20. yüzyılın ilk yarısının en başarılı ve önemli siyah kadın yazarlarından biriydi Zora ama aslında kendisi bir yazardan çok daha fazlasıydı; o bir antropologdu, bir film yapımcısıydı ve özellikle ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi toplumsal sorunları gün yüzüne çıkarmak için çalıştı.

Kadınlar konuşsa da, sesleri her zaman duyulmadı. Bu nedenle, feminizmin görevlerinden biri, kadınların çalışmalarının önceliği kadar kadınların kendilerinin tanınması konusunda da ısrarcı olmak. -Modleski, 1986: 37

Zora Neale Hurston (7 Ocak 1891- 28 Ocak 1960), Barnard ve Columbia Üniversitesi’nde halkbilimi eğitimi alan ünlü antropolog Franz Boas’ın ilk siyah kadın öğrencisi, ancak Kuzey Amerika Antropolojisi’nin “babası” olarak kabul edilen kendisinin de “Papa” dediği Franz Boas’ın danışmanlığında yaptığı doktorasını hiçbir zaman tamamlayamamış. Dahası aynı dönemde yaşayan birçok beyaz adamın antropolojik kanona katkıda bulunmasına izin verilmesine rağmen disiplinin Zora’yı doktorasını tamamlamadığı gerekçesiyle ama aslında ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi nedenlerden dolayı dışladığı bilinmekte.

Zora’yla ilgili beni en çok etkileyense doktorasını tamamlayamaması evet ama daha da önemlisi bu durumun bahane edilerek Zora’nın antropolojide referans gösterilmemesi ya da daha doğrusu antropolojiden ziyade edebiyat alanında tanınması. 1904 yılında yani 13 yaşında annesini (Lucy Potts Hurston) kaybetmesinin ardından babasının (John Hurston) hemen yeniden evlenmesi, Zora’yı Jacksonville’de yatılı okula göndermesi ve çocuklarına karşı artan maddi manevi ilgisizliği Zora’nın eğitim hayatını oldukça zora sokmuş. Zora eğitimine devam etmek için türlü mücadeleler etmiş; erken yaşta türlü işlerde çalışmaya başlamış -ki bunların arasında Gilbert ve Sullivan grubunun başrol oyuncusunun hizmetçiliğini yapmak da var. 26 yaşındayken ücretsiz eğitim alabilmek ve Baltimore’daki Morgan College’da liseyi bitirmek için yaşını olduğundan 10 yaş küçük göstermek zorunda kalmış Zora. 1918’de liseden mezun olduktan sonra, Howard Üniversitesi’ne geçmiş, New York’taki Barnard College’dan ilk Afro-Amerikan kadın olarak mezun olmuş ve oradan da 1925’te aldığı bir bursla ilk siyah antropoloji eğitimi almaya hak kazanan kadın olarak Columbia Üniversitesi’ne gitmiş.

Antropolojik kanondan silinmesine rağmen, Zora’nın feminist bakış açısıyla yaptığı etnografik araştırmaları ve metodolojisi mükemmel. Bilinçli olarak, Amerika’daki, Karayipler’deki ve Latin Amerika’daki siyahların yaşamlarını konu alan antropolojik çalışmalar yapmış. Zora, Florida’nın Afro-Amerikan nüfusu arasındaki gelenekler üzerine yaptığı bu ilk antropolojik çalışması Mules and Men (1935) için kadınlar ve erkeklerle konuştu ve zamanını masallar, şarkılar, hikayeler hatta yalanlar toplayarak geçirdi.

Örneğin, Tell My Horse: Voodoo and Life in Haiti and Jamaica (1938) adlı kitabı, Zora’nın 1930’larda Haiti ve Jamaika’ya yaptığı ziyaretleri sırasındaki büyük kültürel öneme sahip (dinî) ritüeller/uygulamalar (ya da vudu törenleri) ile ilgili katılımlı gözlem içeren kişisel deneyimlerine dayanıyor. Bu kitap, Afrika diyasporasını kuramlaştırma ve siyahların köle ticareti sonucunda Amerika ve Avrupa’ya dağılmasıyla ortaya çıkan kültürel süreklilik ve farklılıkları inceliyor.

Zora’nın mezarı Fort Pierce’de Garden of Heavenly Rest Mezarlığı’nda.

