Birkaç ay önce doğum kontrol hapının arkasındaki kirli gerçekler adında bir makale okumuştum. Yaklaşık on senedir polikistik over sendromu tanısıyla doğum kontrol hapı kullandığımı da göz önüne alırsak bu kirli gerçekler dikkatime mazhar oldu. Arkasında Dominikli kadınların kobay olarak kullanılmasından tutun da onlarca kadının intiharına kadar korkunç bir tarih var; tabii yeni nesil haplar öyle fena şeyler yapmıyor, öldürmek yerine süründürüyor. Yine internette kadın sağlığı ile ilgili aramalarımdan birinde Gizem Onay Collet’e denk geldim. Kendisi bir yoga, doğuma hazırlık ve kadınlar için bitkisel tıp eğitmeni. Şahsi sıkıntılarımdan evvel konuya dair genel bir bilgi almak istedim. Hem Gizem’in bu yolda bugüne kadar neler yaptığını hem de ilaçlar dışında neler yapılabileceğini konuştuk. Okuyacağınız söyleşme bu ‘kadınsal sıkıntılarımın’ başkaları için bir ihtimal daha az tehlikeli yöntemleri denemede ilham olabilmesi umuduyla yapıldı.

uterusartÖnceden Avrupa Birliği Uzmanı olduğunu okudum. Sonra nasıl kadın sağlığına yöneldin? Seni bu noktaya getiren süreci anlatarak başlayabilir misin?

Aslında biraz klasik. Çok yoğun bir çalışma hayatım vardı, aynı anda otuz şeyi idare etmeye çalışıp gecenin üçünde uyku ile uyanıklık arasında yapılacaklar listeleri görmeye başlamıştım. O dönemde anksiyete problemim başladı bunların sonucunda. İlaç kullanmak da istemiyordum. Araştırdım kendi kendime, “Yoga diye bir şey varmış ve çok iyi geliyormuş,” dediler; derse gittim. Nitekim çok iyi geldi. Yoga insana bir durup bakmayı, neyin yanlış gittiğini fark etmeyi, zamanla onun nasıl çözülebileceğini ya da bazı şeyleri çözemediğinde bunları kabullenmeyi gösteriyor aslında. Benim için de çok dönüştürücü oldu. Kısa süre sonra da hocalık eğitimi almaya başladım. Zaten o eğitimler bir başlayınca hiç bitmiyor. Ben de o gün bugündür eğitim alıyorum.

O eğitimler sağlıklı menstrual döngülere kadar geldi yani?

Evet, yine kendi hikayemle bağlantılı oldu bu yol. Kısa süre içinde hamile yogası eğitmenlik eğitimi de almaya başladım, kendimi düşünerek. Ama benim “Nisan gibi hamile kalırım, Aralık gibi de bir çocuğum olur,” tahayyülüm pek tutmadı. Sonra, o zamanki hocalarım şimdiki sevgili arkadaşlarım bana hamilelik ve doğumla ilgili öyle şeyler anlattılar ki ben bu alanda hiçbir şey bilmediğimi anladım. O zaman Türkiye’de sadece iki tane doğuma hazırlık eğiticisi vardı, ikisi de hocamdı. Onların sunduğu bursla bu eğitimi aldım ve üçüncü bir doğuma hazırlık eğiticisi de ben oldum. O dönem hocalarım ve benim de doktorum olan Gülnihal Bülbül bu alanda bir dernek kurmayı düşünüyorlardı ve sağ olsunlar beni de o sürece dahil ettiler. Biz DOĞANA (Doğumda Kadın Hakları Derneği’ni) kurduk. Bir dönem başkanlığını da üstlendim. Her şey birbirini izledi. Kendi kendime şifa için bitkilerle çalışmaya, bu konuyu okuyup araştırmaya başladım. Öncesinde bir süre de Tayland’da yaşamıştık eşimle. O dönem ve öncesinde yaklaşık üç sene kadar bir çocuk denememiz olmuştu. Orada bir takım eğitimler almaya başladım. Chi nei tsang deniyor abdominal bölge masajı; karsai nei tsang var, daha invaziv bir yöntem, vajen içinde çalışılıyor. Sonra, orada hocalarımdan birisi “Sen tabii ki hamile kalamazsın çünkü rahim olması gereken yerde durmuyor, ben düzeltiyorum sen de birkaç aya hamile kalırsın,” dedi. Biraz şaşırtıcı oldu tabii ki bu. Nitekim öyle de oldu ve hamile kaldım. Sadece gebe kalmada değil regl ağrılarımda da bunun etkisini gördüm. Her regl dönemini hastanede iğne vurdurarak geçiren ben, bu teknikten sonra bir daha regl ağrısı da yaşamadım.

