Yaşananlara dair acil eylem planı yapılmaması, sorunların görmezden gelinmesi, çıkarılan kanunların etki alanına dair endişeler yaratıyor; kanunları ve uluslararası sözleşmeleri anlamsız kılıyor, askıda bırakıyor.
“Karakolda dört polisiz. Üçü, birini adliyeye götürdü. Seni tek başıma sığınağa nasıl götüreyim?”
Bu sözler, 15 Temmuz olaylarının arkasından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ve yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile girilen süreçte kadına yönelik şiddet alanında çalışan, sorumluluğu bulunan bir polisin, sığınağa gitmek isteyen bir kadına verdiği cevaptır.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, 27 yıldır şiddete uğrayan kadın ve çocuklarla dayanışma yürütüyor. Bu dayanışmayı yürütürken kadına yönelik şiddet alanında çalışan ve gerek ulusal gerekse uluslararası kanun ve sözleşmelere göre sorumlulukları bulunan kurumlarla da işbirliği kuruluyor. Tam da bu sebeple birçok kez kurumların yaklaşımları, etkinlikleri ve etki alanları yakından görülebiliyor, izlenebiliyor. Kadınların ve çocukların, yaşadıkları şiddetle mücadele ederken bu şiddetten kurtulmak için başvurduğu, destek aldığı kurumlarda yaşadıkları ihlaller, 2016 yılında bir izleme raporu yayınlanarak kamuya duyuruldu[1]. Mor Çatı gönüllüleri, kadın ve çocukların kurumlarda yaşadıkları ihlaller sebebiyle yaşadıkları zorluklara OHAL sürecinde yenilerinin eklendiğine tanık olmakta.
Kadına yönelik şiddet alanında hizmet veren kurumlarda yeterli ve bu alanda eğitimli personelin bulunması, kadınların bu kurumlara başvurularında gereken hizmeti anında ve doğru bir biçimde alabilmesi açısından her zaman önemli. Ancak 29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan 675 Sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile 10 bin 158 kamu görevlisinin ihraç edildiği duyuruldu. Bu durum kurumlarda yapısal bir değişikliğe sebep oldu. İlk üç aylık OHAL’in (20 Temmuz) yayınlanmasının üzerinden yaklaşık sekiz ay geçmesine karşın, kurumlarda yaşanan ya da yaşanabilecek sorunların çözümüne ilişkin herhangi bir acil eylem planının yapılmayışı, kadın ve çocuklara yönelik şiddet gibi ivedilikle hareket edilmesi gereken bir alanda zaten yaşanagelen ihlallerin, OHAL uygulamaları ile meşru kılınması söz konusu. Emniyet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na (ASPB) bağlı hizmet merkezleri ve Valilik düzeyinde, OHAL uygulamalarının getirdiği zorluklar kadınların desteklere erişmesini sekteye uğratıyor.
Peki, nedir bu zorluklar? Neler yaşanıyor?
Kadınlar şiddete uğradığında genellikle ilk aşamada emniyet birimlerine (polis karakolu ve jandarma) başvuruda bulunuyor. 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair” Kanun ve İstanbul Sözleşmesi’ne göre kolluk, kendisine yaşadığı şiddet sebebiyle başvuran kadın ve çocuklar için ivedi bir şekilde gereken koruyucu ve önleyici tedbirleri almakla sorumlu. Bu sorumluluklardan biri de şiddete maruz kalan kadınların ve beraberindeki çocukların bir kadın sığınağına yerleşebilmesi için işlem yapıp kendilerine refakat etmek. 22 Kasım 2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK / 677)” ile yayınlanan listeye göre 7586 emniyet görevlisi ihraç edildi. 28 Ekim 2016’da öğle saatlerinde Mor Çatı’yı arayan iki farklı kadın, acilen sığınağa gitmek istedikleri için gittikleri iki farklı karakolda, benzer bir ihlalle karşılaştı. Kadınlar, acilen sığınağa gitmek istediklerini söylemelerine karşın polislerin kendilerine “yeterli personel olmadığı” gerekçesiyle gece 23.00’e kadar beklemeleri gerektiğini, ancak o zaman sığınağa götürebileceklerini söylediğini, yaklaşık 12 saat karakolda beklemek zorunda kaldıklarını anlattı. Kadınlardan birinin başvurusunu alan Mor Çatı gönüllüsü, kadının bir an evvel sığınağa yerleşebilmesi için karakolu aradığında, polisin “Dört kişiyiz, üçü birini adliyeye götürdü, tek başımayken nasıl götüreyim,” dediğine tanık oldu. Bunun üzerine yaşanan zorluğun çözümüne ilişkin Şiddet Önleme Ve İzleme Merkezi’ni (ŞÖNİM) arayan Mor Çatı gönüllüsü, OHAL uygulamalarının kadınların hayatına getirdiği zorluğu teyit eden şu sözlere tanık oldu: “Şimdi malum durumlardan ötürü birçok karakol bu durumda, beklemesi gerekebiliyor maalesef.”
