69 bağımsız kadın ve LGBTİ örgütünü çatısı altında toplayan İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu, Aile Bakanlığı’nın düzenlediği ve İstanbul Sözleşmesi gereği oluşturulacak denetleme kurulu GREVIO adaylarını belirleyecek kurulun seçileceği 22 Aralık 2014 tarihindeki toplantıya katılarak eleştirilerini aktardı. Ancak vergi numaraları ve kaşeleri olmayan kadın gruplarına seçimde oy hakkı verilmemesi üzerine Platform üyeleri, toplantıyı terk etti.
Platform üyeleri toplantıyı terk ettikten sonra, kalan yaklaşık 25 kişilik grupla gerçekleştirilen seçim neticesinde, GREVIO adayını devlet temsilcileriyle birlikte belirleyecek kadın örgütleri olarak Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Kadın Sağlıkçılar Dayanışma Derneği’nin (KASAD) ve Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği (AKDER)’in belirlendiği öğrenildi.
Platform, sonrasında Türkiye GREVIO adaylığı için Feride Acar isminde ısrarcı oldu ve hükümet de GREVIO adaylığı için Feride Acar’ı belirlemek zorunda kaldı. Prof. Dr. Feride Acar, İstanbul Sözleşmesi Uzmanlar Komitesine seçildi.
İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu, toplantıyı terk ettikten sonra bir basın açıklaması yayınladı:
Bağımsız kadın örgütlerinin mücadelesi ile Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu ve çekincesiz kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklandığını açık şekilde ifade eden ve toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ortadan kaldırmayı amaçlayan en güncel ve kapsamlı metindir. Unutmayalım ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın Türkiye’nin sözleşmedeki imzasını geri çekmesine dair girişimlerde bulunduğu yönünde güçlü iddialar mevcuttur.
KADIN ÖRGÜTLERİ SÜRECE BAKANLIK’TAN ÖNCE DAHİL OLDU
Sözleşme gereği, Sözleşme’nin uygulanmasını izlemek üzere, Avrupa Konseyi bünyesinde görev yapacak, kısa adıyla GREVIO olarak anılan bir uzmanlar grubu oluşturulması gerekmektedir. GREVIO adaylarının belirlenme sürecini de içerecek şekilde, sözleşmenin uygulanması ve izlenmesine dair aylardır çalışan İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu’nda 77 bağımsız kadın ve LGBTİ örgütü yer almaktadır. Platform, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet alanında çalışan, bu alanda bilgi ve deneyim sahibi, kadın erkek eşitliğine inanan ve bunun için mücadele eden, yerel, ulusal ve uluslararası şiddet politikalarını yakından izleyen örgütlerden oluşmaktadır. Platform, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na Sözleşme’nin uygulanması için gereken adımların atılması, GREVIO ile ilgili Türkiye’de yürütülecek sürecin ana muhatabı olarak toplantılara katılma talebi, belirlenecek adayların taşıması gereken kriterler ve bu kriterleri taşıyan adaylarının isimleri, sürece dair görüş ve önerilerini içeren çok sayıda yazı iletti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu yazılı başvurulara hiçbir yanıt vermediği gibi, yalnızca web sitesinde yayınladığı “GREVIO adaylarının belirlenmesi” başlıklı bir metinle sivil toplumdan 15 Aralık’a kadar görüş istedi. Ancak görüş bildirmek için belirlediği son tarihten iki gün sonra GREVIO adaylarının seçimi ile ilgili tepeden inme şekilde belirlediği yöntemi duyurdu. Bakanlığın meşru bir gerekçesi olmaksızın dayattığı bu yöntem TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’ndan, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan, Dışişleri Bakanlığı’ndan ve Adalet Bakanlığı’ndan birer temsilci (toplam 6 temsilci) ve üç sivil toplum kuruluşundan birer temsilciden oluşacak (toplam 3 temsilci) dokuz kişilik bir kurulu içermektedir ve daha en başından, bağımsız STK’ları kamu karşısında etkisiz bir azınlığa dönüştürme amacı taşımaktadır.
İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu, bu duyuru üzerine de yönteme dair eleştirilerini, görüş ve önerilerini 19 Aralık’ta Bakanlığa yazılı olarak bildirdi ancak bu metinler Bakanlık tarafından dikkate alınmadı. Bakanlığın 22 Aralık tarihinde GREVIO süreci ile ilgili bir toplantı düzenleneceği bazı Platform üyelerine sadece1,5 gün önce bildirildi. Bu kez de, toplantıya katılacak örgütlerin örgüt başkanı tarafından imzalanmış kaşeli yetki belgelerini, vergi ve kütük numaralarını iletmeleri, yetki belgelerin ıslak imzalı aslını ve nüfus cüzdanlarını da yanlarında getirmeleri gibi pek çok bürokratik engel çıkartıldı. Platform üyeleri toplantıya katılacak temsilcilerinin adlarını bildirmelerine rağmen toplantı katılımları Bakanlık tarafından çeşitli bahanelerle engellenmeye çalışıldı. Tüm bunlara karşın Platform üyesi olan örgütlerden İstanbul, Ankara, Muş, Antalya, Adana, Adıyaman, Mersin, Bursa, Edirne, Antep olmak üzere 10 ilden 33 örgüt toplantıya katılmak üzere Ankara’ya geldi.Bürokratik dayatmalara karşı çıkan Platform üyeleri konunun asıl muhatabının kendileri olduğunu söyleyerek toplantıya katılmayı başardı.
