Merhaba 🙂 ben Ceren, sürekli hayatında bir erkeğe ihtiyacı varmış gibi davranan 80 kg ağırlığında olup ve hergün bu durum için ağlayan ama hiçbirşey yapmayan Ceren 🙂 Acı çekiyorum sürekli kilom konusunda bişeyler söyledikçe “yüzün çok güzel kız biraz az ye az şu göbeği bi küçült” diyen akrabalar (akbabalar). Sinirlenince, üzülünce kendime zarar verme gibi bir özelliğim var. Önyargı oluşacak belki “bu nasıl bişey be” diye. Ama cidden bu durum böyle. Hayatıma birileri giriyor, “aa severim ya ben bunu çok hoş, çok da iyi eğleniyoruz da hem” derken bi zaman sonra bir soğukluk oluşuyor bende ve çoğu zaman bu ilişkilerden nasıl arkamdan konuşmadan çıkarım ürkekligi ile ayrıldım. Bir insanı tanımadan sevme, bir anda soğuma kendine zarar verme ve vücudumdan nefret etme gibi sorunlarım var. İçimi dökmek istedim, hiç kimseye anlatıp da hakkımda kötü düşünsünler istemedim ama durum bu ağır bir depresyondayım. Çok ağır …

Rumuz Şıpsevdi Şişko

Merhabalar rumuz şıpsevdi şişko,

Ah bir türlü huzur bulamadığımız şu fani bedenler, vah peşinde koşarken bitap düştüğümüz “ideal ölçüler”. İncecik derimizin altında olanca karmaşıklığıyla güçlü bir hayat enerjisi akıyor. Bu büyüye kendimizi kaptırmaya çalışsak da çoğu zaman kadraja tanımlanamayan bir cisim yaklaşıyor ve bam! “aaa sanki biraz göbek yapmışsın”, “bak bu yaşta alınan kilo zor verilir dikkatli ol”, “estetiğini geçtim kıl kokutuyor yaa”. Sanki dünyanın sonuna dair apokaliptik bir bilgiye yalnızca o kişi sahipmiş gibi uyarılar, ultimatomlar, aman ha’lar havada uçuşuyor. Sonra derimizin üstündeki bir miktar gariban tüyü yoluklayıp duruyoruz, minik beneklere savaş açıyoruz, iki tırnağın arasına iyice yerleştirdiğimiz siyah noktayı sıkarken işgalciyi feci halde defettiğimiz hissiyle dilimizi iyice keyifle ısırıyoruz. Halbuki bir bedenin nelere kadir olduğunu kimse bilmiyor (çok bilmiş biyo-teknik ve medikal alanlar da hariç değil!). İmkanlarını kimsenin bilmediği beden hakkında herkesin bir fikrinin olmasını geçtim bir yorumu var, e maşallah, içimizdeki küçük Erman Toroğlu’lara. Şimdi hocamla başlayıp domateslerdeki hormondan, pozisyonun ofsayt mı olduğuna kadar her konu hakkında yorum yapabilme gücü; güç toroğullarında artık.

Benzer bir konuda daha önce rumuz şişmanım ve vücudumu sevmiyorum ile de dertleşmiştik. Bedenin ne olduğunu bilmesek de onu çeşitli şekillerde kullana kullana, farklı hallerini deneye yanıla sevmeyi öğrenebilir miyiz? Neden olmasın?

Gönlüm ister ki “tel cambazının tel üstündeki durumunu anlatır şiirdir” olalım[i]. Dışarısının öfkesi, huysuzluğu, yaşamlar hakkında kendine pay biçmesi, saldırganlığı, her durumda yorumlama haddi -hadsizliği- canımızı sıkmasın. Olduğumuz gibi olalım. Olduğumuzu sevelim. Başkalarını da oldukları gibi sevelim. Eğer varsa bir memnuniyetsizlik, sağlık olsun; endüstrinin tuzağına düşmeden bedenimize, sağlığımıza şefkat gösterelim. Bizim için neyin iyi olduğuna kendimiz karar verelim, danışmak istediğimizde özgürce danışabilelim. “Ben tam dünyaya göre, ben tam kendime göre, ama sizin adınız ne, benim dengemi bozmayınız”[ii] gibi lafları kendimize katalım, depresyon yerine fikri münakaşalara girelim.

Son söz yerine bir yazıyı paylaşmak isterim. Çatlak Zemin’e yazan yol arkadaşlarımızdan, zozka tam da meselemizin bam teline basmış.

[i] Bir Turgut Uyar şiiri.

[ii] Aynı şiirden.

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.