Orgazm bazen öylesine yoğun yaşanır ki yaşam arzusu neredeyse ölüm dürtüsüne yenik düşer ve kişi bu sonsuz gerilim-rahatlama döngüsünden kurtulmak ister. Fransızlar bu yüzden ona “küçük ölüm” der, la petite mort…

Azize Teresa’nın Vecdi

Fransızca’da orgasme, İngilizce’de orgasm, Almanca’da orgasmus; cinsel uyarım ve zevkin en yüksek noktası, doyum anlamına gelir. Orgazmın kelime kökeni orgasmos, Eski Yunanca’da şiddetli uyarım demektir. Kelimenin fiil hali ise şiddetle arzulamak, dolup taşmak, yanıp tutuşmak anlamına gelir. Alfred Kinsey 1950’de, cinsel faaliyetin hareketlerinin ve gerilimlerinin aniden kesilmesi ardından gelen rahatlama/huzur olarak tanımlar orgazmı. Dünya Sağlık Örgütü’nün kadın orgazmı komitesi ise (ki evet böyle bir komite var); Yoğun zevk duygusunun değişken ve geçici bir doruğudur orgazm, başkalaşmış bir bilinç hali yaratır, genellikle vajinayı saran pelvik çizgili kas yapısında istemsiz ritmik kasılmalar görülür, çoğu zaman rahim ve anüste seksin neden olduğu vazokonjesyonu (damarların kanla dolması hali) çözen kasılmalar, genellikle kendini iyi hissetmeye ve rahatlamaya neden olur. diye tanımlar. Ancak orgazm salt çok yönlü bedensel bir olgu ya da işlev değil, bir yaşanmışlık hali ve kişisel tecrübenin bir özelliğidir.

Eğer kişi orgazmı tek başına deneyimliyorsa buna soloorgazm ya da otoorgazm denir. Yani eylemin öznesiyle nesnesi, deneyimleyen kişi ile tetikleyen kişi aynıdır. İki ya da daha fazla kişi tarafından deneyimleniyorsa da heteroorgazm olarak anılır, ancak burada kastedilen heteroseksüel iki kişi değildir. Partnerlerin aynı anda/eş zamanlı deneyimlediği orgazma ise düoorgazm adı verilir, ki kendisi Hollywood’un ve porno endüstrisinin hayatımıza soktuğu ve çoğu zaman arzu edilen sıklığı ile gerekliliği tartışmalı bir hedeftir.

Orgazm olabilmenin temel ilkesi, rasyonel olarak kontrolü bırakabilmekten geçer. Her defasında sanki ilk kez yaşanıyormuş gibi büyük ve eşsiz bir deneyim olmalı, kişiyi sürekli ve yeniden hayrete düşürmeli, serseme çevirmelidir. Bu nedenledir ki kişi sürekli bir yenisinin peşine düşer; ne kadar çok tatmin olursa o kadar çok yenisini ister.

Kimileri için sadece bir hafiflemedir, bir nevi dürtü ve güdülerden kurtulma; kimileri içinse metafizik boyutlara geçişin sınırında bir deneyimdir. Bazen öylesine yoğun yaşanır ki yaşam arzusu neredeyse ölüm dürtüsüne yenik düşer ve kişi bu sonsuz gerilim-rahatlama döngüsünden kurtulmak ister. Fransızlar bu yüzden ona küçük ölüm der, la petite mort

Orgazm, kısa bir zaman dilimi içindeki farklı duygulardan oluşmuş bir kokteyldir aslında. Tam da bu hâli onu benzersiz kılar. Arzu, coşku, mutluluk, hırs, ihtiras, şehvet, yaşam sevinci, neşe, sıcaklık, kutluluk, huzur, bazıları için okyanussal sevinç… Bir sürü duygunun peş peşe ve iç içe geçtiği, aslında kısacık bir zaman dilimi. Kutluluk ruhsal dengeyi, çoğunlukla çatışma halindeki ruhsal bileşenler arasındaki uyumu, iç huzuru ifade eder. Orgazm sonrasının sunduğu duygu budur; hafifleme, ödüllendirilme ve hoşnutluk.

