’ya biraz ara verip, o günkü buluşmaya devam edeyim. Aynı masada Ligia’nın kocasının kardeşi ile evli olan Thereza da vardır. Maria Luiza tüm olan bitenden sonra Sao Paulo’ya geri dönmekten bahsederken Thereza kendisini düzenledikleri tekne gezisine davet eder. Maria Luiza Rio’daki son gecesini teknede geçirmeyi kabul eder. Teknede müzikle büyülenir ve müziğe olan tutkusunu fark eder, kalmaya karar verir. Teknenin zirvesi olan direğe çıkar sonra da okyanusun derinliklerine kendini bırakır. Sonsuz bir mavilik, gökyüzünden gelen ışık ve huzurla sudan çıkar. O geceyi Thereza’nın evinde geçirir. Sabah Thereza: “Hayallerini yakala, seçeneğin var. Kolay olacağını söylemiyorum. Seçeneğin var diyorum. Sonra güçlenip akıllanacaksın ve hatta kocana teşekkür edeceksin,” der. Thereza’dan sonra bahsederim.

Maria Luiza artık evli olmayan ve yarım kalan hayallerini yapmaya kararlı bir kadındır. Restoran planı yerine caz kulübü açmaya karar verir. Bunun için elinde ne parası ne de yardımcı olacak kimse vardır. Adalia tekrar hikayenin içine dahil olur. Adalia kentin tepesinde yaşamaktadır. Tepenin insanları Samba’yla yaşayan yoksullardır. Kentin coğrafik olarak tepesindekiler, gündelik hayatta en dipte yaşayan, beyazların hizmetkarlarıdır. Bir gün Maria Luiza teknede tanıştığı müzisyenle tepeye gider. Adalia ile orada karşılaşır. Aralarında gayet mesafeli bir selamlaşma olur. Adalia ona: “Olduğun yere geri dön, sen buraları beğenmezsin,” der. Aslında onu yangından kurtardığı gün, yaptığı çorbanın ve tuttuğu elin şu anki kibrine vurgu yapar.

Bu arada babası Maria Luiza’yı almaya gelir. Onu alıp eve götürmek ister. Maria Luiza ise babasına restoran yerine bir müzik kulübü açma kararından bahseder ve ona güvenmesini ister. Baba ikna olmaz, itibarlarının sarsılacağını ve anne olduğunu hatırlatır. Maria Luiza kendi tarihini değiştirecek olan konuşmayı yapar: “Orada herkes beni Adamar’ın kızı ve Carlinhos’un annesi olarak görüyor. Tüm varlığım senin kızın, Pedro’nun karısı olma üzerine kurulu hatta şimdi Pedro’nun naçar dulu ya da onurunu yitirmiş karısı olacağım. Hayır baba! Ben kimliğimi geri istiyorum,” der. Babası onu para vermemek ve rezil duruma düşmekle tehdit eder. Maria Luiza’nın kafası karışır, havalimanına gider, oğlu ile telefonda konuşur ve geleceğini söyler. O anda bir kişi gitarıyla önünden geçer, üç dört günlük Rio yaşamı ve müzik aklına gelir. Kararını değiştirip Rio’da kalır. Artık hayallerini gerçekleştirme, kendisi olma zamanıdır.

Maria Luiza valizleri ile restoran için tuttukları mekana geri döner, oradan eve geçer. Asansör kapısında Adalia ve kızı ile karşılaşır. Aynı anda evinde çalıştığı kadın da apartmandan ayrılmaktadır. Asansöre binmesine izin vermez, merdivenleri kullanmasını söyler. Bu Arada Adalia’nın kızı bronşit olmuştur. Malu (Maria Luiza artık Rio’da Malu’dur) Adalia’nın kızına ilaç yapar. Bu arada: “Patronun hep böyle mi?” diye sorar. Adalia ise “Yalnız bir kadının başka seçeneği yoktur,” der. Adalia ve Malu karşılaştıkları ilk andan itibaren, birbirlerine yaptıkları çorba ve bronşit ilacının ötesinde şifa vermeye başlamışlardır. Malu, Adalia’ya müzik kulübü hayalinden bahseder, birlikte çalışmak istediğini söyler ve restorana giderler. Etrafı temizlemeye başlarlar. Bu iki kadın ellerinde süpürgeleriyle bir ömürlük bir enkaz gibi hayatlarını temizlemeye başlarlar. Malu bir yandan para bulmaya çalışır, bir yandan da bürokratik işlemler için insanlarla görüşür. Her çaldığı kapıda alaycı, aşağılayıcı, tacizkar tavırlara maruz kalır. Kredi için başvuruya gittiğinde, arkasında erkek olmayan kadına kredi verilmeyeceği ve iş kuramayacağı cevabını alır. Malu’nun kadın olması bu kadar önemsenip engellenirken kimsenin kocanın çaldığı paradan bahsedemediği yüksek düzey ilkeler manzumesi ile karşılaşırız. Kadın başına işyeri açmak hele de müzik kulübü açmak en ayıplar arasındadır. İş dünyası iş adamlarının elindedir, her zaman her yerde olduğu gibi, ha ayrıca en ahlaklısından… Malu tüm bunların ardından Adalia’nın yanına gelip yardım etmeye devam eder. Bir viski açar ve kadehleri doldurur. Annesinin iş sonrası babasına viski verdiğini, sonra kendisinin de kocasına aynısını yaptığını anlatır. Artık bunu istemediğini, o viskiyi içecek biri varsa o da kendisi olduğunu bilir. Adalia ile viskilerini içerler. Adalia “sen viski içerek erkek gibi olmak istiyorsun” derken, Malu “hayır, özgür olmak istiyorum” der. İki kadın özgürleşme yoluna çoktan çıkmışken aslında keyfini çıkarmaya başladıklarından ikisi de bihaber, viskilerini yudumlarlar. Adalia özgürlüğü kendinden uzak tutarken Malu ona ortaklık teklif eder. Beyaz zengin kadınla, hizmetçi siyah kadının hikayelerinin ötesinde somut ortaklık. Adalia tadilat için işçileri kendi çevresinden ayarlar. Ortalık hızla toparlanır ve gayet güzel bir mekan oluşur. Malu “iki çılgın kadın imkansızı mümkün kılıyorlar” yazar ve Adalia’ya imzalatır.