Gerçekten de Zora, James Clifford’ın daha sonra “etnografik otorite” olarak adlandırdığı problemleri çok önceden düşünmüştü:

Ve şimdi size neden önce doğduğum köye gitmeye karar verdiğimi anlatacağım. Kuzeyde üniversiteye gitmiştim sonra da bir diploma ve bir Chevrolet ile geri döndüm diye düşünmesin köydekiler diye dönmedim oraya. Gerçi onların bu öğelerden herhangi birine çok fazla para ödemeyeceklerini biliyordum. Ben sadece Lucy Hurston’ın kızı Zora’ydım… Aceleyle Eatonville’e geri döndüm çünkü kasabanın malzeme dolu olduğunu ve kasabalıyı incitmeden, zarar vermeden veya tehlikeye atmadan malzeme toplayacağımı biliyordum” (Hurston, 1935: 9).

Ayrıca bugün antropologların tartıştığı antropoloji ve edebiyat arasındaki sınırların bulanıklığı meselesine, Zora yıllar önce etnografik açıdan zengin romanlar yazarak çoktan cevap vermişti. Zora genellikle antropolojiden ziyade edebiyata katkılarından dolayı anılıyor. 20. yüzyılın ilk yarısının en başarılı ve önemli siyah kadın yazarlarından biriydi Zora ama aslında kendisi bir yazardan çok daha fazlasıydı; o bir antropologdu, bir film yapımcısıydı ve özellikle ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi toplumsal sorunları gün yüzüne çıkarmak için çalıştı. Ayrıca Their Eyes Were Watching God (1937) adlı yedi hafta içinde Haiti’de yazdığı en popüler romanında, Orta Florida’da 20. yüzyılın başlarında hayatındaki olayları yeniden anlatan 40’lı yaşlarında, üç evlilik yapan Afro-Amerikan bir kadına odaklanıyor. Kitabın ana karakteri Janie Crawford, özgürlüğünü ve gücünü üçüncü kocasının (Tea Cake) ölümünden sonra kazanıyor. Kitap, siyah kadınların cinsellik ve emek açısından gördüğü kötü muameleyi anlatıyor. Anlatı, siyah bir kadının istekleri ve içinde yaşadığı topluluğun onu istekleri nedeniyle kınaması arasındaki klasik çatışma üzerine kurulu. Kitapta sevgisiz evlilikler, sözlü ve fiziksel taciz, ötenazi veya öz savunma (self defense) için öldürmeyi nasıl yorumladığınızdan yasak aşka, 20. yüzyılın başlarındaki manşetlere kadar birçok çağdaş motif var. Romandaki karakterler çoğunlukla Afro-Amerikan lehçesiyle (Amerika’nın Güney lehçesi olarak da biliniyor) konuşuyor. Örneğin, İngilizcedeki sen/siz gibi şahıs zamiri “you”, tekil “yuh” veya çoğul “y’all” olması gibi. Hayatı boyunca ırkçılıkla mücadele eden Zora, bu romanında daha çok kadın erkek ilişkilerine değindiği için zamanında tepkiler de almış.

1920’lerde Harlem Rönesansı’nın önemli yazarlarından Zora, 1970’lere yani ta ki Alice Walker’ın 1975’te Ms. Magazine’de yayınlanan “Looking for Zora” başlıklı yazısı sayesinde yeniden keşfedilene kadar pek çok açıdan görmezden gelinmiş. Yaşamının sonuna doğru ekonomik ve sağlık sorunları iyice artan Zora, 28 Ocak 1960’ta yani 69 yaşında kalp hastalığından beş parasız öldü. Tanıdıkları Zora’nın gömülebilmesi için aralarında para toplayabilmişse de mezar taşını alamamışlar ve Zora, isimsiz bir mezara gömülmüş. Mezar taşına ismini ölümünden yıllar sonra 1973 yılında Afro-Amerikan feminist yazar Alice Walker yazdırdı. Zora’nın doğum tarihi mezar taşında da 10 yıl küçük yazıyor. Ayrıca doğduğu kasabada (Eatonville) 1990 yılından itibaren her yıl ocak ayının son haftasında Zora adına festival düzenleniyor.

Kaynakça

Modleski, T. (1986) “Femininity as Mas(s)querade: A Feminist Approach to Mass Culture”. High Theory/Low Culture: Analyzing Popular Television and Film İçinde (ed. Colin MacCabe). New York: St. Martin’s Press, 37-52.

McClaurin, I. (2001) Black Feminist Anthropology: Theory, Politics, Praxis, and Poetics. New Brunswick: Rutgers University Press.

Zora Neale Hurston (1935) Mules and Men. Bloomington: Indiana University Press.

Zora Neale Hurston (1938) Tell My Horse: Voodoo and Life in Haiti and Jamaica. New York: Perennial Library.

https://zorafestival.org/

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.