Antalya’da uzun zamandır kadın mücadelesinde yer alan bir grup kadın nihayet bir hayalimizi gerçekleştirerek 17 Ekim 2000’de Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’ni kurduk. Böyle bir merkez düşüncesi ilk olarak 1996 yılında Ankara Üniversitesi KASAUM’dan gelen arkadaşların verdikleri bir bilinç yükseltme seminerinin son aşamasında ortaya çıkmıştı. Ancak, projemizi hayata geçirebilmek için bir yasal çatıya gereksinim vardı. Bu amaçla arayışa geçtik. Dernek ve vakıf gibi hiyerarşik yapılardan kaçınırken ve bir çıkar yol bulmaya çalışırken Antalya’da daha yeni yeni tanınmaya başlayan Gündem 21 Kent Konseyi içinde yer almanın en akılcı yol olduğuna karar verdik. Gündem 21 hem asıl hedef kitlesinin kadınlar, gençler ve çocuklar olması hem de kendi yapılanmamız konusunda kendimizin karar verebilme özgürlüğüne sahip olmamız nedeniyle bizim açımızdan harika bir çalışma alanıydı. Kent Konseyinin genel sekreterliği ile görüşüp, konseyin toplantı salonlarında toplanmaya, hedeflerimizi, çalışma yöntemlerimizi ve ilkelerimizi belirlemeye başladık. Konsey genel kurulunda da adımızı Antalya Kadın Kozası olarak belirleyip katıldık, yapmak istediklerimizi yazdığımız kâğıtları üyelere dağıttık. Ancak “kadın erkek ayrımı yapıyorsunuz, kadınlar eziliyorsa erkekler de eziliyor, kadının insan hakları da mı olurmuş vb.” bakış açısına sahip olanlar, kendi istediğimiz biçimde bu yapının içinde yer almamıza karşı çıktılar ve sunduğumuz önergeler askıya alındı. Biz bu yapıda bağımsız bir grup olarak çalışmak isterken onlar bize adres olarak Toplum Çalışma Grubunu gösterdiler. Baskılar bizi yıldıramadı ve bu sefer, Gündem 21 çatısı altında kurulması zorunlu olan Kadın Meclisi içinde yer aldık. Böylece Antalya’dan pek çok farklı görüşe sahip, feminist olan ya da olmayan kadınla birlikte çalışma süreci başladı. Antalya’da kadın cinayeti de çok olduğu için yeni bir örgütlenmeye ihtiyaç duyduk. Önce feminist bakış açısına sahip bir grup kadın (Atiye, Ayla, Ayşe, Emel, Fatma, Fügen, Gülay, Gülser, Gülsüm, Hatice, Hicran, Hilkat, Kâmile, Lale, Melek, Menekşe, Nigâr, Nilgün, Perihan, Serap, Süheyla ve ismini hatırlayamadıklarım), Kent konseyinden ayrılıp, kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla Kadın Danışma Merkezini kurduk. O zamanki Belediye ile görüşmeler sonucunda, yer, sekreter ve elektrik vb. masrafları karşılaması kabul ettirildi ve protokol imzalandı. Aynı adla 3 Ocak 2004’te dernek statüsüne geçildi. Antalya Kadın Danışma Derneği olarak kurulan derneğin adı daha sonra Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği oldu.

Feminist kadınlar öncülüğündeki kadın derneği öncelikle Mor Çatı’dan bir dizi eğitim aldı. Farklı siyasetlerden kadınlar, dernekte önce kadının insan hakları, şiddet, yasalar vb. konulu eğitimler alarak bilinç yükseltme çalışmaları yaptı.

Dernek kurulduğu andan itibaren kadın cinayetlerinin politik olduğunu dile getirerek, kadın cinayetlerine karşı eylemler yaptı. 2004 Nisan ayında ‘töre cinayeti korkusuyla’ intihar eden Telya Zaman’ın cenazesini ailesi almayınca Telya Zaman Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’nin gönüllüleri tarafından toprağa verildi.

Merkezin amacı, kadınlara karşı yapılan her türlü ayrımcılık, ekonomik, sosyal ve politik dışlamalar göz önüne alınarak, kadınların kendi ihtiyaçlarına yönelik taleplerini ve görüşlerini hayata geçirmek üzere bir araya geldikleri, hukuksal ve psikolojik danışmanlık hizmetleri aldıkları ve birbirleriyle dayanışma içinde oldukları bir ortamın oluşturulması olarak belirlendi.