Tayland harika bir olanak sunmuş olmalı bu eğitimlerle sana?

Tayland gerçekten zengin bu alanda ama beni orada tam tatmin etmeyen bir şey vardı. Belli teknikleri öğrenirken nedenini nasılını da öğrenmek gerektiğini düşünüyorum. En azından ben o şekilde çalışabiliyorum. Tayland’da ise çok daha geleneksel bir yapı var bu anlamda. Yani mesela ben vajina masajı eğitimini aldım ama uygulama fırsatım çok olmadı çünkü neyi neden yaptığımı bilmek istiyorum. Durumun anatomik sebeplerini, dokunuyorsam neye neden dokunduğumu bilmek anlamak istiyorum. Tayland’da ise daha ziyade “Bunu yap, bu iyi,” deniyor. Evet gerçekten iyi ama ben şimdi bu manipülasyonu nereye, niçin yapıyorum onu da bilmek istiyorum.

Peki hem doğal ve bitkisel tıbbı hem de ‘bilimsel’ diye niteleyebileceğimiz bilgiyi harmanlayan biri ya da bir ekol var mı?

Uzun süre takip ettiğim Dr. Aviva Romm diye bir kadın vardı. Kendisi hem bir herbalist hem bir ebe hem de Yale Üniversitesi mezunu bir doktor. Aviva Romm’un bir eğitimi vardı 400 saatlik, kocaman bir program, sadece kadın sağlığı üzerine bir bitkisel tıp eğiticisi eğitimi. Bitkisel tıp çok geniş bir alan, kadın sağlığı üzerine uzmanlaşan bir program ise harika. Bu eğitimin sonucu olarak sağlıklı menstrual döngüler atölyesi çıktı ortaya. Orada yoğun şekilde fizyoloji ve anatomi bilgisini kullanıyoruz.

Modern tıp nasıl bir yol izliyor, özellikle âdet problemleri ile gidildiğinde?

Menstrual bir sorunla bir doktora gittiğinizde çoğunlukla önerdikleri doğum kontrol hapları veya gebelik (doğurganlık) hapları oluyor. Ama bunun dışında pek çok yöntem var. Doktorların çalışma alanları ve aldıkları eğitim bu yöntemleri içermiyor ya da bu yöntemleri yeterince pratik ve hızlı bulmuyorlar belki.

donttreadonmeBen sana bahsettim mesela, doğum kontrol hapı kullanıyorum polikistik over sendromu tedavisi için, ki artık bunun bir tedavi olmadığı hepimiz tarafından biliniyor. Bunun bilakis zararlı olduğunu düşünüyorum hatta.