BU ANTİDEMOKRATİK YÖNTEMİ KABUL ETMİYORUZ!
Platform üyeleri, apar topar düzenlenen bu toplantıda da, Bakanlıkça dayatılan yöntemin Sözleşmedeki sivil toplum katılımı ile ilgili yükümlülükleri ihlal ettiğini, antidemokratik olduğunu, yıllardır şiddet alanında çalışan örgütlerin bu konunun ana muhatabı olduğunu, toplantıda seçim yapılmaması gerektiğini, yapılsa da meşru olmadığını, şeffaf ve katılımcı yeni bir yöntem belirlenmesi gerektiğini dile getirmesine rağmen bu eleştiriler dikkate alınmadı. Israrlı şekilde seçim dayatması yapıldı, oy kullanmak için kaşe, tüzel kişilik gerektiren belgeler istendi, sivil toplum olarak sadece derneklerin ve vakıfların kabul edileceği Bakanlık yetkililerince dile getirildi. Bunun üzerine tüm Platform üyeleri toplantıyı terk etti.
HÜKÜMETİN TERCİH ETTİĞİ STK’LAR SEÇİLDİ!
Platform üyeleri toplantıyı terk ettikten sonra, kalan yaklaşık 25 kişilik grupla gerçekleştirilen kurmaca seçim ile Hükümet eliyle kurdurulmuş olan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve Kadın Sağlıkçılar Dayanışma Derneği’nin (KASAD) yanı sıra Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği’nin (AKDER) “seçildiği” öğrenildi. 9 üyesinden 6’sının kamu temsilcisi olduğu böyle bir kurul kabul edilmeyeceği gibi kurula “seçilmiş” olan dernekler açısından da hükümetin tercihini önceden yaptığı açıktır. Bu süreç meşru değildir. Kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası bir sözleşmenin izlenmesinin kamunun ağırlıklı olduğu böyle bir kurula havale edilmesi kabul edilemez.
22 Aralık’taki toplantının bu kurulda yer alacak üç sivil toplum kuruluşunun belirlenmesi amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir. Oysa ki, Hükümet’e yakınlığı ile bilinen bazı STK’lardan oluşan Türkiye Aile Platformu’nun (TÜRAP), daha görüş alma süreci bitmemişken, sosyal medyada paylaştığı ve Bakanlığın dayattığı “kamu ağırlıklı bir kurul ile aday belirleme” yöntemini ve kurulun yapısını ifşa ettiği toplantıya çağrı metinleri, sürecin kimlerle organize edildiğinin ve sivil toplumdan görüş alma sürecinin göstermelik olduğunun kanıtıdır. TÜRAP’ın kadına yönelik şiddet konusuyla ilgili bilgi ve deneyim sahibi olmayan, konuyla alakasız İstanbul Fatihleri İzciler Kulübü Derneği ve HAPKİDO Federasyonu gibi çok sayıda üyesi olan bir platform olduğu göz önüne alındığında, görüş isteme sürecinin Sözleşme’nin amaç ve içeriğine aykırı ve şeffaf olmayan bir şekilde işletildiği ortadadır.
BU SEÇİM YOK HÜKMÜNDEDİR!
Bakanlığın ortak hareket ettiği bu “STK”lar; Sözleşme’nin, kadına yönelik şiddet ile ilgili olarak alınacak önlemlerle “aile yapısına”; LGBTİ bireyler için getirilen ayrımcılık yasağının “toplum yapısına” zarar vermesini önlemek (!) üzere “seferberlik” ilan etmiş gruplardır. Bakanlık bünyesinde oluşturulan bu yeni “kurul” ise, İstanbul Sözleşmesi sürecinden, kadın ve LGBTİ örgütleri dışlayarak, bizzat sözleşmenin içeriğini çarpıtma ve uygulanmasını engellemek üzere oluşturulmuş bir kuruldur.
Türkiye’nin daha şimdiden Sözleşme’yi ihlal etmesi, ilerleyen süreçte de Sözleşme’nin uygulanmasında yeni ihlallerle karşı karşıya kalacağımızın kanıtıdır. İstanbul Sözleşmesi kadınların kazanımıdır ve mevcut hükümetin keyfi kararlarıyla uygulanamaz. Sözleşme’nin amaç ve içeriğine aykırı davranılmasına izin vermeyecek, Sözleşme’nin ana muhatapları olarak uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bağımsız kadın ve LGBTİ örgütlerinin sürece katılımının engellenmesi sadece İstanbul Sözleşmesi’nin değil, Avrupa Konseyi’nin Sivil Toplumun Karar Verme Süreçlerine Katılımıyla İlgili İyi Uygulama İlkeleri’nde de şart koşulan şeffaflık ve eşit katılım ilkelerinin ihlal edildiğini başta Avrupa Konseyi olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası mekanizmalara taşıyacağımızı duyururuz.
İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu
23 Aralık 2014