Varlığı gözaltıyla, yasakla, baskıyla hedef alınan 11. Trans Onur Yürüyüşü’nün okunması engellenen basın metnini Çatlak Zemin olarak yayınlıyoruz. Gözaltılar derhal serbest bırakılsın, Trans Pride engellenemez!
Basına ve Kamuoyuna,
11. Trans+ Onur Yürüyüşü’nü “Başkaldırı” temasıyla Kadıköy’de gerçekleştiriyoruz. Varlığımızı, hafızamızı, birbirimize olan inancımızı büyütmek için buradayız. Geçen yıl engellemeye çalıştığınız yürüyüşümüzü, baskıya karşı direnişle büyüttük. Bugün sokaktaki varlığımız, kitleselleşmemize yönelik engellerinize teslim olmadığımızın ilanıdır. 2023’te, 6 yıllık aradan sonra 18 Haziran Translarla Eşitlik Günü’nde yaptığımız şanlı 9. Trans Onur Yürüyüşü’nden ardından bu yıl da sokaklardayız. Size asla teslim olmadık, teslim olmayacağız.
Yürüyüşümüzü, devletin intihara sürükleyen mekanizmalarıyla hayatları çalınan translara ve her daim yanımızda olan barış güvercini Sırrı Süreyya’ya adıyoruz.
AKP’nin toplumsal muhalefete ve Kürdistan’daki belediyelere açtığı savaş, trans+’lara yönelik saldırılarla devam ediyor. Öğrencilerin İstanbul Üniversitesi’nde yıktığı barikatla beraber milyonlarca kişi AKP rejimine karşı sokaklara döküldü. Yıllardır yasaklamaya çalıştığınız lubunya bayraklarımızı birçok kez üniversitelerde sallandırdık. Korkakça, milyonların seçtiği belediye başkanlarını tutukladılar. Sokağa çıkan herkesi susturmaya çalıştılar, artık tutuklama tedbiri her protesto sonrası mutlak yaşanan yaygın bir tedbir haline dönüştü. Yine de, kimse sokakları terk etmedi, tüm baskıya rağmen korku duvarını aştık. Buradan bir kere daha rehine siyasetiyle tutsak edilen tüm seçilmişleri anıyoruz.
Yıllardır bu coğrafyada bir arada yaşamın yollarını arıyoruz. Savaşın ve yok saymanın gölgesinde büyüdük. Var olmanın başlı başına direniş olduğu bu dünyada, barış demekten hiç vazgeçmedik. Şimdi 1 Ekim’den bu yana bu topraklarda “barışın” ihtimali konuşuluyor. Savaşın açıkça hedef aldığı ve şiddetinden doğrudan etkilenen LGBTİ+’lar olarak, barışı ve diyaloğu sadece talep etmiyoruz, inşa sürecinin de parçası olmamız gerektiğini vurguluyoruz ve bir kez daha hatırlatıyoruz: Bu topraklarda gerçek bir barış olacaksa, TRANSLAR olmadan olmaz. Çünkü barış, herkes için olduğunda barıştır. Bu nedenle barış süreci toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenilmeli, barışın kalıcı olması için Meclis’te acilen komisyon kurulmalı, demokratik müzakere zemini güçlendirilmeli ve bu süreçlere LGBTİ+’lar da dahil edilmelidir. Tekrar ediyoruz: SÜRECE LGBTİ+’lar da dahil edilmelidir.
