19. Karaburun Bilim Kongresi’nde Murathan Mungan’ın onur konuğu olarak yer almasına itiraz eden feminist yol arkadaşlarımızın metnini paylaşıyoruz.


Görüyor ve hissediyorum.

Gözümü yummakla bile kapanmıyor gözlerim…”[1]

Muhtemelen tanışmıyoruz. Onur konuklarınız değiliz. Konuşmalarımız izdihamlar yaratmıyor. Saatler süren imza günlerinde, yol gibi kıvrılan insan kalabalıklarına tanık olmadık. Kitaplarımız basılmadı, kimileri yayınlansa bile, eh, o kadar da satmadı. Yazılarımızın tıklanma oranları az. Paneller, çalıştaylar, konferanslar daha az kalabalık. Sosyal çevremiz ünlü simalarla dolup taşmıyor. 70. yaş günümüzü kitleler halinde kutlamayacaklarından eminiz. Tematik olarak ilgisiz alanlarda, politikada ya da siyasette, edebiyatta ya da sinemada sözümüze başvurmazlarsa, eksik hissetmeyecekler. Ancak bizler, bir şeyleri, olmaması gereken şeyleri, olması kadınların hayatına mal olmuş şeyleri, olması kadınları öldürmüş ya da yaşamlarına şiddet olarak dönmüş şeyleri, hatırlayan, unutmayan ve ısrarla hatırlamak gerektiğine inanan bir grup feministiz. Onurlu bir yaşam sürmeye çalışıyoruz ve savunduğumuz etik politik zemine sahip çıkan kadınlarız.

Hatırladıklarımızdan biri de şu: 90’ların başında feminist hareket, erkek şiddetine karşı farklı alanlarda kolektif sözünü yükseltmeye, sesini duyurmaya yeni yeni başlamıştı. Güneş K. davası, bu sesin en güçlü çıktığı örneklerden biriydi kuşkusuz. Bir kadının Metin Kaçan ve Alp Buğdaycı isimli iki erkeğin işkencesine ve şiddetine maruz kaldığı bu olay, o dönemki feministler için “yalnızca bir ilişki meselesi” ya da “aile içi mesele” olmadı. Güneş ölmesi beklenirken hayatta kaldı. Kadınların hayatının politik olduğunu göstermek için feministler duruşma salonlarına girdi, işkenceden hayatta kalmış Güneş için dergilerde yazdı, sokaklarda haykırdı. Dönemin erkeklerinin çoğunun, özellikle edebiyat çevresindeki, hatta bir kısmı feministlerle aynı çevrelerdeki erkeklerin, bu sese sırt çevirişini hatırlıyoruz. Sırt çevirmenin ötesinde, Güneş’e, ona destek olan kadınlara nefret saçtıklarını, o iki erkeğin yaşattığı şiddet ve işkenceye sahip çıktıklarını biliyoruz. Feministlerin yıllar sonra yazdığı gibi:

“bir kadın uğruna tadımız kaçmasın ağalar.”[2]

Kadınların hayatı, erkek dostluklarının, kimi müttefiklerin huzurunu kaçırmamalıydı demek istediler ve bunu bugün de hatırlıyoruz. Biz, doğru bildiklerimizi tadımız kaçmasın diye söylemekten geri duracak değiliz.

Bugün Karaburun Bilim Kongresi’nde feministler olarak yer alıyoruz. Ancak kongrenin açılış konuşmasını yapacak kişinin Murathan Mungan olduğunu gördüğümüzde, hafızamızın kabuğu bir yerden çatladı. Çünkü Mungan, feminist hareketin tarihinde dönüm noktası niteliğindeki ağır bir şiddet olayında, Güneş K. davasında, faillerin tarafında durmuştu. O yıllarda kadınların hayatı ve sözü hiçe sayılırken, Mungan yalnızca failin yanında saf tutmakla kalmamıştı, sonrasında yazdığı Yüksek Topuklar kitabında kadınların ve feministlerin bu dava etrafında kurduğu sözle de alay etmişti. Bir diğer ifadeyle Murathan Mungan, kariyer ve ilişkilerini bir kadına işkence eden erkekleri korumak ve feministleri aşağılayarak itibarsızlaştırmak için kullandı. Başka kadınların aynı şiddeti tekrar tekrar yaşamasına ve şiddet uygulayanların etrafına örülen dokunulmazlık haresinin güçlenmesine, yani erkek egemenliğine katkı sağladı. Bazı şeylerin ve kişilerin zamanla değişebileceğini elbette biliyoruz. Kişilerin yaptıkları ile yüzleşerek sorumluluk aldığı ve davranışlarını değiştirdiği durumlarda elbet. Ama Murathan Mungan kadın düşmanlığıyla yüzleşmedi. Ve kadın düşmanlığı zaman aşımına uğramıyor, bu şiddetten doğan yaralar zamanla kabuk bağlamıyor, kadınların daraltılan alanları tekrar genişleyemiyor. Bugün sanat dünyasında yaşanan ifşalara ve sosyal medyada her geçen gün kabaran listeye, yanı başımızdaki adamlara, tanıdık isimlere baktığımızda aslında daha iyi anlıyoruz, bu şiddet görmezden gelindikçe sürmeye devam ediyor.

