“Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”

Dinlediğimizde ruha dokunan bu şarkının güftesi Türkiye’nin hece ölçüsünü ilk kullanan kadın şairi İhsan Raif’e, öyküsü ise İhsan Raif’in hayatının hüzünlü bir bölümüne ait.

1877 yılında, Beyrut’ta doğan Ayşe İhsan Raif, Çerkes kökenli Servet Hanım (ö.1913) ile son Osmanlı vezirlerinden Köse Mehmet Raif Paşa’nın büyük kızıdır. Sık sık taşrada göreve gönderilen babası, oğullarını eğitim için Avrupa’ya göndermiş, kendisiyle birlikte sık sık yer değiştiren kızlarının eğitimini ise gittiği yerlerde bulduğu özel hocalar tarafından sağlamış, küçük yaştan itibaren yetkin hocalardan müzik, edebiyat ve fransızca dersler aldırmıştır. İhsan Raif, Adana’da Danyal Efendi’den de dersler almış, bu sayede Ermeni bir dost çevresi edinmiştir. Günümüzde Şişli Kaymakamlığı binası olarak kullanılan Nişantaşı’nda, Rumeli Caddesi’nde hâlâ duran Taş Konak’ta yaşayan İhsan Raif’in edebiyata, öğrenmeye yeteneği ve geleceğe yönelik heyecanı ve umutları vardır.

Aralarında Rıza Tevfik’in de bulunduğu hocalarından iyi bir eğitim almıştır. Babası, İhsan Raif ve diğer çocuklarının eğitimlerinin saltanat mensuplarıyla denk olmasına dikkat etmektedir. İhsan Raif, dönemin şairlerinden Rıza Tevfik’in etkisiyle hece ölçüsüyle halk şiiri tarzında şiirler yazmaya başlar. Sade bir dili, yalın bir anlatımı vardır. Şiirlerinde doğa sevgisi, hüzün ve çocuksu neşenin yanısıra milli duygular da işlenmiştir.

En bilinen eseri “Kimseye Etmem Şikayet” adlı ilk şiiridir. Bu şiiri yazmasına yol açacak “talihsiz hadise” İhsan Raif 13 yaşındayken Taş Konak’ta yaşanır. Odasında kardeşi Belkıs’la oynarken bir gürültü kopar. Kapı açılır ve içeri hayatında hiç görmediği bir adam dalar. İhsan Raif’in hatıralarında “Arap Bacıların komplosu” olarak anacağı olayda içeri dalan ve İhsan’ı kaçırmaya kalkışan adam reji memuru Mehmet Ali’dir. Adam İhsan Raif’i kaçırmaya teşebbüs eder ama çocukların çığlıklarıyla geldiği gibi kaçarak kaybolur. Adamı görmek dışında onunla hiç bir yakınlığı olmadığı halde baba bu olayın faturasını İhsan’a keser. Çünkü bu olay ona göre namus meselesidir. Böylece 13 yaşındaki kızını acımadan Mehmet Ali ile evlendirir ve onları bir sürgün havasında İzmir’e yollar. Kızının gözyaşları ve yalvarmaları Raif Paşa’yı hiç etkilemez. İhsan Raif 13 yaşında evlenir, 14 yaşında anne olur. 1890 yılında ailesinden, sevdiklerinden, çocukluk masumiyetinden ayrılmanın hüznünü ve hayal kırıklığını yaşarken bir de hiç tanımadığı ve sevmediği kocaman bir adamın karısıdır artık. İşte “kimseye etmem şikayet…” diye başlayan o ünlü şiirini bu ruh hali içindeyken yazar. İhsan Raif Hanım çapkınlıklarıyla kendisini hayattan bezdiren kocasından boşanmasına izin çıkınca 27 yaşında ve üç çocuk annesi bir genç kadın olarak döner İstanbul’a… Aşk ve nefret hislerinin tümünü şiirine yansıtan İhsan Raif, ilk eşine olan hislerini şu mısralarla dile getirir: “Sabreyle Ali, bir gün olup mat olacaksın; ölsen dahi sen lanet ile yad olacaksın.”

Mehmet Ali Bora’dan boşandıktan sonra iki yıl gibi kısa süren ikinci evliliğini yapar.

