Sokakta sadece erkek. Etrafındaki esnaflar, motorcular, esnaf çalışanlar duyuyor, duruyor, bakıyor. Müdahale etmiyor. 2 kadın arasında kavga diyorlar. Bir şey yok diyorlar, iyiyim, ama iyi değilim.

3 gün önce darp edildim.
Bir şey yok diyorlar. İyiyim, ama iyi değilim.

Pazar, 22.11.2020. Her hangi bir gün olabilir. Ama saat 20.00de sokak çıkma yasağı başlayacak. Az insan var sokakta.

Akşam saat 19.00 cıvarı bisikletimle Fenerbahçe’den iskeleye doğru giderken, bir araba şöförü bakmadan kapısını ana caddeye açıp, beni bisikletimden vurup yere düşürüyor. Yerden hemen kalkıyorum, kaskım duruyor başımda, ellerime bacaklarıma bakıyorum, her tarafım ağrıyor, şoktayım, bir şey yok diyorlar, iyiyim, ama iyi değilim.

Dizlerimde, ayak bileklerimde bir şey var mı diye bir kaç adım atıyorum, el bileklerime bakıyorum, çeviriyorum sağlam mı diye, ‘ben de bisiklet sürüyorum, bir şeyin yok’ duyuyorum. Sert bir ‘iyi misin’ duyuyorum. Adrenalindan ve şoktan hiç bir şey anlamıyorum, iyiyim, ama iyi değilim.

Bisikletime bakıyorum, bir şey var mı diye, ‘bir şey yok’ diyorlar.

Şu an şoktayım, anlayamıyorum bir şey var mı yok mu, gerekirse sizi aramak için telefon numaranızı ve plakanızı alabilir miyim diye soruyorum. ‘Evet’ duyuyorum. ‘Bir şey yok’ diyorlar. Birkaç adım uzakta siyah giyinmiş bir erkek dikiliyor, kadınla aynı arabadan inmişti, arada ‘bir şeyin yok’ diyor.

Telefonumu çantamdan çıkartmayı çalışıyorum, başımı kaldırdığımda sert bir kadın yüzü bana bakıyor, bekliyor. Numarasını alacağım, tutamıyor kendisini. ‘Bu arada sen burada böyle süremezsin. Kendi ülkende gibi burada süremezsin. Bisiklet yolu olmadığı yerde süremezsin. Bisikletle caddede süremezsin. Burası Türkiye. Anlıyor musun beni.’

Beni yabancı görmüş.

İtiraz ediyorum, hızlıca plakasını çekmeyi çalışıyorum, kadın önce plakasının önüne geçip, çekmemi engelliyor, sonra üzerime yürüyor. Yüzüme eliyle vuruyor, yüzüme tekme atıyor, sonra bisikletime de tekme atıyor, 2. defa bisikletimi yere düşürüyor.

Beni darp ediyor.

Siyah giyinmiş adam birkaç adım uzakta, kadının arkasında, kadını gaza getiriyor, arada sesini yükseltiyor, ortamı sağlıyor.

Çığlık atıyorum. Gözlüğüm burnumdan kaydı, korkuyorum cam kırıp gözüme girecek. Elimi ağzıma burnuma sürüyorum, biraz kan yapışıyor parmak uçlarıma.

Sokakta sadece erkek. Etrafındaki esnaflar, motorcular, esnaf çalışanlar duyuyor, duruyor, bakıyor. Müdahale etmiyor. 2 kadın arasında kavga diyorlar. Bir şey yok diyorlar, iyiyim, ama iyi değilim.

Polis çağırıyorum. Trafik kazası oldu, bisikletimden düşürüldüm, sonrasında araba şöförü beni darp etti, şikayetciyim diyorum. Sesinizi alamıyorum, yabancı mısınız diye duyuyorum. Ağzımın önünde maske var, sokaktayım diyorum. Maskemi kaldıyorum, şimdi duyuyor musunuz. Duyuyorum diyor.

Ben de polisi çağıracağım, diyor kadın, tehdit etmeyi çalışıyor, ben de şikayetciyim, aynamı ödeyeceksin, sen burada ülkende gibi süremezsin diyor, bisiklet yolu yok burada, süremezsin diyor.