Aile kadınların, çocukların, LGBTİ+’ların başındaki en büyük bela değilmiş gibi 2025’i aile yılı ilan ettiniz. Tüm kurumlarınızı bedenlerimizi denetlemek için kullandınız. Yıllardır düzenlenen aile yürüyüşleri ve çalıştayları ile devlet; translara, lubunyalara ve kadınlara adeta savaş açmış durumda. Devlet tüm kurumlarını ve kaynaklarını bedenlerimizde denetim kurmak adına kullanıyor. 20 Kasım Nefret Suçuna Maruz Kalan Transları Anma Günü’nde hormona erişimimiz engellendi. Yetmedi “hormon haktır” demek için basın açıklaması düzenlemek isteyen arkadaşlarımız işkenceyle gözaltına alındı. Sağlık Bakanlığı’nın kurduğu “Cinsiyet Değiştirme Denetim Komisyonu” halihazırda zor olan cinsiyet uyumlanma süreçlerimizi daha da zor hale getiriyor. Bakanlıktan sızan ve domuz bağcı HÜDA PAR’ın teklif olarak sunacağını söylediği LGBTİ+ düşmanı yasa tasarıları ise doğrudan varoluşumuzu yasaklamayı hedefliyor. Bunların hepsi aile politikalarının bir parçası. LGBTİ+’ların ve kadınların bedenlerini denetim altına alan aileci politikalar, LGBTİ+’lara karşı nefreti örgütleyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. Nefretinizin, şiddet faili erkekleri cezasızlıkla ödüllendirmenizin toplumsallaşmasına izin vermiyoruz. Her zamankinden daha cesuruz, daha çok birlikteyiz; tüm baskılara rağmen kamusal alandaki kişisel-politik varlığımızı her an sürdürüyoruz. LGBTİ+ düşmanı kurumsallaşmış aileci politikalarınıza BAŞKALDIRIYORUZ!
Sizin dayatmaya çalıştığınız, norm saydığınız, kutsadığınız aile; LGBTİ+’ların, kadınların, çocukların katilidir. Geçtiğimiz günlerde, Edirne’de transfobik nefret ve baskı sonucunda kaybettiğimiz trans kadın Helin son sözlerinde translara yaşam hakkı tanınmadığına, her şeyden önce ailesinin onu kabullenmediğine ve toplumun, itibar üzerinden belirlendiğine işaret ediyordu. Biliyoruz ki bizi insan olarak görmek istemeyenlerin ortaya koyduğu bu gayrimeşru şiddet, gündelik hayatımızın en keskin gerçekliği ve kendimiz olma arzumuzun bedelidir. Biz, bize dayattığınız her şeye karşı başkaldırdık. Bazen bir taşla, bazen bir bedenle, bazen bir gülümsemeyle, bazen inancımızla.
Her yıl artarak devam eden trans cinayetleri münferit değil, devlet eliyle yürütülen yok etme politikasının bir sonucudur. Bizler biliyoruz ki trans intiharları, cis-hetero patriyarkal kapitalist düzenin, bizleri “artık beden” olarak gören cis-hetero patriyarkanın ve bizleri öldürülebilir kılan devlet politikalarının ürünüdür. Trans kadınlar zorunlu seks işçiliğine ve güvencesizliğe mahkûm edilirken, faillerin cezasız bırakılması bu şiddetin bizzat devlet eliyle meşrulaştırıldığını gösteriyor. Bizler biliyoruz ki, bu şiddet hem sınıfsaldır, hem cinsiyetlendirilmiştir, hem de politiktir. Transların yaşam hakkı bir lütuf değil, devrimci bir haktır. Siz her yere sızmaya çalıştıkça biz yaşamda var olmaya devam edeceğiz. Hande Kader’in, Buse Şeker’in, Esra Ateş’in ve katledilen diğer tüm arkadaşlarımızın hesabını sokakta sormaya, bizi öldüren düzene karşı yaşamlarımızı savunmaya devam edeceğiz! Eylül Cansın’ın, Zirve Soylu’nun, Didem Akay’ın, Kayra Helin’in, Okyanus Efe’nin ve intihara sürüklenen tüm transların yasını taşıyoruz ve hayatta kalmaya devam eden translar olarak arkadaşlarımızın hafızasıyla sizlere haykırıyoruz: Hayatlarımızı değersizleştiren bu düzenin karşısında varoluşumuzu savunuyoruz, ve BAŞKALDIRIYORUZ!