Bu dizinin başka bir karakteri Thereza’nın ise toplumsal roller açısından daha iyi bir evliliği vardır. Bir kadın dergisinde çalışmaktadır. Dergide tek çalışan kadın da Thereza’dır. Derginin konularını, içeriğini erkekler kadın isimlerini mahlas kullanarak yazmaktadırlar. Thereza dönemin feministlerindendir. Evliliği dışında da sürekli değiştirici ve dönüştürücü rol oynar. Patronla işe alımda kadınların olması gerektiğini söyler ve kavga eder. Dışarıda ise çalışan erkekler bir yandan Thereza’ya gayet tacizkar bakarken bir yandan da teklifi konusunda alay etmekten geri durmazlar. Thereza bir modaevinde Helo ile tanışır. Helo da kadınların model olarak askı gibi kullanıldıklarından bahseder. Thereza ona dergide iş teklif eder ve başlatır. Bu arada Thereza ile Helo arasında duygusal ve cinsel etkileşim başlar. Kadın erkek ilişkilerinin bu kadar sert ayrımın olduğu yerde heteroseksüel normlar da Thereza ve Helo tarafından sarsılmaktadır. Derginin yazıları da değişmeye başlamıştır. Thereza Brezilya’daki kadın işçilerle ilgili yazmaktan bahsederken, adamlar Brezilya güzelini yazalım diyerek alay ederler. Yalancı kadın kimlikleri fitness-moda-mutfaktan bahsederek kendi düşlerinin kadınlarını yazarlar. Thereza ise Helo ile birlikte derginin içeriğinde değişimi çoktan başlatmıştır. Erkeği memnun eden zavallı kadınlar yerine kendisi olabilen kadınların da sesi söze dökülmeye başlamıştır.

Bir akşam Thereza evinde parti verir. Ligia da partiye katılır, bir farkla yalnızdır. Tüm hayatını kocası ile iş ve siyaset adamlarının toplantı yemeklerinde geçirmektedir. O gece partide en sevdiği şeyi yapar, şarkı söyler. Evine döndüğünde şu çok mühim kocasına da şarkı söyleyip çok eğlendiğini anlatır. İşte o anda, itibarlı ve çok aşık koca, tokatla Ligia’nın sınırlarını hatırlatır. Başka bir akşam ise aynı koca iş yemeğinden gelir. Kendisi de o gün yeni dönem Rio başkanlığı teklifi aldığından çok eğlenmiştir. Ayrıca güzel karısının kalçaları da toplantı masasının ana gündemleri arasındadır. Tüm erkekler tarafından konuşulmuş ve seksiliği onaylanmıştır. Eve geldiğinde Ligia’nın salonda uyuyakaldığını görür ve kendisini bekleyen karısından çok memnundur. Ligia’yı zorla uyandırır. Ligia, isteksizliğini dile getirirken kocası ise tüm gecenin keyfi ile karısına tecavüz eder.

