Afetin değil, beton ve inşaat çukurunun sonucu
6 Şubat depremleri, adil bir yaşam hakkı ve güvencesinin AKP iktidarının rant ilişkileriyle, inşaat sektörünün karanlık ve şaibeli dünyasıyla elimizden nasıl alındığını apaçık biçimde gün yüzüne çıkardı. Yaşadığımız kayıplar afetin değil, 20 yılı aşkın beton ve inşaat çukurunun bir sonucu. Bizim felaketimizden de kendine rant çıkartma peşindeki ikidar, deprem bölgelerinde inşaatların hemen başlaması için gerekli sözleşmeleri imzaladığını duyurdu bile.
Depremler bitmemiş, bölgeye çadır bile gitmemişken peşine düşülen rant
Biz henüz yasımızla boğuşur, birbirimizle dayanışmaya koşarken mülksüzleştirme çarkları dönmeye başladı bile. Bu depremin afete dönüşmesine neden olan, enkazda kurtarma yapmayan, kurtulanı yaşatacak bir tek adım atmayan, halkın dayanışmasının önünü kesmeye çalışanlar, felaketimizi kendi fırsatlarına çevirmeye yeltenmekte gecikmedi. Bu inşaat ‘hamlesi’ daha artçılar sürerken, bilim insanları yakın bölgelerde yeni depremlerin olabileceğine ve bölgede en az bir yıl inşaat yapılmaması gerektiğine dair görüşlerini paylaşırken geldi. Bir insan gömüldükten sonra mezarının yapılması için bir yıl beklenirken, koca kentlerin zemininin yeni inşaatlara uygun olmadığı açık. Bu acele niye?
Cumhurbaşkanından havuz medyasına AKP eliti, kendi iktidarları döneminde, kendi yandaşlarınca yapılan ve fahiş fiyata satılan dünya kadar bina çökmemişçesine, bir sonraki adım olarak kentsel dönüşüm işaret ediyor. Depremin yarattığı yıkım yine bir kentsel dönüşüm meselesi olarak tartıştırılsın istiyorlar. Çok iyi biliyoruz ki, AKP’nin ‘kentsel dönüşüm’ü, ranta, imar barışlarına, mevzuata uygun yapılmayan yapılara göz yumulmasına, mülksüzleştirmeye ve ayrımcılığa dayanıyor.
İnşaatı rant olarak gören, güvenli konut hakkına aykırı bu rantsal dönüşüm, AKP’nin seçim yatırımı. Onların yatırımı, bizim yaşam hakkımızı, güvenli, afete dirençli konut hakkımızı ve sağlıklı bir çevrede yaşam hakkımızı gasp ediyor. Hayatlarımızı sizin kâr ve rant hırsınızdan koruyacağız. Biz sizin planlarınıza razı olmayacağız; sizler hesap vereceksiniz.
Kentlerimizden ve hayatlarımızdan elinizi çekin
Güvenli konut hakkı, alelacele makro planlamalara, kabaran rant iştahına bırakılamaz. Devlet, depremzedeye konut satamaz! Devlet depremzedenin zararını tazmin eder; sağlıklı ve bilimsel bakış açısıyla yeniden kurulmuş kentlerde güvenli konut hakkını sağlar.
Depremler devam ederken, zemin henüz oturmamışken, topografya bu kadar değişirken inşaat yapılamaz. Hiçbir bilimsel inceleme yapılmadan, meslek odaları ve uzmanların görüşü alınmadan imzaladığınız ‘sözleşmeler’, doğrudan bizim yaşama ve barınma hakkımızı tehdit ediyor. İnşaat aceleniz, hem yarattığınız yıkımın delillerini saklama hem bu kez daha da geniş çaplı yağma ve soyguna girişme hamlesi.