Murathan Mungan’ın bunca yıllık kariyerinde, bu şiddetle yüzleştiğine dair kamusal bir emare dahi olmamasının, kariyerinin ve egemenliğinin bu şekilde desteklenmesinin, başta edebiyat olmak üzere birçok mecrada, kadınların dışlanması, itibarsızlaştırılması, işlerinin geri planda bırakılmasına giden o erkek egemen sistemdeki kurucu rolünü yakından biliyoruz. Bize göre bu, bir yanıyla da erkek edebiyatının kadınların hayatı pahasına kurduğu iktidarın tipik örneğidir. Kadınların hayatına sahip çıkan feministlerin, romanın sayfalarında karikatürleştirildiğini hatırlıyoruz. Canavarlaştırıldıklarını, bedensel özelliklerinin “kurgusal” tekniklerle damgalandığını hatırlıyoruz. Sadece küçümsenmekle kalınmadıklarını; kadın düşmanlığının sorumlusu olarak da gösterildiklerini hatırlıyoruz. Feminist Politika dergisinin yıllar önce söylediği gibi:

“Kadınların sesi yalnızca erkek şiddetiyle değil, erkek edebiyatının küçümsemesiyle de bastırılıyor.”[3]

Bugün birçok kişi için bu olaylar unutulmuş olabilir. Ama feministler için her şey gibi hafıza da politik. Hatırlamak ve kadınların yaşamının erkek edebiyatının iktidar oyunlarından daha değerli olduğunu kimi zaman böyle alanlarda ifade etmek önemlidir. Bugün Karaburun’dayız. Deniz kıyısında, dalgaların sesiyle buluşmuş bu kongrede feministler olarak söz alacağız. Ama salona önce, yıllar evvel kadınların sesini bastıran, feministleri alaya alan bir yazarın gölgesi düştü. Düzenleme kuruluna ilettiğimiz eleştirinin karşılığı olmadı. Mungan’ın feministlere ve kadınlara yönelik geçmişi, Güneş K. davasında aldığı tutum, üzerine bina ettiği kariyeri, o dönem faillere destek olan onlarca erkekten farklı bu kamusal pozisyonu, bu kongrede feministlerin gözü önünde onore edilmek isteniyor. Hayatlarımız pahasına kurduğumuz kimi sözlerin erkek iktidarının en güçlü kalemlerinden biri tarafından nasıl küçümsendiğini ilk kez deneyimlemiyoruz. Bugün hâlâ edebiyat dünyasında erkek şairler, yazarlar kadınların sözünü bastırıyor, onları dışlıyor. Onur konuşmalarına erkekler nedense hâlâ kadınlara göre daha sık davet ve hatta teşvik ediliyor.

Kadınlara yönelen düşmanlık ve şiddetle mücadele yalnızca feministlerin görevi değil. Bulunduğumuz alanlarda her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek, kendi iktidarımızı ve ayrıcalıklarımızı, bu iktidar ve ayrıcalıkların kimlerin alanlarını kaplamaya yaradığını durmadan sorgulamamız gerek. Bu nedenle iş yalnızca kendi eylediklerimize bakmaktan değil aynı zamanda kimin yanında saf tuttuğumuza, kimin iktidarını beslediğimize bakmaktan da geçiyor. Bütün yapıların zeminlerin içinde bütün mekanizmaları ile faili aklayan, koruyan tutumu bir seferlik olmuyor. O yapılarda yer alan her bir erkeğe başka yolla bir güç veriyor. Açık cinsel saldırı boyutundaki erkek şiddeti dahi kadınlar tarafından açıklanmasına rağmen, kadından yana süreç işletmek yerine hayatta kalan kadınlar ve onlarla dayanışanlar hedef alınıyor. Şu hayatta neyi tat kaçırıcı, hangi konuyu affedilebilir bulduğumuz, neyi sineye çekip neyi unutmamaya değer gördüğümüz adalet duygumuzun bir yansıması. Böylesi bir düzende birlikte mücadele etmek ne kadar mümkün diye hep birlikte düşünmeye davet ediyoruz.

Biz Karaburun’dan Bir Grup Feminist, bu hafızayı sahipleniyoruz. Bizim için mesele kişisel değil, kaldı ki kişisel olsa da politik, ama sadece Mungan ile ilgili değil. Murathan Mungan’ın şahsında, kadın düşmanlığının edebiyat, siyaset, sanat ve başka alanlardaki kudretiyle yüzleşiyoruz.  Karaburun Bilim Kongresi Düzenleme Kurulu’nu, faillere ve fail aklayanlara alan açmamaya çağırıyoruz. Feministlerin sesini bastıran, kadınların hayatlarını küçümseyen, hafızamızı alaya alan erkeklerin konforunu dağıtmak için buradayız. Bir kez daha ifade etmek isteriz ki:

Güneş K.’yı unutmadık. Güneş K.’nın yaşadıklarını bilip de yalanlayanları, bilip de susanları unutmadık. Feministlerle alay eden satırları unutmadık. Kadınlara yöneltilen şiddeti unutmadık. Failleri tanıyoruz, hep tanıyorduk. Dün ve bugün faillerin safında duranları da tanıyoruz. Sizler davranışlarınızın sorumluluğunu alana kadar da her alanda dile getirmeye devam edeceğiz.

[1] Murathan Mungan, Yüksek Topuklar.

[2] Ayşe Düzkan: bir kadın uğruna tadımız kaçmasın ağalar! – ayşe düzkan (baskahaber.org)

[3] Feminist Politika, 2010, Sayı: 7 https://sosyalistfeministkolektif.org/wp-content/uploads/Feminist_Politika/fp_sayi_07.pdf

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.