Feminist barış anlayışı daha ileri gider, insan haklarının korunmasını talep eder ve insanların kendilerini güvende hissetmelerini ön plana koyar.
Sizin araştırma alanınız feminist barış politikası. Bunu açıklar mısınız?
Feminist barış politikasi şiddeti engellemek ister ve bunun farklı katmanları vardır: Biz cinsel şiddete, çocuğa karşı şiddete, örneğin ırkçı yaklaşımlarda karşımıza çıkan devlet şiddetine ve ayrıca devletler arasındaki şiddete karşıyız.
Yaygın bir yanlış görüş feminist hareketin sadece kadınların çıkarlarını savunduğuna ilişkin.
Feminizm aslında iktidar analizidir. Ve bu sadece kadınları ilgilendiren bir şey değildir: Burada asıl mesele bütün insanların gereksinimlerini göz önünde bulundurmaktır, sadece güçlülerin ve kuvvetlilerin değil. Patriyarka, kapitalizm, militarizm ve ırkçılıkla yakından ilişkili, çok güçlü bir sistem. Biz bu ilişkileri görünür kılmak istiyoruz. Ama burada kim daha çok dezavantajlı gibi bir sıralama yapmıyoruz, kimin bundan hangi biçimde etkilendiğini göstermek istiyoruz.
Bir örnek?
Nükleer silahlar nerede denenir? Genellikle yerlilerin yaşadığı bölgelerde. Ya da Ukrayna’daki savaşı ele alalım: Erkekler askerlik yapmak zorundalar. Bireysel özgürlükleri, yaşamları pahasına ellerinden alınıyor. Savaşmak isteyip istememek gibi bir seçenekleri yok. Askerliği reddeden bir erkek, toplumsal cinsiyet rollerinin dışına çıkar, tıpkı bir kadının bakım işini reddederek bu rolün dışına çıkması gibi. Ayrıca erkeklerin de çatışma durumlarında cinsel şiddet mağduru olabileceği çoğu zaman unutulur. Bu konu tabudur, çünkü erkekler kurban olarak algılanmaz. Onların yaralanabileceği göz ardı edilir.
Sürmekte olan savaşı durdurmak için feminist barış politikasının önerileri nelerdir?
Çözümümüz olduğunu söylersem yalan söylemiş olurum. Savaşın eksik silahlanma nedeniyle başlamadığını ve kendilerini mutlaka şiddet yoluyla savunmak zorunda oldukları kanısındaki ulus devletlerin bu düşüncesinin yanlış olduğunu anlatmamız gerekir. Savaş üzerine yürütülen tartışma soyut ve insanı göz ardı eden minvalde sürüyor. Açıklananlar ölen kişi sayısı, birliklerin durumları ve kullanılan silahların cinsi. Medya askerleri ve bombalanan binaları gösteriyor. Oysaki odak noktasında sivil toplumdan insanlar olmalı. Her bir insanın kaderi bizim ilgi alanımızda olmalı. Ayrıca silahların dünya üzerinde, doğa üzerinde yarattığı tahribattan ise söz eden bile yok.
Siz barıştan ne anlıyorsunuz?
Birçok devlet barışı, sınırlarına yani bölgesel bütünlüklerine riayet edilmesi durumu olarak ifade eder. Feminist barış anlayışı daha ileri gider, insan haklarının korunmasını talep eder ve insanların kendilerini güvende hissetmelerini ön plana koyar. Bu bakış açısıyla söyleyebilirim ki, tam anlamıyla mutlak barış, İsviçre de dahil, hiçbir yerde söz konusu değildir.
Bunu açıklamalısınız.
İsviçre’de birçok insan, kendisini güvende hissetmeyi başka kriterlere bağlar, sözgelimi, hava sahasının korunması diyebilir.
Ancak İsviçre’de tam da genç kadınlar günlük yaşamlarında kendilerini güvende hissedemiyorlar çünkü cinsel şiddet yaşıyorlar. Orduya yapılan yatırımları tartışırken bunu da göz önünde bulundurmak zorundayız. Yatırım eksikliği başka alanlarda; sağlık sisteminde, sosyal harcamalarda ve okullarda.
Vatanın sınırlarını korumakla görevli orduyu, cinsel şiddetten korunmayla karşılaştırmak mümkün mü? Bunlar, biri nesnel ve diğeri öznel güvenlikle ilgili iki ayrı kategori değil mi?
Bu sorunun kendisi sorunu gösteriyor aslında. Patriyarkal güvenlik tanımını öylesine içselleştirmiş ve normalleştirmişiz ki, bunu nesnel güvenlik olarak duyumsuyoruz. Kadınlar ve azınlıklar bunu tartışmaya açıp başkaca güvenlik taleplerinde bulunduklarında, bu öznel bir durum olarak gösteriliyor. Devlet tarafından ifade edilen güvenlik kavramına sarılıp bu alanda yatırım yapıldığı sürece birçok insan günlük yaşamda kendisini çeşitli biçimlerde güvenlikten yoksun hissedecektir.
Bern’de tecavüze uğrayan bir kadın, Ukrayna’da insanlar öldüğü için daha az acı çekmez.
*Leandra Bias, Cenevre ve Oxford’da “Uluslararası İlişkiler ve Doğu Avrupa Çalışmaları” alanlarındaki eğitimini, Oxford’da “Rusya’da ve Sırbistan’da Antifeminizm” adlı doktora teziyle tamamladı. Şu anda, Swisspeace adlı kurumda gender uzmanı olarak çalışıyor.
Bu röportajın orijinali 11 Mart 2022 tarihinde, Flavian von Gunten tarafından yapılmış, Hauptstadt gazetesinde yayınlanmıştır.
Kısaltarak çeviren: Asiye Müjgan Güvenli