Doğum kontrol haplarının belirli kullanım alanları var. İstenmeyen gebelikler için çok önemli ve bu yüzden bazı durumlarda vazgeçilmez olabiliyor. Bütün bir kullanım alanını burada lanetleyemeyiz; herkesin bambaşka ekonomik, kültürel sosyolojik gerçekliği var. İstenmeyen gebelik pek çok kadın için çok daha travmatik sonuçlar doğurabiliyor. Gebelik kontrolünün başka bir yöntemle sağlanamadığı durumlar için tabii ki vazgeçilmez bir imkan doğum kontrol hapları. Bundan bahsetmiyorum. Burada bizim bahsettiğimiz menstrüasyon düzenini sağlamak adına yapılan kullanımlar. Bu çok yanlış bir şey. Doğum kontrol hapıyla regl düzenlemiyorsun ki, gördüğün kan regl kanı değil. Şöyle ifade edeyim: Yumurta gelişimi ve yumurtlama olmadan görülen bir kanamadan bahsediyoruz doğum kontrol hapı kullanımında. İnsanlar bunu anlatınca da çok şaşırıyorlar. İlaç şirketleri sen regl oluyormuşsun gibi 28 günde bir kanamanı sağlayacak yapay hormonlar üretiyorlar, isteseler 53 günde bir kanamanı da sağlayabilirler. Doğum kontrol hapı kullanan kadın yumurtlamıyor. Fiziksel ve ruhsal sağlığımız için çok önemli olan progesteron ve östrojen hormonlarını salgılamıyor. Hormon salgılamasını bastırarak yumurtlamayı engellemek temel işlevleri. Pek çok kadın gerçekten polikistik over dahi olmadan adına tedavi denilen bu yönteme teşvik ediliyor ve bu gerçekten endişe verici. Bunlar fiziksel ve ruhsal dünyamıza ciddi etkileri olan kimyasallar ki ben bunu cidden ürkütücü buluyorum.

Polikistik over dahi olmadan polikistik over tanısı konulması nasıl oluyor, bunu biraz açabilir misin?

Şöyle oluyor, ultrason ile bakıyor doktor ve rahimde kistik bir yapı görüyor, kan tahlili üzerinden hormonal bir tetkik bile yapmadan polikistik over teşhisi koyup doğum kontrol hapı yazıyor. Biliyorsun ki polikistik over sendromu bir hastalık olmaktan öte, altta yatan başka bir rahatsızlığın semptomu. Kaldı ki her ay beden yumurtlamaya hazırlanırken foliküller oluşuyor ve onlar da kistik bir görünüme sebep olabiliyor. Kan testi ile testesteron seviyelerine, androjenlere bakılıp ondan sonra bu tanı konmalı. Bir danışanım geçenlerde polikistik over olduğunu söyledi fakat sonra fark ettim ki “kistim” ifadesini kullanıyor. Sonuçta anlaşıldı ki bir tane kisti varmış fakat doktor polikistik over deyip doğum kontrol hapı yazmış. Her doktor bunu yapıyor demiyorum tabii ki ama ülkedeki sağlık sisteminin problemleri ortada, pek çok sebepten bunu geçiştiren doktorlar olabiliyor.

Yoganın dışında bir masaj tekniğini uyguladığını sanıyorum kadın sağlığı problemlerine dönük olarak. O nasıl bir teknik?

Arvigo® Maya Abdominal Terapi Tekniği. Aviva Romm eğitimi devam ederken bir gözüm hep Arvigo® tekniğindeydi, bunun eğitimini almak istiyordum. Bu eğitimin verildiği merkez Belize’de. Arvigo® tekniği de Mayaların yüzyıllarca kullandığı bir tekniğin güncellenmiş bir biçimi diyebiliriz. Rosita Arvigo, bir naprapati uzmanı ve herbalist. Naprapti doktoru dokularla çalışan bir uzman demek, fizyoterapi gibi de düşünebilirsin. Yıllar önce bir Maya şamanı olan Don Elijo Panti’yi ikna edip 30 sene boyunca onunla iyileştirme teknikleri üzerine çalışıyorlar. Maya masaj tekniğini öğreniyor kendisinden. Maya masaj tekniğini kendi bilgileriyle bir araya getiriyor ve ortaya Arvigo® tekniği çıkıyor. Masajın ötesinde bir teknik bu. Eğitimleri genelde Amerika ya da Belize’de oluyor. Avrupa’da açıldığı bir sırada iki farklı eğitim aldım ve açıkçası her şey onunla birlikte yerine oturdu. Kapsamlı bir anatomi bilgisiyle donandık bu süreçte, dokular, kaslar, kemikler… Sadece spiritüel ve enerjetik şeyler beni tam olarak doyurmuyor, o bakımdan Aviva Romm’un bir tıp doktoru Rosita Arvigo’nun da bir naprapati uzmanı oluşu boşlukta kalan her şeyi doldurdu. Ben de bitkisel tıp, Arvigo® teknikleri ve yogayı beraber kullandığım seanslar sunuyorum.

