LGBTQIA camiasından sanatçılar, entelektüeller, siyasetçiler, Pride’a iki gün kala 3000 kişinin imzaladığı bir kampanya ile aşırı sağın iki yüzlülüğünü ve kurduğu tuzakları ifşa etti.
Aynı anda feminist, kuir ve sağcı olunabilir mi? Fransa’da feminist ve LGBTİ+ hareketinde yükselen sağcı dalga iki senedir bunu sorgulatıyor.
Bu yıl 8 Mart’ta ve ondan önceki 25 Kasım’da tartışma yaratan milliyetçi feministlerin kuzen örgütü olarak kendini tanıtan “Eros” adlı aşırı sağcı eşcinsel kolektif, 28 Haziran’da gerçekleşen Onur Yürüyüşü kortejine katılma talebinde bulunmuş, bu talebi, Inter-LGBT Pride komitesi tarafından cevapsız bırakılınca, bunu gerekçe göstererek yürüyüşe yine de sızacağını haber etmişti. Taktiksel olarak korteje sızan ve medyanın dikkatini sürpriz eylemlerle üzerine alan aşırı sağcı gruplar bir avuç insandan oluşsa da, yarattıkları öfke ve manipülasyon ile medyatik alanı işgal ederek istedikleri noktaya varıyorlar.
Bu yıl 8 Mart’ta, Filistin’deki soykırıma karşı, antifaşist-antikolonyalist feminist grupların talepleri üzerine, yürüyüş komisyonu, kendini aşırı sağcı ve siyonist olarak tanıtan iki grubun korteje alınmaması yönünde kolektif bir karar vermişti. Buna rağmen, Paris sokaklarını yüzbinlerle dolduran 8 Mart kortejinin sonunda polis kordonunun arkasında bu gruplar yine de yürüyüşe katılıp “Hem feminist hem sağcı” söylemleriyle medyanın dikkatini üzerlerine çekmeyi başarmıştı.
Bu kez Eros grubu, korteje katılım talebinin reddedilmesi üzerine “Ayrımcılık” yaşadıklarını ilan ettiler ve siyasi tartışmaların merkezine oturdular. İçişleri Bakanı Bruno Retailleau’nun yakını olan Eros, Fransa polisinin kendisini korumasını sağlayarak devlet desteğiyle aşırı sağcı söylemlerini yaymayı sağlıyor [1].
Buna tepki olarak LGBTQIA camiasından sanatçılar, entelektüeller, siyasetçiler, Pride’a iki gün kala 3000 kişinin imzaladığı bir kampanya ile aşırı sağın iki yüzlülüğünü ve kurduğu tuzakları ifşa etti.
Kampanya metninde şu ifadeler yer alıyor [2]:
“(…) Diğer derneklerin taleplerine rağmen bu yürüyüşlerde Eros gibi grupların varlığını dayatmak, kısa ve orta vadede Pride katılımcılarını tehlikeye atmakla eşdeğerdir. Aşırı sağa bağlı bir grubun varlığı, yürüyüşlerin kamuoyu tarafından anlaşılabilecek net ve tutarlı bir mesaj iletme kabiliyetini zayıflatmaktadır. Bu durum tehlikeli bir kafa karışıklığı yaratmaktadır, çünkü aşırı sağ, diğerlerinin arasında bir güç, hatta toplumsal mücadeleler içinde meşru bir alternatif olarak kendisini lanse edebilmiş oluyor.
Burada kamu makamlarının sorumluluğu belirleyicidir. Kasım 2024 ve Mart 2025’teki kortejlerin içinde ve Yohan Pawer [Eros grubunun başındaki kişi]’in dediğine göre 28 Haziran Cumartesi günü yapılacak Onurlar Yürüyüşüne katılımı sırasında polis güçlerinin bu grubu koruma planlarından anlaşıldığı üzere, devlet kortejlerin yapısını etkilemeyi ve kimlikçi [identitaire] grupların varlığını kasıtlı olarak teşvik etmeyi amaçlayan bir seferberliğe resmen soyundu.
