Yirmili yaşlarda batırılan oklar, bugün bambaşka alanlarda biçimlenerek kırklı yaşlarındaki bir kadını yaralayabiliyor.

Malcolm T. Liepke

Çayına uyku hapı atılanın kadınlık organı
temize çıkıyordu, bu organın hapsız isteğini
yasaklıyor ya da rafa kaldırıyordu yazar. Oysa
hapsız da olsa kadınlık ve erkeklik istek
doluydu. Baskı ve çaresizlik içinde doyum
aramakta, yolunu şaşırmaktaydı. Haplı
örnekler birkaç tane ama ötekiler
milyonlarcaydı.

Kadının geleceğini “aile” ile yoğurmak isteyen ataerki karşısında aile bireylerinin tutumu, birçok kadının yaşamında hatırlamak istemedikleri izler bırakmaya devam ediyor şüphesiz. Yirmili yaşlarda batırılan oklar, bugün bambaşka alanlarda biçimlenerek kırklı yaşlardaki bir kadını yaralayabiliyor. Köklerini, bellekte biriken yaşanmamışlıktan alan “cesaretsizlik”; aşkla renklenen, cıvıldayan cinselliğin önünde koca bir engel olmanın yanısıra, kırılgan bir hafıza da yaratıyor maalesef. Kadınların cinselliğine birtakım sınırlar ve yasaklar getirmek isteyen mekanizmaların başında gelen “aile ve kültür”, bedeni özlüğü hegemonyası altına aldığı için, feminist mücadelemizi genişletmek, her kadının mücadele deneyimini görünür kılmak çok değerli. Ben de bu yazımda, Leyla Erbil’in Eski Sevgili öyküsündeki Nigâr karakterinin yaşadıkları üzerinden cinsel özgürlüğümüze, ortaklaştığımız meselelere biraz değinmek istiyorum.

Arzulanan cinsellik değersizleştirilirken, sömürü ve şiddetten beslenen zoraki birlikteliğin yüceltilmesi, bugün bir kadının severek beraber olduğu erkekle paylaştıklarında dahi travmatik etkiler, hatta engeller yaratabiliyor. Leyla Erbil’in ilk novellası sayılan Eski Sevgili‘deki aynı adlı uzun metinde de Nigâr’ın bunlara benzer şeyler yaşadığına şahit oluyoruz. Cinsellik, uykularını kaçıran düşüncelerinden biri hâline geliyor ve yine bir gece “Neydi sevişmek?” sorgulamaya başlıyor Nigâr.

Edebiyata bir övgü gibi geçiriliyordu bu illet. Yoksa neden bugün bile kadının cinsel isteklerine kılıf geçirmiş, onun kendisini ancak ilaçla uyuşturularak ya da zorla haberinde yokken verdiğini, ırzına geçilerek sahip olunduğunu anlatan o düzmece edebiyat, hâlâ etkinliğini sürdürüyordu? Kadının da bir ‘orası’ olduğunu, onun da istediğini, bile bile yaptığını, yapması gerektiğini saklayan, bundan utanan bir düşünce buyurgandı. Çayına uyku hapı atılanın kadınlık organı temize çıkıyordu, bu organın hapsız isteğini yasaklıyor ya da rafa kaldırıyordu yazar. Oysa hapsız da olsa kadınlık ve erkeklik istek doluydu. Baskı ve çaresizlik içinde doyum aramakta, yolunu şaşırmaktaydı. Haplı örnekler birkaç tane ama ötekiler milyonlarcaydı. (s. 184)

Öykü, 1973-76’lı yıllarda kaleme alınmış. O zamandan bu zamana ne değişti diye sorası geliyor insanın. Belki yazının sonunda karar verebiliriz buna.