Rahim sağlığı veya kadın sağlığı dediğimiz alanda senin karşına çıkan sorunlar neler oluyor en çok?

En çok görülen sıkıntı aslında rahmin yeriyle ilgili. Dünyadaki kadınların tahminen %85’inin rahmi olması gereken yerde durmuyor. Bu sarkma olabilir, birinci, ikinci, üçüncü seviye; sağa veya sola yatık olabilir; arkaya veya öne yatmış olabilir ya da kendi içinde burguya girmiş olabilir. Rahmin bu şekilde olması aslında neredeyse kadın sağlığında karşılaşılan bütün sorunların temeli. Mesela PMS (adet öncesi gerginlik sendromu) neredeyse bütün kadınlarda var fakat artık bunu sorun olarak bile görmüyoruz, neredeyse işin doğasında var diyoruz. Kistler de çok sıklıkla karşımıza çıkıyor, polikistik over, doğurganlık ile ilgili sıkıntılar, endometriyozis ve hepsinin başında sancılı menstrüasyon geliyor. Düzensiz âdet, pıhtılı âdet, reglin başında veya sonunda koyu renkli kanamalar da çok yaygın. Birçok kadın bunun sıkıntılı bir şey olduğunu düşünmüyor bile. Ama aslında bu da rahmin olması gerektiği yerde olmadığını gösteren bir semptom. Şöyle ki; rahim her menstrual döngüde endometriyumu yani iç çeperini bedenden dışarı atacak, o yüzden de kasılıyor hafif hafif, ama işte olması gerektiği gibi veya olması gerektiği yerde değilse o çeperin tamamını atamıyor ve o çeperin bir kısmı içeride kalıyor. Reglin başında yaşanan koyu renkli kanama bir önceki reglden kalan parçalar, reglin sonunda gelen koyu renkli kanama ise kim bilir ne zamandan kalanlar, birkaç yıl bile olabilir, belki daha fazla.

giphy

Bunun dışında, hormonal sorunlar derken neyi kast ediyorsun?

Hipofiz bezi ile yumurtalıklar arasında bir iletişim var hep aslında, yumurtalıklar diyor ki östrojen gönder, progesteron gönder. Hipofiz bunu rahat bir şekilde duyacak ve gerekli hormonu gerekli miktarda gönderecek; fakat hipofizle yumurtalık arasındaki iletişim düzgün değilse yani yumurtalığın ne dediğini anlamıyorsa hipofiz veya bu iletişimi sağlayacak olan dolaşımda bir problem varsa sıkıntı oluşuyor. Arvigo® teknikleri, bitkiler ve başka tamamlayıcı araçlar ile dolaşım sistemini çözüyoruz aslında. Kan dolaşımı olabilir, lenf olabilir, sinir sistemi olabilir ve bir de enerji tabii. Bedendeki dolaşımı iyileştirmeye çalışıyoruz aslında en temelinde.

Ben kısaca özetleyebilir miyim? Eğer menstrüasyon ile ilgili bir sıkıntı varsa özellikle, bunun sebepleri arasında lenf veya kan dolaşımındaki aksaklıklar, sinir sistemi ile ilgili sıkıntılar ve rahmin doğru yerde veya şekilde durmaması geliyor. Bu sorunlar için avuç avuç ilaç alacağımıza yoga, bitkisel tıp ve masaj teknikleri ile de iyileşme sağlayabiliyoruz.

