Serap sistematik şiddet gördüğü kocasını, öldürülmemek için öldürmek zorunda kalan kadınlardan biri. Serap için Feministler Kampanyası ile bir araya gelen feministler bugün Kadıköy PTT önünde bir araya gelerek Serap’a dayanışma kartları attılar ve basın açıklaması okuyarak 27 Kasım’da Küçükçekmece Adliyesi’nde gerçekleşecek duruşmasına çağrıda bulundular. Duruşma çağrısı ve basın açıklamasını sizlerle paylaşıyoruz:
Bugün biz hayatta kalmak için kocasını öldürmek zorunda kalmış, bu nedenle hapiste olan bir kadına, Serap Avcı’ya kart atmak için buradayız. Kartlarımızla, mektuplarımızla Bakırköy hapishanesinin duvarlarını aşıp ona “yalnız değilsin!” demek için buradayız. Aslında biz Serap’la bir mektup vesilesiyle tanıştık. Serap Mor Çatı’ya gönderdiği mektupta 7 yıllık evliliği boyunca sürekli gördüğü şiddeti anlatıyordu. 18 Nisan’da gecenin bir yarısı onu balkondan atmaya kalkan, öldürmekle tehdit eden, yerlerde sürükleyen kocası Yasin Avcı’nın elinden kurtulmak için onu bıçaklamak zorunda kaldığını, bu yüzden “eşi kasten öldürme” suçlamasıyla hapiste olduğunu yazıyordu. Serap’ı Mor Çatı’ya yönlendiren cezaevinde aynı koğuşta kaldığı Necibe Yolcu’ydu. Necibe de aynı Serap gibi ölmemek için öldürmek zorunda kalmıştı, yolları cezaevinde kesişti. 21 yıl şiddet gördükten sonra, kocasının engelli çocuğuna da şiddet uygulamasıyla beraber hayatta kalmak için kocası Yılmaz’ı bıçaklamıştı. Feministlere ulaştığında “haksız tahrik altında eşi kasten öldürme” suçundan 20 yıl ceza almıştı ve davası artık istinaf aşamasındaydı. Serap’a “kadınlara, feministlere, Mor Çatı’ya yaz, benim gibi davanın sonlarını bekleme” diyerek çok önemli bir kadın dayanışması örneği gösterdi Necibe. Biz Serap’ın çağrısını duyan bir grup feminist bu davayı takip etmeye, Serap’ın adalet mücadelesinin yanında olmaya karar verdik. Bugün hem Necibe’ye hem Serap’a kart atıyoruz. Serap’ın davasına çağrı yaparken Necibe’ye de ses veriyoruz.
Buradan bir çağrı yapıyoruz. Sadece bu iki kadına değil, sistematik erkek şiddeti altında yaşayan, aile denen cendereye sıkışmış tüm kadınlara kolluğuyla mahkemesiyle bu devletin şu iki seçenekten fazlasını sunma yükümlülüğü var: Ya ölün, kadın cinayeti rakamlarından biri olun, belki bir gün sosyal medyada gündem olun -hatta artık onu bile olamayın- ya da sırf hayatta kalmak için öldürmek zorunda kalın ve sonunuz müebbet hapis olsun. Biz bu seçeneksizliği, bu cendereyi kabul etmiyoruz. Biz kadınlara koskoca bir hayat borçlusunuz. Serap’a, Necibe’ye bir hayat borçlusunuz.
27 Kasım günü saat 13:30’da Küçükçekmece 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Serap’ın davasının ilk duruşması görülecek. Biz feministler, kadınlar orada olacağız. Serap’ı ilk kez yüz yüze göreceğiz belki ama hikayesi bize çok tanıdık. İlk kez Serap’ın ağzından 5 yaşındaki çocuğunun nasıl tanık olduğu şiddet nedeniyle 2 yaşından beri konuşmadığını, birkaç gün önce boşanmak istediğini söylediği için Yasin’in 17 Nisan’ı 18 Nisan’a bağlayan gece “bugün seni öldüreceğim, ara anneni, babanı gelsinler, kurtarsınlar seni elimden kurtarabilirlerse” dediğini, onu ütü masasıyla dövdüğünü, 12. kattan aşağı atmaya çalıştığını, Serap’ın nasıl o bıçağı mutfağın karanlığında tezgahtan bulup kendini koruduğunu dinleyeceğiz. Ama biz ona zaten kendi hayatlarımızda yaşadıklarımızdan, her gün dinlediğimiz, haberlerde gördüğümüz binlerce şiddet hikayesinden, ölen her kadının ardından yazılanlardan tanığız. Bu defa hayatta kalan o oldu. Bunun için cezalandırılmasına izin vermeyeceğiz.
Erkek adalet değil, gerçek adalet!
Serap için Feministler
https://x.com/serapaozgurluk
Serap Avcı 40 yaşında bir kadın. Yasin Avcı’yla 7 yıllık evliliği boyunca sürekli şiddet görmüş. 5 yaşında bir çocuğu var; çocuk, tanık olduğu şiddet nedeniyle 2 yaşından beri konuşmuyor. Serap Avcı, 17 Nisan’ı 18 Nisan’a bağlayan gece kocası Yasin Avcı tarafından öldürülecekti. Yasin ona, “o kardeşini, anneni, babanı, birini ara gelsin,” dedi, “kurtarsınlar seni kurtarabilirlerse.” Öldürülmemek için can havliyle kocasını bıçakladı, hayatta kaldı, bugün “eşi kasten öldürme” suçlamasıyla hapiste.
