İsviçre’de bu yılki eylemler “feministler arasındaki islamofobik ayrımcılık” tartışmalarını gündeme getirdi. Sanırım dünya ölçeğinde süren ırkçılığa karşı eylem ve tartışmalar konunun dillendirilebilmesinin önünü açtı.

2019 Haziranında İsviçre tarihinin ikinci “Kadın Grevi” çeşitli kentlerde yoğun bir kadın katılımı ve coşkunluğuyla gerçekleşti. Bu yıl ise bu eylemi “kutlama” ya da “anımsatma” gösterileri yapıldı. Koronavirüs kısıtlamalarına karşın yine yoğun bir katılım söz onusuydu.

2020 Şubat ayında grev üzerine farklı konuları irdeleyen makalelerden oluşan bir kitap yayınlandı. İlk kez bu kitapta “feministler arasındaki islamofobik ayrımcılık” bir makalenin konusu oldu. Bu yılki eylemler, kadın taleplerinin bir kez daha haykırılması dışında bu önemli tartışmayı da gündeme getirdi. Sanırım dünya ölçeğinde süren ırkçılığa karşı eylem ve tartışmalar da konunun dillendirilebilmesinin önünü açtı.

Özellikle Fransızca konuşulan kantonların büyük kentlerinde yaşayan ve ağırlıklı olarak Mağrip (Kuzeybatı Afrika) kökenli kadınların oluşturduğu Les Foulards Violets (Mor Baş Örtülüler) adlı bir grup feminist, Avrupa kökenli beyaz feministler tarafından ayrımcılık gördüklerini ya da “kurtarılmaya” çalışıldıklarını dillendiriyor. Grubun adından da anlaşılacağı gibi bu kadınların başları örtülü. Avrupa’daki islamofobi ve söz konusu kantonların seküler yapıları göz önüne alındığında “baş örtüsü”nün ne denli büyük bir sorun olduğunu tahmin etmek güç değil. Bu gerçeklik “beyaz Avrupalı feminist”in ayrımcı ve vasi tutumunu da açıklıyor bir yanıyla.

Hemen belirtmeliyim ki “vasi tutumu” ve “öğretme tutumu” feminist ya da değil, kadın ya da erkek, solcu ya da sağcı birçok Avrupalının, Avrupalı olmayanlara karşı, “görev” duygusundan kaynaklanıyor. Avrupa merkezci bakışın olağan bir yansıması. “Medeni beyaz Avrupalı”, “ötekilere” medeniyet öğretir/ öğretmek zorundadır. Bu durum elbette Avrupalı feministleri aklamaya ya da mazur görmeye yetmiyor. Ancak bundan bir ileri adımda “Baş örtüsüyle feminist olunamayacağı için kadın eylemlerine katılamazsınız” tutumuyla “beyaz feminizm”, “seküler feminizm”, “islamofobik feminizm” devreye giriyor. Bu da baş örtülü kadına “Feministler tarafından da ayrımcılığa uğruyorum,” dedirtiyor haklı olarak.

Beyaz Avrupalı feministin ayrımcı ve vasi tutumunun gündeme getirilmesi hem kendileri, hem de ayrımcılığın nesnesi konumundaki kadınlar açısından verimli tartışmaların önünü açacak gibi görünüyor. Bu çok gerekli, çünkü Avrupa’da artık sadece Avrupalılar yaşamıyor. Öte yandan feminist kanatta gelişecek bu tartışmalar, ayrımcılık, etiketleme, önyargı gibi konuların genel olarak toplumda daha fazla görünür olmasını da sağlayacaktır.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.