AKP’nin neoliberal biyosiyaseti tüm dünyadaki diktatörlük rejimlerinde olduğu gibi birçok bedeni sömürülen makinalara çevirirken gayrimeşru kıldıklarını ölüme, şiddete açık hale getiriyor. Bu sistem içinde ne şiddet faili erkekler ne de kârdan gözü kör olmuş işçi katili patronlar cezalandırıyor. Katliam yasası bin yıllardır sokaklarımızı paylaştığımız kedilerin, köpeklerin yaşamına göz dikmiş durumda. Katliam, yasa bile geçmeden başlamıştı, toplumun büyük bir kısmının karşı çıkmasına rağmen hala devam ediyor. Bütün dünya Filistin’deki neredeyse bir yıldır devam eden soykırımı izliyor. Binler, milyonlar tüm dünyada soykırıma karşı sokaklara döküldü, İsrail’le ticari, siyasi ortaklıkları olan devletlere, şirketlere karşı çıktı buna rağmen ne İsrail ne soykırımı destekleyen emperyalist güçler bir adım geri attı. Translar olarak gayrımeşru ilan edilen bedenlerin ve bu bedenlerin verdiği emeğin, yaşadıkları hayatın bu denli değersizleştirilmesinin, şiddete ve ölüme açık hale getirilmesinin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Tüm dünyada vahşileşen neoliberal ekonomi politikalarının şiddete ve ölüme açık hale getirdiği bedenleri savunuyoruz. Sistematik hale gelmiş her şiddete karşı olduğu gibi BAŞKALDIRIYORUZ!
Bu yıl “Başkaldırı” diyoruz; çünkü trans varoluş, yalnızca kimliğe değil, cisheteropatriyarkal kapitalizme, devlet şiddetine, milliyetçi erkekliğe ve bizi değersizleştiren tüm düzene karşı bir kopuştur. Biz bu düzene yalnızca uymuyor değiliz; biz bu düzenin dışında bir yaşamın mümkün olduğunu haykırıyoruz. Biliyoruz ki, bedenlerimizin, arzularımızın, emeğimizin ve hayatlarımızın denetlenmesi tesadüf değil: Bu sistem böyle işliyor. Bu yüzden başkaldırımız, sadece görünürlük değil, başka bir hayatı hep birlikte kurma çağrısıdır. Bizi sevin diye değil, bu sistemi tanımadığımız için buradayız!
Yaşamlarını tırnaklarıyla kazıyarak sürdüren trans kadınlarız, görünmezliğe boyun eğmeyen trans erkekleriz, ikili cinsiyet rejimini paramparça eden trans non-binary’leriz! Orospuyuz, bizler çaresizliğe mahkum ettiğiniz göçmen translarız; dilini yok saydığınız Kürt translarız, Ermeni’yiz, göçmeniz, ibneyiz; fabrikada, tarlada, sokakta emeği sömürülen işçi translarız!
60’larda görünmezliğimizi deldik, 70’lerde polis şiddetine direndik, 80’lerde darbeye rağmen güçlendik, 90’larda kara kışın ortasında filizlendik, 2000’lerde yok sayamayacağınız kadar varlığımızı görünür kıldık, 2010’da 1. Trans Onur Yürüyüşü’yle İstiklal’i doldurduk. Başkaldırının tarihini biz yazdık.
Saçlarını kazıyıp trenlerle Eskişehir’e sürgün ettiğiniz trans kadınların öfkesiyle, öldürdüğünüz arkadaşlarımızın yasıyla, karakol basan trans kadınların cesaretiyle, trans neşemizle, arzularımızla, feminist isyanımızla BAŞKALDIRIYORUZ!
Kapitalizme, erkek egemenliğine, aile yılına, transfobiye, polis işkencesine, devlete ve onun atanamamışlarına, yasaklarınıza, zulmünüze, orospufobiye, kayyım siyasetinize, LGBTİ+ düşmanlığına ve yoksulluğa BAŞKALDIRIYORUZ!
Yok sayılmaya, evsiz bırakılmaya, öldürülmeye, intihara sürüklenmeye, kriminalize edilmeye ve tüm yasaklarınıza BAŞKALDIRIYORUZ!
Kestiğiniz yerden gürleştik, yaralarımızı öfkemizle sardık, vazgeçmedik inandık, siz vurdukça biz bilendik, boyun eğmedik, bıkmadık usanmadık: GELDİK, BURADAYIZ, BAŞKALDIRIYORUZ! BAŞKALDIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ!