Erkek şiddetini, kadın cinayetlerini ve bu cinayetlere giden örüntüyü konuştuğumuz, bir kişi daha eksilmemek için öfkemizi isyanımızı sokağa taşıdığımız günlerden geçiyoruz. Serap Avcı tam da “niye önlenmedi” diye isyan ettiğimiz kadın cinayetlerinde kaybettiğimiz kadınlardan biri olmak üzereydi. Davasını feministler olarak takip ediyoruz.
18 Nisan’da ne oldu?
Serap yatağında uyurken Yasin Avcı tarafından gece saat 03:30 sularında ayağından çekilerek uyandırıldı. Yasin kokain kullanmıştı ve sarhoştu. Serap’a şiddet uygulamasının sebebi kokain değil, bir erkek olarak bunu kendinde hak görmesiydi elbette. Nitekim Yasin bu şiddeti “içince taşkınlık yaptığını görmediğini” söyleyen güvenlik görevlisine ya da başka erkeklere değil Serap’a uyguluyordu. Bu şiddet ilk değildi. Serap evliliği boyunca sistematik olarak fiziksel, psikolojik, cinsel şiddet görmüş ve kurtulmak için boşanmaya karar vermişti. Sırf bu kararını dile getirme cesaretini gösterdiği için evli olduğu erkek onu öldürmeye karar verdi. Boşanmak istediğini söylediğinde Yasin “üzerine hırsızlık suçu atarım, yüzüne kezzap attırırım ya da seni bıçaklattırırım, bu işler paraya bakar,” dedi. Serap’ın kız kardeşini, ailesini defalarca tehdit etti. O gece de Serap, yanında yatan oğlunu babasından korumak için uzaklaşmak istedi, odadan ayrıldı. Ama evin her yerinde ayrı şiddet gördü. Tuvalete gitti, klozette otururken yumrukla, ütü masasıyla dövüldü. Mutfağın balkonunda Yasin onu 12. kattan aşağı atmaya çalıştı, karnında balkon demirinin bıraktığı izler dosyaya girdi. Yani Serap Yasin’i bıçaklamasa, belki “balkondan düşerek öldü” diye haberini okuduğumuz, “şüpheli ölüm” ya da “intihar” olarak kayda geçen kadınlardan biri olacaktı. Gözüne aldığı darbeyle göremez hale geldi, yerde sürüklendi. Yüzüne ve kafasına aldığı darbeler nedeniyle çenesini oynatamıyordu, bir süre konuşamadı. Mutfakta darp edilirken, karanlıkta tezgaha uzanarak eline aldığı bıçak hayatını kurtardı. Yasin Avcı onu saçlarından tutarak yerde sürüklerken önünü bile göremeden rastgele salladığı bıçakla gördüğü şiddete son verdi.
Bıçak Yasin Avcı’ya 7 kere değdi. “7 bıçak darbesi” ifadesi göz korkutuyor. Ama bunların çoğu, Serap saçları yolunarak yerde sürüklenirken Yasin’in ancak bacaklarına isabet edebildi. Serap adamın elinden kurtulmak için çabaladı ama Yasin yaralanmasına rağmen onu hiçbir noktada bırakmadı. Ta ki sesleri duyan karşı komşunun ihbarıyla sitenin güvenliği kapıyı çalana kadar. Zil çaldığında Yasin yerinden kalkarak kapıyı açmaya da kendi gitti ama kapıya yakın bir noktada yere yığıldı. Serap kendine geldiği gibi içeriden çocuğunu alıp kapıyı açarak yardım istedi, güvenlik görevlisinden ambulansı aramasını istedi, Yasin Avcı’nın kanamasını durdurmak için bez getirip tampon yaptı. Ambulans geldiğinda hayatta olan şiddet faili erkeğin sonrasında öldüğünü öğrendi. Serap o gece öldürülmemek için öldürmek zorunda kaldı. Tüm unsurlarıyla bir meşru müdafaa söz konusu olmasına rağmen tutuklandı ve hala tutuklu yargılanıyor.
Serap’ın “eşi kasten öldürme” suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 27 Kasım günü saat 13:30’da Küçükçekmece 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. Kadınlar erkek şiddetine isyan ediyor, ölümü göze alarak boşanıyor, her türlü imkansızlığa, işletilmeyen devlet mekanizmalarına rağmen şikayetçi oluyor, şikayetçi olamasınlar ya da şikayetlerini geri çeksinler diye tekrar tekrar şiddete uğruyor, en yakınları üzerinden tehdit ediliyor, yine de şiddetsiz bir hayat kurmanın yollarını arıyor. Biz de hayatlarına sahip çıkan kadınların davalarını takip etmeyi feminist mücadelemizin bir parçası olarak görüyoruz. Nadiren de olsa gerçek adalet bazen yerini buluyor ve sistematik erkek şiddetinden kurtulan kadınlar cezalandırılmıyor, beraat ediyor. Küçükçekmece 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin elinde tarihi bir imkan var. Ölmeyen, öldürülemeyen bir kadını hayatta kaldığı için cezalandırmama imkanı. Serap’ın derhal tahliye edilmesini, özgürlüğünü ve beraatini istiyoruz. Tüm kadınları da 27 Kasım günü Küçükçekmece Adliyesi’ne, Serap’ın davasını takip etmeye çağırıyoruz.