1945 yılından bu yana, 2.000’den fazla nükleer silah denemesi ve nükleer santrallerde meydana gelen birkaç büyük kaza, çevreye önemli miktarda radyasyon salınmasına neden oldu. Radyasyona maruz kalan kadınlar bir dizi psikolojik ve sosyal sonuçla karşı karşıya kaldı.
Rita Dvorkina
Nüfusun yoğun olduğu bir bölgede yaşanan nükleer silah patlaması kimseye merhamet göstermez. Ancak diğer silahların etkisine benzer şekilde, nükleer silah kullanımının sonuçları da erkekler ve kadınlar için farklı olabilir. [Rusyalı savaş karşıtı feminist aktivistlerin yayınladığı gazete] Kadınların Gerçekleri, nükleer silah kullanımının kadınlara verebileceği spesifik zararları ele aldı.
Neyse ki dünya 1945 yılından bu yana nükleer silah kullanımına şahit olmadı. Bununla birlikte, iki Japon şehrine yapılan nükleer saldırıların sonuçları, o zamandan bu yana yapılan 2.000’den fazla nükleer silah denemesi ve nükleer santrallerde meydana gelen birkaç büyük kaza, çevreye önemli miktarda radyasyon salınmasına neden oldu.
Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki’ye yapılan 1945 nükleer saldırılarından sağ kurtulanların ortalama yaşam süresi üzerine yapılan bir araştırma, kadınlarda radyasyona maruz kalma nedeniyle kansere yakalanma ve kanserden ölme riskinin erkeklerden neredeyse iki kat daha yüksek olduğunu gösterdi.
1986 yılında yaşanan Çernobil felaketinden sonra, özellikle nükleer santrallere yakın bölgelerde, çocuk ve ergenlerde tiroid kanserine yakalanmada bir artış kaydedildi. Belarus’ta teşhis anında on yaşın altında olan çocuklarda tiroid kanserine yakalanma oranı, kızlarda erkeklere göre ciddi anlamda yüksekti.
Hamile bir kadının yüksek dozda radyasyona maruz kalması, fetüste malformasyon ve zihinsel engellilik riskine yol açar. Ayrıca belirli bir radyasyon seviyesinden sonra düşük ve ölü doğum riski de yüksektir.
Radyasyona maruz kalan kadınlar bir dizi psikolojik ve sosyal sonuçla karşı karşıya kalır.
Hiroşima ve Nagazaki saldırılarından sağ kurtulan tüm Japonlar sosyal baskıyla karşı karşıya kaldı, “kirli” görüldüler, insanlar onlara korku ve şüphe ile yaklaştı. Ancak erkeklerin de kadınların da dışlanmış olması ile birlikte, kısırlık veya doğan çocuklardaki anormallikler için suçlananların erkekler değil genellikle kadınlar olduğu görüldü. Hayatta kalan kadınların çoğu “kirli kana” sahip oldukları inancı nedeniyle evlenemedi ve yoksulluk içinde bir hayata mahkum edildi.
Marshall Adaları’ndaki nükleer denemeler sırasında nükleer serpintiye maruz kalan kadınlar, tahliye sürecinde aramalarda yaşadıkları utançtan bahsettiler: Çırılçıplak soyularak muayene edildiler ve erkek akrabalarının ve erkek personelin yanında özel bir sıvıya batırıldılar. Hiroşima ve Nagazaki’deki nükleer saldırılardan sağ kurtulan Japon kadınlarının anlattıklarında da aşağılayıcı arama sahnelerinden defalarca bahsedilir.
Radyasyona maruz kalmanın psikolojik sonuçları da kadınlar için daha ağır. Çernobil kazasından sonra çoğu Avrupa ülkesinde kadınlar, erkeklere oranla daha fazla stres yaşadığını bildirdi. Çernobil’in yaklaşık 110 km kuzeyindeki Gomel şehrinde 18 yaşının altında çocuğu olan annelerde daha yüksek oranda ruh sağlığı sorunu görüldü.
Bir nükleer saldırıdan sağ çıkarak “şanslı” olan kadınların karşılaşabileceği sonuçları listeledik. Ancak bir nükleer patlama, istisnasız herkes için eşit derecede ölümcüldür. Nükleer savaş, insanlık için korkunç bir felakettir ve tüm gücümüzü bunun bir daha asla yaşanmamasını sağlamaya yönlendirmeliyiz.
Çeviri: Deniz Anastasia Keskin
Bu yazının orijinali femagainstwar sitesinde yayınlanmıştır.