YAŞASIN TRANS ONUR YÜRÜYÜŞÜMÜZ, YAŞASIN TRANSFEMİNİST MÜCADELEMİZ!
ONUR AYIMIZ KUTLU OLSUN!
https://www.instagram.com/p/DLNRecaIoOI/?igsh=bmJnZDZpN2tuZzdn
Arapça:
بــيــان إلــى الــرأي الــعــام والــصــحــافــة
نُنظّم مسيرة الفخر الترانس الحادية عشرة تحت شعار “العصيان” في
كاديكوي نحن هنا لنكبر بوجودنا، بذاكرتنا، بإيماننا ببعضنا البعض. لقد وسّعنا مسيرتنا التي حاولتم قمعها في العام الماضي بمقاومتنا للضغوطات. وجودنا في الشارع اليوم هو إعلان أننا لم ولن نرضخ لمحاولاتكم منعنا من أن نصبح حركة جماهيرية. بعد ست سنوات من الحظر، خرجنا في 18 حزيران 2023 في مسيرتنا التاسعة في يوم المساواة مع الترانس، واليوم أيضاً نحن في الشوارع. لم ولن نستسلم لكم أبداً.
نُهدي مسيرتنا هذه إلى الترانس الذين سُلبت حياتهم بسبب آليات الدولة التي تدفع بهم نحو الانتحار، وإلى حمامة السلام التي كانت دائماً معنا، “صرِّي سُريّا”.
الحرب التي شنّها حزب العدالة والتنمية على المعارضة الاجتماعية وعلى البلديات في كردستان، مستمرة بهجماته على الترانس+. عندما هدم الطلاب الحواجز في جامعة إسطنبول، خرج الملايين إلى الشوارع ضد نظام حزب العدالة والتنمية. لقد رفعنا أعلامنا الكويرية التي حاولتم حظرها مراراً في الجامعات. اعتقلوا رؤساء البلديات المنتخبين من قبل الملايين. حاولوا إسكات كل من نزل إلى الشارع، وأصبح الاعتقال الوقائي إجراءً شائعاً بعد كل احتجاج. ومع ذلك، لم يترك أحد الشوارع، تخطينا جدار الخوف رغم كل الضغط. من هنا، نحيّي مرةً أخرى كل المختطفين السياسيين من بين المنتخبين.
منذ سنوات ونحن نبحث عن طرق العيش المشترك في هذه الجغرافيا. كبرنا في ظل الحرب والإنكار. في عالم يعتبر الوجود بحد ذاته مقاومة، لم نتخلَّ أبداً عن المطالبة بالسلام. الآن، منذ الأول من تشرين الأول، يُتداول في هذه الأرض عن احتمال السلام. نحن، كأفراد مجتمع الميم+ الذين استهدفتهم الحرب بشكل مباشر وتأثروا بعنفها، لا نطالب فقط بالسلام والحوار، بل نؤكد أيضاً أننا يجب أن نكون جزءاً من عملية البناء هذه. ونذكّر مرة أخرى: لن يكون هناك سلام حقيقي في هذه الأرض بدون الترانس. لأن السلام يكون سلاماً فقط عندما يشمل الجميع. لهذا السبب، يجب أن تتبنى جميع فئات المجتمع عملية السلام، ويجب إنشاء لجنة في البرلمان على وجه السرعة لضمان ديمومة السلام وتقوية أرضية المفاوضات الديمقراطية، ويجب إشراك مجتمع الميم+ في هذه العمليات. نكرر: يجب إشراك مجتمع الميم+ أيضاً!
