Geçtiğimiz hafta Üniversitelerarası Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı İşbirliği Grubu’nun 16. çalıştayı düzenlendi. Tam sekiz senedir, üniversitelerin cinsel taciz ve saldırıyı önleme alanında çalışan birimleri ve kişileri senede iki kez biraraya gelerek deneyim aktarımı yapıyor, bu alandaki çalışmalarını konuşuyor.

Hem 25 Kasım vesilesiyle hem de 29 Kasım’da görülecek olan öğrenci Hasan İsmail Hikmet tarafından öldürülen asistan Ceren Damar’ın davası öncesi birimler bir ortak metin yayınladılar. Metnin tamamını paylaşıyoruz.

#CinselŞiddeteKarşıÜniversite

Üniversitelerarası Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı İşbirliği Grubu Ortak Metni

Üniversiteler toplumun geleceğini kurmaya yönelik misyonu olan eğitim kurumlarıdır. Tüm fertlerinin eşit haklara sahip olduğu bir toplum idealinin gerçekleşebilmesi için çalışmaktadır. Üniversitenin topluma yönelik sorumluluklarını yerini getirebilmesi için akademik bilgi üretimi, ancak eşitlikçi ve ayırımcılıktan uzak bir ortamda daimi, özgür ve verimli olabilir. Bu nedenlerle üniversiteler, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, eşitsiz ve ayırımcı davranışların önlenmesi için mücadele eden kurumlar olmalıdır. Üniversiteler gibi kurumsal ortamlarda toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ile cinsel taciz ve saldırının kişilerin çalışma, öğrenim ve sosyal yaşamlarını olumsuz etkilememesi için etkin bir çözüm mekanizmasının bulunması gerekir. Bu mekanizmanın bulunması kişilere güvenli bir çalışma ve eğitim yaşamı ile sosyal bir ortam sağlar ve yaşanan taciz ve saldırı riskini azaltmaktadır. Aynı zamanda üniversitenin kurumsal ortamının da bu durumdan zarar görmemesini sağlamaktadır.

Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan şiddet ve ayırımcılık örneklerini ne yazık ki her gün yaşamaktayız. Üniversiteler de içinde bulundukları toplum yapısını yansıtmaktadır. Toplumda olduğu gibi, üniversitelerde de şiddet ve ayırımcılıkla mücadele esas olmalıdır. Bu alanda akademik çalışmalara, önleyici mekanizmalara ve görevi, eşitsizliği önleme çalışmaları yürütmek olan profesyonel ve bağımsız birimlere ihtiyaç vardır. Üniversitelerde yaşanan cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsel taciz gibi vakaların nasıl ele alındığı, ne gibi koruyucu ve önleyici tedbirler alındığı ve yaptırımlar uygulandığı, hem sürecin daha fazla mağduriyet yaşanmadan adil bir şekilde sonlandırılmasına hem de gelecek vakaların önlenmesine örnek teşkil etmesi açısından kritiktir.

Cinsel taciz, cinsel saldırı ve şiddet fiillerinin önlenmesi, bu konularda farkındalığın geliştirilmesi, yaşanan olaylar karşısında doğru bilgilendirme ve yönlendirmenin yapılması ve var olan yasal mekanizmaların hayata geçirilmesi ancak bu birimler aracılığıyla garanti altına alınmaktadır. Bu alanda kurumsallaşma, hem önleme çalışmalarının sürdürülebilir olmasını hem de uzmanlaşmayı sağlar. YÖK’ün 2015 yılında üniversitelere göndermiş olduğu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi bu nitelikte destekleyici bir belgedir. Bu Belge, toplumsal cinsiyet eşitliği alanına odaklanan birimleri, akademik araştırmaları, dersleri ve ilgili tüm çalışmaları destekler.

