rizamiz_yok

 

Cinsel istismarcılara evlilik yoluyla af önergesinin önce Meclis’ten sonra da Adalet Komisyonu’ndan geri çekilmesi çok önemli bir kazanım oldu. Bunu farklı kesimlerden kadınların güçlü bir şekilde ses çıkarmasına ve sokaklara dökülmemize borçlu olduğumuzu biliyoruz. Ancak bu önergenin tekrar karşımıza gelmemesi için sesimizi yükseltmeye, örgütlü olmaya devam etmeliyiz. Bunu geçtiğimiz günlerde bir daha anladık. Ve yine tekrar etmiş olalım: Tecavüzün aklanmasına asla izin vermeyeceğiz. 

Bunun yanı sıra, cinsel istismar suçunu tanımlayan ve cezasını düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesine dair şu anda Meclis’ten geçmekte olan tasarıya ilişkin eleştirilerimizi de dillendirdik, dillendirmeye devam ediyoruz. Tasarının oluşturulma ve yasalaşma süreci şeffaf ve katılımcı olmadığı için, kadın örgütlerini dahil etmediği için oluşan karmaşa toplumun eksik bilgilenmesine sebep oluyor. Bu toz ve duman içerisinde hayatımızı değiştirecek yasalardan haberdar olamıyoruz, müdahil olamıyoruz. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok.

Şu anda Meclis’ten geçen TCK 103 düzenlemesi olabileceğinin en kötüsü değil ve Anayasa Mahkemesi’nin TCK 103’ün iki fıkrasına dair iptalleri ve yeni düzenleme için Aralık ve Ocak aylarına kadar verdiği süreler nedeniyle şimdilerde bir yasa çıkması şart. Ama bu daha geniş bir zamanda uzmanlarla ve kadın örgütleriyle tartışılarak oluşturulacak başka düzenlemelerle desteklenmedikçe ciddi tehlikeler barındırıyor. Var olan yasada 15 yaş altı bir çocukla cinsel ilişki hala şikayete bağlı olmaksızın cinsel istismar kabul ediliyor. Ancak 12 yaş altına dair bir ceza kademelendirmesi yapılarak çocuk 12 yaş altındaysa daha yüksek, 12 yaş üstündeyse daha düşük ceza öngörülüyor. Sonuç olarak, 12 yaşını doldurmuş bir çocuğa cinsel istismar yasal olarak olmasa da psikolojik olarak daha meşru hale geliyor. İmam nikahının suç olmaktan çıkarılmasıyla birlikte bu 12 yaşını doldurmuş çocukların evlendirilmesinin yolunu açıyor. Erken yaşta evliliğin zaten yaygın olduğu toplumumuzda bu tasarı ve etrafındaki tartışma 12-15 yaş arasında bir muğlaklık alanı yaratıyor. Sonuç olarak bu haliye düzenleme; 12 yaş üzerinde hakimin ve savcının takdirini kullanmasına, cezaların azaltmasına ve dini nikahla erken yaşta evliliklerin (yani çocukların cinsel istismarının) artmasına sebep olabilir diye endişeleniyoruz.

Burada tartışmaya açılan üç farklı konu var aslında: 1- Akranların arasındaki rızaya dayalı ve yaşla orantılı cinsel deneyimler; 2- Yetişkin tarafından çocuğun cinsel istismarı; 3- Çocuk yaşta evliliğe zorlanmak. Bu üç alanın birbirinden hiç ayırt edilmediği bir yasamız olmasından dolayı sorun sürüyor. 12-18 yaş aralığında akranların arasındaki cinsellik ile yetişkinlerin çocukları cinsel istismarının aynı şekilde tanımlanıp cezalandırılmasını engellemek adına alanda çalışan çocuk hakları ve kadın kurumlarıyla birlikte yeni bir yasal düzenlemenin gerekliliği sürüyor. İkinci olarak, çocuk yaşta evlilik (resmi veya dini nikahla) ile çocuk yaşta cinselliğin tamamen eşitlenmesi sorunuyla karşı karşıyayız. Halbuki 15 yaşında bir çocuğun evlendirilmesi kabul edilemezken her türlü cinsel deneyiminin yasaklanması da asla söz konusu olamaz, olmamalı. Ne yazık ki bu ülkeyi yönetenlere göre, ‘toplumsal ahlak’ dolayısıyla çocuklar cinsel deneyim yaşayabiliyorlarsa hemen evlendirilmeleri gerekir. Yaşla orantılı bir öğrenme ve keşif süreciyle evliliğin sorumluluğu, çocukların hayatlarına ve haklarına getirdiği kısıtlama, evlilik içinde çok daha mümkün hale gelen şiddet ve cinsel istismarın boyutları asla karşılaştırılamaz. Dolayısıyla tecavüzcünün bir çocukla evlilik yoluyla aklanması, affedilmesinin tam tersi bizim talebimiz: Bir çocuğun herhangi birisiyle evlendirilmesi kesinlikle suç olarak düzenlenmelidir. Ancak bu yolla çocukların cinselliği yasaklanmadan, cinsel istismarına karşı etkin bir mücadele mümkün.

Sonuç olarak burada iç içe geçen ve hem toplumsal açıdan, hem yasal açıdan oldukça karmaşık üç konunun derinlikli tartışılması ihtiyacı çok açık. Bu tartışmaları yürütmeden kadınların ve çocukların çıkarlarını en üst düzeyde gözeten yasalar üretmek mümkün değil. Biz de, toplumsal ahlak adı altında çocuk ve kadın düşmanı yasalar çıkaranlara karşı isyanımızı ve sesimizi yükselterek, kendimiz için en iyisinin ne olduğunu bizler tartışarak ve birbirimizden öğrenerek buluruz diyerek yola devam ediyoruz! Bir aşamayı kazandık, ama bu yolda mücadelemiz belli ki uzun olacak..

25 Kasım’da da sokaktayız; susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz

Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.