Nigâr’ın yaşayamadığı ilişkinin, cinsel özgürlüğünün önündeki en büyük engel annesi. Bunun etkilerini, yalnız kaldığında bile birileri tarafından gözetleniyormuşçasına kendini denetlemesinden anlayabilmek mümkün. “Bu yüzden her yaptığını kitabına uydurur ya da başkalarına anlatamayacağı şeyleri yapmazdı.” (s. 127) Fakat gölge gibi yapışan sıkıntılarına rağmen, sevimli, kıpırtılı zekâsı bizi yer yer gülümsetmeyi de başarıyor. Nigâr, eylemlerini, “kendini başkalarına karşı aklama ya da kılıf uydurma’’ gibi görse de fark etmediği minör bir direniş potansiyeli taşıyor aslında. Müdahale ettirmemeyi başardığı tek zevki ‘’içkisi’’ örneğin. “Temiz bir kadın olmama karşın meyhane meyhane gezip içmekteyim. İçmekteyim ki alkolik de değilim üstelik. Bu da bambaşka bir renk katmakta çekiciliğime. Meyhane benim için kabul günüdür, kurulu düzenin değer yargılarını oynatmaktır hafifçe.” (s. 108)

Nigâr, âşık olduğu Salih’le, yıllar önce içmeye gittiği Çiçek Pasajı’nda karşılaşıyor. Birbirlerinin hayatlarında kopuk olan ne varsa ortaya çıkarmaya başlıyorlar sonra. Anlıyoruz ki Salih’in solgun yüzü de çalkantılı politik hayatı da yormuyor Nigâr’ı annesi kadar. Nitekim ilişkilerini sonlandırmayı başarıyor Nâile Hanım. Salih’e hapishane yolları görününce Nigâr’ın öfkesi yön değiştiriyor birden. Boyun eğdiği için kendini suçluyor önce, fakat onu asıl inciten Salih’in durumu kabullenmesi bence. “O mankafa da vaktiyle kendisine âşık olduğumu anlayıp bırakmasaydı ya beni, düşseydi ya peşime.” (s. 138) Ayrılıktan çok, yaşayamadıkları hırpalıyor Nigâr’ı. (Salih’le beraberliklerinde sevişememişlerdi bile.) Annesinin yazgısı, onun da hayatını çepeçevre sarmaya başlıyor. Nâile Hanım durur mu hiç? Kızı, Salih’i unutsun diye başka bir adamla evlendiriyor hemen. Nigâr’ın Bülent’le evliliğinde, kurgulanmış arzularını fark etmek, canımı en çok yakan andı galiba. Zamanında Salih’le yaşamayı, hissetmeyi düşlediklerini, bir başkasıyla da aynı arzularla tadabileceğini düşünüyor, ya da bunu istiyor diyelim. Bir türlü deneyimleyemediği cinselliği, sevmediği adamla bile yaşayabilme düşüncesi onu heyecanlandırmaya başlıyor. Annesinin yakışıklı bir adam seçmesi, şimdilik her şeyi kolaylaştıracakmış gibi görünüyor gözüne.

Neydi Bülent’te gözünü boyayan? Hiç. İki geniş omuz, sarı saç, uzun boy. Birlikte yürürken caddelerde dönüp dönüp ona bakılması. Bir kapak oğlanıydı sanki adam. Beyoğlu Caddesi’nde yürürken sarışın bir penguen gibi seyrettiriyordu kendisini. Şimdi gülüyor, ama o vakit delicesine hoşlanıyordu adamdan. Hoşlanmaktan da öte, mutlaka onun olmayı, onun kadını olmayı istiyordu. Bütün sorunun resimsel bir etki, bir sinema hilesi olduğunu az sonra kavrayacaktı. Bülent bir görüntüydü aslında… (s. 117)

Bülent, silikleşmiş, parçalanmış güçsüz kimliğini, bedeni üzerinden onarmaya çalışan ve Nigâr’la evliliğinde de onun arzularını tüketmeyi başaran biri. Menfaatleri söz konusu olduğunda kolayca istediği role bürünebiliyor. Şefkatli bir eş, arkadaş, sevgili… Nigâr, bu adamın hayatına girip çıkan insanların, onun için hiçbir önemi olmadığını anlayınca yaşadıkları cinselliği de küçümseyip değersiz görmeye başlıyor hâliyle. “Kendisine sapıkçasına hayrandı adam, bir de dudakları öyle yayık ve düşük uçlu olmasa! Köpükle mutlu olması, bir yerlere yaslanıp objektif araması buydu. Nigâr onu her sabah kendine daha yabancı bularak gönderdi sokağa…” (s. 120) İki ay kadar sürüyor evlilikleri. Nigâr’ın boşanma kararı almadan önce annesiyle konuşması, bize metindeki ilk kırılma ânını gösteriyor. “Nigâr’cım! Geçinemiyorsunuz ne de olsa, çocuğunuz da yok, ayrıl gitsin şu gençten. Sevmiyorsun onu: Ayıp böyle!” (s. 153) Kızının hayatıyla oyun hamuru gibi oynayan Nâile Hanım, o gün ilk kez Nigâr’ın nefreti oluyor. “Şakacılık, küçümseme, öç ve avutma dolu bir göz gibi dikilip kaldıydı havada sözler.” (s. 153)

