ABD’de ilk doğum kontrol kliniğini kızkardeşi Ethel Byrne ile birlikte açan Margaret Sanger, kendisine verilen 30 günlük hapis cezası için Brooklyn’de Raymond Street Cezaevi’ne girdi.

Hemşire Margaret Sanger, New York’un aşağı doğu yakasında kontrolsüz doğurganlığı, yüksek oranda anne ve çocuk ölümünü gözlemledikten sonra, her kadının ailesini planlamaya hakkı olduğunu söyleyerek 1914’te çıkarmaya başladığı feminist dergi The Woman Rebel’de (Asi Kadın), tarihte ‘doğum kontrolü’ terimini ilk defa kullandı ve “kiliseden ya da devletten bağımsız anne olma hakkının feminizmin temeli olduğu” savı ile mücadelesini sürdürdü. 1916 yılında kızkardeşi Ethel Byrne ile birlikte daha sonra Planned Parenthood olarak isimlendirilecek ABD’nin ilk doğum kontrol kliniğini açtılar. Kliniğin açılmasından dokuz gün sonra tutuklanan Sanger, ilk seferinde 500 $ kefaletle çıkarılıp eve gönderildi. Çalışmaya devam etti ve polisler ikinci kez kliniğe geldiklerinde Margaret Sanger’i üç kişiye doğum kontrolü için danışmanlık yaparken ve gebeliği önleyici araçları tanıtırken buldular.

Margaret Sanger ile Ethel Byrne klinik açtıkları, danışmanlık yaptıkları, broşür yayınladıkları, doğum kontrol araçlarını dağıttıkları için; Fania Mindell ise Margaret Sanger tarafından hazırlanan cinsellik ve üreme ile ilgili temel bilgileri içeren “Her Kız Neyi Bilmeli?” başlıklı kitapçığı satmaktan New York Ceza Yasası’nın 1142.’nci bölümünü ihlal etmekten yargılandılar. Ethel 30 günlük hapisle cezalandırıldı. 22 Ocak 1917’de cezaevine girer girmez açlık grevine başladı. 185 saat sonra zorla beslenme yapıldı.  Ethel Byrne, ABD’de zorla beslenmeye maruz kalan ilk kadın siyasi tutsaktır. Kızkardeşinin bu açlık grevi sonucunda hayatını kaybedeceğinden ve Byrne’nin 185 saat sonra yemek ya da su olmadan cezasını çekerken zorla beslenmesinden endişe duyan Sanger, New York valisi ile kardeşinin arzusu dışında bir anlaşma yaptı.

Byrne bir daha doğum kontrolü hareketinde yer almama koşuluyla serbest bırakıldı.

Margaret Sanger’e de 30 gün hapis, Fania Mindell’e ise 50 dolar para cezası verildi.

Mahkeme, eğer Margaret Sanger yasaya uyacağına, doğum kontrolü hakkındaki bilgileri paylaşmayı bırakacağına söz verirse cezanın infazını geri bırakma kararı aldı. Sanger’in buna cevabı şöyle oldu: “Benim durumumda mesele kişisel olarak hapse atılmamam ya da dezavantajlı durumda olmam değil. Bugüne kadar olduğu gibi şimdi de asıl önemsediğim, yasanın değişmesi, bu uğurda ben ne çekecek olursam olayım.” Yargıç bağışlanma teklifine son yanıtının ne olduğunu sorduğunda, “Olduğu haliyle yasaya saygı duymam/uymam mümkün değil,” cevabını verdi. Mahkeme tarafından suçlu bulundu.

Margaret Sanger bu karara yaptığı itiraz ile doğum kontrolü için verilen mücadelede büyük bir zafer kazandı. Doğum Kontrol Değerlendirmesi adlı dergiyi çıkarmaya başladı. 1921’de bugünkü Amerika Aile Planlama Federasyonu’nun öncüsü olan Amerikan Doğum Kontrol Birliği’ni (sonraki ismiyle Amerikan Planlı Ebeveynlik Federasyonu) kurdu. 1950’lerde Sanger, ABD’li Gregory Pincus’a doğum kontrolü için hormon kullanımının mümkün olup olmadığı hakkında bir çalışmanın yapılabilirliğini sordu. Sanger ve Pincus’un haberi olmasa da o tarihlerde Mexico City’de bir araştırmacı, yaban patatesiyle yaptığı çalışmalarla ovulasyonu (yumurtlamayı) baskılayan progesteron hormonu haplarını bulmuştu. Henüz yirmili yaşlarda olan bu bilim insanı Carl Djerassi’den başkası değildi.

Pincus ise Katherine McCormick isimli bir feministin ekonomik desteğiyle, ovulasyonu baskılama üzerindeki çalışmalarını sürdürdü. Pincus’un hayvan deneylerini takiben, jinekolog John Rock kadınlar üzerinde bu hormon haplarını denedi ve 1956’da ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu ilaçların menstruasyonun düzenlenmesi amacıyla kullanımına izin verdi. Doğum kontrolünün pek çok eyalette yasak olduğu ABD’de 1950’lerde aniden bir “menstrual düzensizlik salgını” başlamıştı.

Enovid adı verilen ve ilk olarak adet düzensizliklerinin tedavisinde kullanılması için onay verilen Margaret’in istediği “sihirli hap”, aynı zamanda güvenli bir doğum kontrol hapı olarak kanıtlanınca, istenmeyen gebeliklerin engellenmesi için de kullanımına 1960 yılında izin verildi.

Kadınların kendi doğurganlıklarını kontrol edebilmeleri için ortaya koyduğu bu mücadeleye rağmen Sanger feminist tarihte tartışmalı bir figür. Zira Sanger’in (dönemin ruhuna uygun biçimde) öjenist fikirleri paylaştığı biliniyor. Sanger, kadınların istemedikleri çocukları doğurmama haklarının olması gerektiğini savunurken, belli grupların istedikleri çocukları da doğurmamaları gerektiğini düşünüyordu: Fiziksel ve zihinsel engellilerin istisnasız kısırlaştırılması gerektiğini, “istenmeyen” gruplaraysa (cahiller, yoksullar, suçlular, fahişeler, uyuşturucu bağımlıları gibi) kısırlaştırılmaya razı olma ile çalışma kamplarına gönderilerek toplumun kalanından soyutlanma arasında bir seçim sunulmasını savunuyordu – ki kendi hesabına göre bu, ABD’de 15 ila 20 milyon insanı etkileyecek bir programdı. Kuşkusuz, bu “istenmeyen gruplar”ın ABD’deki ırkçılık gerçeğiyle kesişimi, Sanger’in ırkçılığına işaret ediyor; nitekim Ku Klux Klan kadınlarıyla buluşması da bunun bir göstergesi kabul ediliyor. Kimi feministler, Sanger’in bu öjenist ve ırkçı yaklaşımı yüzünden feminist tarih içerisinde alkışlanan bir figür olmaması gerektiğini savunuyor.

Margaret Sanger 6 Eylül 1966 tarihinde yaşamını yitirdi.

http://www.enstitu68.com/benim-bedenim-benim-kararim.html

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.