Malu ve Adalia ise müzik kulüplerini toparlamış ve artık açılışı planlamaktadırlar. Ligia ziyaretlerine gelir, elinde Rio’nun mühim insan listesi vardır. O arada Adalia’dan su ister. Adalia suyu getirir ve Ligia ona bardağı uzatır, işte o anda Malu bardağı kapar. Siyah bir kadının hizmetkarlığı Malu’nun hamlesi ile eşitlik ilişkisine dönüşmeye başlamıştır. O akşam sağnak halinde yağmur yağar ve kulübü su basar. Sabah Adalia ve Malu her tarafı dağılmış, çamur içinde bir yer görürler. Malu hıçkırıklar içinde ağlar. Adalia: “Bir süpürge, bir fırça ve kovayla hallederiz. Hatta iki süpürge,” der ve gülümser. “Daha önce nasıl halettiysek yine hallederiz,” der. Malu ise çok sert ve sadece kendini umursayan cümleler kurar. Kendi vazgeçtiği hayatından, kayıplarından bahseder. Adalia da kendi kurduğu hayatı nasıl alt üst ederek yanında olduğunu söyler. Kölelik çalışma koşullarını anlatır. Aynı olmadıklarını söyler. Malu ise haklı olduğunu ama Adalia’nın daha cesur olduğunu kabul eder. Adalia umut ve inanç dolu cümlelerinin karşılığında Malu’nun bencil yaklaşımını görür ve kulübü terk eder. Kurmaya çalıştıkları eşit ilişkinin inşası aslında o kadar da kolay olmayacaktır. Malu Rio’ya geri döner. Babası onun için yeni koca adayı bulmuş, yeniden birinin karısı ve anne olmasının hazırlıklarını yapmıştır. Malu ise mutsuz ve sıkışmış halde kendini bir gece caz bara atar. Orada bir kadın şarkıcıyı dinlerken gözleri ve sesi tanıdık gelir. O ses ve o gözler Ligia’dır. Ligia gizli şekilde arada Sao Paulo’ya gelip başka bir isim ve makyajla şarkıcılık yapmaktadır. Asıl Ligia, tam da o makyajla saklanmış sahnedeki kadındır. Malu ve Ligia o gece konuşurlar. Malu: “Keşke sesim senin kadar güzel olsaydı, seni kıskanıyorum,” der. Ligia ise: “Keşke senin cesaretin bende olsaydı, başka şehirde saklanmazdım,” der. Keşkelerin ortak özlemi, kendin olabilme, özne olma hali.

Malu bir ara annesi Ester’le dertleşir. Ester de bir dönem başka türlü yaşamak istemiştir. Tam tercih yapacakken Malu’yu terk edemediği için babası ile geçirdiği zorunlu yılları anlatır. Kızına eski hayatına dönememesi gerektiğini ve kendi pişmanlıklarını anlatır. Belirsizlik yaşadığı zamanlardan hatıra taşıyan bileziğini verir. Ester kendilerine verilen zorunlu hayatı reddetme cesaretini Malu’ya verir ve Rio’ya geri yollar.

Malu’nun Rio’da yolu ilk olarak tepelerden geçer. Adalia’yı bulur ama bu defa Adalia temkinli yaklaşır. İkisi de “imkansız olanı mümkün kılan çılgın kızlar” bu defa hukuki bir sözleşme hazırlayarak her şeyin eşit sahibi olurlar. “Kollektif şirket kurma anlaşması” imzalanır. Malu, Adalia, Ligia ve Thereza kulüpte buluşurlar, tabela asılır: Coisa Mais Linda (En Güzel Şey) artık açılışa hazırdır.

Açılış gecesine Ligia katılmak istese de aynı gün itibarlı kocanın mühim iş toplantısına gideceklerdir. Roma’ya bilet alarak Ligia’nın bir ara gönlünü kazanmayı başarmıştır. Onca toplantı yemeği sonrası şöyle baş başa tatil yapacaklardır. Ligia en azından böyle bir teselli ile kocasını affetmeyi seçmiştir. Şu mühim yemeğe gittiklerinde sis perdesi tamamen kalkar, Roma biletinin yeni siyasi kariyer için planlanmış bir gezi olduğu anlaşılır. Ligia sofradan hızla kalkar ve orayı terk eder. Nihayet çocukluk arkadaşı Malu’nun kulübünün açılışına gidebilecek ve müzik dinleyecektir. Açılışta müziği yapacak olan ünlü bir erkek müzisyen küfelik olunca gecenin imdadına Ligia’nın sesi yetişir.

Açılış gecesinde Adalia ve Malu gayet şık, amatör heyecanıyla Ligia ve Thereza’nın da desteğiyle güzel bir başlangıç yaparlar. Bunca emeğin ve heyecanın üzerine gecenin sonunda son viskilerini içerler. Ligia’nın kocası gelir. Onun hayatını terk edip kendi istediği yere gelen Ligia’yı tüm kuvvetiyle döver. Ligia’nın her tarafı çürük içindedir. Ligia, kocasından, itibardan ve tüm mühim işlerden kurtulmuş artık kendisi olabilmiştir.

Maria Luiza, Adalia, Ligia ve Thereza’nın kolektif aklı ve cesaretinin mekanı Coisa Mais Linda. Rio’da açılan bu yeni kulüp, kadın dayanışması ve kızkardeşlik yani “en güzel şey”.

Hepimizden hikayeler yaratan, adamların dünyasına inat var olmayı başaran tüm kadınlara sevgiyle…

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.