Enkazını yağmaladığınız şehirlerden kovulanlar nereye gidecek? Sizin planlarınız, bizlere daha fazla yoksulluktan, yoksunluktan, gelecekte benzer ölümlerden başka hiçbir şey vadetmiyor. Depremden sonra çadır dahi vermediğiniz, ‘kentsel dönüşüm’ünüzden sonra diktiğiniz binalara para yettirip dönemeyecek olan milyonlar, çevre ya da büyük şehirlerde ucuz iş gücüne dönüşecek. Bu mülksüzleştirmenin ve sömürünün en büyük ceremesini yine kadınlar çekecek; kadınlar ve LGTBİ+’lar kaldıkları ya da gittikleri yerde en güvencesiz konuma hapsedilecek.
Oysa bizim artık doğal ve sosyal facialardan kendimizi koruyabilecek yapıları, kentleri inşa etmemiz lazım. İklim krizi ile, her yıl artan bir şekilde sel felaketlerine, aşırı sıcaklara ve aşırı sıcakların neden olduğu orman yangınlarına tanık oluyoruz. Paris İklim Anlaşması’na taraf olup, uluslararası iklim fonlarının bütçelerinden pay alma peşine koşan hükümet, bir günde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na çevirdi ancak, afetlere dirençli kent, konut, yaşam alanı konusunda eylem planları, göstermelik olmaktan öteye gitmiyor. Ortada ne kararlı ve uygulanabilir planlar var ne de şeffaf bir şekilde takibi yapılabilen bütçe.
Kentlerimizden elinizi çekin. Kentlerimizi rant ve seçim için değil, bilimsel yöntemlerle ve eşit katılım ilkesi ile yeniden inşa edeceğiz.
Gerçek ihtiyaçlara cevap verin
Depremden etkilenenlerin acil barınma sorunu, öğrencileri yurtlarından ve eğitim haklarından yoksun bırakarak ve depremzedeleri koşulları zaten kötü olan yurtlara yerleştirerek çözülmedi. Halen bölgede kalmaya, yaşamaya çalışan milyonlarca insan için, bir an önce yeterli sosyal donatıları ve ortak kullanım alanları, ulaşımı ve altyapısı olan konteyner kentler kurulmalı ve kalıcı konutlar yapılana ve sağlıklı yaşanabilir kentler kuruluncaya kadar konteyner kentler kullanılmalıdır. Bunun yanısıra bölgenin koşullarına ve yaşayanların taleplerine göre farklı barınma seçenekleri oluşturulmalı; bölgeden kendi olanakları ile ayrılan binlerce insanın vardıkları yerlerde hayatlarını sürdürmelerinin ya da geri dönmelerinin mümkün olacağı koşullar sağlanmalıdır.
Tüm bunların yapılabilmesi mümkünken iktidar bir barınma krizinin ateşini harlayıp, inşaatlara hemen başlama açıklaması yapıyor. İktidarın kaynaklarımızı sermayeye aktarma planlarına, yaşamımızdan ve geleceğimizden daha fazla çalmasına izin vermeyeceğiz.
Yaşama hakkımızı, anayasal güvencelerimizi AKP’nin rant hamlelerine ve yalanlarına karşı savunacağız.
Tüm toplumsal muhalefeti bu ‘kentsel dönüşüm’ tuzağından uzak durmaya, yaşam alanlarımızı depremlerden ve diğer afetlerden koruyacak bilimsel ve şeffaf bir yeniden inşa sürecinden yana olduklarını ve yaşananların sorumlularının hesap vermesini sağlayacaklarını açıklamaya çağırıyoruz! Seçimler yaklaşırken, gerçekten yapılması gerekenleri somut bir programla ortaya koyun, AKP’nin kentsel dönüşümünün bir seçimin daha merkezine oturmasına izin vermeyin.
Bu, inşaat-rant-yıkım döngüsünün karşısındayız. Bir kez daha rantınızın kurbanı olmayacağız!
Hesabı sadece idareden ve müteahhitlerden değil siyaseten AKP’den de soruyoruz.
6 Şubat’tan beri milyonlarca kişi tarafından dile getirilen istifa çağrısına katılıyoruz.
İstifa edin!