كأن الأسرة لم تكن أكبر بلاء على النساء والأطفال وأفراد مجتمع الميم+، أعلنتم عام 2025 “عام الأسرة”! استخدمتم جميع مؤسساتكم لمراقبة أجسادنا. من خلال مسيرات وورش عمل الأسرة التي تنظّم منذ سنوات، أعلنت الدولة حرباً على الترانس والنساء والكويريين. تستخدم الدولة جميع مؤسساتها ومواردها لفرض السيطرة على أجسادنا. في يوم 20 تشرين الثاني، يوم إحياء ذكرى الترانس الذين تعرضوا لجرائم الكراهية، تم منعنا من الوصول إلى الهرمونات. ولم يكفِ ذلك، فقد تم اعتقال رفاقنا الذين حاولوا عقد مؤتمر صحفي للمطالبة بحق الهرمونات، تحت التعذيب. لجنة مراقبة تغيير الجنس التي أنشأتها وزارة الصحة جعلت بالفعل مسارات توافق الهوية الجندرية، والتي هي صعبة أصلاً، أكثر تعقيداً. أما مشاريع القوانين المعادية لمجتمع الميم+ التي قيل إن حزب هدى بار، الذي يشتهر بجرائم القتل، سيقترحها، فتستهدف مباشرةً حظر وجودنا. كل هذا جزء من سياسات الأسرة. السياسات الأسرية التي تسعى للسيطرة على أجساد النساء ومجتمع الميم+ تحاول تشريع الكراهية ضدنا من خلال تنظيمها. لا نسمح بتطبيع الكراهية، والمكافأة الممنوحة للرجال الجناة بالإفلات من العقاب. نحن أشجع من أي وقت مضى، ونحن معاً أكثر من أي وقت مضى؛ ورغم كل الضغوط نواصل وجودنا السياسي والشخصي في الفضاء العام في كل لحظة. نَعْصي سياساتكم الأسرية المعادية لمجتمع الميم!
الأسرة التي تحاولون فرضها، وتعتبرونها طبيعية ومقدسة، هي قاتلة للنساء، والأطفال، ومجتمع الميم+. قبل أيام فقط، في أدرنة، تركتنا صديقتنا الترانس هيلين، التي فقدناها نتيجة الكراهية والضغط الترانسفوبي، برسالة أخيرة تشير إلى أن الترانس ليس لهم حق في الحياة، وأن عائلتها أول من رفضها، وأن المجتمع يقيم الناس بحسب الشرف والاعتبار. نعلم أن هذا العنف غير المشروع الذي تمارسه ضدنا هو حقيقة حياتنا اليومية وثمن رغبتنا في أن نكون أنفسنا. لقد عصينا كل ما فرضتموه علينا. أحياناً بحجر، أحياناً بجسد، أحياناً بابتسامة، أحياناً بإيماننا.
جرائم القتل ضد الترانس التي تزداد كل عام ليست أحداثاً فردية، بل هي نتيجة لسياسة الإبادة التي تنفذها الدولة. نحن نعلم أن انتحارات الترانس هي نتاج النظام الأبوي الرأسمالي السيس-هتيرونورمال الذي يعتبر أجسادنا “فائضة”، وسياسات الدولة التي تجعلنا قابلين للقتل. بينما تُجبر النساء الترانس على العمل بالجنس القسري وعلى انعدام الضمانات، يُترك الجناة بلا عقاب، مما يُظهر أن هذا العنف يُشرع بيد الدولة ذاتها. نحن نعلم أن هذا العنف طبقي، جندري، وسياسي. الحق في الحياة الترانس ليس منّة، بل حق ثوري. كلما حاولتم التسلل إلى كل مكان، سنواصل نحن العيش. سنواصل المطالبة بحياة أصدقائنا الذين قُتلوا مثل هاندي قدر، بوسة شيكر، إسراء آتيش، وجميع أصدقائنا الآخرين الذين قُتلوا! نحمل حزن أيلول جانسن، زيرفي سويليو، ديدم أكاي، كايرا هيلين، أوكيانوس إيفي، وجميع الترانس الذين دُفعوا إلى الانتحار، وبصفتنا الترانس الذين ما زالوا على قيد الحياة، نصرخ بذاكرتهم في وجوهكم: ندافع عن وجودنا في مواجهة هذا النظام الذي يقلل من
قيمة حياتنا، ونعصي!*
البيوسياسة النيو-ليبرالية لحزب العدالة والتنمية، مثلها مثل الأنظمة الديكتاتورية الأخرى في العالم، تحوّل الأجساد المستغلة إلى آلات، وتعرض غير الشرعيين للعنف والموت. في هذا النظام، لا يُعاقب الرجال الجناة ولا الرأسماليون القتلة الذين أعمى الربح أعينهم. قانون المجازر يستهدف حياة القطط والكلاب التي نشاركها شوارعنا منذ آلاف السنين. المجازر بدأت حتى قبل صدور القانون، وما زالت مستمرة رغم معارضة غالبية المجتمع. العالم كله يشاهد الإبادة الجماعية المستمرة في فلسطين منذ قرابة عام. الآلاف، الملايين، في جميع أنحاء العالم خرجوا إلى الشوارع ضد الإبادة، واحتجوا ضد الدول والشركات التي لها شراكات تجارية وسياسية مع إسرائيل، ومع ذلك لم تتراجع إسرائيل ولا القوى الإمبريالية الداعمة للإبادة خطوة واحدة. نحن كترانس نعرف جيداً معنى أن تكون الأجساد غير الشرعية والعمل الذي تنتجه هذه الأجساد والحياة التي تعيشها بلا قيمة، ومعرضة للعنف والموت. نحن ندافع عن الأجساد التي تجعلها السياسات الاقتصادية النيوليبرالية المتوحشة في جميع أنحاء العالم عرضة للعنف والموت. كما نقف ضد كل عنف منهجي: نعصي!