İhsan Raif, Rıza Tevfik’le tanışmadan önce ilk şiirlerini, II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte çoğalan kadın dergilerinden biri olan Mehasin’de yayımlamaya başlar. 1908’de Meşrutiyetin ilan edilmesiyle birlikte oluşan özgürlük ortamı, kadınların bir araya gelerek taleplerini dile getirmelerine vesile olur. İhsan Raif de bu dönemde ateşli bir kadın hakları savunucusudur; kadınlar için üniversite açılamasını savunanlar arasında yer alır. Balkan Savaşı sırasında, Hilal-i Ahmer (Kızılay) cemiyetinde gönüllü hemşirelik yapar. Hilal-i Ahmer için yazdığı şiirlere bu deneyimleri yansır. Yardım sağlamak, gönüllü toplamak ve eğitime destek vermek için kurulan Müdaafa-i Milliye cemiyetinin Osmanlı hanımlar heyetinde de etkin olarak çalışır, toplantılara katılır. Balkan yenilgisinden sonra Müdafaai Hukuk derneğinin düzenlediği büyük mitingde de Fatma Aliye ve Halide Edip ile birlikte kürsüye çıkıp şiir okumuş kadınlar arasındadır. Mehasin’de yayımladığı şiirleri, o dönem henüz meşhur olmayan Halide Edip, Emine Semiye, Şükufe Nihal ve Fatma Aliye’nin yazılarıyla birlikte yayımlanır. Bunlar vatanperver şiirlerdir. Bu şiirler vesilesiyle üçüncü eşi olacak derginin yayın yönetmeni Şahabettin Süleyman’la tanışacaktır. Dönemin ünlü yazarı ve Rübab dergisinin yönetmeni Şahabettin Süleyman’la yaşadığı altı yıllık aşk ilişkisi, dağ kürü için birlikte gittikleri İsviçre’de Şahabettin’in İspanyol gribine yakalanarak iki üç gün içinde ölmesiyle noktalanır.

İhsan Raif, bu ani ölümden kısa bir süre sonra İsviçre’de Şahabettin Süleyman’la birlikte tanıştıkları sonradan Müslüman olacak ve adını Hüsrev olarak değiştiren Bel adında Strasburglu bir şairle dördüncü evliliğini yapar. Bu aşk ilişkisi şairin döneminde oldukça başarılı bulunan ve bestelenen şiirleriyle değil hakkında çıkan dedikodularla anılmasına neden olur. Son eşiyle İsviçre’de yaşayan şairin son yolculuğu ise tedavi için gittiği Paris’e olur. Orada geçirdiği bir apandisit ameliyatı sırasında, 4 Nisan 1926’da, 49 yaşında ölür. Rumelihisarı Kabristanı’na defnedilir.

Ölümü İstanbul gazetelerine şiirinin başarısını vurgulayan sözlerle yansır. Servet-i Fünun’da yayımlanan bir yazıda “Hece ölçüsü şimdiki gelişme çizgisinde değilken bununla ateşli şiirler söyleyen ilk Türk kadın şairi İhsan Raif Hanım belleklerde yaşayacaktır” değerlendirmesi, şairin şiirdeki öncü konumunu vurgular niteliktedir. İhsan Raif yalnızca şiir yazmakla kalmaz, şiirlerini besteler, piyanosunun başına geçip bestelediği şarkıları da seslendirir. Güfte ve bestesi kendisine ait on dokuz yapıtı saptanmıştır. Ayrıca başkalarının da bestelediği manzumeleri vardır; çoğu, şairin adı anılmadan seslendirilir. Latin alfabesine geçişle birlikte pek çok yapıt gibi İhsan Raif’in de şiirleri Latin harflerine aktarılmaz. İlk defa Kenan Akyüz, 1958 yılında yayımladığı Batı Şiiri Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi’nde Gözyaşları kitabından seçilen 11 şiiri, Latin alfabesinde antolojiye almıştır. Akyüz’e göre İhsan Raif, Türk kadın şairlerinin en lirik olanıdır.

Eserleri:

Gözyaşları (1914)

Kadın ve Vatan (1914)

Ağlarım

https://www.youtube.com/watch?v=HDIBU25z6X4

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.