2009 Ocak ayında Feminist Kolektif 29 Mart 2009’da yapılacak yerel seçimleri gündemine alarak tartışmaya başladı. İlk anda sadece bir fikirdi belediye başkanlığı için aday çıkarmak. Farklı kurumlarda örgütlü ya da bağımsız feminist kadınların katılımıyla düzenlenen forumlarda öncelikle aday çıkarıp çıkarılmayacağı, sonrasında da çıkarılırsa bunun üstesinden nasıl gelinebileceği konuları üzerine yoğunlaşıldı. Çıkan sonuç özetle şu oldu: aday çıkarılmalıydı. Çünkü başka siyasetlerin içine feminist politikaları eklemlemeye çalışmayarak artık feministler olarak ortaya çıkmanın vakti gelmişti. Feminist sözü taviz vermeden, ne istenildiğini, nasıl bir kent düşlendiğini net bir şekilde söylemenin yoluydu bu. Feministler politik özneler olarak siyaset sahnesinde diğer politik aktörlerle eş düzlemde varlar. Feminizm sadece bir isyan, bir karşı çıkış, bir muhalefet değil. Feminizmin kendi politikaları ve gelecek tasavvuru var. Kadınların yerel seçimlerde genel politikalara ekleyecek talepleri değil, feminizmin bütünlüklü politikası altında sözlerini söyleme şansları var. İşte bu nedenle bağımsız feminist bir aday çıkarılmalıydı.
Destek vermek isteyen tüm kadınların katılımıyla “Seçim İçin Feminist Kolektif” adını kullanarak bir kampanya yürütüldü.
Seçim İçin Feminist Kolektif, 7 Şubat 2009 tarihinde yaptığı bir basın toplantısıyla yerel seçimlerde cinsiyetçi politikalara karşı durabilmek ve kadın hareketinin taleplerini görünür hale getirmek için Beyoğlu Belediye Başkanlığına bağımsız aday Saime Ülfet Taylı Taş’ı aday gösterdiğini açıkladı. Toplantıda konuşan feminist aday Ülfet Taylı “Kadınların yerel seçimlerde kendi sözünü söylemek istediğini, bu kez talep etmediklerini, talip olduklarını” söyledi.
Seçim için Feminist Kolektif, basın toplantısında, Beyoğlu Kâtip Mustafa Çelebi mahallesi muhtar adayı olan Belgin Çelik’i de desteklediğini açıkladı.
29 Mart 2009 Seçimleri sonrası Seçim İçin Feminist Kolektif bir açıklama yayınlayarak seçim sonuçlarını değerlendirdi:
“Sandıklarla, Sonuçlarla İşimiz Yok Bu Seçimi Biz Kazandık
…
Seçim süresince yürüttüğümüz kampanya sırasında bildik siyaset üzerinden yürütülen seçim çalışmalarından farklı çalışmalar yaptık… Biz seçim için feminist kolektiftik, tek isim üzerinden gitmedi çalışmalarımız, sokaklarda, pazarlarda, kadınların olduğu yerlerde olduk, olmaya çalıştık, bildirilerimizi, metinlerimizi, afişlerimizi ortak hazırladık, kendimiz astık dağıttık, biz eylemde oluşan beraberliğin ve kadın dayanışmasının yerine bir şey konulmayacağını bir kez daha hatırladık, biz kez daha kendimizi, feminizmin gücünü hissettik…
Bu süreçte çok kadın hikâyesi biriktirdik, Desa direnişçileriyle dayanıştık, Sinter’li kadınlarla birlikte olduk, ATV önüne grevci kadın arkadaşlarımızı ziyarete gittik… Dayak hikâyeleri de dinledik, direnme hikâyeleri de. Ama her zaman mahremin kırıldığı yerlerde ve durumlarda dolaştık çünkü feminizmin bilgisi oradaydı.
Bu şehri bu semti kendimiz için nasıl yaşanılır kılınacağını, feminist yerel yönetimin nasıl olacağını anlatarak, yaşayarak, deneyimleri ortaklaştırarak öğrendik…
Çocukların, yaşlıların, hastaların bakımını erkeklerle paylaşabileceğimiz, istediğimiz insanları seveceğimiz bir toplumun yolunu hep birlikte örmeye çalıştık…
Sandıklarla, sonuçlarla işimiz yok bu seçimi biz kazandık. Artık geceler sokaklar, meydanlar, mahalleler, grev çadırları bizim…
Yaşasın Kadın Dayanışması
Yaşasın feminizm…”