نقول هذا العام “عصيان”؛ لأن وجود الترانس هو قطيعة ليس فقط مع الهوية، بل مع الرأسمالية السيس-هتيروباترياركية، وعنف الدولة، والرجولة القومية، وكل النظام الذي يقلل من قيمتنا. نحن لا نرفض فقط التكيّف مع هذا النظام؛ نحن نعلن أن حياة أخرى ممكنة. نحن نعلم أن السيطرة على أجسادنا، رغباتنا، عملنا، وحياتنا ليست مصادفة: هذا هو منطق هذا النظام. لهذا فإن عصياننا ليس مجرد ظهور، بل دعوة لبناء حياة أخرى معاً. نحن هنا ليس لأننا نريد أن تحبونا، بل لأننا لا نعترف بهذا النظام!
نحن نساء الترانس اللواتي نناضل من أجل حياتنا بأظافرنا، رجال الترانس الذين لا يخضعون للاختفاء، الترانس غير الثنائيين الذين يكسرون نظام الجندر الثنائي! نحن العاهرات، الترانس المهاجرين الذين حكمتم عليهم باليأس؛ نحن الترانس الأكراد الذين تجاهلتم لغتهم، الأرمن، المهاجرون، الشواذ؛ نحن عمال الترانس الذين يُستغلون في المصانع، الحقول، والشوارع!
في الستينات خرقنا جدار الخفاء، في السبعينات قاومنا عنف الشرطة، في الثمانينات ازددنا قوة رغم الانقلاب، في التسعينات ازدهرنا في قسوة الشتاء، في الألفينيات أصبح وجودنا لا يمكن تجاهله، في 2010 ملأنا شارع الاستقلال في أول مسيرة فخر ترانس. نحن من كتب تاريخ العصيان.
بغضب نساء الترانس اللواتي حلقتم رؤوسهن ونفيتموهن إلى إسكيشهير بالقطارات، بحزن أصدقائنا الذين قتلتموهم، بشجاعة نساء الترانس اللواتي اقتحمن مراكز الشرطة، بفرح الترانس، برغباتنا، بتمردنا النسوي: نعصي!
نعصي الرأسمالية، السلطة الذكورية، عام الأسرة، الترانسفوبيا، تعذيب الشرطة، الدولة ومُعيّنيها، محظوراتكم، اضطهادكم، كراهية العاهرات، سياسة الوصي، عداءكم لمجتمع الميم+، والفقر!
نعصي التهميش، التشريد، القتل، الدفع إلى الانتحار، التجريم، وكل محظوراتكم!
من حيث قطعتمونا علا صوتنا، داوينا جراحنا بغضبنا، لم نتخل، آمنا، كلما ضربتم زادت قوتنا، لم نخضع، لم نتعب، لم نمل: جئنا، نحن هنا، نعصي! وسنواصل العصيان!
تحيا مسيرة فخر الترانس! تحيا نضالنا الترانسفمينيستي!
كل عام وفخرنا بخير!