Peki evrimsel açıdan orgazm nasıl değerlendirilebilir?

Milyonlarca yıldır tüm yaşam formları üremek zorunda kalmıştır, bu nedenle de cinsellik evrim yolundan ilerlemiş en temel hatlardan biri olmuştur. Peki orgazm neden vardır? Onsuz da üremek gayet mümkündür çünkü. Verilecek en hızlı yanıt, “çünkü zevk veriyor, vermeseydi üremezdik” olacaktır. O zaman ikinci soru gelir hemen akıllara, hayvanlar cinsellikten zevk alır mı, evetse gelişimin hangi aşamasından itibaren olur bu?

Primatlar, orgazma en yakın deneyimi yaşar ve kas kasılmaları, taşikardi-taşipne (kalp atım ve solunum sayısında artış), kan basıncında yükselme gibi insanlarınkine benzer fizyolojik reaksiyonlar gösterirler. Primatlar içinde bonoboların ise özel bir yeri vardır. 120’ye yakın üyeden oluşmuş büyük gruplar içinde yaşarlar, dişi bonobolar tarafından domine edilir, buna rağmen genelde yatay bir hiyerarşi sürdürürler. Duygudaşlık yapabildiklerine dair işaretler gösterirler, yaralı grup arkadaşlarına sarılıp mırıldanırlar örneğin ya da hislerini ses çıkarıp surat asarak/mimik kullanarak ifade ederler. Elleme, okşama, sürtünme, oral seks, öpüşme gibi her türlü cinsel eylemde bulunan bonobolar, cinsel ilişkiye ise genelde yüz yüze girerler ve çoğu biseksüeldir. Tarif edilen haliyle bonoboların doyumu/hazzı önemsediğini ve bunun için çabaladığını söylemek pek de yanlış olmaz herhalde.

Herhangi bir türde üreme amacıyla erkeğin spermini dişi bedene ulaştırması ve bunun için (hadi) bir orgazm yeterlidir, fazlası enerji israfı olur diyelim. O zaman kadın orgazmı neden vardır acaba? Bu konudaki üç teoriden ilki, orgazm kasılmalarının spermlerin emilmesine ve aralarında iyi durumda olanların ayıklanmasına yardımcı olduğu; diğeri yüksek haz beklentisi olmadan dişinin çiftleşmeye yanaşmayacak oluşu ve sonuncusu ise iyi bir ilişkiye girilebilecek doğru eşi bulmayı sağladığıdır. Eğer kadın orgazm olamıyorsa erkek yanlış kişi demektir. Bu teorilerden hangisinin hakikat olduğu açıklığa kavuşturulamamış olması önemli midir? Yoksa hayatta sadece kadını hoşnut etmek üzere var olduğunu düşünerek bu biyolojik asimetriyi lehe çevirmek mümkün müdür?

Dişi homo erectus’un pelvisi (leğen kemiği) büyük beyinleri dolayısıyla büyük kafaları taşımaya yetecek genişlikte değildir, bu nedenle bebek merkezi sinir sistemi yeterince gelişmeden ve dolayısıyla yoğun bir doğum sonrası yenidoğan bakımına ihtiyaç duyarak doğar. Belki de bu yüzden evrim, üreme işlevine ek olarak duygusal bağlanmayı geliştirmiştir. Bu bağ sayesinde ziyadesiyle zahmetli olan bakım verme işlevi üstlenilebilmiş, bu durum yenidoğanın hayatta kalmasını güvence altına almıştır diyebiliriz.

Evrimin ürünleri başlangıçta türün devamlılığı üzerine yoğunlaşmakla birlikte zamanla bağımsızlaşır ve kendi başlarına var olurlar. İnsan için orgazm, evrimsel gidişatta böyle bir bağımsızlaşmadır. Çünkü üreme işlevine sınırlı kalmamış; ruhsal, düşünsel, sembolik, toplumsal ve kültürel bir olguya dönüşerek insanileşmiştir. Yani üreme işlevinden, biyolojik komponentinden çıkmış ve gerçek anlamda yaşamsallaşmış, sosyalleşmiş, politikleşmiştir.