Evet. Şunu da ekleyeyim, Aviva Romm’un bitkisel tıp eğitimi içerisinde beslenme de bitkilerden alacağımız şifa kadar önemli. Beslenme uzmanı değilim ama çalışma alanım izin verdiği ölçüde bu alanda da insanları yönlendirmem gerekiyor. Polikistik over mesela konuştuğumuz gibi, bir hastalık değil, semptom. Enflamasyon ya da insülin direnci ile ilgili sorunlar var kökeninde, önce hangisinden kaynaklı olduğu tespit edilmeli. Sıkıntı insülin direncinden kaynaklı ise, ben dahil olduğum ölçüde bilgiyi verip beslenme uzmanına yönlendiriyorum. Ağrılı menslerde söylediğim gibi rahmin doğru yerde olmaması sebep olabiliyor ama vücuttaki Omega 3 ve Omega 6 dengesi de çok önemli, dolayısıyla yine beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor.

Bir yandan da doğal tıbba aslında o kadar uzak değiliz hiçbirimiz, boğazın ağrıyınca adaçayı ya da papatya çayı içmek, öksürünce ballı karışım tüketmek gibi son yıllarda arttıkça artan tariflerimiz var. Bitkisel tıp budur demiyorum ama sorun pankreasında olsa dahi ilaç almadan önce bitkisel yöntemler deneyen insanlar var. Vajina ve rahim hariç! Orada ne olduğunu ve nasıl müdahale edeceğimizi hiç bilmiyoruz. Kaçımızın eline bir ayna alıp vajinasına baktığını bile bilmiyorum esasen. Halbuki sen şimdi bir ilişki kurabilmekten bahsediyorsun.

Bu sorunun en başında kültürel sebepler var, hatta adını daha net koyalım patriyarka var. Kadınlığın bastırılması, bu konuları konuşamamamız, küçüklükten başlayarak susturulmamız… Birçoğumuz kadınlığımızla, rahmimizle, vajinamızla hiç ilişki kurmuyoruz ki. Onlar yokmuş gibi davranıyoruz; dokunmuyoruz, bakamıyoruz bile. Sebeplerden biri bence bu. İkincisi de sorgulamaya açık bir eğitim sistemimiz yok. Doktor = Tanrı. Sorgulanamaz bir otoritesi var, o ne derse doğrudur. Sen kim oluyorsun ki onun otoritesini sorgulayacaksın. O da aynı şekilde erkek bir figür zaten. Ben de yıllardır kadınlarla çalışıyorum; kendimle ve kadınlığımla ilgili birçok süreçten geçtim, hâlâ da geçiyorum. Öyle bir koşullanma ki çocukluktan beri, belli kalıpları aşabilmek çok fazla emek ve zaman gerektirebiliyor maalesef. Bundan önce vajinasıyla ilişki kurmamış birine bir anda dokunmasını söyleyemiyorum. Fakat, hani nasıl regl sancısı yaşadığımızda elimizi karnımıza koyuyoruz ya, işte onu ağrı olmadan da yapsak. Biraz dokunsak, sevgi göndersek. Ben böyle “sevgi içimizde” tarzı bir kadın değilim, kullandığım laflar da değil bunlar ama cidden bir sevgisizlik var burada. Erkek egemen toplum yapısından kaynaklı öyle koşullanmışız, o kadar sevememişiz ki… Bunu kırmak gerekiyor önce. Biraz dokunmak, ilişki kurmak, dinlemek gerçekten çok önemli. Ve hatırlamak gerekiyor ki aslında regl dönemindeki kadınlar içgüdüleriyle bir arada, o kadınsı gücü bulup biraz temas halinde kalmaya çalışmak çok önemli. Bu sayede dediğin sıkıntının da biraz önüne geçilebilir. Bizim için bir muamma olmaktan çıkabilir diye düşünüyorum.

