Görünmeyen Emek Kolektifi (GEK) 1996 Aralık ayında kendini Marksist olarak tanımlayan bir grup kadının Türkiye’deki kadınların durumu ve kadın hareketi üzerine yaptıkları bir sohbet ardından tohumları atılan ve 2001 yılına kadar devam eden bir kadın örgütlenmesi. Başlangıçta isimsiz bir şekilde yola çıkan kadınlar bir yandan kadın hareketine ve kadın sorununa dair bir birikim oluşturmak için çalışmalarını sürdürürken, bir yandan da faaliyet alanlarının ne olacağı konusunda da tartışmalar yürütüyorlardı. Bu tartışmalar sonucunda güvencesiz, örgütsüz olan ve sendikaların çok da ilgilenmediği ev eksenli çalışan kadınlarla örgütlenme hedefinde ortaklaşıldı. Artık grubun ismi de netleşmişti: Evde Çalışan Kadınlar Birliği için Girişim (EÇKB-G).
Grup üyeleri, örgütlenmelerine ilham vermesi için dünyadaki bu alanda örgütlenme gerçekleştiren kadın kooperatifleri ve sendikaların çalışmalarına yakından baktılar. Bu minvalde Hindistan’daki en büyük kadın işçi sendikasının (Self Employed Women’s Association, SEWA) Ahmedabad’daki toplantısına katıldılar. Ayrıca SEWA ve Homenet (Uluslararası Ev Eksenli Çalışan İşçiler Ağı) üyeleri 1996 yılı haziran ayında Habitat-II Konferansı için İstanbul’a geldiklerinde birebir görüşmeler yaparak SEWA’nın örgütlenme deneyiminden faydalanmaya çalıştılar.
Grup ilk toplantılardan sonra yakınlarındaki kadınlara bir toplantı çağrısı yaptı. Bu çağrının amacı; Mecidiyeköy’de Tekstil İş Sendikası’nda kendi aralarında yaptıkları ve örgütün teorik arka planını oluşturdukları bu toplantının raporunu daha önce ilişki içinde oldukları kadınlarla da paylaşmaktı. Bu çağrıya beklemedikleri bir ilgi gördüler. Bu toplantıya yaklaşık yüz elli kadın katıldı.
Ancak bu ilgiye rağmen bu toplantı aynı zamanda EÇKB-G üyelerinin kendilerini sorgulamalarına neden oldu. Doğrudan buluşmak ve örgütlenmek istedikleri kadınlarla aynı işlerde çalışmayışları, aynı yerlerde oturmayışları, yaşam tarzlarının farklı olması dolayısıyla bu yapılarıyla hedeflerine ulaşmanın zor olduğunu değerlendirdiler. Hedeflerini küçülttüler. SEWA benzeri bir örgütlenme hedeflerini geri çektiler. Bu değişime bağlı olarak isimlerini Görünmeyen Emek Kolektifi olarak değiştirdiler.
Görünmeyen Emek Kolektifi üyelerinin Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın 2019 / Kadınlar Vardır! 1923-2018 Kadın Kurumları ve Örgütlenmeleri Ajandası için hazırladığı tanıtım yazısında grubun faaliyetleri hakkında bilgiler mevcut:
“1996’dan beri kadın yürüyüşlerinde kullanılan ‘görünmeyen emek sesini yükselt’ sloganı, Görünmeyen Emek Kolektifi’nin geçmişte kalan mücadelesinin bugünlere taşınan sesi gibidir.
1996 Ocak ayında bir grup kadının bir araya gelerek başlattığı çalışmalar genişleyerek 2000 yılına kadar sürdü. Grup 1997 ortasına kadar Evde Sanayiye Çalışan Kadınları Örgütleme Girişimi ismiyle faaliyet göstermiş çalışmalarının çeşitlenmesi ve genişlemesine paralel olarak GEK ismini almıştır.