Cindy Meston ve David Buss; Kadınlar Neden Seks Yapar isimli kitaplarında, kadınların hangi motivasyonla seks yaptığını araştırmış ve 237 farklı neden sıralamışlardır. Bunlar arasında; rahatlatıp uykuya dalmayı kolaylaştırma, bağırsak hareketlerine yardımcı olma, can sıkıntısını giderme, konsantrasyon arttırma, iletişimi geliştirme, gençleştirme, muhteşem bir doğum günü hediyesi olma, yeni bir cana hayat verme, kışları ısıtma, ağrıyı aspirinden daha iyi kesme, kalori yakma, yazar tıkanıklığını giderme, jetlagi unutturma, fazla çalışmayı önleme gibi nedenler sayılmıştır. Eğer orgazmı, hele ki kadın orgazmını salt evrimsel bir bakışla yorumlayacak olsaydık, bu 237 ayrı nedeni nereye koyacaktık?

Ain Sakhri Aşıkları

Masters ve Johnson, insanda cinsel davranışı ve cinsel tepki döngüsünü keşfeden ve bunu 1960’lı yıllarda yapan iki devrimci araştırmacı. Bugün bildiğimiz birçok şeyi onların merakına, cesaretine ve çalışkanlıklarına borçluyuz. (İzlemeyenleriniz varsa, onların öykülerinden uyarlama Amerikan TV dizisi, Masters of Sex, tüm malum mecralarda ulaşılabilir, iyi de olduğu söylenebilir). Onlar bize insanda cinsel yanıt döngüsünü öğretmeden önce de, aslında tarih boyunca cinsellik insanların merak ve ilgi konusu olmuştur. Cinsel ilişkideki kucak kucağa bir çifti gösteren heykelcik, Ain Sakhri Aşıkları,11.000 yıldan fazla zaman önce yapılmıştı ve Valdaro Aşıkları 5.500 yıllık bir mezarda birbirlerine sarılarak yatmaktaydı. Lorenzo Bernini tarafından yapılan Azize Teresa’nın Vecdi heykeli bize orgazmı gösterirken İncil’de onun ağzından aktarılan dua şöyleydi:

“O kadar şiddetliydi ki, acıyla haykırdım feryat figan. Ama tam da o anda öylesine sonsuz bir boşluk hissettim ki ebediyen sürmesini diledim.”

Valdaro Aşıkları

Bir de Yunan mitolojisinden Teiresias vardır. Rivayete göre Teiresias, bir zamanlar çiftleşen iki yılan görmüş, bir sopa alıp dişi yılanı öldürmüş ve kadın olmuş. Yedi yıl sonra yine aynı yerde aynı çiftleşmeyi görmüş, bu sefer erkek yılanı öldürmüş ve yeniden erkek olmuş. Yaşadığı bu olay tanrılara kadar ulaşmış, Zeus ile Hera, erkeğin mi yoksa kadının mı seksten daha çok zevk aldığını tartışırlarken bir cevap bulabilmek için doğal olarak Teiresias’a başvurmuşlar. Teiresias: Erkek bir zevk duyarsa, kadın onun dokuz mislini duyar. diye buyurmuş. Tartışmayı kazanmaktan memnun olan Zeus, Teiresias’a kâhinlik yeteneği ile uzun bir ömür vermiş, Hera ise kadınlığın sırlarını açığa vurduğu için gözlerini kör etmiş. İşte böylece kadın orgazmının daha şiddetli olduğu bilgisi günümüze kadar anlatılagelmiş. Masters ve Johnson ise buna itiraz etmiş, “gidiş yolu farklı olsa da alınan zevk aynıdır” demiştir. Cinsiyetler arası farkın kadınların tekrarlayan kereler ve art arda orgazm olabilmesi olduğunu göstermiştir. Yine de kadınların payına ahlaksızlık ve cadılıkla itham edilmek, şeytanlarla birlik olmakla suçlanmak kalmıştır.