Bülent’le iki ay evli kaldıktan sonra bu adamın, Salih’e benzetmek için direnerek kurguladığı bir imge ya da görüntüden ibaret olduğunu anlayan Nigâr’ın bundan sonraki amacı, Bülent ve annesinden intikam almak oluyor. Hatta bunun için Bülent’in iş ilişkisi kurma planıyla yakınlaşmaya çalıştığı arkadaşı Talip’le kısa süreli bir ilişki yaşıyor. “Peki ama nasıl yatmıştım o Parisli mikropla? Nasıl olmuştu da çırılçıplak, Balıkpazarı’nda kimin olduğunu hâlâ bilmediğim bir arkadaşının çatı katında bulmuştum kendimi? Bülent’in yaranmaya uğraştığı bir adamla, eciş bücüş, beberuhi bir şeydi! Bülent’le evlenmiş olmamın öcünü alır gibi…” (s. 165) Tek gecelik ilişkinin nasıl gerçekleştiğini anlamamış gibi yapıp, Talip’i kötüleme yoluna gitse de Bülent’le yaşadıklarından sonra, anlıyoruz ki bu deneyim hoşuna bile gidiyor. “Sanki hiç istemediydi beni, çirkin, yerden bitme bir şeydi, çok güzeldi her şey, o da çok güzeldi, erkekti…” (s. 165)

Salih’in hayali, Nigâr’ın yakasını bir an bile bırakmazken, teselliyi tek dostu Suret’te buluyor. Bu hikâyede Nigâr’a tam anlamıyla arzuladığı aşkı besleyen Salih değil, Suret. Salih’te bütünleşen duygularını Suret’te yakalayabilseydi neler olurdu acaba diye düşünmeden edemiyor Nigâr. Üzülüyor bu adama, gözünün akındaki karıncalaşmış koyu çizgileri gördükçe kendini tutamayıp ağlamaya başlıyor. Ayrıca Suret evli bir adam. “Dost biliyorum seni, yanı sıra gelecek duyguları başından yasakladım kendime. Bu da benim ‘asıl olana’ tutkum işte.’’ (s.175) Suret’le birlikteliği mümkün olsaydı da, Nigâr’ın dostça duyguları, içindeki yarım kalmışlıkları tamamlamaya yetmeyecekti yine de. Bülent’te tecrübe ettiği hataların daha farklı biçimleriyle yüzleşecekti belki. Fakat görüyoruz ki Nigâr, Salih’e kavuşmanın imkânsızlığını hatırladıkça canının yanmasından korkmuyor. “(…) Varsın yetinme, kabullenme olsun, yarım olsun sevi, biliyordum aşk olmayacaktı bu, yüceltici olmayacaktı, onurumu hırpalayan bir şeyler kalacaktı sonunda, ama bastıramıyordum o isteği, o hiç yenilmek istemediğim tene bağlı isteği. Elini kaldırıp yanağıma bastırdım.” (s. 176)

