1 Aralık 1978’de Türkiye’de kadınlar için önemli bir dergi olan Kadınca dergisinin ilk sayısı yayın hayatına başladı. Kadınca‘nın ilk yılları henüz Türkiye’de feminist hareketin oluşmadığı yıllardı. Ortada çevrilen kitaplar, eylemler, kampanyalar yoktu.
Kadınca dergisi, o güne kadar kadınlar için çıkarılmış dergilerden farklı bir çizgi izliyor; erkek şiddeti, kadın cinselliği gibi değinilmedik konuları ele alıyor, kadınların politik faaliyetlerini okurlarına aktarıyordu. Kadınların yaptıklarına ve yapamadıklarına yer veriyordu.
Kadınlar için bir “ilk”i gerçekleştiren Duygu Asena, 1 Aralık 1978’den, derginin son sayısını çıkardığı 1 Mart 1992’ye kadar Kadınca dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı.
‘Ne yazık ki, ülkemizdeki kadını yalnızca fotoroman okuyan, gazetelerdeki dedikodu sayfalarını karıştırmaktan başka şey yapmayan bir yaratık olarak gören kafalar hala var. Örneğin, dergimizde, fotoroman olmaması, dedikodu sütunlarının, sosyete haberlerinin bulunmaması pek yadırgandı bu kafalarca. Dediğim gibi, Türk kadını yalnız ve yalnız bu tür şeyleri okurmuş… Evet.. Ne dersiniz? Bazı erkeklere neden bu izlenimi veriyor Türk kadını? Neden kadın deyince gazete okumaz, ciddi yayınları almaz, kitaplarla ilgisiz bir tip çiziyor bazı kişiler? Neden karşılarındaki, yüzlerce, binlerce, başarılı örneğe karşın, kadın hala güçsüz hala çevreyle ilgisiz, hala “yalnızca kadın”, onlarca…? Oysa uzaklara gitmeye bile gerek yok… Dergimize şöyle bir göz atın. İşte Aysel Öymen, işte Nezihe Meriç, işte Jülide Gülizar ve diğerleri. Bunlar da kadın… Bunların başarısı erkeklerle kıyaslanacak nitelikte değil mi yoksa? Ve sizler, ve onlar, ve erkekler, bu kadınları ilgiyle okumadı mı? Daha ilk merhabamızda fazla derinlere inmeyelim ama, şunu da belirtmek istiyorum. Bu tür düşüncenin sorumlusu tek değil. Bizler, biz kadınlar da bu konuda hatalar içindeyiz. Geleneklerimiz, göreneklerimiz, çeşitli baskılar yıllar yılı bir köşede oturmamızı hazırlamış, gösterememişiz kendimizi. Hala bunun acısını çekiyoruz işte. Öylesine çekiyoruz ki, kadın her yerde, – evinde, işinde, çocuklu, çocuksuz, – başarıdan başarıya koşup kendini ispatlarken, gelip, “Ciddi röportaj okumaz, o yalnız fotoroman okur” diyorlar. Biz ise diyoruz ki… kadın hepsini okur, aynı erkek gibi… Fotoromanı da, dedikoduyu da, röportajı da, gazetelerin ciddi köşelerini de… Ve diyoruz ki… az kaldı… Devir değişiyor, günler eski günler, düşünceler eski düşünceler değil. Kadın ve erkeğin kafaca eşit olduğunu ispatlanıyor… Yakında, nasıl “erkekçe” deniyorsa, kuvvetle, üstüne basarak “kadınca” da denecek. Böyle düşünmeyen azınlık, yalnız kalacak…’
Duygu Asena /Aralık 1978, Kadınca