Teiresias

Simone de Beauvoir, kadın ve erkek cinselliği arasındaki farkı şöyle anlatmıştır: “Şehvetin kadın ve erkeklerdeki görünümü hiç de aynı değildir. Kesin olan bir şey varsa o da birleşmenin erkek için boşalma gibi kesin bir biyolojik amacının olduğudur. Elbette bu amaç bir yığın çok karmaşık başka yönelimden geçerek hedeflenir, ama bir kez gerçekleştiğinde arzunun doyurulması değilse bile bir sonucu, en azından ortadan kalkması olarak görülür. Kadındaysa tam tersine başlangıçta hedef belli değildir ve fizyolojik olmaktan çok psikolojik bir nitelik taşır. Kadın heyecanın, genel olarak şehvetin peşindedir ama bedeni aşk edimi için hiçbir kesin sonuç tasarlamaz. Bu yüzdendir ki onun için birleşme hiçbir zaman tam olarak sonlanmaz, hiçbir amacı yoktur. Erkeğin hazzı son hızla yükselir, belli bir eşiğe eriştiğinde tamamlanır ve ani bir orgazmla sönümlenir. Kadın hazzı ise tüm bedene yayılır, her zaman cinsel organlarda odaklanmaz, öyle olduğunda bile vajinadaki kasılmaları gerçek bir orgazmdan çok, ritmik olarak doğan, geriye çekilen, yeniden oluşan, bazı anlarda doruğa erişen, ardından arası açılan ve hiçbir zaman tam olarak yok olmadan eriyen bir dalgalanmalar sistemi oluşturur. Hiçbir belirli sonucu olmadığı için haz, sonsuzluğun peşindedir. Kadının erotik olanaklarını sınırlayan, kesin bir doyumdan çok çoğu kez sinirlerin veya kalbin yorgunluğu ya da psikolojik bir doygunluktur.”

Feminizmin öncül sloganı “kişisel olan politiktir”i cinsellik için yorumlayacak olursak “mastürbasyon da politiktir” diyebilir miyiz? Herkes mastürbasyon yapar. Yaşlılar-gençler, erkekler-kadınlar-queerler-nonbinaryler, bütün kültürlerde, bütün zamanlarda…Evrimsel bakış açısı kısmen üreme odaklı olmasına rağmen evrim, üremeye faydası olmayan cinsel eylemleri, yani mastürbasyonu da açıklar. Öyle ki vücudu eskimiş spermlerden temizler ve sperm üretiminin devam etmesini sağlar. Evet bildiniz, bu da erkek mastürbasyonu açıklaması oldu. Kadınlar neden mastürbasyon yapar yahu Evrim Bey?

Mastürbasyonun birçok avantajı vardır; kişinin kendi cinsel özelliklerini, neyi/nasıl sevdiğini keşfetmesini sağlar, sadakatsizlik cinsel isteksizlik kıskançlık içermez, özgürlüğün mihenk taşıdır, kimse tarafından denetlenmesi mümkün değildir ve özünde kural tanımazdır. Her insan kendisi ile istediğini yapabilir. İyi bir cinsellik için de özgür olmak mecburidir. Ancak mastürbasyon tarih boyunca dinlerin ya da otoriter eğilimlerin hedefinde olmuştur.

