Hayganuş Mark, 15 günde bir yayınlanan Hay Gin (Ermeni Kadını) Dergisi’ni 1919’da çıkarmaya başlar. 14 yıl boyunca çıkan Hay Gin’de feminizmin tarihi, kadın hareketinin amaçları ve yönü, Avrupa ve Amerika’daki kadın hareketiyle ilgili yazılar yayımlanıyordu. Son sayfada “Kadın dünyasından haberler” başlıklı bir bölüm bulunmaktaydı.
Melissa Bilal, Lerna Ekmekçioğlu ve Belinda Mumcu, “İlk Feminist Ermeni Hayganuş Mark´ın (1885-1966) Hayatı, Düşünceleri ve Etkinlikleri” başlığıyla yayınladıkları araştırmalarında[i] Hay Gin hakkında şu bilgileri veriyorlar:
[Hayganuş Mark] 1919’da, tam 14 yıl aralıksız yayımlanacak olan kadın dergisi Hay Gin’i yayımlamaya başlar. Dergi 1933’te kapanınca büyük hayal kırıklığına uğrar ve dört yıl boyunca tek bir satır yazamaz. Burada belirtmeliyiz ki Mark, dergisinin “aniden” kapanmasından duyduğu derin üzüntüyü “kızımı kaybetmiş gibiydim” sözleriyle ifade etmiş, buna rağmen kapanma nedeni üzerinde durmayıp “herkesin bildiği bir sebepten dolayı” demekle yetinmiştir. Bununla beraber, Isdepan Şahbaz, Beyrut’ta yayımlanan Yeridasart Hayuhi (Genç Ermeni Kadını) dergisinde, Mark’ın ölümü dolayısıyla yazdığı yazıda, derginin devlet tarafından kapatıldığından bahsetmiştir. Şahbaz’ın belirttiğine göre Mark, yazarlarının özgürlüğüne saygılıydı, dergisine içeriğine hiç katılmadığı yazıları dahi alırdı ve İstanbul’un o dönemi için en “cesur” sayılacak yazıları yayınlamaktan çekinmezdi.
Hayganuş Mark’ın Büyük İdeali: Hay Gin
Döneminin Türk feministlerinin siyasal hak taleplerine paralel olarak Hayganuş Mark, Ermeni milletinin yönetim konseylerine kadınların da alınmasını talep eder. Mark, özellikle kadınları ilgilendirdiğini düşündüğü aile, evlilik, boşanma ve miras işleri gibi konuları düzenleyen Muhakeme Konseyi’nde kadınların yer almamasının büyük ve affedilemez haksızlıkların yaşanmasına sebep olduğunu belirtmiştir. Mahkemeye davacı olarak gelen kadınların “doğal” utangaçlıklarıyla acılarını ve şikâyetlerini açıkça ifade edemediklerini ve bunun, haklı oldukları davaları dahi kaybetmelerine sebep olduğunu söylemiş ve eklemiştir: “Bu durum ayrımcılığın açık bir göstergesiydi.” Konseylere kadınların alınması gerektiğine dair yazdığı bir yazıyla, kendi deyimiyle, “bütün kadın dünyası çalkalanır.” Birçok yerden kendisine destek mesajları gelmektedir. Hay Gin, Muhakeme Konseyi’ne kadın üye alınması için çok çalışır, fakat başarılı olamaz. Çünkü bu konseye kadın üye alınması talebi, Umumi Meclis tarafından, adaylık için hukuk bilgisinin şart olduğu gerekçesiyle reddedilmektedir.
Diğer yandan, Hay Gin’in ve kadınların muhalefetiyle, Cemaat Merkezi Yönetimi, Maarif Konseyi’nde iki kadın üyeye yer ayırma “lütfunda” bulunur. Fakat kadınlar asil üyeler değil, sadece “yardımcı üyeler” olabileceklerdir. Zabel Asadur ve Hayganuş Mark’a teklif götürülür. Mark’ın belirttiğine göre, daha deneyimli olan Sibil, ilk anda bu teklifi reddeder, kendisi ise “yardımcı üyelik” şartına itiraz ederek eşit haklarla üyelik talep eder ve şu şartı ileri sürer:
“Cemaatin tüm idari işlerinin düzenlendiği 1876 Nizamnamesinde kadınlar hakkında hiçbir madde olmadığına göre, konseylere üye olmaları durumunda ‘yardımcı üye’ olabilecekleri konusunda bir maddenin olması da imkânsızdır. Nizamnamede ‘ulusun üyesi 21 yaşından büyük her birey’ dendiğine ve kimse de kadınları ‘ulusun üyesi’ olmaktan dışlayamayacağına göre, kadınların konseylerde bulunmaları, iddia edildiği gibi kanunlara aykırı değildir.”
Mark’ın “şartı” kabul edilir ve kendisi, konseye asil üye olarak tekrar davet edilir. Kabul eder ve toplantıya gider. Bir erkek grubundan oluşmuş olan konseyde başkan söz alır ve “kanunla belirtilmediği için kadınların yönetim kurulu üyesi olamayacaklarını” söyler. Bunun üzerine Mark şu cevabı verir: “Ey efendiler! Eğer Sibil teklifinizi kabul etmiş ve şu anda, şu toplantıda bulunuyor olsaydı, aranızdan hanginiz yalnızca erkek olduğu için şu başkanlık koltuğunda oturma cesaretini gösterebilecekti?”
Mark, kendisine verecek cevap bulamayan kalabalığı arkasında bırakarak salonu terk eder. Daha sonra bu olayı, konseylerin tarihine geçen bir sabıka olarak nitelendirmiş ve kadınların buralarda var olamamalarını her zaman büyük bir kayıp ve haksızlık olarak görmüştür.
Mark derginin, gittikçe Ermeni kadınının “evi” haline geldiğini belirtmiştir. Anlaşılan o ki, bu evin kirlenmemesi için çok çaba göstermiştir. Kendisine birçok yerden gelen, bir kurumun ya da organın yayını olma tekliflerini veya propaganda yapılması “ricalarını” reddetmiştir. Belirttiğine göre, amacı dergiyi “siyasi” akım ve etkilerden korumaktır. Gelen tekliflere hep aynı yanıtı verir: “Eğer Hay Gin bir bayrak altında yaşayacaksa, bu ancak kadınlık bayrağı olabilir!”
[i] 2001 yılında yazılan bu makale Toplumsal Tarih dergisi, Üniversite Öğrencileri Tarih Yarışması’ndan üçüncülük ödülü aldı.