Pakistan, devletin en tepesindekilerden evlerimizde yaşayanlara kadar kadınları yüz üstü bırakıyor.

Fatima Bhojani

Çok öfkeliyim. Her zaman. Yıllardır çok öfkeliyim. Pakistanlı kadınlara yöneltilen şiddetin sarsıcı boyutunu fark etmeye ilk başladığım zamandan beri. Burada yaşayan kadınlar, yani 100 milyonun hepsi, öfke içinde yaşıyoruz.

19 yaşındaki bir arkadaşım geçenlerde bana, ‟Her gün bana neden var olduğumu tekrar sorgulatıyorlar” dedi. Taksiye bindiğinde şoförün tam arkasına oturuyormuş ki adam elini uzatıp onu taciz etmesin. Böyle bir durumla karşılaşırsak araç hareket halindeyken dışarı atlamaya karar verdik. Göz yaşartıcı gaz mı yoksa bıçak mı taşımak daha iyi diye tartıştık.

Dışarı adım attığımda gözlerini dikmiş bana bakan bir memleket dolusu erkekle karşılaşıyorum. Arabadan inip kitapçı dükkanına girmek üzereyken, bir marketin koridorlarında yürürken, bir şala sıkıca sarılmışken, yüzümde iki kat maske varken bile. Delici bakışlarla takip ediliyorum, neredeyse içimi görecek kadar. Çünkü burada gözlerini kırpmadan kadınları süzmek erkekler için kültürel açıdan kabul edilebilir bir şey. Sanki hepimiz, nüfusun yarısının haberdar edilmediği bir bakış yarışmasındayız, örtük psikolojik şiddete dayalı bir yarışma.

Bu ülke, devletin en tepesindekilerden evlerimizde yaşayanlara kadar kadınları yüz üstü bırakıyor. Eylül ayında, Pakistan’ın ikinci büyük kenti Lahor’da anayollardan birinin kenarında bir kadına tecavüz edildi. Gece 01’de otomobilinin benzini bitince kadın polisi arayıp beklemeye başlamıştı. Silahlı iki adam camları kırarak kadına saldırdı.

Lahor emniyet müdürü kadının ‟Gece geç saatte kocasının izni olmadan seyahat ettiği için” saldırıya uğradığını düşündüğünü söyledi.

Apartmanımdaki dairelerden birinde oturan yaşlı bir kadın, ‟Kişinin namusu kendi elindedir” diyor. Pakistan’da cinsel saldırı namus lekesiyle birlikte gelir, kadının şiddet içeren bir suçun muhatabı olması kendisine ve ailesine utanç getirmiştir. Saldırıya uğrayanların bunu açıklamamalarının başlıca nedeni toplum yargısıdır.

Lahor saldırısı ile ilgili açıklama yapan Başbakan İmran Han, tecavüzcülere kimyasal hadım uygulanmasını önerdi. Başbakanın, ceza hukukunda ve yasaların uygulanmasında yapılması gerekli olan reformlar için gerekli olan zor, uzun ancak gerekli çalışmaları yapacaklarını içtenlikle taahhüt etmek yerine çağdışı cezalandırma yöntemlerini öne sürmesi de sorunun bir parçası. Tecavüze karşı mücadele eden bir derneğin verdiği rakamlara göre cinsel saldırıdan cezaya çarptırılma oranı yüzde üç civarında.

Başbakan İmran Han’ın toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin yaygınlığıyla ilgili yorumu ise bunun da gerisinde. Suçlu olan toplumdaki ahlaksızlık. Böylece sorumluluk polis ve hükümetten başka yere kaydırılmış oluyor. Başbakan Han komşu Yeni Delhi’de artan tecavüz vakaları ile ilgili olarak da Bollywood’u suçluyor, ancak kaçırdığı nokta şu, Pakistan gibi Hindistan da polis, toplum güvenliği ve adalet sistemi konusunda benzer sorunlarla uğraşıyor.

Anayolun yanı başında girişilen saldırı Pakistan kadınlarını sarstı ama bizde şok yaratmadı. Biz ‘namus’ uğruna öldürülen ve intikam için tecavüz edilen kadınların hikayelerini dinleyerek büyüdük. Asit dökülen ve fırında yakılan kadınların hikayeleriyle. 2019-2020 döneminde Kadın, Barış, Güvenlik Endeksi’nde yer alan 167 ülke arasında Pakistan 164. sırada yer alıyor ve Yemen, Afganistan, Suriye’nin kıl payı üzerinde.

Anayol saldırısından sonraki iki ay içinde şunlar oldu: bir polis bir kadına evinde tecavüz etti; bir genç kız, erkek arkadaşıyla telefonda konuştuğu için kuzeni ve amcası tarafından öldürüldü; iş çıkışı otobüs bekleyen bir kadın kaçırıldı ve tecavüze uğradı; ergen bir genç kız, kendisine tecavüz eden ve saldırıyı kamerayla kaydeden adamların şantajı üzerine intihar etti; altı yaşındaki bir çocuk gürültü yaptığı için babası tarafından dövülerek öldürüldü. Sadece Ocak ve Şubat ayları arasında kadın ve çocuklara karşı 3,178 rapor edilmiş şiddet olayı meydana geldi. Çok sayıda saldırı ise ilgili mercilere bildirilmiyor.

Pakistan toplumunun bazı kesimlerinde kadınlar kollarını açabilir, içki içebilir, yurtdışına gidebilir ve başbakan olabilir. Ancak sınıfları onları bakışlardan veya dışarda dolaşırken saldırı ihtimalinden korumuyor. Bununla birlikte alt sosyoekonomik sınıflarda, kırsal kesimde durum daha da kötü. İşçi kadınların her gün bir otobüs durağında yaşadığı güvensizlik ve taciz, Mercedes’in direksiyonundaki bir kadının yabancısı olduğu deneyimler.

Geçenlerde bir gün trafik ışığında durdum. Yirmi kadar motosikletli zik zaklar çizerek ışığın hizasında toplandılar, burada genelde yaptıkları gibi. Hepsi erkekti, biri dışında. Onu fark ettim çünkü etrafındaki erkekler kadını gözleriyle adeta yiyordu. Pakistan’da kadın motosikletli nadir görülür – muhtemelen bunu yaptıklarında çok göz önüne çıktıkları için.

Arkası bana dönük, başında da kask olduğu halde onun, izlenmenin verdiği rahatsızlığı ve korkuyu aşmak için ileri baktığını hayal ettim. İçimden bir öfke dalgası geçti. Damızlık Kızın Öyküsü‘nden sık sık aklımdan geçirdiğim bir dizeyi telepatik olarak ona iletmek istedim: “Don’t let the bastards grind you down!” (Piç kurularının seni ezmelerine izin verme!)

Çeviri: Füsun Baytok

Yazının orijinali New York Times’da yayınlanmıştır.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.