Kadın sağlığında modern tıp dışındaki yaklaşımların daha dominant olduğu ülkeler illa ki var, senin de bulunduğun yerler var hatta. Türkiye ile karşılaştırsan ne söylersin?

Mesela Tayland ve Belize gibi ülkeler var, belli alanlarda dışarıdan ‘az gelişmiş ülkeler’ olarak tanımlanan yerler burası. Oralarda doktora ulaşım çok kolay değil. Fakat geleneksel yöntemler korunduğu için, jenerasyonlar arası bilgi ağızdan ağıza aktarılabildiği ve insanlar daha çok şifacılara ya da şamanlara yöneldiği için sosyo-ekonomik farklılıkları sağlığa ulaşımda çok göremiyoruz ve bu bakımdan da şanslı olduklarını düşünüyorum. Türkiye’de genelde durumun nasıl olduğundan bahsettik fakat ben hâlâ bazı kırsal bölgelerde geleneksel tıbbın korunabildiğini biliyorum.

Bir yandan da itiraf etmek gerekiyor ki benim seninle karşılaşmam, senin bu meselelere yönelmende sınıfsal bir çerçeve var. Bu meseleler çoğunlukla orta ve orta-üst sınıf arasında dolanıyor. Bunu değiştirmeye yönelik ne yapılabilir, bu konuda senin de endişelerin var mı, bunu merak ediyorum.

Türkiye’de ben bunun sıkıntısını ilk doğuma hazırlık eğitimi verdiğim sıralarda görmeye başladım. Bu çalışmalara daha ziyade orta-üst sınıf ulaşabiliyor ve bu beni eksik ve rahatsız hissettirmişti. DOĞANA Derneği bu açıdan büyük bir umut kaynağı. Çünkü dernek çeşitli fonlar sayesinde farklı sosyo-ekonomik gruplara ulaşımı daha kolay sağlayabilecek bir alan. Ama o zamanki organizasyon sıkıntılarından ötürü yapamadık bunu, fakat yapılabilir. Ben kendi çapımda sağlıklı menstrual döngü eğitimlerine burslu birilerini almaya çalışıyorum muhakkak. Aslında istiyorum ki daha genç kadınlar bu eğitimi alsın, üniversite ve lise çağında olan gençlik arasında yayılsın bu bilgiler. Bununla ilgili 2017’de çeşitli çalışmalar planlıyorum, eğitim ücretlerini de öğrenci bütçesine uygun hale getirerek. Olabildiğince küçük yaştan başlamak zaten kesinlikle çok önemli bence. Ama tabii ki bu mevzuu yalnızca birkaç kişinin eğitim vermesiyle bir anda düzelecek seviyede değil. Çok daha sistemik, büyük bir sorundan bahsediyoruz ve dediğimiz gibi en temelinde patriyarka var bu sorunların. Yine de doula’ların (doğum destekçilerinin) sayısının artması birçok özel hastanede doğumdaki prosedürleri değiştirebilecek bir etki yapabiliyor. Devlet hastanelerine de yavaş da olsa yansımaları var. Artık birçok şeyi doktorlar ve hastaneler de duydu ve kadınların taleplerine cevap verir hale geldiler bu sayede. Bu bile çok önemli bir adım bence ve umut verici. Kadınlar olarak bu şekilde büyüyerek, mücadele ederek aşacağız bütün bunları.