Beklerken kadın bana ağır cinsiyetci küfür ediyor, arada siyah giyinmiş adam üzerime yürüyüp bağırıyor, tehdit ediyor.

En az 5-7 yıldır tanıdığım çiğ köfteci usta yanımıza geliyor, duruyor, susuyor, müdahale etmiyor. Arada, otur kızım, bir şey yok, iyisin, kaza olur öyle, görmemiş diyor.

Benim çağırdığım polis ekibi geliyor. Erkek polisi önce vatandaşını dinliyor. Ana caddeye araba kapısını açtığında bakması gerektiğini, trafik kazasında kendisi haksız olduğunu söylüyor sessizce, zor anlıyorum konuştukları bir kaç adım uzaktan. Sonra polis benim yanıma geliyor, uzlaşın isterseniz diyor, kendisi özür dileyecek, siz de özür dileyin, olur öyle, görmemiş, diyor. Bir şey yok diyor, iyisin diyor. Kaza için özür dilenir de, darp etti beni, yüzümde yara var, kanıyor, darbe için şikayetciyim diyorum. Ah, darp mi etti diyor polis. 2 kadın arasında kavga diyorlar. Bir şey yok diyorlar. İyisin diyorlar. Artık tüm vücudumla titriyorum, iyiyim ama iyi değilim.

Türk vatandaşı olan hayatdaşım geliyor, şikayetciyiz diyoruz.

Polis beni darp raporu için Göztepe Hastanesine götürecek. Hayatdaşım bisikletimle karakola geçiyor, tek başıma polis arabasına bineceğim. Kadın yine üzerime yürüyor. Alkollü musun yoksa, alkolun var mı ha, söyle, içtiysen hemen burada söyle bak diyor. Arkasında tüm seyirci erkekler toplanmış. Yanında polis. Uzaklaşın, öyle konuşamazsınız demiyor kimse, izliyor herkes. Ben cevap bile vermiyorum. Yoruldum, titriyorum. Provoke etmeyi çalışıyor zaten. Seyirci erkeklerden birisi anlamadı diyor. Beni yabancı görmüş. Sonra polislerden bir tanesi yanıma geliyor, alkollü musun diye soruyor herkesin önünde. Saldırgan kadına kimse sormuyor. İş-birliği yapmışlar zaten.

Hastanedeki kadın doktoru beni tam muayene etmiyor, soruyor sadece ne oldu diye, yüzümdeki yaralara bakıyor, buz, batikon, hiç bir ilk yardım yapılmıyor. Cenende, burnunda küçük kemiklerde bir şey olmuş mu, kırık var mı diye göremiyoruz, bir film çektirelim diyor en azından. Perdeden çıkıyor, bekliyorum beni film için çağıracak diye. Bir iki dakika sonra çağırıyor beni, polis memurla rezepsiyonda duruyorlar, sanki konuşmuşlar. Gidebilirsiniz diyor. Film çektirmeyi gideceğiz diye sanıyorum hala, polis hastaneden çıkıp beni arabaya götürüyor. Şaşkınım. Raporda ne yazıyor diye soruyorum. Biz anlamıyoruz ki tibbi dilinden diyor polis. Rapora bakmaya ısrar ediyorum. Röngten, MR, başka muayene gerekli görülmemiş yazıyor raporda. 2 kadın arasında kavga, bir şey yok diyorlar, iyisin, ama iyi değilim.

Karakolda 1 kadın dışında sadece erkek memurları var. Belli ki ciddi almıyorlar, biraz dalga geçiyorlar, 2 kadın arasında kavga, bir şey yok diyorlar. En azından beni ciddi alan hayatdaşım var yanımda, avukat arkadaşlarım telefondan destek veriyor. Mobese kayıtların incelenmesini talep ediyoruz. İfadeye yazamayız, diyor polis, yoksa savcı, işinizi yapmıyor musunuz, neden özellikle istemişler diyecekmiş.