Aslında, kadınların doğrudan ŞÖNİM üzerinden başvurusu mümkünken, İstanbul’da genel bir uygulama olarak kadınların öncelikle polise gitmesi istenmekte/beklenmekte. Hal böyle olunca hem doğrudan başvuru yapılmasının önünde engel oluşuyor, hem de polise gidildiğinde böylesi bir zorlukla karşılaşan kadınların şiddetten uzaklaşması bürokrasiye takılıyor. Söz konusu kadınlardan birisi İstanbul’a yeni geldiği için başka bir yer bilmediğinden kaybolmaktan korkup 12 saat karakolda beklemeye razı olmak zorunda kaldı.
Kalabalık bir şehir olan İstanbul’da kadınların, bazı destek ve hizmetlere ulaşmaları bazen haftalar ve aylar alabiliyor. Ancak sokakta kalma tehlikesi şiddete uğrama riski yarattığından hızlı bir şekilde çözüm üretilmesi gerekiyor. ASPB’ye bağlı sığınaklar 60 yaş üzerindeki kadınları şiddete maruz kalsa dahi sığınağa kabul etmiyor ve yaşlılara uygun kurumlara yerleştiriyor. Aralık ayında Mor Çatı’ya başvuran 60 yaşındaki bir kadın sokakta kaldığını, bir yere gitmek istediğini belirtti. Bunun üzerine, bir Mor Çatı gönüllüsü, kadının yaşı sebebiyle sığınağa gidemeyecek olması açısından başka bir kuruma yerleşmesini hızlandırabilmek için ASPB’ye bağlı ve yaşlılara hizmet veren bir merkezi arayarak prosedürün nasıl işlediğini öğrenmeye çalışırken OHAL bürokrasisiyle karşılaştı. Merkezde görüşülen sosyal hizmet uzmanının anlattığı prosedüre göre kadın doğrudan huzurevine gelemez; önce Alo 183 Sosyal Destek Hattı’na ulaşmalı, oradaki görevlilerin kadın için Valilik’ten alması gereken “uygunluk raporu” konusunda başvuru yapılmalı ve bu belgeyi aldıktan sonra huzurevine müracaat etmeli. “Uygunluk raporu”nun ne olduğu sorulduğunda ise OHAL bürokrasisi bir kez daha görüldü: “OHAL dönemi olduğu için kadının hemen bir huzurevine yerleştirilmesi adına valilik uygunluk veriyor”.
“OHAL olduğu için personel yok ve hizmet verilemez, geç verilir,” “OHAL olduğu için ek prosedür ve belgeler olmalı,” gibi yaklaşımlar, ihlalleri OHAL adı altında meşru kılıyor. Yaşananlara dair acil eylem planı yapılmaması, sorunların görmezden gelinmesi, çıkarılan kanunların etki alanına dair endişeler yaratıyor; kanunları ve uluslararası sözleşmeleri anlamsız kılıyor, askıda bırakıyor. Kadınların ve çocukların erkek şiddetine karşı mücadelesi, tüm yaşananların üzerinde ayrı ve tarafsız olarak değerlendirilmeli.
*Mor Çatı gönüllüsü
[1] https://www.morcati.org.tr/tr/yayinlarimiz/izleme-raporlari/364-turkiye-de-erkek-siddetiyle-mucadele-mekanizmalari-izleme-raporu