6 YORUMLAR

    • kadın cinselliği, cinselliğimizle ve bedenimizle kurduğumuz ilişki ile ilgili konuşan-yazan ve iş yapan çok fazla insan yok, özellikle bu ülkede. gizem onay’ı sosyal medyada takip etmeye başladığımdan beri kendi bedenimin anatomisi, freudyen psikolojinin kendimi algılamama bakışıma etkileri, menstral döngülerime dair bilmediğim pek çok şeyi, neyin neden normal kabul edildiği ama olmadığı gibi konularda bir sürü şeyi öğrendim ve kendi vajinam ve orgazmıma dair deneyim-bilgi paylaşımı ortamını buldum. bence sadece bunlar bile oldukça iyileştirici. haaa, yöntemlerini tercih edip etmemek başka bir konu tabi ki (sosyal medyada da sürekli olarak bir tıp doktoru olmadığını ve mucize bahşetmediğini de belirtiyor). fakat rezalet diye nitelemek birazcık ağır geldi bana 🙂 sonuçta ciddi feminist bir mücadele içinde ve yoğun emek harcıyor. öyle işte 🙂 birbirimize iyi gelelim yav 🙂

  1. Aviva Romm hakkinda soyle bir blog yazisina denk geldim:

    http://monicasmommusings.com/aviva-romm-is-no-medical-doctor-id-want-to-see/

    eger screenshotlar ve yazilanlar dogru ise, duymak istemedigi bir soruya bir tahammulu olmayan, elestriye ise asla izin vermeyen bir insan. blog yazarinin sordugu sorular cok mantikli, lutfen bagimsiz bir istatistikci ile calisip verileri teyit ettirin diyor home-birth’un guvenligi konusunda. bunda blok/ban gerektirecek ne var? evde dogum yaptiktan sonra bebegini kaybetmis annenin yorumunu silmek ise hakikaten korkunc. vajinal/dogal/insani (humane,humanized) dogumu destekleyen kadinlarin endustriyel ve patriarkal tip ve onun sorunlarina karsi actiklari hakli savasta zaman icin tiranlara donusmelerini cok uzucu buluyorum. evde dogum yapmak istemiyorum/epidural alabilirim/sezaryen olmak istiyorum desin bir kadin, verilen cevap en ya “yanlis bilince sahipsin” oluyor; ya da “iyi”, “gercek” kadin ve anne olamama ithamlarina kadar gidiyor. roportajda bahsi gecen gulnihal bulbul’un kitabinin kapaginda ne yaziyor biliyor musunuz? “TAMLIGINIZI KESFEDIN”. cocuk dogurmak istemeyen, veya tibbi mudaheleri kabul ederek dogurmak isteyen kadinlari yarim/eksik/sorunlu/patolojik gormeden dogumu savunamaz miyiz?

  2. Bu bilgilere sadece üst sinif ulasabiliyor cunku egitimler hem belirli sehirlerde oluyor hem de ucretleri alt ve orta sinifa gore epey yuksek oluyor. Egitmenleri de anliyorum tabi onlar da bu isi meslek olarak yapiyor ve hayatlarini bu kazanc uzerinden idame ettiriyorlar. Ancak roportajlarinda veya yazilarinda bunu amme hizmeti gibi gosterip butun kadinlarin ogrenmesi icin calisiyoruz demeleri pek gercekci olmuyor. Bilgilerinizi bireysel seanslarda degil de belki youtube kanallarinda paylasabilirsiniz. Kullandiginiz bitkisel metotlarin tarifini verebilirsiniz. Bu karisimlari sır gibi saklayip paketler halinde satmak yerine.. bilgiyi yaymak, toplum sagligini ust seviyeye cikarmak gibi ulvi amaclar tasimak tabiki kolay degil buyuk erdem ve ozveri gerektirir. Bu bilgiyi ticari olarak pazarlamak da bi tercihtir tabiki ona lafim yok. Benim lafim bundan buyuk paralar kazanmiyoruz da amme hizmeti yapiyoruz gibi gostermek…

  3. gizem onay collet, nasıl bitkisel tıp uzmanı? tıp doktorlarının bile fitoterapi yüksek lisansı yapması gerekiyor bu ünvan için. ülkemizde bitkisel tıp egitimini ayrıntılı gören tek meslek dalı eczacılıktır. kendisi eczacı mı? ya da fitoterapi yüksek lisansı yapmış bir hekim mi?

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.