GEK’li kadınların genel mutabakatları şu noktalardaydı: Öncelikle kadın kurtuluş mücadelesinin başka mücadele alanlarından (örneğin sınıf) dolayı ertelenemeyeceğini düşünüyorlardı. Kadın mücadelesi, erkeklerden bağımsız kadınlarla birlikte kadınların öz örgütlülükleri aracılığıyla mümkün olabilirdi.
Bir taraftan cinsiyetçi iş bölümünden dolayı kadınların evde harcadıkları (duygusal emek, çocuk, yaşlı bakımı, ev hizmetleri, yemek, alışveriş vb.) aile bireyleri tarafından ‘görünmeyen’ ve ‘değersizleştirilen’ emeği vardı. Diğer taraftan enformel sektörde evde sanayiye iş yapan kadınlar, yaptıkları işi bir ücret karşılığı yapmasına karşın bu emek biçimi de aile bütçesine ‘katkı’ adı altında hem ailedeki bireyler hem de işveren ve taşeronlar tarafından görünmez kılınıyordu. Çift taraflı emek sömürüsüyle karşı karşıya kalan kadınların evdeki üretim süreciyle (patriyarkal-erkek egemen) enformel sektördeki üretim süreci (kapitalist) arasında bağ kurarak, kadın emeğinin farklı iki sistem aracılığıyla sömürülmesine karşı politika ve örgütlenme araçları ve deneyimleri üzerine faaliyet yürütmek hedefleniyordu.
Kadınların enformel sektör için evde harcadıkları ücretli emeğin görünür kılınmasının, aynı zamanda kadınların kendilerini işçi sınıfının bir parçası olarak konumlandırmasının da önünü açacağı düşünülüyordu.
Sınıf ve cinsiyet sömürüsü arasındaki bu bağdan dolayı, feminist hareketle işçi sınıfı hareketi içindeki kadınlar arasında ortak mücadele zemininin olanaklarına dikkat çekilmeye çalışılıyordu.
Evde sanayiye üretimin çeşitliliğinden dolayı her alana özgü kurulacak kooperatifler yoluyla, bazı dünya deneyimlerinden de yola çıkılarak (SEWA gibi) bu kooperatiflerin bir üst örgütlenmesi olarak bir kadın sendikası kurulması amaçlanıyordu.
Bu hedeflerle yola çıkan GEK üyeleri, 1997 yılı 8 Mart ‘Artık Örgütlü!’ mitinginin örgütlenmesinde ve ardından örgütleyici bileşenlerinin oluşturduğu İstanbul Bağımsız Kadın İnisiyatifi’nde de çalışmalarını sürdürdü.
Kolektif, bir taraftan düzenli teorik çalışmalar yaparken, diğer taraftan evde üretim yapan kadınlarla iletişim kurarak bir kadın sendikası ve kooperatifi çalışmalarını somutlaştırmaya çalışıyordu. İç işleyişte mümkün olduğu kadar yatay bir örgütlenme modelini hedefliyor ve hiyerarşinin önüne geçmek için görev ve sorumluluk alanını rotasyona bağlı kılıyordu.
Sonuç olarak, kooperatif ve sendikalaşma hayata geçirilemedi. Bir araya geliş amacını gerçekleştiremeyen gruptan bazı kadınlar, çalışmalarını Bağımsız Kadın İnisiyatifi’nde bir süre daha devam ettirdi. 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrası Gölcük ilçesinin çeşitli yerlerinde kurulan kadın çadırlarında, üretim atölyelerinin kurulmasında ve çalıştırılmasında aktif olarak yer aldı. Deprem sonrası kurulan KADAV’ın (Kadınlarla Dayanışma Vakfı) kurucu faaliyetlerinde yer aldı. Gruptan birkaç kişi daha sonra vakıf bünyesinde çalışmalarını sürdürdüyse de tüm bileşenler bir daha bir araya gelerek birlikte herhangi bir kadın politik faaliyetinin kurucusu veya örgütleyicisi olmadılar, olamadılar.”
* Katkıları için GEK üyeleri ve Esen Özdemir’e teşekkürler.