Merkez kurulduktan bir sene sonra Kadın Sığınakları Kurultayına ev sahipliği yaptı. İki gün süren kurultay çok verimli oldu. Özellikle hem merkezin tanıtımı hem de SHÇEK’te çalışan sosyal hizmet uzmanlarının ve psikologların toplantılara katılmaları ve merkezle sıkı bir ilişki kurmalarına olanak sağlandı. Toplum merkezlerinde de çalışan bu uzmanlar halkla ilişki kurmada etkili oldular. Toplum merkezlerinde kadınlarla, şiddetin ne olduğu, şiddete uğradıklarında neler yapacakları, hakları, cinsel sorunları vb. hakkında bilgilendirme toplantıları, konferanslar, söyleşiler yapıldı. Kadınların hayatlarına ve haklarına sahip çıkmasını istemeyen iktidar, son beş senedir toplum merkezlerini kapattı. Sadece bir mahallede, duyarlı bir kadın tarafından binası yapılan, aile planlaması derneği olarak da çalışan bir merkez bulunuyor.

Kadınlar, derneği tanıdıkça gelmeye, sorunlarını dile getirmeye başladılar. Taleplerine göre gönüllü avukatlara, psikologlara ya da sığınma evine yönlendiriliyorlar. Şönimler kurulmadan önce sığınağa gidecek kadınlar, tekrar sorgulanmadan doğrudan sığınağa alınıyorlardı. Şönimler kurulduktan sonra ise, devletin kadın kurumlarına bakış açısından dolayı kadınlar tekrar sorgulanıp, çifte travmaya maruz bırakılıyorlar.

Derneğin yönetim kurulu beş kişiden oluşuyor. Fakat kararlar, içerisinde yönetim kurulunun da olduğu, aktivistlerden oluşan bir grupta tartışılarak ortaklaşa alınıyor. Kararlara itiraz olduğunda, yol verme ya da ikna olma işletiliyor. Kısaca genel ilke; feminist ilkelerin hayata geçirilmesidir. Bazen bu ilkelere uyulmadığı ve bazı kadınların küsüp gelmediği oluyor. Yapılacak işler için alınacak kararlarda siyasi görüşün de etkisi önemli. Bazı görüşler “aman kıpırdamayalım kapatılırız” derken, bazı görüşler de “susarsak devlet bizi yok sayar, haklarımızı vermemek için sesimizi çıkarıp, sokakta olmalıyız” diyor. Bu yüzden sorunlar yaşanabiliyor. Örneğin bu sene pandemi yüzünden, üyesi olunan Antalya Kadın Platformunda da etkili olunamadı. Kapatılan kadın dernekleriyle dayanışılıp, ses çıkarılamadı. Grup eğitimleri alınmasına rağmen bazen yargılamalar, hiyerarşik tutumlar olabiliyor. Bu yüzden aktivist sayısı azalabiliyor.

Antalya’da derneğin, arzu edildiği kadar olmasa da belli bir etkisi var. Özellikle 8 Mart ve 25 Kasımlar’da kadınları sokağa taşımada etkili. İlk feminist gece yürüyüşü meşalelerle 2007 yılında dernek öncülüğünde yapıldı. Her sene devam edildi ama 2016’dan beri polis şiddetine maruz kalındığı için yürütülemiyor. Konferanslar, paneller yapıp, kadın bilinci açığa çıkarılmaya çalışılıyor. Kadınlarla ilgili sorunlar feminist bir bakış açısıyla dile getirilip, toplumsallaşması sağlanıyor, kadına yönelik şiddet protesto ediliyor. İki sayılık bir gazete çıkarıldı. Dayanışmayı güçlendirecek etkinlikler yapılıyor, projelerle derneğin ve gönüllülerin değişimine katkı sunuluyor. 2018 yılında kadın sığınakları kurultayına ev sahipliği yapıldı. Bazı belediyelerle birlikte etkinlikler yapılıyor.

Pandemi sürecinde yüz yüze görüşmeler olamadığı için kadına şiddet ve kadın ölümleri arttığı halde, toplantılar aksadı, başvurular da azaldı.

Dernek tüm zorluklara rağmen gönüllü çalışanlarıyla kadın politikasını, kadın dayanışmasını örmeğe çalışıyor. Kadınların mücadelesi eşit ve özgür olana kadar devam edecek. Merkez olarak 20, dernek olarak 16 yıldır devam ettiği gibi…

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.