İfade verdiğim oda, beni darp ettiği kadının ve yanındaki siyah giyinmiş erkeğin oturtulduğu odasıyla sadece bir cam ile ayrılıyor. Siyah giyinmiş adamın bakışlarını ensemde hissedebiliyorum. O odadan kalkıyorlar sonra. İfade verdiğim odanın kapısı bile tam kapanıyor, söylediklerim dışarıda duyuluyor mu bilemiyorum.

Beni darp eden kadına ve yanındaki, arada üzerime yürüyen siyah giyinmiş erkeğe karşı şikayette bulunuyorum. Kadın da beni, siyah giyinmiş erkek şikayetimi duyunca hayatdaşımı şikayet ediyor.

Eve gidiyoruz. 2 kadın arasında kavga diyorlar, bir şey yok diyorlar. Tüm vücudumla titriyorum. İyiyim, ama iyi değilim.

Ertesi sabah saat 8.00de bisikletimi alıp, işe gidiyorum. Bisikletimin ön tekerleğin cantı yamulmuş, yumurtalıyor, fren papuçları sürtünüyor. İyiyim, sürüyorum, ama iyi değilim.

Aynaya bakıyorum, yüzümdeki yaralar küçük ama dünü hatırlıyorum. Konuşurken bazen yırtılıyor ve yeniden biraz kanıyor. Maskenin arkasında hava alamıyor, biraz iltihap oluyor. İyiyim, ama iyi değilim.

Nefret.

Nefret söylemler, cinsiyetci küfür, tehdit, ırkcı söylemler.

Kadına yönelik nefret, bisikletcilere yönelik nefret, yabancılara yönelik nefret.

Kesişimsellik. İntersectionality.

‘Ötekisine’ beslediği nefret uyguladığı şiddeti meşrulaştırıyor.

Erkek egemen bir dünyada, (içinde yaşadığımız) toplumlarda, kadın nasıl üstüne çıkabileceği benimsemiş, içselleştirmiş. Anladı ki, şiddetle çözüm var, ezen kazanır, öfkesini şiddetle boşaltırsa, güçünü şiddetle gösterirse, o zaman kazanır, o zaman herkes ona hak verecek, hakklı görecek, yanında duracak. İş-birliği yapacak. Yapılanları örtecek, sıradanlaştıracak, şiddeti normalleştirecek. 2 kadın arasında kavga, bir şey yok diyorlar, iyisin. Ama iyi değilim.

Sokağın ortasında darp edilen, küfür edilen her hangi bir kadın olabilirdi, her hangi bir bisikletci olabilirdi, her hangi bir ‘yabancı’ olabilirdi.

11 yıldır haftanın en az 4-5 defa bisikletle geçtiğim sokaklarda kendimi güvende hissetmiştim. Güvende değiliz.

Bir çok kadın arkadaşımı biliyorum, bisiklet sürmeyi seviyor, istiyor aslında bisikleti kullanmak. Başıma geldikleri her anda başına gelebileceği çok iyi biliyor.

Bu 2 kadın arasında kavga – davası değil. Erkeklik zihniyetin, nefretin, ayrımcılığın davası.

Hep beraber takip edeceğiz. Meydanları, sokakları terk etmeyeceğiz. Buradayız, alışın, gitmiyoruz.

#Geceleri de, sokakları da, meydanları da – terk etmiyoruz!

#Erkek adalet değil, gerçek adalet!

#Evde, işte, sokakta – isyandayız!

 

2 YORUMLAR

  1. Anlattığın her anı yaşadım ve yaşadığın çaresizliği içimde hissettim. Bir eylem organize etsek keşke bunla ilgili. Çok geçmiş olsun.

  2. Belediye otobüsü şöförü tarafından darp edildiğimde hastanedeki ve karakoldaki yaşadıklarımın benzerliği çok fazla… Genellikle bisiklet yerine araç sürücülerini savunurlar ( sanırsam araçlar daha büyük olduğu için ) darp raporunu vererek şikayetçi olurken sürekli şikayetten vazgeçmem için söylemlerde bulunuyorlardı… Şikayetin sonucu 3 ay sonra sonuçlandı. Bir ara bulucu atanmış 👏🏻 Dedim ben kazayı bile unuttum sizin aklınız başınıza yeni mi geldi… Geçmiş olsun…

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.