Dünyada ve Türkiye’de birçok üniversite bugün Kadın Sorunları Araştırma Merkezleri, Toplumsal Cinsiyet Araştırma Merkezleri ve Cinsel Taciz ve Saldırıyı (kısaca CTS) Önleme Birimleri ile yıllardır üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleme çalışmaları yürütmektedir. Bu birimler hem bu alanda araştırmalar yapmakta, üniversite hayatını eşitlikçi bir şekilde dönüştürmek için uğraşmakta hem de vakalar yaşandığında gerekli mekanizmaların çalıştırılması için var gücüyle çalışmaktadır. Bu birimler kimi zaman kısıtlı destek görerek kimi zaman da uygulamadaki çeşitli zorluklarla mücadele ederek var olmayı sürdürmektedir. YÖK öğrenci-çalışan disiplin yönetmeliklerinin toplumsal cinsiyet eşitliği esaslarına göre güncellenmesi, üniversitelerin bu alanda kendi politika belgeleri ve yönergelerini oluşturması, mevcut birimleri açamayanlara gerekli desteğin sağlanması, birimlerde uzman istihdam edilmesi gibi acil ihtiyaçlar söz konusudur.

Bu çerçevede herkese açık olan hukuki dayanakları bir kez daha anmakta fayda vardır. Türkiye’nin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), ayırımcılık yasağının gerçekleştirilmesi ve şiddetle mücadelede iki ana uluslararası hukuk metnini oluşturmaktadır. Bu uluslararası sözleşmelere göre toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, bir insan hakları ihlali ve ayırımcılık türüdür. Her iki Sözleşme bakımından taraf devletlerin yükümlülükleri sadece insan haklarına saygı gösterme şeklinde bir negatif yükümlülük değildir. Aynı zamanda özen yükümlülüğü gereği devletler, insan hakları konusunda, şiddete karşı bireyleri üçüncü kişilerin taciz ve saldırılarından koruma ve bunun için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü altındadır. Buna dayanılarak hazırlanan ve 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Yönelik Kanun herhangi bir dava açılması koşulu aranmaksızın korumaya ve önlemeye yönelik gerekli tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Bu hukuki çerçeve ışığında üniversitelerdeki önleme ve koruma çalışmaları Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) tarafından 18.02.2015 tarihli Tutum Belgesi ile bütün üniversiteler için izlenecek yolu bildirmiştir.

Yükseköğretimde uluslararası gelişmelere bakacak olursak; Times Higher Education (THE), Dünya Üniversiteler Sıralamasının yanı sıra Üniversitelerin Etkililik Sıralamasını oluşturmakta, bu sıralamalara ilişkin kriterlerini ise Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri olarak belirlemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği, BM tarafından kabul edilen bu ilkelerin beşincisini oluşturmaktadır. THE, bu kritere göre dünya üniversitelerine ilişkin toplumsal cinsiyet alanındaki çalışmaları, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politikaları, kadın istihdamını, kadın öğrencilerin erkek öğrencilere göre oranlarını ölçümlemekte, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik bir sıralama yapmaktadır. Yükseköğretimde uluslararası gelişmeler de göstermektedir ki, üniversiteler cinsiyetçilik ile cinsel taciz ve saldırıya sıfır tolerans politikaları ışığında kurum politikalarını, eylem planlarını, teşkilat yapılarını, sundukları hizmetleri güncellemelidir.

CTS önleme birimlerine sahip çıkmayı, tutum belgesi ve benzeri politika belgelerinin oluşturulması ve uygulanması çalışmalarının üniversitelerin geniş kesimlerince desteklenmesini sağlamayı, üniversitelerin tüm mensuplarının sorumluluğu olarak gördüğümüzü kamuoyuna duyururuz.

#CinselŞiddeteKarşıÜniversite #CerenDamar

https://ctsuni.wordpress.com/2019/11/26/universitelerarasi-cinsel-taciz-ve-saldiriya-karsi-isbirligi-grubu-ortak-metni/

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.