İçeriden ve dışarıdan olma konumu sabit olmadığı gibi artı ya da eksileri de net değil.
Genç, feminist bir kadın araştırmacı olarak saha çalışması yürütmek benim için çok keyifli ve farklı bir deneyimdi. Tez çalışmam esnasında, görüşmeci aradığım süre zarfında yaşadıklarım, genç bir kadın araştırmacının, İngilizce “explain” yani açıklamak anlamına gelen kelime ve “man” yani erkek kelimesinin birleşmesinden oluşmuş bir kelime olan “mansplaining[1]”e defalarca maruz kalmasının vücut bulmuş hali gibiydi. Mansplaining kelimesi bir erkeğin, başka birine (genellikle bir kadına) bir şeyi tepeden bakarak ve küçümseyici bir tonla açıklamasına deniyor. Kadınlara uzmanlık alanlarında dahi konuşma imkanı verilmemesi, bu konularda erkekler tarafından küçümseyici ve üstenci bir tavra maruz kalmalarıyla birlikte kelimenin kullanımı giderek yaygınlaştı. Rebecca Solnit[2]’in Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar adlı eseriyle birlikte kavramın doğuş sürecine girildi.[3] Özetle, mansplaining, kişinin yeterliliğine dair kötü çıkarımlar yaparak, toplumsal cinsiyete dayalı önyargılarla hareket edip; kişiye, sorulmamış soruların talep edilmemiş cevaplarını verme eylemidir.[4]
Göstermeyi ve izah etmeyi doğal hakkı olarak gören “gösteren adam”ları Homo Demonstrans olarak tanımlayan 5Harfliler’de, kadınlık durumunun izah edilme ile başa çıkma sürecinden bahsedilir. Kadınlar hayatları boyunca onlara izah edilen, anlatılan, gösterilen şeylerle başa çıkarak cevap vermek durumunda kalıyor. Kadınları ilgilendiren meselelerde de erkeklerin açıklamalarına maruz kalan kadınlar, yemekten ağdaya kadar geniş bir alanda, gösteren adamların talep etmedikleri konu anlatımlarıyla karşı karşıya kalıyor.[5]
Tezimin başlangıç aşamasında, orta yaşlı bir erkeğin bana “Bu konuyu araştırıyorsun ama iyi araştır, öyle yaz. Mesela Google’a bak. Oraya yaz konunu. Baktın mı oraya?” diye sorması mansplaining örneklerinin yalnızca komik bir başlangıcıydı. Saha çalışmasına başlamamla beraber bu örnekler çoğaldı. Görüşmeci aradığımı belirttiğim sosyal medya gönderime, “Görüşmeci olarak yardım etmeyeceğim ama size tezinizle ilgili tarihi bilgi vereceğim. Kadınlarla ilgili mi çalışıyorsunuz galiba tam anlamadım ama bence 15. yüzyıla bakarsanız bilgi toplarsınız. Eğer bilgi eksiğiniz varsa, ben size bilgi veririm,” şeklinde bir geri dönüş aldım. Burada enteresan olan mesele, ilgili kişiye hali hazırda İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Programı’nda yüksek lisans tezi yazdığımı ve literatüre dair bir bilgi aramadığımı, görüşmecilerle iletişime geçmek istediğimi açıkça belirtmiş olmamdı.
Görüşmeciler ile yaşadıklarıma gelecek olursam, kadınlar, daha çok kendini ve hayat hikayesini anlatma eğilimindeydi. Onları dinlemek için orada olduğumdan memnun bir halde ilerleyen görüşmelerimin çoğundan çıktığımda, kendimi bir bilinç yükseltme toplantısına katılmış gibi hissettim. Her yaştan, her sınıftan kadının, bana güvenmesi ve adeta dertleşir gibi sorularıma cevap vermesi, feminist bir araştırmacı olarak alana çıkmadan önce hedeflediğim bir şeydi. Erkek görüşmecilerle yaptığımız sohbetler ise bu havadan uzaktı. Yaşça benden büyük olanların genel eğilimi kendi görüş ve deneyimlerini aktarmaktan ziyade, bana Alevi-Bektaşi inancına dair bilgi verme odaklıydı ve sorduğum sorulara detaylı cevap vermekten uzak bir tavır hakimdi. Bu deneyimden hareketle rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki kadınlar hangi yaşta olursa olsun, benzer bir ezilme deneyimi yaşadığını düşündüğü başka kadınlar ile kolaylıkla bağ kurup, kendi dünyalarını anlatabiliyor.
Alevi kimliğe sahip olmayan araştırmacıların yaptığı çalışmalar, Alevilerin yaşadıkları ekseninde değerlendirildiğinde yabancı atfettikleri kimliklere karşı kendilerini kapatma ve korunma içgüdüsüyle hareket etmelerine sebebiyet verebiliyor. Dolayısıyla, dışarıdan gelerek saha çalışması yürüten kimselerin yeterli veri toplayamaması gibi durumlar doğuyor; bu da sınırlı bir bakış açısıyla inancın değerlendirilmesine ve eksik bilgi ile analiz yapılmasına neden oluyor. Bu noktada, Alevi kimliğe sahip bir araştırmacı olarak bu çalışmayı yürütmem, içeriden bir bakış açısı sağlamanın yanı sıra, görüştüğüm kişilerin bana kendilerini daha kolay açmasını da sağladı.