(…) Bu karar, önemli bir etkinliğin düzenlenmesini tehlikeye atmakta ve tüm azınlık grupları için bir uyarı niteliği taşımaktadır.
Toplumsal hareketlerin bilerek marjinlerinde durmak için her türlü yöntemi kullanan bu [aşırı sağcı] gruplar karşısında hareketin sessiz kalması istenemeyeceği gibi, kendi saflarını onlara açması da istenemez. LGBTQIA+ ya da feminist yürüyüşlerde aşırı sağın empoze edilmesi basit bir hakaretten çok daha fazlasıdır: Gerici güçlere, her zaman ötekileştirdikleri kişiler tarafından ve onlar için inşa edilmiş alanları -onları içeriden yok etmek amacıyla- sahiplenme imkânı sunmaktadır.
Onurlar Yürüyüşünde kimlikçi bir grubunun varlığını kabul etmek, sadece geçmiş mücadelelerden değil, gelecek mücadelelerden de bir tür feragat etmekle eşdeğerdir. Çünkü aşırı sağ diyalog peşinde değildir: Fethetmek için ilerler. Ve eğer net bir çizgi çizmezsek, sonunda alanı işgal edebilecek tek taraf onlar olacaktır.”
Fransızca OnurLAR Yürüyüşü kullanımı, seneler önce organizatör derneğin “Onur Yürüyüşü” teriminin patentini almasından dolayı, herkesçe sahiplenebilecek çoğulcu bir bakış açısını temsil ediyor.
Inter-LGBT adını alan 50’nin üzerinde dernekten oluşan Onur Yürüyüşü organizasyon komitesi, 2025 eylemini çok net bir şekilde anti-faşist görseller ve söylemler ile hazırladı.
Yürüyüşün resmi posteri çeşitli semboller ile bezeli. Başı örtülü bir kadın, Nazi kamplarına gönderilen eşcinsellere takılan pembe üçgen, uluslararası mücadelelerle dayanışma içinde duran yaşlı, trans bayraklı Hintli kadın.
Posterin ortasında trans bir erkek baygın olan beyaz bir faşisti kravatından tutuyor. Fransız faşistlerin kullandığı Kelt Haçı ile ayırt edilebiliyor. Yürüyüşün sloganı da “Tüm ülkelerin Kuirleri birleşelim” ve “Enternasyonal Gericiliğe Karşı” çağrısından ibaret.
İşte bu 28 Haziran’da kortejin içine sızan “Homonasyonalist” ya da “Homo ulusalcı” grup, polisin oluşturduğu kordonun arkasında göçmen düşmanı, islamofobik, ve transfobik pankartlarını bir süreliğine açtı ve bir avuç şahıs nefret dolu mesajlarını yaymaya çalıştı. [3]
Yüz binlerce insanın katılımıyla gerçekleşen Paris 2025 Onur Yürüyüşü’nün talepleri; Trans ve non-binary bireylerin haklarının tam olarak tanınması, Kurumlar da dahil LGBTQI+fobik şiddete karşı etkili yasalar, Ülkenin her yerinde eşitlikçi, kapsayıcı ve ayrımcı olmayan sağlık hizmetlerine erişim, Sürgündeki LGBTQI+ bireyleri tehlikeye atan göç politikalarına son verilmesi, ve Eğitim, medya, kültür ve sporda queer kimliklere saygı gösterilmesi. Bunlara ek olarak, Eros’un yarattığı gündeme karşı Fransız faşizmini hedef alan pankartlar yerini aldı.
[2] İmza metninin orijinali ve tümü için: https://www.lemonde.fr/idees/article/2025/06/25/marche-des-fiertes-l-etat-entend-peser-sur-la-composition-des-corteges-en-favorisant-deliberement-la-presence-de-groupes-identitaires_6615758_3232.html