Bir Hristiyan anlatısı olarak, Aziz Onan, abisinin eşi ile cinsel ilişki kurmakta ancak gebelik oluşmasından endişe ettiği için dışarı boşalmaktaydı. Mastürbasyon için bu azizin isminden hareketle onanizm tanımı getirilmiştir. Ortaçağ Hristiyanlığı onanizmi tabii ki reddetmiş, doğrudan üremeye hizmet etmeyen tüm hazlar günah olarak ilan edilmiş, lanetlenmiştir. Vatikan mastürbasyon için “hastalıklı bir edim” demiştir. Sonuç olarak mastürbasyon günah, doğaya aykırı, çiğ ve bağımlılık yapıcı olarak tanımlanmıştır. Talmud Yahudiliği mastürbasyonun kendisinden çok meninin üremedeki verimliliğini dert edinmiştir. Genel olarak Yahudilikte de cinsellik dizginlenir, üreme işlevi ön plandadır, tutku ve şehvet geride. Bu konuda yapılmış bir şaka vardır hatta.

-Dansa izin var mı?diye sorulur.

-Hayır, fazla şehvetli.

-Sekse izin var mı peki?

-Evet, millet üremeli.

-Ayakta sekse izin var mı?

-Hayır, dansa dönebilir.

1758’de David Tissot tarafından yazılan Onanizm, Kendi Kendine Tatminin Neden Olduğu Hastalıklar isimli kitapta; mastürbasyonun, oral ve anal seksin hastalık yaptığı, uzuvlarda uyuşukluk, başta güçsüzlük, yüzde solgunluk, gözlerde baygınlık ve memelerde sarkıklık oluşturduğu söylenmiştir. Modern bilimin mastürbasyon aleyhinde söylenen her şeyin tıbben yanlış olduğunu ortaya koymaya başlaması 19.yüzyıl sonlarını bulmuştur. Histerik semptomlardan muzdarip kadınların tedavisinde kullanılan elektrikli vibratörlerin keşfini, eğlenceli bir dille anlatan Hysteria isimli filmi bu açıdan önerebilirim.

Cinsellik tarih boyunca insanlığın gündeminde hep üst sıralardadır. Ancak performans toplumu olmanın bir handikapı olarak orgazm etrafında koca bir endüstri ve abartılı bir söylem gelişmiştir. Sinema ve televizyonda, gazete ve dergilerde, kitap piyasasında ve tabii ki internette… Ona ulaşmak şarttır, olmuyorsa her şey boşunadır. Bu konuda toplumu kalıplar içerisine sokan aslında bizzat pornografi endüstrisidir. Büyük ölçüde erkekler için üretilen pornografinin vazgeçilmez bir öğesidir orgazm. Kadının orgazmı daha az görünür olduğundan endüstri daha çok göze çarpan erkek orgazmı üzerine yoğunlaşır. Cinsel kurtuluşun sözcüleri, pornografinin tek taraflı, yani erkek odaklı olduğundan, kadın karşıtı olma eğilimi taşıdığından ve kadınları aşağıladığından bahseder. Bu nedenle ana akım pornografinin yerine feminist pornografi ortaya çıkmıştır. Bu akımın ilk nüvelerinin atıldığı yılları anlatan Deuce dizisine bakmayı düşünebilirsiniz.

Toparlayacak olursam (çünkü ziyadesiyle dağıttım), herkesin cinselliğini bütünüyle ve her yönüyle yaşamaya hakkı vardır. Bu salt bir kültürel hedef ya da norm değil aynı zamanda temel bir insan hakkıdır. 21. yüzyılda hâlâ varlığını sürdüren, kadın cinselliğinin bastırılmasının en somut örneği olan kadın sünnetinin, aslında daha doğru bir tanımlamayla genital sakatlamanın ortadan kaldırılmadığı ve LGBTİ+’ların kendi gibi var olamadığı bir dünyada ne cinselliğimiz özgür kalır ne orgazmlarımız.

Orgazmlarınız özgür olsun.

Kaynaklar

Dorian Solot, Marshall Miller, Yaşasın Orgazm

Claus Steffen Mahnkopf, Orgazmın Felsefesi

Julia Heiman, Leslie Lopiccolo, Joseph Lopiccolo, Kadınlarda Orgazm Olma Yöntemleri

Cindy Meston, David Buss, Kadınlar Neden Seks Yapar

Robert Muchembled, Orgazmın Tarihi

Bir cevap yazın

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.