Sevgili Femihat,

Belki benimki soru değil, iç dökme. 4 yıldır evliyim. 2 yaşında bir kızımız var. Bundan 4 ay kadar önce eşimin iş arkadaşlarından birini öpmeye kalktığını öğrendim. O kadın durumu amirlerine bildirmiş. Sonra bir şekilde özür dileyerek konu kapanmış. Bu olayı kocam bana anlatmadı. Başka bir kanaldan ‘taciz etmiş’ cümlesiyle duydum. Sonra eşimle uzun tartışmalarımız oldu. Ayrılmayı hiç düşünmedim. Çünkü bana göre iyi bir ilişkimiz vardı. Aramızda aşk var. Zaten eşim de bu yaptığının anlık bir davranış olduğunu anlattı. Ona inandım. Ona bir tacizci gözüyle bakamıyorum. Yine de içimi kemiren bir şey var. Kendime feminist de diyorum…

Rumuz: İçimi kemiren bir şey

 

Merhaba sevgili İçimi kemiren bir şey,

Öncelikle, bana güvenip içini döktüğün için teşekkür ederim. Kolay bir şey değil, dışarıda olup biten olayların sana ne yaşattığını anlatmak. Mektubundan “Aramızda aşk mı var, taciz mi” çatlağının içini sızlattığını anlıyorum. Soru(n) haline getirmemeye çalışsan da “Bu çatlak büyür mü, kapanır mı, nasıl bir iz kalır, yoksa hep sızlar mı?” gibi soruların cevabını merak ediyor olmalısın. Bunları tartışabilmek üzere birlikte güvenli bir alan açabildiğimize memnunum.

Aramızda aşk var’ın tatlı bir illüzyon olma ihtimali ile başlayalım. “Aranızdaki” aşkın senin kendi arzunla bağını kurman, hem seni hem de ayaklarını bastığın zemini güçlendirebilir diye düşündüm. “İyi bir ilişki”niz olmasında kendi payını, emeğini azımsamamalısın. Sevdiğin erkeğe, hayranlık da duymak zorunda değilsin aslında. Duygusal emek, erkek egemen aileci sistemde kadınların harcadığı görünmeyen emeğin önemli bir kısmını oluşturuyor. Hoşuna gitmeyen davranışları için ona öfkelenmemek, kızsan da belli etmemek zorunda değilsin. Bazen çok sevdiklerimize bile çok kızabiliyoruz, bu onları sevmediğimiz anlamına gelmiyor her zaman. Öfke geçici bir duygu, neyse ki. Ama uygun ifade yolları bulunamadığında hasta edebiliyor. Depresyon insanın öfkesinin kendine dönmüş hali ve bütün dünyada kadınlarda en az iki kat daha sık olduğunu biliyoruz.

Aşkta sahiplik/ mülkiyet ne yana düşer, evlilikte ne yana? Bu sorunun cevabını, kendine feminist dediğin için sana bırakıyorum 😉

Erkek şiddeti başka biçimlerde kendi ilişkinde de olamaz mı, hatta var mı acaba diye de düşünmedim değil. “O kadın”ın yaşadığı tacizin benzerlerini yaşamış ve kızmaman gerektiğini düşünmüş olabilir misin? Ne de olsa, feministlerin ifşa edip tanımlamaktan bıktığı erkek şiddetinin bin bir yüzü var: Fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik, dijital, jinekolojik, en son işittiğim de mekânsal şiddet… Erkekler yeni şiddet türleri icat etmekten bıkıncaya kadar, lütfen kendine dikkat et. En zor anlarda, kadın dayanışmasının her daim yaşattığını hatırlamanı dilerim.

Erkeklerin değişme isteği ile değişme korkusu, feministleri ne kadar, nasıl ilgilendirir üzerine bir okuma önerisini aşağıya ekliyorum.

Sevgiyle, hoşçakal.

bell hooks’un “Değişme İsteği: Erkekler, Erkeklik ve Sevgi” kitabı üzerine

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.