Metnin ikinci kırılma ânına gelelim mi? Salih yıllar sonra tahliye ediliyor. Başlıyor hemen Nigâr’ın peşine düşmeye. Eski ürkekliği de yok tabii. Nigâr’a arkadaşlarının yardımıyla ulaşıp bir gün buluşmayı teklif ediyor. Nigâr’ın evinde görüşme kararı alıyorlar. İçi içine sığmıyor bizimkinin. Başlıyor hazırlanmaya, en güzel külotlu çorabını giymek istiyor. Çorabın, sıskalaşan bedenini sarmadığını fark edince çıkarıyor hemen. Kapının zili çalınca, annesinin uykudan uyanmaması için yalvarıyor kendi kendine. Nigâr, Salih’le göz göze gelince tüm cesaretini toplayıp, daha önce hiç öpmediği dudaklara bastırıyor dudaklarını. “Sevgilim, canım kızım, ceylanım benim…’’ (s. 190) diyor Salih. Kavuşmayı andırıyor başta bu yaşananlar. (Nigâr da öyle zannediyor.) Sohbet ilerleyince öğreniyor ki Salih çoktan evlenmiş, çoluğa çocuğa karışmış, kurmuş düzenini. Ve buna rağmen Nigâr’la da ilişki yürütme peşinde belli ki. Birkaç saat geçince birinden telefon geliyor Salih’e. Tüm rahatlığıyla konuşmaya başlıyor: “İyiyim canım, sevgilim benim! Nigâr’dayım, akşama oradayım. Hangi Nigâr olacak ülen? Kaç tane Nigâr var?” (s. 193) Kanı donuyor Nigâr’ın. O an annesiyle Salih eşitleniyor sanki gözünde.

Bu düzende aşk olursa işte bizimki gibi olur dedi, buz gibi aşk işte, sahtekârlık diyemez kimse artık buna… Ama bu ‘aşk’ mı diye kuşkuyla yakaladı kendini. Bu da mı aşk değildi? Peki Salih? O da bir başka yazgıyı, ‘metres’ olma yazgısını hazırlamıyor muydu Nigâr’a? (s. 210)

Salih’in dününü düşününce, aynı kalanın kendisi olduğunu görüyor Nigâr. Artık istese de onu eskisi gibi sevemeyeceğini seziyor. Telefonda hiçbir şey olmamış gibi konuşan adamı izliyor kızaran gözleriyle. Ve soruyor kendine: “Nasıl anlatmıştır karısına beni? Bir erkek sevdiği kadını nasıl anlatabilirdi karısına ikiyüzlülük etmeden? O yüceltici sözleri aktarabilir miydi aynen?” (s. 212)

Nigâr’ın derdi, bundan sonraki hayatında kendisine “ikiyüzlülük etmemek” oluyor işte o anda. Samimiyetine inanmakta güçlük çektiği, artık tanıyamadığı bu adamın kendisine açacağı yeni evde, her gün güneşlikleri kapatıp, geleceği geceleri bekleyecek, onun için gözyaşı dökecek hâli yoktu değil mi? Bu gerçeğin farkındaydı. Belki de ilk kez ‘’sadece’’ kendisini dinleyerek alabileceği en doğru kararı aldı. “Metres de olmuyordu, evliliğe duyduğu saygıdan değil, elinden gelmediği için. Ama sevmeyi istiyordu. Kendini kandırmadan, karşısındakini de kandırmadan sevmek.” (s. 222)

Nigâr’ın hikâyesinin, bize hiç de yabancı gelmeyeceğini düşünüyorum. Flört, sevgili ya da eşlerimizin psikolojik şiddet ve âni davranış değişimlerine maruz kaldığımız için duygu karmaşasına sürüklenmemiz, arzularımızın hangi özneye yönlendiğini kestiremememiz ve bolca hata yapmamız çok normal. Nâile Hanım, zamanında kızının Salih’le sevişmesini engellemeseydi, bugün Nigâr’ın kafasını “Salih’in nasıl bu kadar değiştiği” düşüncesi kemirip durmayacaktı. Yıllar önce yaşanması gereken hiç yaşanamadığı için, bugünün bambaşka bir sorunu Nigâr’ı daha çok yaralar hâle geldi. Sevgili kadınlar, diyeceğim o ki, insanların değişip değişmeyeceklerinin garantisi yok. Yaşanan, o âna özel oluyor sadece. Sonrasına değil. Biriktirdiklerimiz, özgürce sevişmelerimiz, gereken zamanda başkaldırmamız bizim için çok değerli. Unutmayalım ki bir acı, sonradan diğer acıların katlanarak büyümesine sebep oluyor. Biz buna izin vermeyelim, beraber mücadele edelim. Dayanışmamızdan, ortaklaştıklarımızdan umudu yakalayalım. Çünkü biz birlikte güçlüyüz.

Sevgiyle, dirençle…

Kaynakça:

Erbil, L. (2010). Eski Sevgili. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.