19 Ekim 1909 tarihinde Paris yakınlarında doğan Marguerite Perey doktor olmayı hayal ediyordu ama babası ölünce maddi yönden zorluğa düşen ailesinin tek gelir kaynağı annesinin verdiği piyano dersleri olduğu için üniversiteye gidebilme imkanı yoktu. Bunun yerine, Perey 1929 yılında Paris’teki Technical School of Women’s Education’dan kimya alanında bir diploma aldı. Bu diploma onun bir laboratuvar teknisyeni olarak çalışmasına olanak tanıyordu. Kısa süre sonra, Radyum Enstitüsü’ndeki bir kişisel asistanlık işi için görüşmeye gitti ve iki kez Nobel Ödülü kazanan Marie Sklodowska Curie’yle yaptığı görüşme sonucunda işe alındı.
Curie’nin çalışmalarına devam edebilmesi için, Perey, uranyum cevherinden aktinyum saflaştırma yapmaktaydı ve bu tehlikeli bir işti. Radyum Enstitüsü’nde güvenlik standartları yoktu ve radyoaktif materyallerle gelişigüzel bir şekilde ilgileniliyordu. Marie Curie radyasyonun zararsız olduğuna inanıyordu. Curie 1934 yılında bir hayat boyu radyoaktiviteyle yaptığı çalışmalarına bağlı olarak aplastik anemiden ölünce, Perey radyokimya uzmanlığına terfi ettirildi ve aktinyum üzerindeki araştırmalarına devam etti.
1935’te Amerikalı bilim adamları aktinyum tarafından yayılan, beta parçacıkları adı verilen bir tür radyasyon keşfettiğini iddia ediyorlardı. Perey ise beta parçacıklarının bildirilen enerjisinin aktinyumla uyuşmadığını düşünüyor ve bu hipotezi şüpheyle karşılıyordu. Aktinyumun başka bir elemente dönüştüğünü ve gözlemlenen beta partiküllerinin aslında o elementten geldiğini teorileştirdi ve araştırmaya başladı. Bunu son derece saf aktinyum izole ederek ve radyasyonunu çok hızlı bir şekilde inceleyerek doğruladı. 7 Ocak 1939’da bu yeni elemente “element 87” ismini verdi.
Perey’nin keşfi neredeyse hemen ondan çalındı. 9 Ocak’ta, Jean Perrin’den Fransız Bilimler Akademisi’nde onun bulgularının sunumunu yapması istendi. Perrin bunu yaptı ama keşif basında yer aldığında bunun “moldavium” olduğunu ve üç yıl önce öğrencisi Horia Hulubei tarafından keşfedildiğini iddia etti. Perrin ve Hulubei’ın iddiasının doğru olmadığı ispatlansa da, Perey bu duruma öfkelendi. Keşfine dayanarak bir doktora derecesine sahip olmayı hedefledi. Sorbonne Üniversitesi’ne gitti. Üniversite mezunu olmadığı için, burada tezini yazabilmeden evvel tam bir lisans programına katılması gerekti.
1946 yılında savunmasını tamamladı ve nihayet element 87’nin keşfini yapan kişi olarak tanındı. Perey önce element için “catium” ismini önerdi ama sonra doğduğu ülkeyi onurlandırmak için ve “aktinyum-K fransiyum” adını verdi.
Perey 1949’a kadar Radyum Enstitüsü’nde çalışmaya devam etti. Ardından Strasbourg Üniversitesi’nde nükleer kimya bölümünün başına geçti. 1962 yılında Strasbourg Üniversitesi nükleer kimya bölümünün başkanlığını yaptığı sırada, ilk kadın üye olarak Fransız Bilimler Akademisi’ne seçildi, ancak tam üye olamadı. Kadınların Akademi’ye kabul edilmesine karşı bir kural olmamasına rağmen, Fransız Bilimler Akademisi’ne ilk kadın tam üye ancak 1979’da seçilebildi. Perey beş kez Nobel’e aday gösterildi ama ödülü hiç kazanamadı.
İronik bir şekilde, fransiyumun kanser teşhisine yardımcı olacağını umuyordu, ancak aslında kanserojendi ve Perey 13 Mayıs 1975’te, 65 yaşında kemik kanserinden hayatını kaybetti.
Fransiyum, doğada keşfedilmiş olan son elementti. Bugün yeni element keşifleri, parçacık hızlandırıcıları, kalabalık ekipler ve büyük bütçeler gerektiriyor.