7 Temmuz Perşembe günü Alman Parlamentosu’nda yeni bir tecavüz yasası kabul edildi. Yasayla birlikte ülkedeki cinsel saldırı tanımı, saldırıya uğrayanın sözel ya da fiziksel imalarla karşı çıktığı saldırıları da kapsayacak şekilde genişletildi. Daha önce yürürlükte olan yasa rızaya hiç bir şekilde değinmiyor ve saldırıya maruz kalan kişinin, kendisine karşı zor kullanıldığını kanıtlamak için tecavüz eden kişiye karşı fiziksel olarak direnmiş olmasını şart koşuyordu.
Aktivistler tecavüzün bu çağdışı tanımına uzun yıllardır, en azından Avrupa Konseyi’nin 2011 yılında yayınladığı kararla kişinin rızası olmadan girilen her türlü cinsel ilişkiyi cinsel şiddet olarak tanımlamasından bu yana, karşı çıkıyorlardı. Ancak son zamanlarda yaşanan iki olay – ve sağcı siyasetçilerin Almanya sınırlarını kapatmak konusundaki kararlılıklarının desteklenmesi- parlamento üzerinde bir değişiklik yapılması için zorlayıcı oldu. Bunlardan bir tanesi, Amerika’daki Brock Turner duruşmasından sonra ortaya çıkan toplumsal tepkiyle karşılaştırılan bir tepkiye yol açan, Alman model Gina-Lisa Lohfink’in kendisine ilaç vermek ve tecavüz etmekle suçladığı iki adama verilen beraat kararıydı. Sanıklar Lohfink’le cinsel ilişkiye girerken kamera kaydı almışlar ve kaydı da internette yayınlamışlardı; kayıtta adamlar onu zorlarken, kadın ‘dur artık’ ve ‘hayır’ diyordu. Hakim davanın reddine karar verirken, aynı zamanda Lohfink’in, sözde tecavüzcülerini haksız yere suçlaması nedeniyle yaklaşık 27,000 dolar karşılığı avro ceza ödemesine karar verdi.
Lohfink’in davası döneminde ortaya çıkan #NeinHeisstNein (“hayır hayır demektir”) hashtag kampanyası Köln’de yılbaşı gecesi yaşanan, bir grup erkek tarafından yüzlerce kadına yönelik korkunç saldırılar sonrasında hız kazandı. Savcılar şüphelilerin kimliğini belirleyip saldırıya uğrayan kişilerin iddialarını araştırdıklarında, rızaya dayalı olmayan pek çok elle taciz, okşama ve o akşam yaşanan diğer cinsel fiillerin aslında suç olmadığını kabul etmek zorunda kaldılar.
Bu durum, Almanya’da yaşayanların bir kısmının yaşadıkları ülkedeki kanunun, zorla gerçekleştiği ya da ‘hayati tehlike riski’ yarattığı saldırıya uğrayan kişi tarafından fiziksel bir kanıtla –morartı, kesik, kemiklerin kırılması- ortaya konmadıkça, yaşanan saldırıyı aslında cinsel saldırı olarak tanımadığı gerçeğini fark etmesine yol açtı. Başka bir deyişle, Almanya’da erkekler kamusal alanlarda kadınların cinsel organlarına tıpkı Köln’de yaptıkları gibi dokunma hakkına sahiptiler, yeter ki hızlı davranıp kadının karşı koymasından hemen önce kaçabilsinler.
Yeni yasayla, cinsel saldırıya maruz kalan kişinin ‘farkedilebilir iradesi’ni ihlal eden her türlü cinsel fiil de tecavüz sayılıyor, elle taciz cinsel suç olarak sınıflandırılıyor; savcılar artık ani saldırı faillerini daha kolay mahkum edebilecekler. Ayrıca yasa, kötü muamele içeren ilişkilerde görülen psikolojik ve duygusal sindirmeleri de ‘zorlama’ olarak tanımlıyor. Kadın hakları savunucuları tarafından uzun süredir, eski bir geçmişin kalıntısı olarak eleştirilen Almanya’daki tecavüz yasasında ileriye doğru atılmış önemli bir adım bu. Örneğin evlilik içi tecavüz ülkede 1997 yılına kadar yasaldı. (Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eyaletler evlilik içi tecavüzü 70’lerin ortasında suç olarak olarak kabul etmeye başladılar, son olarak Kuzey Karolina 1993 yılında evlilik içi tecavüzü yasadışı olarak tanımladı.)
Yeni düzenleme mükemmel olmaktan çok uzak: Aktivistler, yasada saldırıya uğrayan kişinin bilincinin yerinde olmadığı ya da uyuşturucu madde etkisi altında olduğu durumlarda rızanın olmadığını kanıtlamayı zorlaştıracak boşluklar olduğuna işaret ediyorlar. Ayrıca feministleri ve göçmen karşıtı muhafazakarları ilginç bir şekilde bir araya getiren bir şey var: Yasa Almanya’nın cinsel saldırı ya da diğer ağır suçları işleyen yabancı uyruklu kişileri sınır dışı etmesini kolaylaştırıyor.
Almanların Şansölye Angela Merkel’in liberal mülteci politikasını eleştirmeleri nedeniyle, bu kararın hazırlıkları aylardır yapılıyordu. Köln’deki kolluk kuvvetleri yılbaşı gecesindeki saldırıları gerçekleştirenlerin çoğunun Avrupa kökenli olmayan göçmen erkekler olduğunu açıklayınca, sağcı aktivistler ve daha önceden kadınların cinsel şiddet iddialarını reddeden kasabalı Alman erkekler birden bire harekete geçmeye ve sonunda –Alman olmayan, Orta Doğulu ya da Güney Afrikalı erkeklerce saldırıya uğradıkları takdirde – kadınlara inanmaya en hazır tecavüz karşıtlarına dönüştüler. Geçen hafta gerçekleşen Orlando gece kulübü saldırısında Donald Trump ve diğer Cumhuriyetçi siyasetçilerin kendilerini LGBTQ müttefiki olarak göstermelerine benzer bir taktik bu; bu türden tepkilerin hepsi toplumda İslamofobiyi ve göçmen karşıtı fikirleri desteklemeye yarıyor. Almanya’da olduğu gibi, Amerika’da da, yaşanan trajediler korku tellalları için uygun bir ortam sunuyor.
Bu yazı Özlem Kaya tarafından çevrilmiştir.
Yazının orijinali için: http://www.slate.com/blogs/xx_factor/2016/07/07/germany_finally_updated_its_archaic_rape_law_after_a_no_means_no_activist.html