İçeriden ve dışarıdan olma konumu sabit olmadığı gibi artı ya da eksileri de net değil. Orhon, bu durumu şöyle özetliyor; içeriden olma durumunda görüşmeciler ile güven ilişkisi kurulur ancak o toplumun içerisinde olduğu için araştırmacı, üzerinde toplumsal bir baskı hissedebilir. Benzer bir şekilde, dışarıdan olma durumu görüşmecilerin güvenini zedeleyebileceği gibi, bunun doğurduğu mesafe araştırmacıya bir alan da sağlayabilir.[6] Bu noktada araştırmamda Alevi kimliğe sahip olmam içerlikli konumuna yerleşmemi sağlarken, toplumsal cinsiyete bağlı algı sebebiyle kadın bir araştırmacı olarak erkeklerle görüşmelerimde içerideki dışarlıklı olarak konumlandırıldığımı hissettim. İçerideki dışarlıklı konumu şöyle tanımlanmakta: Kişinin içerlikli olarak görüldüğü bir toplulukta, sahip olduğu diğer kimlikler dolayısıyla dışarlıklı haline gelmesi ve tam olarak o topluluğun içine girememesi durumu.[7]
Bütün bu bilgiler ışığında diyebilirim ki Alevi bir kadın araştırmacı olarak Alevi kadınlarla yaptığım görüşmelerimde kadın ve Alevi kimlikleri üzerinden içerlikli bir konum aldığım halde, Alevi erkek görüşmecilerle aramdaki durum içerideki dışarlıklı tanımına daha fazla uyuyordu. Ancak konuyu biraz daha açmam gerekirse, her kadının deneyimi biricik ve bu sebeple yalnızca Alevi bir kadın olma ortak paydası üzerinden kendimi kadınlarla olan sohbetlerimde içerlikli konuma yerleştirmem eksik ve yanlı olacaktır. Alevi bir kadın kimliğine sahip olmanın yanı sıra, eğitim alması desteklenmiş, orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak pek çok noktada ayrıcalıklı sayılabilecek bir durumdayım. Bu noktada, az evvel de bahsettiğim gibi kadınların deneyimlerinin biricikliğini hatırdan çıkarmadan, farklılaşan deneyimlere kulak vererek ataerkiden doğan ezilmenin ne kadar derinleştiğini, hayatın her alanına yayıldığını ve her bir özneyi ne kadar farklı etkileyebildiğini görmek gerektiğini düşünüyorum.
Kadınlarla, ataerki ortak paydasından hareketle bir bağ kurduk ve ezildiğimizi düşündüğümüz noktaları karşılıklı olarak paylaştık. Bu benim için oldukça özeldi. Bu noktada Alevi olmam yalnızca paylaşım sürecimizi hızlandırdı ve arada bir güven duygusunun oluşmasını sağladı. Tabii bir de ortak bir bağlantı üzerinden iletişim kurduğum görüşmeciler vardı ki onlarla sohbetleri çok daha hızlı şekilde samimileştirdik. Fakat yukarıda bahsettiğim üzere sohbet ettiğim kadınlar ile kimliklerimizin, ayrıcalıklarımızın, hayatlarımızın farklılığı ve biricikliği bizi bazı konuları konuşurken ayrı düşürdü. Bu noktada belki de onların gözünde içerideki dışarlıklıydım; mesela toplumsal cinsiyet, LGBTİ+ gibi mevzulara girme teşebbüsümde dahi hissettiğim gerginlik gibi… Yani benim kendimi onlarla olan görüşmelerimde içerlikli olarak tanımlamam, yalnızca ataerki karşısındaki ortak ezilmeden doğan bir dayanışma duygusuydu. Bir başka deyişle, ben bu sahanın ne tam olarak içindeydim ne de büsbütün dışında…
[1] Mansplaining ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz.: Tontiş Feminiz, “Mansplaining ne demek? Cümle içinde kullanalım: Benim babam mansplaining”, (Çevrimiçi) Çatlak Zemin https://catlakzemin.com/mansplaining-ne-demek-cumle-icinde-kullanalim-benim-babam-mansplaining-2/ , 30 Mart 2019.
[2] Yazara dair ek bilgi için bkz.: Caitlin D., “Neden Ben Sen Olamıyorum: Rebecca Solnit”, Çev. Melike Ölker, (Çevrimiçi) Amargi Dergi, http://www.amargidergi.com/yeni/?p=1653 , 27 Mayıs 2020.
[3] Elif S. U. Mura, “Rebecca Solnit’in Açıklayan Adamlarından Mansplaining’e: Bir Kavram Nasıl Doğdu?”, (Çevrimiçi) Vira Verita, https://viraverita.org/yazilar/rebecca-solnitin-aciklayan-adamlarindan-mansplaininge-bir-kavram-nasil-dogdu#_edn5 ,18 Haziran 2020.
[4] Kim Goodwin, “Mansplaining explained in one chart”, (Çevrimiçi) BBC, https://www.bbc.com/worklife/article/20180727-mansplaining-explained-in-one-chart , 18 Haziran 2020.
[5] “Homo Demonstrans”, (Çevrimiçi) 5 Harfliler, https://www.5harfliler.com/homo-demonstrans/ ,16 Eylül 2020.
[6] Göze Orhon, “Alan Araştırması Deneyimini Tartışmaya Açmak: İçeriden ya da Dışarıdan Olmak, Çoğul Kimlikler ve Toplumsal Cinsiyet”, Fe Dergi: Feminist Eleştiri, C:6, No:1, 2014, s.56-57, https://cins.ankara.edu.tr/11_5.pdf, 20 Mayıs 2019.
[7] A.y.